İbrahim Cevahir: "Tarihe Not Düşüyorum"

İbrahim Cevahir:

Çaykaralı hemşehrimiz Araştırmacı Yazar Fehmi Aygün´ün kaleme aldığı İBRAHİM CEVAHİR: ?TARİHE NOT DÜŞÜYORUM? adlı makaleyi yayınlıyoruz

Çaykara´nın hayırsever insanlarından merhum İbrahim Cevahir´in kendi yazdığı hatıraları bir kitap halinde, ?Tarihe not düşüyorum?  ismiyle Cevahir Holding tarafından bastırılarak dağıtıldı.

Rahmetli Cevahir´in kendine has Çaykara şivesini de gözümün önüne getirerek zevkle okuduğum kitaptan bazı bölümleri paylaşmak istedim.

Doğu Karadeniz bölgesinin 70-80 yıl öncesinden bugüne yaşantısından, Türkiye´nin ticari ve siyasi hayatından bazı kesitleri aktif bir tanıktan dinliyoruz. 1948 De 15 yaşında Kalaycı ustası ile beraber çırak olarak Trakya´ya, Lüleburgaz´ın Emirali köyüne geldi İbrahim Cevahir. Beş sene sonra bu sefer kendisi usta kardeşi de çırak olarak çalışıyordu. Köylülerinin çoğu kalaycıydı. Çırak olarak ilk geldiğinde 6 aylık kazancı 80 liraydı. ?Çok iyi hatırlarım, Fahrettin Kerim Gökay İstanbul Valisiydi. Aylığı 1957 lerde 125 liraydı. Ben ise 1953´te, 47 günde 1500 lira gibi bir para kazandım.?                              

1953 De sezon icabı Kumburgaz´da kalaycılık işi bitince, Celaliye´de Oflu hemşerilerinin kum taşıma işine girer, ama sırtıyla taşıması bir gün sürer. İyi ki sırtı yara olmuştur, hemşerilerinden kurduğu ekiple, onları çalıştırarak, günde bir ?Reşat altını? kazanmaya başlar.(1 Reşat altını 7,2 gram ve 22 ayardır )

Kalaycılık, kumculuk, sonra lokantacılık derken 1959 da Ankara´da askerlik, 1960 Kasımda askerlik bittiğinde bir andan da inşaat taşeronluğu yapıyor. Daha sonra müteahhit olarak Afyon´da İller Bankasından bir inşaat işini %33 tenzilatla almış, işe devam ederken bir dostu gene Afyon Sultandağı´nda ki mezbaha bina işi ihalesinden onu haberdar eder ama ihale Ankara´da ve müracaat için yarın son gündür. ? Oradan bir otobüs geçiyordu, hiç düşünmeden otobüse bindim, Ankara´ya geldim... Nefes nefese İller Bankası Genel Müdürlüğünden içeri girdim. Mesai tamamlanmış evrak bölümü kapanmak üzere? Allah aşkına dur. Bir dilekçe vereceğim sana dedim. Son anda nefes nefese, ayaküstü orada bir dilekçe yazdım. Dilekçem şöyleydi: Ben filan yerde şu işi yapıyorum. Bu iş de ihaleye çıktı. Ben bunu bu gün okudum. Bu işin ihalesine girmek istiyorum. Lüzumlu evraklarımı yarın getirmek üzere dilekçemin kabulünü arz ederim.? Ertesi gün noksan evraklarla birlikte tekrar geldim. O zaman İller Bankası yapı işleri müdürü Bedri Baykam´ın annesi Mutahhar Hanım´dı. Noksan evrakları ona verdim. ? Evrakları verirken gülerek bana dedi ki:

?-Evraklar tamam da senin dilekçen ortalıkta dolanıyor. Yarısını Lazca yazmışsın yarısını Türkçe, berbat bir dilekçe olmuş? Dedi. Ancak Dilekçe kabul edilmişti. Ve bu işe kimse müracaat etmemiş olmasına rağmen  % 11 tenzilat yaparak işi aldım?.

İbrahim Cevahir bu 155.000,00 TL tutarındaki işi % 11 tenzilatla değil de, kimse müracaat etmediği için % 1 tenzilatla da alabilirdi. Böylece 15.500,00 TL daha fazla kazanabilirdi. Fakat o bunun doğru olmayan bir fırsatçılık olarak değerlendirdi ve bu iki işin sonunda 18.000,00 TL zarar ederek teslim etti. Bu günümüzün yüklenicilerini bu davranışın ışığında değerlendirelim diye olayı naklediyorum.

Cevahirler ihalelerde yaygın olan; ihaleye giren yükleniciler önceden gizli anlaşmalar yaparak birbirlerine para verip ihaleyi içlerinden birinin daha uygun fiyata alma işlerine girmediler. Bu gün buna ?ihaleye fesat karıştırma ? diyoruz. Bazen yükleniciler arasında değil de ihale yetkilileri ile bu ilişkilerin yürütüldüğü de olmuştur, halende olmaktadır. Bazı yetkililerin belli bir maaşla olağanüstü harcama yapabilmeleri ve servet sahibi olmalarının altında bu kirli ilişkiler yatar.

?Biz harama yakın olmaktan hep uzak durduk. İki husus bizim ana prensibimiz oldu: Kul hakkı ve Kamu hakkı. Bu iki hakkı; canımızı, malımızı iffetimizi koruduğumuz kadar koruduk .? s. 27

?Ben bizim gibi davranan tek bir adam daha tanırım. Erzurum´da bir Yüklenici Sefer Demirel vardı. Sefer Demirel ve İbrahim Cevahir´in girdiği ihalede anlaşma olmaz. Ya ne olur? Herkes şansını deneyecek.?

Cevahir işleri almıştır ama sermayesi yetersizdir. Bunun için eşine dostuna tam 45 telgraf çeker: ?Böyle bir iş ihalesi aldım, bana bir sene paranı almamak üzere ne kadar borç verebilirsen ver?. Ve borç para toplar, zarar eder, kar eder, borçlarını öder. Artık büyümektedir? Cevahirler ihaleler peşinde koşarlar. Alırlar, yaparlar teslim ederler. Ve:

?Dışardan baktığımız zaman büyük işler yapıyor, büyük paralar kazanıyor gibi görünüyoruz ama işin aslı öyle değil? Şu da var ki haysiyetliyiz, etrafta itibarlıyız?.

İbrahim Cevahir hareketli ticari hayatının yanında politikanın merkezlerinde uzun yıllar geçirmiş, aktif, müdahil olmuş bir şahsiyettir. Bunu kitabında siyasi şahsiyetim başlığı altında uzun uzun anlatır. CHP, ANAP ve AKP siyasetçileriyle daima yakın ilişki içinde olmuş sevmiş ve sevilmiştir. Kitapta 1960 lı, 1970 li yılların bazı siyasi olayları; Baba İnönü, Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan,  Kenan Evren, Sunalp, Erdal İnönü, Bahçeli, Erdoğan ve Davutoğlu gibi siyasi kişilere ait birçok hatıra ve görüşlerini bulabiliriz.

 İşte birkaç hatıra: Siyasi davranışları ile ilgili şu sözleri söylüyor:

 ?Biz geçmişte yaşadığımız siyasi hayatın içinde o yılların politikacılarından siyasi hırs ve bühtan değil aksine politikanın tatlı ve güzel taraflarını öğrendik. Ne mi öğrendik? Demokrasinin güzelliğini ve demokratlığın kibarlığını centilmenliğini öğrendik. Karşı tarafın fikirlerine katılmasa bile onu dinlemesini bilen, onun sevincine ve acısına ortak olabilen, iyi gününde kötü gününde insani davranış olarak yanında olabilen siyasetçiler tanıdık.?

İnönü ile ilgili bir hatırasında :?Tanıdığım ve yakinen bildiğim İsmet İnönü, Adnan Menderes´i idam edilmekten kurtarmadı değil, kurtaramadı? Kendini ziyarete gelen Adnan Menderes´in eşini yolcu ettikten sonra Bahçelievler´de ki evine girdiğinde, gözlerinin yaşardığını yani bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşadığını biliyorum?.

 Menderes: ?1956´dan 1957 senesine giriyorduk. Kemeraltı caddesinde lokanta işletirken sabah erken, ileride bir kalabalık gördüm. O günlerde Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve Kemeraltı Caddesi imara açılıyordu? Lokantam bu imar sebebiyle yıkılacaktı? Orada bir iş makinası vardı. Baktım üzerinde Adnan Menderes var. Menderes´i yakinen ilk defa orada gördüm ve elini öptüm."

Baykal: Antalyalı eczacı bir arkadaş Deniz Baykal´ın Menderes´in yakasına yapıştığını söylüyordu. Deniz Baykal da ne inkâr ediyor ne de tasdik ediyordu. 1987 Seçimleri sonrası kurulan 2. Özal Hükümeti´nin bütçe oylamasında Deniz Baykal Sosyal Demokrat Halkçı Parti´nin genel sekreteri olarak konuşuyordu: Biz de o eczacı arkadaşımla birlikte konuşmayı dinliyorduk. Baykal bütçeyi eleştirirken Özal´a dönüp dedi ki ?Senin yakana yapışacağım, yakana!´. ANAP milletvekillerinden biri milletvekili sıralarından cevap verdi: ?Sen Menderes´in de yakasına yapışmıştın!´ Hayır dedi Baykal! O yalan, o hiçbir zaman olmadı. Onun yakasına yapışmadım ama Özal´ın yakasına yapışacağım dedi?.

İbrahim Cevahir kitabında ayrıca; hayatından bölümler, genel görüş ve düşüncelerini, İşadamı olarak Yurt içi Yurt dışı ticari faaliyetlerini ve özel hayatını anlattığı bölümlere yer verdi. Yurt dışında, Libya ve Suudi Arabistan´da yaşadıkları olayları, bazen burnunuzun direği sızlayarak okuyacaksınız.

Sayın Cevahir´in ?Tarihe Not Düşüyorum? isimli kitabını yeterince tanıtmak mümkün değil. Temin edip okumanızı tavsiye ederim.

 



İlginizi Çekebilir