Doğu Karadeniz Üzerine-1

Doğu Karadeniz Üzerine-1

Çaykaralı Hemşehrimiz araştırmacı Yazar Fehmi Aygün´ün kaleme aldığı "DOĞU KARADENİZ ÜZERİNE-1"adlı makaleyi sizlerle paylaşıyoruz.

Rumlar: 

Osmanlı Devleti, kendi sınırları içinde yaşayan insanlar üzerinde milliyetleri ve dinleri ile ilgili baskı uygulamamış, onları İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için fazla bir gayret içerisinde olmamıştır. Dolayısıyla 600 seneden beri Osmanlılarla beraber, aynı zamanda 1000 yıldır Anadolu´da Müslüman Türklerle beraber yaşayan gayrimüslimler dinlerini, dillerini ve kültürlerini muhafaza edebilmişlerdir.

Hâlbuki Fransızlar; 300 yıldan fazla bir zaman dan beri Osmanlı Devletinin idaresinde olan Cezayir´i 1830´lar dan 1962 yılına kadar yaklaşık132 sene boyunca işgal ederler. 1830´lu yıllarda Fransızlar, Cezayir´i ellerine geçirdiklerinde ilk tebliğleri "yerli dil olan Arapçanın kaldırılması ve Fransızcanın resmi dil yerine geçirilmesi, çarşaf ve peçenin yasaklanması? gibi insan haklarına son derece saygısız sömürgeci yöntemleri uygulamışlardır. Bu 132 Yıllık işgalden sonra Cezayir´de halkın yaklaşık %80 i Arapçanın yanında Fransızca da konuşabilmektedir, ama ne 300 senelik Cezayir´deki ne de 600 senelik Osmanlı hâkimiyetindeki diğer birçok yerde Türkçe hemen hemen hiç bilinmemektedir. Çünkü Osmanlı asimilasyon için uğraşmayıp insanların kültür ve dinlerini serbestçe yaşamasına müsaade etmiştir. 

İngilizler, -daha önceleri Hollandalılar- Hindistan´ı ellerine geçirdiklerinde, binlerce insanın jüt dokumamaları için kollarını kesmişler, işkence etmişler ve resmi dil İngilizce olabilecek tarzda yerli dili tasfiye etmeye çalışmışlardır. Benzer yöntemleri Sovyetler birliği uygulamış, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde resmi dil olarak Rusçayı hakim kılmış, milli kimlikleri "Sovyetizm" adı altında silmiş, düşünen insanlara en ağır işkenceleri yapmışlardır. (1)  Buna rağmen Türklerin Müslüman olarak Anadolu´ya gelişlerinden itibaren Anadolu´da yaşayan dil, din ve kültürlerde hiç değişiklik olmamış mıdır? Olmuştur elbette, ama rızayla, hem de çok olmuştur.

Osmanlı tebaası olan Ortodoks Hristiyan Anadolulular da baştan beri hem dinlerini hem de kültürlerini muhafaza etmiş ve birçok okul ve kilise açarak hem dillerini hem de dinlerini öğrenmişler, yaşamışlar ve yaymışlardır. 

Müslüman Türklerin Malazgirt zaferi sonrasında Anadolu´ya girdikleri zaman Anadolu´nun yerlisi olan Ortodokslar ?Rumlar? olarak biliniyordu. Bu Rumlar Kurtuluş savaşından sonra; Lozan´da Yunanistan ile varılan anlaşma şartlarına göre 1923 de Türkiye´den ayrıldılar. Lozan görüşmeleri sırasında Yunanistan ile Türkiye anlaşarak her iki devlet de kendi sınırları içerisinde, bazı bölgeler hariç olmak üzere Müslüman ve Hristiyanların mübadele edilmesine -diğer devletin topraklarına göç etmelerine- karar vermişlerdi. 

Türk Yunan nüfus mübadelesi adı verilen Bu olay 1923 yılının başında başlamış ve bir iki sene içerisinde yaklaşık 2 milyon insan karşılıklı olarak yer değiştirmiştir. Çok hazin, zahmetli ve baştan sona kadar acı dolu bir olaydı bu. Hem gelen Müslümanlar için hem de giden Gayrimüslimler için.

Ne var ki Türkiye´den mübadil-göçmen olarak Yunanistan´a giden Ortodoks Hristiyanlar ki yaklaşık olarak 1,5 milyondular, Yunanistan´da pekiyi karşılanmadılar. Orada kendilerine ?Türkosporo? diye hitap edildi. Yani kaba tabirle ? Türk tohumu? veya daha çirkin bir ifade ile Türk? p.çi ? olarak isimlendirildiler. Aşağılandılar ve hor görüldüler. 

Anadolu´da iken konuştukları Rumcayı oradakiler anlamıyordu, onlar da Yunancayı pek anlamıyorlardı. Türkiye´de ki gayrimüslim okullarına giderek Yunancayı öğrenmiş olanlar hariç, diğerleri yerlilerle anlaşmakta zorlandılar. 

Yunanistan´da hoş karşılanmamak Rum mübadilleri; bir araya gelerek, yakın köy veya kasabalarda toplanmaya yöneltti. Dışlanma, yabancı olarak algılanma gibi davranışlar onların Anadolu´daki yöresel kimlik ve kültürlerine sarılmalarına sebep oldu. Mübadil olarak geldikleri köy ve kasabaları adeta yeni yerleştikleri yere taşımaya çalıştılar. Mesela Karadeniz Bölgesinden gidenler Türkiye´deki Karadenizlilere oranla kültürlerine, horonlarına, kemençelerine daha sıkı sıkıya sarıldılar. Ayrılmış oldukları Karadeniz´deki köylerini, şehirlerini hiç unutmadılar. Kurdukları köy ve kasabalara Türkiye´den ayrıldıkları köy ve kasabaların isimlerini verdiler.  

Mübadillerin hepsi Yunanistan´da kalmadı Amerika, Avustralya Rusya ve Avrupa´nın çeşitli ülkelerine göç eden Rumlar da vardı. Bunlar da gittikleri yerde kültürlerini yaşatmak için birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmaya ve yardımlaşmaya çalıştılar. Çeşitli dernekler kurdular, kültürel faaliyetlerde bulundular. Bilhassa Karadeniz bölgesinden mübadele ile gidenler kurdukları derneklerde çoğunlukla hep ?Pontus? ismini kullandılar. Pontus ismini milli ülkü haline getirdiler ve bilerek veya bilmeyerek bir Pontus hayali içinde yüzmeye başladılar.           

Pontus; Rumlar tarafından Doğu Karadeniz´in ismi yerine kullanılıyordu. Karadeniz´den mübadele dolayısıyla ayrılan Rumlar Yunanistan ve diğer memleketlerde de yabancı gibi algılandıklarından dolayı ayrılmış oldukları Türkiye´den başka bir vatan bulmakta zorlandıkları için Doğu Karadeniz´in coğrafyası, kültürü ve tarihine sıkı sıkıya sarılmak zorunda kaldılar. Doğu Karadeniz´i Pontus ismiyle milli bir ülkü haline getirdiler. 

1-Etnik sosyoloji Orhan Türkdoğan s.13    

Megalo idea: 

Türkiye´den göç eden Rumlar, Pontus hayali ve ismi ile Dünyanın çeşitli ülkelerinde 150 den fazla dernek kurdular. Geçmişten gelen babalarının, dedelerinin hatıralarını, kültürlerini yaşattılar, canlı tuttular. Pontus ismini kullandıkları Doğu Karadeniz bölgesini adeta bir gün geri dönecekleri vatanları gibi görmeye çalıştılar. 

Aslında Yunanistan´ın zaten başka bir ?Milli ülküsü -hayali? daha vardı: Megalo idea! Yani ?büyük hedef?, ?Büyük ülkü?! Bu hayal ise Yunanlılar arasında yüksek seviyede 1844 yılında kamuoyunun önüne çıktı. Pontus olayı gibi bu hayalleri de Bizimle Türkiye ile ilgili idi. Pontus hayali ile Doğu Karadeniz´de Trabzon başkentli bir devlet kurmayı hayal ederken, Megalo idea ile de bütün Anadolu´da eski Bizans´ı yeniden ihya etmeyi hayal etmektedirler. 

Bilindiği gibi Yunanistan -Bizans toprakları- Osmanlılar tarafından kademeli olarak fethedilmiş ve son olarak Fatih Sultan Mehmet İstanbul´un fethinden sonra Yunanistan´ın güneyini de topraklarına katarak fethi tamamlamıştı. Ve yaklaşık 400 sene boyunca Yunanistan Osmanlı toprağı olarak idare edildi. Bu günkü Yunanistan ise 1821 Mora yarımadası İsyanından sonra gelişen olaylar sonucu kurulmuş, sürekli olarak genişlemiş, genişlemeleri hep Osmanlı toprakları üzerinde olmuş ve nihayet 1923 de Lozan antlaşması ile de son şeklini almıştır! 

Osmanlı Devletinin 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşını kaybetmesi sonucu, 1829 yılında Rusya´yla imzalanan Edirne antlaşmasıyla Yunanistan bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlığını elde eden Yunanistan bu tarihte henüz Mora yarımadasında küçük bir devlettir. Ancak bu yeni bağımsız devletin kadroları içerisinde büyük emelleri besleyen idarecileri vardı: 

1844 De Yunan Başbakanı İoannis Kolettis, Yunan Meclisindeki konuşmasında Yunan milletine bir hedef gösterir:  

"Şu andaki Yunanistan -Mora yarımadası-Yunanistan Krallığının küçük ve yoksul bir parçasıdır. Yunan milleti de, sadece burada yaşayanlar değildir, aynı zamanda Trabzon´da, Selanik´te, İstanbul´da, Serez´de veya Edirne´de, Girit adasında veya Sisam Adası´nda yaşayanlar, Yunan Tarihine ya da Yunan ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Yunanlıdır. Helenizm´in iki büyük merkezi vardır: Krallığın başkenti Atina´dır, İstanbul (Kostantinopolis), büyük başkent, bütün Yunanlıların kenti, düşü, umududur". 

Bu konuşma ?Megalo İdea?nın ana fikri olarak kabul görmektedir.

Bu konuşma Yunan-Rum halkı arasında da kendine bir karşılık bulur. İstanbul, Trabzon, Ege velhasıl Anadolu için şöyle bir halk deyimi vardır. Diyorlar ki: 

???? ?? ?????? ?????????, ???? ???? ??? ?? ´???! 

?Bir gün gelecek oralar yine bizim olacak?

?Biraz zaman geçsin, Oralar gene bizim olacak?    veya,

?Zamanla, onlar bir kez daha yine bizim olur. 

Yani ?Megalo idea? sadece politikacılar arasında kalan bir hayal olmaktan çıkıp halkın deyimleri arasına girmiştir. Yunanlılar politikacıları ve halkı olarak söyleyeceklerini söylediler ve söylüyorlar, şimdi geleceğin ne diyeceğini bekleyelim bakalım! 

Bugün Yunanistan´ın sınırları dışında olan ve Türkiye hudutları içinde olan İstanbul, İzmir,Trabzon ve Edirne Yunan ?Büyük Ülkü? sünün hedefleri içerisindedir. Türk-Yunan ve Türk-Rum ilişkileri her gündeme geldiğinde bu bakış açısı altında mütalaa edilmelidir. 

?Megalo İdea? bir anlamda eski Bizans´ı ihya etme projesi olarak görülmelidir. Zaten hedef olarak bahsedilen yerler eski Bizans-Doğu Roma- topraklarıdır. Ve bu idealleri bizi doğrudan ilgilendirmektedir. Onlar bizim topraklarımızı; İstanbul´u, Trabzon ve İzmir´i yani bir bakıma Türkiye´yi, hedef olarak göstermektedirler.       

2.Bölümü haftaya yayınlanacak..

www.caykaragundem.com

 



Anahtar Kelimeler: Doğu Karadeniz Üzerine
Ahmet Mutluoğlı
21.02.2018 00:13:28
Elinize, emeğinize sağlık Fehmi Bey, sizin de Sn. Cuman.Bölgemiz ve Milletimiz için sarfettiğiniz emekler boşa gitmeyecektir her iki dünyada. Yazı kelimesi kelimesi ile tamamen hakikat. Ben size daha çarpıcı bir gerçeği ilave edeyim: TARİHİN BÜTÜN DEVİRLERİNDE HÜKMETTİĞİ ULUSLARIN DİLİNİN VE KÜLTÜRÜNÜN ETKİSİ ALTINDA KALARAK NEREDEYSE DİLİNİ KAYBETME NOKTASINA GELMİŞ TEK MİLLET VARDIR, O DA TÜRK MİLLETİDİR.İyi niyetimizden çok zarar gördük Tarih boyunca. Selamlar hepinize.

İlginizi Çekebilir