1929 Sel Felaketi,Of ve Çaykara

1929 Sel Felaketi,Of ve Çaykara

Öğretmen Hilmi Kanık tarafından kaleme alınan 1929 Sel Felaketi Of ve Çaykara İsimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Öğretmen Hilmi Kanık tarafından kaleme alınan 1929 Sel Felaketi Of ve Çaykara İsimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Çaykara ve civarında 13.05.1924 tarihinde 5.3 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir.Meydana gelen bu depremde Çaykara Nahiyesinde ölü sayısı 50 olarak açıklanırken Yılıkmış olan konut sayısı ise 700 adet olarak kayıtlara geçmektedir

1929 SEL FELAKETİ

Yöre halkı, 1929 yılına kadar mutluluk içinde yaşadı. Sel Felâketi adı verilen ve bir tarih başlangıcı gibi kullanılan 1929 yılının yazında yağan aşırı yağmurların etkisiyle ırmaklar geçit vermez oldu. 

5-6 Temmuz 1929 tarihinde meydana gelen büyük sel felaketinde Yollar heyelân nedeniyle kapandı. Derelerin su seviyesi hızla yükseldi. Dere yatağı dolduktan sonra derelikler su altında kaldı. Hadi deresinin sürüklediği maddeler köprü çıkışını daralttı. Yükselen sular köprüyü tehdit etmeye başladı. Su seviyesi köprü kemerinin üst kısmına kadar yükseldi. Çevredeki tüm dükkân ve işyerleri sular altında kaldı. Kökünden sökülerek sürüklenen irili ufaklı ağaçlar köprünün önüne yığıldı. Kısa zamanda köprünün önünde büyük bir göl oluştu. Artık köprünün ayakta kalma şansı kalmamıştı. Birkaç dakika içinde büyük bir gürültü ile çamurlu sulara gömüldü. Hızla boşalan göl suyu, dükkân ve işyerlerini silip süpürüp götürdü. Karşı-beri bağlantısı kesildi.

Bu olay Trabzon tarihinde 1929 Of-Çaykara Sel Felâketi olarak geçer. Yıkılan bina sayısı 2.539, ölü sayısı 146 olarak belirtilir.

Bu felâketten sonra evleri ve tarlaları yok olan birçok aile Gümüşdere Mahallesi´ni terk ederek Erzincan´ın Tercan ilçesine, Samsun ve ilçelerine, Edirne´ye ve Türkiye´nin diğer yörelerine göç etti. Birçok yerleşim yeri toprak kayması tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ataköy´ün üstündeki ormanın baş tarafında bir buçuk metre genişliğinde toprağın yarılması bu tarihe rastlar. Köy halkı, ormandan ağaç kesmemekle toprak kaymasının önüne geçilebileceğini anladı ve bu konuda karar aldı. Ormandan odun kesecek olanlara beddua edildi. Bu nedenle koruğun ismi Beddualı Koruk oldu.

İlk anlarda yasak ve bedduaya aldırmadan kaçamak yapanlar oldu. Ama bunların başlarına bazı olayların gelmesi ve zarara uğramaları, olayı ciddiye almayanlara ibret oldu. Böylece Beddualı Koruktan odun kesilmesi önlendi.

Birinci köprünün kemeri uzun yıllar suyun ortasında kaldı. Sonra başka bir su taşmasında parçalanarak yok oldu.

Aradan üç gün geçmişti. Dereler yatışmış, hava açılmış, güneş pırıl pırıldı. Herkes felâketin zararlarını gidermekle meşguldü. Bu amaçla zarar ziyan tespiti için Trabzon´dan bir heyet geldi. Heyet Çaspa´da incelemelerini sürdürürken bir anda, Serdarlı Irmağı´ndan büyük bir gürültü ile toprak kaymaya başladı. Bu heyelân hızla vadinin tabanına doğru inerken kopardığı kayalar ve ağaçlarla büyüdü. Irmağın, dereye ulaştığı yerden itibaren büyük bir alana yayıldı. Irmağın tam karşısına rastlayan dirsekte dolgunun yüksekliği yirmi metreyi aştı. Zarar ziyanın tespiti için gelen heyetin bir üyesi Çaykara yönüne kaçmak isterken heyelâna kapılarak kayboldu. 

Bir diğeri Uzungöl yönüne kaçarak canını kurtardı. Solaklı Deresinin suyu kesildi. Biriken sular Karahasanlar´a kadar yükseldi. Büyük bir göl oluştu. Vadi tabanını tehdit etmeğe başladı. Halk büyük bir korkuya kapıldı. Gölün ağzında biriken toprak yumuşak olduğu için suyun basıncına dayanamayıp patlayacağı ve vadi tabanında kalan tarlaları da alıp götüreceği endişesine neden oldu. Vadi tabanına yakın olan evler boşaltıldı. Halk korku içinde beklemeye başladı. Su, vadiyi dolduran toprağın üst seviyesine kadar yükseldi ve üzerinden taşmaya başladı. Toprağı aşındırarak günler sonra tekrar eski yatağına kadar indi. Korkulan olmadı. Ama toprakla birlikte gelen büyük kayalar oldukları yerde kalırken, küçükleri suyun etkisi ile sürüklenerek aşağılara kadar indi. Kayalar, şelâlenin yaklaşık iki yüz metre yukarısından dört yüz metre aşağısına kadar serpilmiş durumdadır. Bu kayalar vadi tabanındaki yerli kayalardan farklı, granit kayalarından oluştuğu günümüzde kolayca anlaşılmaktadır.

Çaykara İlçesinde 1940’lı yıllarda sel ve heyelandan etkilenen Maraşlı(Paçan),Ulucami(Zeno),Eğridere(Ğorğoras) köylerinden,Çaykara Merkeze bağlı Işıklı Mahallesinden Sivas,Yozgat,Amasya Suluova’ya,Samsun’un Bafra İlçesine,Ordu’nun Ünye ve Fatsa İlçelerine yerleştirilenler olmuştur

Mehmet Efendi, şiirinde sel felâketini anlatırken elli beş ev ve iş yerinden bahsetmektedir. Bunlardan yalnız aşağıdaki iş yeri ve ticaret haneler tespit edilebildi.

80 YILLIK TARİHİ DESTAN GÜN YÜZÜNE ÇIKARILDI

6 Temmuz 1929 yılında Trabzon’un Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde etkili olan sel felaketi ile ilgili olarak Mahmut Kemal  Poyraz (1912-1988) tarafından 17 yaşındayken yazılan ve yöredeki yaşlıların
birçoğu tarafından ezbere bilinen 125 kıtalık Of Felaketi Destanı adlı şiir, torunu Fatih Poyraz tarafından latinize edilerek gün yüzüne çıkarıldı.

Oğlu Mahmut Poyraz tarafından tashihi gerçekleştirilen Of Felaketi Destanı, 1929 yılında gerçekleşen ve yörenin fiziki,sosyal ve psikolojik yapısında oldukça  etkili olmuş tabii afetle ilgili tarihi detayları içeriyor.

MAHMUT KEMAL POYRAZKİMDİR?

1912 yılında Trabzon’un Çaykara İlçesine bağlı Akdoğan Köyünde doğdu. Annesi Hatice Hanım, Babası Süleymaniye Medreselerinde eğitim görmüş müderris Ömer Dursun Efendir dir. İlk dini bilgilerini ve hafızlık eğitimini babasından  aldı.Yörenin meşhur alimlerinden Salih Bilgin Efendiden Arapça ve İslami ilimler  okumaya başladı.Tahsilini Tayyip Zühdü Efendiden ikmal edip 1937 yılında  arkadaşı Hasan Rami Efendi ile birlikte icazet aldı.40 yıl süreyle ülkenin çeşitli bölgelerinde fahri imam, Trabzon merkez vaizi, Yeni Cuma Camii İmamı,Trabzon İmam Hatip Okulu öğretmeni olarak görev yaptı. Ayşe Hanımla evli  ve 7 çocuk babası olan Mahmut Kemal Poyraz 10 Ekim 1988 yılında Çaykara’da vefat  etti

İŞTE ÇAYKARA’LI ŞAİR MERHUM MAHMUT CELAL POYRAZ’IN KALEMİNDEN DÖKÜLEN 129 KITALIK 1929 OF ÇAYKARA SEL FELAKETİ DESTANI

Bin Dokuz yüz yirmi dokuzda

Pazar gününde temmuzda

Saat yedide gündüzde

Büyük bir afet olmuştur

 

Kabil değildir temsili

Görülmemiştir hiç misali

Yerler,dağlar oldu sisli

Hava çok vahim olmuştur.

 

Hiç görmeyenler inanır

Elli saat yağdı yağmur

Hep yerleri etti çamur

Birdenbire sel olmuştur.

 

Halk çok bunaldı şöyle ki

Bırakıp hem kaçar ola ki

Candan aziz bir şey yok ki

Bu söz ilk akla gelmiştir.

 

Ne kadar şiddetli afat

Devam etti 50 saat

Millette kalmadı neşat

Can korkusu sezilmiştir.

 

Yekün millet hayret oldu

Hepsinin benizi soldu

Bu ne müthiş seller oldu

Nuh Tufanı ad almıştır

 

Bakıyorlar bu afeti

Düşünürler felaketi

Anladılar kıyameti

Hiç şüphesi yok koymuştur

 

Bizim Of’un memleketi

Görmedi böyle afeti

Büyük belaya uğradı

Büsbütün harap olmuştur.

 

Neden oldu acep neden

Su kaynadı yerden gökten

Birikti su her bir yerden   

Her yerde Irmak olmuştur

 

Sular ne kadar çoğaldı

İnsanlar bundan bunaldı

Kimi evi sade kaldı

Arazisi mahvolmuştur

 

Bakımsız yerin dibinden

Hem taşlıkların içinden

Su çıktı gayet derinden

Deryalar gibi akmıştır

 

Yollar bile ırmak oldu

Dereye müşabih oldu

Bahçeler de mahzen oldu

Hep mahsuller mahvolmuştur

 

Çapa kürek ele almak

Mümkün değil ev kayırmak

Öteberi su dağıtmak

Gayet tehlike olmuştur

 

Titrer sızlar vücudumuz

Geldi ecel hududumuz

Yoktur canda umudumuz

Salavat çok okunmuştur

 

Kimi aldı beşiğini

Kimi ağlar çocuğunu

Şaşırır ne yapacağını

Güya bir yola kopmuştur

 

Millet bunu çok halleşti

Birbiriyle çok ağlaştı

Kimisi de helalleşti

İşte ecel yanaşmıştır

 

Of kazası oldu harap

Oldu sebep nedir acep

Böyle büyük bir ızdırap 

Asırlarca görmemiştir.

 

Caiz olur yazılması

Matbaaya basılması

Büyük bir tarih olması

Çok münasip görülmüştür

 

Açtı yürek yarasını

Kadahor nahiyesini

Bıraktı tek camisini

Başka dükkan kalmamıştır

 

Nahiyenin yıkılması

Yıkılıp harap olması

Bilinmez çaylık olması

Hep milleti ağlatmıştır

 

Güzel bir mevkide iken

Güzel bir düzende iken

Hep dilerde söylenirken

Mahvolup viran olmuştur

 

Çarşıların alasıydı

Hem ülkenin aynasıydı

Nolaydı yıkılmasaydı

Böyle ziyan görmemiştir.

 

Gitti dükkanlardan mallar

Güzel sünger makineler

Şavrol kamyon tomobiller

Dereliğe bend olmuştur

 

Bir güzel kasaba Hadi

Kadahordan evvel battı

Her biri birer top attı

Göğe karşı görülmüştür

 

Bakmıyorsunuz vadiye

Elveda gidiyor diye

En sonunda belediye

Sancak ile yol almıştır

 

Çalındı güzel borular

Gitti dereden köprüler

Yıkılıp kesildi yollar

Herkes yerinde kalmıştır

 

Kimi karşı kimi beri

Yakıyor göz alevleri

Sel olup akan yerleri

Ağlayarak bakmışlardır

 

Her bir kalpte hissedildi

Dünya direği kırıldı

Hem yıkılıyor denildi

İşte Nişan görülmüştür

 

Nice çok ziyanlar oldu

Nice canlar zayi oldu

Düştü sele gaip oldu

Halkı meydanda kalmıştır

 

Eyidür böyle eymiş ise

İman ile ölmüş ise

Makamını görmüş ise

Sağlığını aldanmıştır

 

Millet küstü bu ülkeden

Kurtulamaz tehlikeden

Kimi de çıkmıştır önden

Hicrete mecbur kalmıştır.

 

Zavallılar ne yapacak

Hangi tarafa kopacak

Korkar evi sel olacak

Şüphe içinde kalmıştır

 

Hesap olmaz ziyanatı

Haddi yoktur hasaratı

Bu rahmetin beşaratı

Azaba tahvil olmuştur.

 

Kimiler gıdasız kaldı

Kimiler tarlasız kaldı.

Kimiler iskansız kaldı

İdareyi şaşırmıştır

 

Şurayı hesap etmedik

Sele kapılıp gitmedik

Tanışlardan gitti gördük

Haber çok fena gelmiştir

 

Nihayetsiz şükür olsun

Bu belamız geçmiş olsun

Mevlamız inayet etsin

Dileğimiz bu olmuştur

 

Of’a gelmez oldu doğan

Of’ta oldu büyük tufan

Göğe çıktı Ahu figan

Arşa bile dayanmıştır

 

Zeno köyü oldu taşlık

Çoğa vurmaz olur çaylık

Selin boyu bin metrelik

Uzaktan tahmin olmuştur

 

Aktı gündüz güya düzdü

Gece dereyi duruttu

Yekün milleti korkuttu

Büyük gürültü yaymıştır

 

Van’ın gölü gibi oldu

Altı saat aktı doldu

Tamam yarı gece oldu

Deniz haline gelmiştir

 

Zeno köyü mevzuumuz

Biliyoruz mesmuumuz

Yalan değil bu sözümüz

Nüfusu az azalmıştır

 

Mesafesi bize uzak

Bir gün güzel hava berrak

Zeno bendi idi patlak

Gündür dokuzda akmıştır

 

Zeno’nun seli ne müthiş

Emsali hiç görülmemiş

Hakikati öyle imiş

Hasarata uğramıştır

 

İlk defa bir duman çıktı

Gürlemezi göğe gitti

İnsanları dağa kaçtı

Başka çare kalmamıştır

 

Çok evleri gitti sele

Tehlikeli zede ile

Baki kalan evler ile

Üst taraftan patlamıştır

 

Şimdi arttı melaleti

Hayran kalmıştır milleti

Acep ne günah işledi

İnkisara uğramıştır

 

Zeno Zeno nasıl oldun?

Birden bire tebdil oldun

Şenlik iken insiz oldun

Her yerin viran olmuştur

 

Dumanlardan ateş gibi

Gürlemiştir gökler gibi

Zeno senin camin gibi

Güzel cami olmamıştır

 

Zeno’dan sel akmasaydı

Yüreğe gam salmasaydı

Camisi yıkılmasaydı

Millet ona ağlamıştır

 

Zayi oldu bin beş yüz can

Holo,Fotinos,Zeno’dan

En fazlası Zisino’dan

Sele kapılıp gitmişti

 

Yekün millet çok havf etti

Bu işlere esef etti

Su,malını telf etti

Buna taaccüb etmiştir

 

Bu ülke ilim yeri idi

Hem ulema mevkiiydi

İnsanların azmsaydı

Belalara uğramıştır

 

Haddi aştı acziyeti

Bıraktılar masiyeti

Bu memleketin milleti

İbadetgaha dolmuştur

 

Felaketten millet korktu

Allahını tasdik etti

Resülünü tasdik etti

Dünyadan Ümit kesmiştir

 

Bu memleketteki azab

Acep ne şey oldu sebep

Masiyet mi idi sebep

Belaya duçar olmuştur

 

İşte bunlardır masiyet

Daha anlamadı millet

Etmiştir Küfran-ı nimet

Şükür eda etmemiştir

 

Beklemezdik bu sırayı

Hep ağniya fukarayı

Haksız alışlar parayı

Bu Halika güç gitmiştir

 

Ne kadar tebdil oldun Of

Hiç daha söylemezsin Of

Harabattın,mahvoldun Of

Her köşen harap olmuştur

 

Millet hiç almadı örnek

Yetmedi yediği değnek

Yalan değil herhal gerçek

Filine pişman olmuştur

 

Hiç kimse hisse almadı

Bu belayı hiç saymadı

Hiç mütenebbih olmadı

Helaka layık olmuştur

 

Ya Rab! Affeyle sen bizi.

Mücazat eyleme bizi!

Mağfiret et zenbimizi

Günahımız çoğalmıştır

 

Ya Rab asi kullanırız

Mücrim hem kara yüzlüyüz

Affet bizi yalvarırız

Lütfuna ümit kalmıştır

 

Koca Zisino bütün mahvoldu

Nice Nüfusu ansızın öldü

Dersem yalandır biri kurtuldu

Bir nefes bile alamamıştır

 

Halas çaresi duaya gitti

Güya limana dağlara çıktı

Aşk ile millet hep amin etti

Zavallı millet kurtulmamıştır

 

Pazar ertesi günü gün tuluunda

Kaçıyor millet can telaşında 

Dağ geldi birden millet altında

Ağlar dikili maşat olmuştur

 

Hiç görülmedi bu afet nasıl

Beş yüz nüfusu gitti velhasıl

Canı kurtarmak olur mu kabil

Zisino halkı çoğu gitmiştir

 

Nice kimseler biçare kaldı

Yüreklerini mihnete saldı

Güzel haneler sele katıldı

Tarla,dereler dümdüz olmuştur

 

Visir Köyü’nün gitti Köprüsü

Bu yola koptu millet ordusu

Herkes kalbinde bu can korkusu

Kimi yüklenmez köyden kaçmıştır

 

Visir Köyünde oldu çok ziyan

Haneler gitti içinde çok can

Gitmiş kaldı vucutta bir can

Tarla evleri harap olmuştur

 

Paçan’a merbut Mimilos köyü

Aktı yarısı kesti dereyi

Ziyana kaldı evet epeyi

Küçük ziyanlar unutulmuştur

 

Yanlış değil malum sayısı

Sele katıldı dokuz Nüfusu

Mimilos Köyü gitti hülasa

Hanelerinin azı kalmıştır.

 

Bir güzel hava gürültü yaptı

Hem birden bire yarıldı aktı

Korkudan millet karşıya baktı

Görür Mimilos sele gitmiştir

 

Mimilos selinden akamaz dere

Oldu bir deniz sanki Marmara

,Patlayış geldi birden evlere

Elveda köyüm deyip kopmuştur

 

Mimilos Köyü mevkii taşlı

Evsiz kalanlar gözleri yaşlı

Kimisi yoksul,kimisi aşlı

Bu nasıl bir bela görülmemiştir

 

Mübarek yağmur yeri gevşetti

Şinek köyünden kırk beş ev battı

Güzel evleri çamura kattı

Hem daha başka neler olmuştur

 

Şinek’ten biri şaşırdı baştan

Canı gidiyor geçmez eşyadan

Girmiş evine biraz sonradan

Ev içinde sele gitmiştir

 

Çok tehlikede kalmıştır Şinek

Ahalisinde kalmadı yürek

Dağdan başladı her yeri gevşek

Hep insanlar dağa kaçmıştır

 

Zavallı rençber neyi düşünsün

Tarlayı yoksa neyi acısın

Akıl başta yok neyi düşünsün

Mahzunlayarak şöyle demiştir

 

Allahım! Hıfz eyle cemi ülkeyi

Sen tasfiye eyle bu tehlikeyi

Sen kaldır bizden bu ihafeyi

Masum kulların çok yalvarmıştır

 

Allah’ım her şey sana malumdur

Def et belayı bizi sevindir

Kullar lutfuna ümit ediyor

Büyüksün Allah! Rica olmuştur

 

Şur’un karyesi esas zedeli

Şimdi durur mu akacak seli

Akar olduğu ederdi belli

Otuz hanesi aktı mahvoldu

 

Şur’un Seğmenoz Mahallesinden

Koptu büyük sel arazisinden

Hep Millet Korktu hışıltısından

Dediler işte kıyamet oldu

 

Çok ağlıyorlar gitti köyleri

Sele gitmedi hiç kimseleri

Sayıya gelmez büyük selleri

Velhasıl Şur’da çok ziyan oldu

 

Yazıklar olsun evi gidene

Keşke dünyaya gelmez olaydık

Çok laf olmasın candan usandık

Böyle diyerek millet ağladı

 

Ey Allahımız ver bize kolaylık

Millet çekmesin susuzluk açlık

Aksilik bu ya tükendi harçlık

Çok kimseler var,imkansız kaldı

 

Ne yapsın fakir fukaralıktan

Bir şey kalmadı koca varlıktan

Kimine kaldı kuyruk balıktan

Bu da herkese nasip olmadı

 

Sözümüz olmasın günah

İnayet eyle ya İlah!

Hep kulların ediyor ah

Fiilimiz mucip olmuştur

 

Holo Köyünden haberler gelmiş

Havaşo’sunda çok evler akmış

Bu da çok acı can zayi olmuş

Millette sabır karar kalmadı

 

Gördüm acıdım Fot mahalleyi

Acısın yenmiş ev saireyi

Büyük sel yıktı ev daireyi

İşte Hololular aynasız kaldı

 

Elbet hasarat her yerde oldu

İlla Holo’da çok fazla oldu

Bazı anneler oğulsuz kaldı

Daim işleri ağlamak oldu

 

Hopşera Köyünden on hane gitmiş

Hep yerlerini baştan seyretmiş

Mahsulatını bütün mahvetmiş

Müthiş manzara şeklini aldı

 

Kociyo halkı garip ağlamış

Mahalleleri bütün sallanmış

Karye üstünde dağdan başlamış

Herkes evinden firari oldu

 

Kimileri kaçtı liman arıyor

Can kurtarmaya çare arıyor

Kimi evinden ayrılamıyor

Bir şey yok diye teselli aldı

 

Kaçtı yükseğe mahalleliler

Yolda yoruldu o zavallılar

Yağmur kesecek göğe bakarlar

Hiçbir çare yok umutla kaldı

 

Kimi evinde rahat edemez

Hiçbir tarafa yol yok gidemez

Nerede Mahalle bakar göremez

Akşam mıdır bu?Karanlık kaldı

 

Kucunga ble patladı çoğu

Tehlikededir yarı buçuğu

Kaçtılar köyden küçük büyüğü

İskana kabil hali kalmadı

 

Korktu milleti yola koptular

Çıktılar dağa çadır kurdular

Beş altı gece dağda yattılar

İşte bu gibi sefalet oldu

 

Böyle çok yağmur görmedi millet

Üç gün devamlı yağmıştır dehşet

Kışta olmadı Şükran-ı minnet

Bu da ikbaldir baharda oldu

 

Her daim Hüdaya şükürler olsun

Hevalar,uydu senalar olsun

Et bize imdat! Allah büyüksün

İşine kullar hayrette kaldı

 

Büyük sel oldu bozan havada

Millet ateşsiz yandı tavada

Kimi kaçıyor kimi kehanda

Bazı serseri tarlaya daldı

 

Dünyaya haris olanlar çoktur

Ahiret vardır düşünen yoktur

Fani dünyada rahatlık yoktur

Ahir zamanda vefa kalmadı

 

İşte bu dünya yıkılmaktadır

Fani olduğu anlaşılmaktadır

Yerler oynuyor hem batmaktadır

Kıyamet budur şehir kalmadı

 

Ey azizlerim sözüme bakın

Allah emrini terk etmen sakın

Bakınız yahu kıyamet yakın

Üç kıyametin birisi oldu

Ne kadar asi Mücrim kullarız

Emri tutmayıp nehyi işleriz

Heva-yı nefse bakar uyarız

Nasıl İslamlık taaccüp oldu

 

Allahım bize hidayet eyle

Büyüğe layık merhamet eyle

Ecel geldikçe göçtük imanla

Gerci dünyamız hüsranla oldu

 

Suda ağaçlar dizildi gitti

Dereliklere kumlar yığıldı

Tarla mahsülleri tarumar oldu

Taşlar altında fidanlar kaldı

 

Aktı dereye köydeki seller

Mahvoldu bütün aktığı yerler

Dereler doldu ambar zahreler

Mısırlar bitti kehansız kaldı

 

Kadohor Hadi Camiden başka

Kalmadı dükkan değildir şaka

Siliyor millet bu selden yaka

Nice bakkallar sergisiz kaldı

 

Taş ile çaylık oldu dereler

Yirmibeş metre doldu söylerler

Gitti dereye kıymetli şeyler

Milletin avı kumaşlar oldu

 

Manifaturalar serildi suya

Nice emekler gitti havaya

İşte çekilmez beladır bu ya

Nice esnaflar deftersiz kaldı

 

Of kazsının şaştı milleti

Bazı kimsenin gitti ülfeti

Meydanda kaldı hane külfeti

Hem birdenbire ayrılık oldu

 

Kimi gurbetten aldı havadis

Düşünür Of’u kalbinde bir his

Memleketine olmuştur haris

Hasret görmeye karye ne oldu

 

Of felaketi tezden yayıldı

İşiten Oflu sanki bayıldı

Uzak şehirlerden bir günde geldi

Bakar köyüne uyuştu kaldı

 

Kimi ırmakta buldu köylüler

Deniz kıysında nice ölüler

Kemikler etsiz hep soyuldular

Kimi sade baş ayak kaldı

 

Haberler gelir olsun uzakta

Kimi görünmez kaldı toprakta

Gömüldü herhal derin batakta

İsmi hem cismi birden yok oldu

 

Allah ömür ver kalanlarına

Evladı ölmüş olanlarına

Sen bereket ver ömürlerine

Ağlıyor millet,uykusuz kaldı

 

Nice güzeller,gitti yavrular

Gece gündüz ağlar anne babalar

Issız kalmıştır Gülşen binalar

Karakuşların yuvası oldu

 

Of kazasına düştü gariplik

Yuvasız kaldı dağda yamaçta

Ötmez Bülbüller bu harap halde

Kuşlar bu hali işte ağladı

 

Uçmuyor kuşlar dalda ağaçta

Yuvasız kaldı dalda yamaçta

Ötmez bülbüller bu hasret halde

Kuşlar bu hali işte ağladı

 

Yollar yıkıldı olmuyor geziş 

Hiç daha Of’ta olmaz yaşayış

Düşünür Millet bu nasıl bir iş

Üç gün içinde Of Harap oldu

 

Yaşasın ebed,Varolsun millet

Payidar ol daim,Ey Cumhuriyet

Sensin bilene kıymetli nimet

Yaşasın vatan alkışlar oldu

 

Her şeyim feda şanlı vatana

Başımı koydum vatan uğruna

Allahım keder sen verme ona

Gerci varlığım bütün mahvoldu

 

Fazla uzanır yeter bu kadar

Yoksa fikrimde çok dahalar var

Kısa anlatış daha da sarar

Okuyanları ricacı oldu

 

Kemal’ın nazmı yadıgar olsun

Okuyanlara hatıra olsun

Hatası varsa tashih olunsun

İşte burada tamam edildi

                                                        20 Ağustos 1929

                                                  Mahmut Kemal POYRAZ

                                               Ataköy Mahallesi(1912-1988)



Anahtar Kelimeler: Felaketi Çaykara

İlginizi Çekebilir