İsrail’de Su Teknolojisi Fuarı

İsrail’de Su Teknolojisi Fuarı

Gazetemizin yazarlarımdan Antalya Bilim Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Necati Ağıralioğlu’nun kaleme aldığı “İSRAİL’DE SU TEKNOLOJİSİ FUARI” adlı yazısını yayınlıyoruz.

2009 yılında İsrail’de yapılan “5. Uluslararası Su Teknoloji ve Çevre Kontrol Fuarı ve 2. Uluslararası Konferansı (WATEC), İsrail, 2009” adlı konferansa Türkiye’den 3 kişilik bir heyetle katıldık. Bu seyahat sırasındaki gözlemlerimi, tuttuğum notlardan faydalanarak siz okuyucularla paylaşmak istedim.

İSRAİL’DE BİLİM VE TEKNOLOJİ

İsrail 9,5 milyon nüfusu (2022) ve yaklaşık 27.800 kilometre kare toplam yüzölçümü olan ve 1948 yılında kurulmuş bir ülke  (Şekil-1).

Şekil-1 İsrail haritası

İsrail’in ekonomisinin ihracata dayandığını biliyordum. Fakat o ülkedeki su teknolojilerini merak ediyordum. Bütün canlıların hayatı suya bağlıdır. Tabiattaki (havada ve karada) tatlı suların hepsi yağmura dayanır. Yağmur (rahmet ) yağmazsa dünyadaki canlılar yaşayamaz. Tablo-1’de 2017 yılına göre bazı ülkelerin yıllık yağış ortalamaları sıralaması gösterilmiştir. Tabloda, Türkiye 593 milimetre (bir yılda bir metrekareye düşen yağış 593 kilogram) ile 131. Sırada görülmektedir. Son hesaplamalara göre bu değer 574 milimetredir. Tablodan görüldüğü gibi İsrail’in yıllık ortalama yağış miktarı 435 milimetre gibi düşük bir değerdir. Yağış bakımından İsrail dünyada 147. Sıradadır. Buna rağmen hem su teknolojilerinde hem de diğer pek çok daldaki teknolojilerde dünya devleri ile yarışıyor.

Tablo-1 Dünyadaki bazı ülkelerin 2017 yılına göre yıllık ortalama yağış miktarı sıralaması (Yılda milimetre cinsinden)

Sıra

Ülke

Değer

Sıra

Ülke

Değer

1

Kolombiya

3,240.00

143

Pakistan

494.00

5

Panama

2,928.00

144

Rusya

460.00

42

Brezilya

1,761.00

146

Azerbaycan

447.00

47

Japonya

1,668.00

147

Israil

435.00

64

Norveç

1,414.00

151

Afganistan

327.00

73

İngiltere

1,220.00

157

Kazakistan

250.00

85

Avusturya

1,110.00

160

Iran

228.00

86

Hindistan

1,083.00

163

Irak

216.00

103

İtalya

832.00

164

Tunus

207.00

110

ABD

715.00

165

Özbekistan

206.00

111

Danimarka

703.00

166

Yemen

167.00

112

Almanya

700.00

167

Türkmenistan

161.00

120

Yunanistan

652.00

169

Umman

125.00

121

Çin

645.00

170

Kuveyt

121.00

122

Romanya

637.00

171

Ürdün

111.00

123

İspanya

636.00

173

Cezayir

89.00

129

Bulgaristan

608.00

174

Bahreyn

83.00

130

Polonya

600.00

175

Birleşik Arap Emirlikleri

78.00

131

Türkiye

593.00

176

Katar

74.00

141

Kıbrıs

498.00

177

Suudi Arabistan

59.00

142

Güney Afrika

495.00

178

Libya

56.00

 

 

 

179

Mısır

18.10

İsrail'in yazılım, iletişim ve hayat bilimlerindeki son teknolojileri geliştirmesi, Silikon Vadisi ile karşılaştırmalar yapılmasına sebep olmuştur. 2019 yılında Bloomberg Yenilik Endeksi'ne göre dünyada araştırma ve geliştirme harcama GSYİH'inin yüzdesi bakımından 5. sırada yer almıştır. İsrail 10.000 çalışan başına 140 bilim insanı, teknisyen ve mühendisle övünmektedir; bu, dünyadaki en yüksek sayıdır. Karşılaştırma yapıldığında, aynı rakam ABD için 85'tir. Ayrıca 2004'ten beri Nobel Ödülü sahibi 6 bilim insanı yetiştiren ve sıklıkla dünyada kişi başına düşen bilimsel makale oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri olan İsrail, 2000'den beri kişi başına düşen kök hücre araştırma makalelerinde dünyaya liderlik ediyor. İsrail Üniversiteleri, bilgisayar bilimleri (Tel Aviv Teknoloji Enstitüsü) ve matematik alanlarında Dünya'nın en iyi 50 üniversitesi arasında yer alıyor (Kudüs İbrani Üniversitesi) (Weizmann Bilim Enstitüsü).

SU TEKNOLOJİSİ VE ÇEVRE KONTROLÜ SERGİSİ VE KONFERANSI

2009’da, İsrail’de Su Teknolojileri Fuarı ve Konferansı (WATEC) yapılacağını öğrendim. Bu uluslararası konferansa bir bildiri ile katılmak istiyorum. Bunun için İstanbul Teknik Üniversitesinden Konferans Düzenleme Kuruluna Elektronik posta ile müracaatta bulundum. Bir cevap gelmedi. Müslümanları bu uluslararası konferansa kabul etmediklerini duymuştum, fakat bu bana pek mantıklı gelmedi.  Bir süre sonra tekrar başvurdum. Yine,  olumlu veya olumsuz bir cevap gelmedi. O tarihlerde, İstanbul Su ve kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Yönetim Kurulu üyesiyim. İSKİ’nin yıllık bütçesi bazı bakanlıklardan daha fazla. İsrail devletinin ihracat politikası açısından bu hususun önemli olduğunu düşünerek üçüncü başvurumda, İTÜ’deki görevimin yanında,  aynı zamanda, İSKİ Yönetim Kurulu Üyesi olduğumu belirttim.

Ertesi gün, İsrail İstanbul Başkonsolosluğundan bir hanım telefonla aradı ve beni İTÜ’de ziyaret etmek istediğini söyledi. Bir sonraki gün başkonsoloslukta görevli hanım geldi. Konferansa başvurumun kabul edildiğini söyledi ve İSKİ’den kimlerle konferansa katılacağımı sordu. Konuştuk. Konsolos beyin bir sonraki gün için bizi Levent’teki bir lokantada öğle yemeğine davet ettiğini söyledi. Yemeğe, Başkonsolos Bey, görevli hanım, ben ve İSKİ Genel Müdürü Mevlüt Vural katıldık. Konsolos beyin ailesi İstanbul’dan İsrail’e göç edenlerden olduğu için kendisi çok güzel Türkçe konuşuyordu. Konferansa Türkiye’den ben, İSKİ Genel Müdürü Mevlüt Vural ve İSKİ Planlama ve Proje Daire Başkanı Fahri Kılkış’ın katılmasına karar verildi.

İSRAİL’E GİDİŞ

15 Kasım 2009 Pazar Günü İsrail’e gittik. Görevliler bizi gümrükten özel olarak geçirdiler. Bizi Havaalanında Miya sulama firması karşıladı. İstanbul Beyoğlu ortaokulundan mezun olup İsrail’e göç eden ve orada emekli olan bir sosyoloji profesörü El-Halil Kapısında gelişimizi bekledi ve bizi karşıladı. Anlaşılan biz İsrail’de devletin misafiriydik. El- Halil kapısındaki iki  mimarın mezarı Şekil-2’de görülmektedir.

O profesörle görüştük. Bulunduğumuz yerin tarihi ve Hz. Davut kalesi hakkında bize bazı bilgiler verdi. Kendisi bir İstanbullu gibi akıcı Türkçe konuşuyordu. Üniversitelerden emekli olan öğretim üyelerine bir araştırma fikri veya projesi varsa, 2000 dolara kadar proje teşviki verildiğini ondan öğrendik.

Şekil-2 El Halil kapısında Kanuni zamanında Kudüs’ü imar eden iki mimarın mezarı

Miya’nın (DOROC firmasına bağlı) daveti ile Jaffa’da (Yafa) ilk akşam yemeğini yedik (Şekil-3). Oradan Hz. Davut Kalesinde (Şekil-4) açık hava tiyatrosunda ışıklı bir kültür gösterisi seyrettik. Gösteri, Yahudilerin eski devirlerini canlandırıyordu ve yaklaşık 45 dakika sürdü. Devletin tanıtımı.

Şekil-3 15.11.2009 Akşam yemeği

Şekil-4 Davut Kalesi

O gün Tel Aviv’deki Carlton oteline yerleştik. Tel: tepe, Aviv: bahar anlamına geldiğinden Tel Aviv, Bahar Tepesi demek oluyor. Otel Akdeniz kenarındadır. Benim kaldığım oda üst katlarda bulunuyor ve güneye bakıyordu (Şekil-5). Pencereden sahili seyrediyorum. Akdeniz sahili güzel düzenlenmiş. Sahiller ayrık dalgakıranlarla korunmuş. Böylece hem kıyıların aşınması önlenmiş, hem kumsal oluşumu sağlanmış, hem de insanların denize erişimi kolaylaştırılmıştır.

Şekil-5 Tel Aviv’de sahil düzenlemesi - Dalgakıranlar.

SEMİNER

Konferanstan önce bir seminer (yarım günlük çalışma) düzenlenmişti. 16 Kasım 2009 Pazartesi günü sabah kaldığımız otelde ”Su Kaçakları” konusundaki bu seminere katıldık (Şekil-6). Bu seminere Güney Amerika, Kanada gibi çeşitli ülkelerden İsrail teknoloji firmalarının temsilcileri davet edilmişti. Onlara hem seminer imkânı hem de tatil imkânı sunulmuştu.

Şekil-6 Su Kayıpları ve Kaçakları Semineri

Seminere katılanlar, öğleden sonra Hristiyanlıkta hacı olabilmeleri için Kudüs’e götürülecekti. Biz de Kudüs’e gitmek istediğimizi söyleyince aynı otobüslerle Kudüs’e gittik.

KUDÜS

Kudüs mukaddes yer anlamına geliyormuş. Tel Aviv ile Kudüs arası karayolu ile 67 kilometre. Kudüs’e otobüsle vardık. Şehirde belli saatlerde belli merkezlerde buluşup başka bir semte gidiyoruz. Önce Kudüs’ün tarihi çarşısında yürüdük. Şekil-7’de çarşı ve Hamidiye su şişeleri satılan dükkânın vitrini görülüyor. Bu yolda yürürken Kudüs’ü ilk fetheden Hazreti Ömer adına yapılan Hazreti Ömer Camiinin giriş kapısını gördük (Şekil-8). Fakat saat uygun olmadığı için içeri giremedik.

Şekil-4 Kudüs’te tarihi çarşı ve vitrinde Hamidiye Suyu

Şekil-8 Kudüs’te Hazreti Ömer Camiinin kapısı

Buradan Harem-üş Şerif Tepesine yürüyoruz (Şekil-9). Bugün Kâbe’ye çevresiyle birlikte Mescid-i Harâm denildiği gibi Mescid-i Aksâ’ya da çevresiyle birlikte Harem-i Şerif denilmektedir. Burada ziyaret edilecek pek çok yer var. Bunlar içinde Kubbet-üs Sahra, Muallak taşı ve Mescid-i Aksa sayılabilir. Önce, Kubbet-üs Sahra’yı kapısı açık olmadığı için dışardan ziyaret ediyoruz (Şekil-10). Sonra Hacer-i Muallak’a inip dua ediyoruz (Şekil-11).

Şekil-9 Kudüs’te Harem-üş Şerif (Tapınak Tepesi)

Şekil-10 Kubbet-üs Sahra (Kaya Kubbesi)

Şekil-11 Hacer-i Muallak (Muallak Taşı)

Hacer-i Muallak’tan çıkıp Mescid-i Aksa’ya yürüdük (Şekil-12). Orada bir süre oturduk ve ibadet ettik.

Şekil-12 Mescid-i Aksa (Uzak Mescid)

Şehrin içinde otobüsle tur attık ve Zeytindağı’nın karşısında bir süre mola verdik. Oradan Zeytindağı’nı uzaktan seyrettik (Şekil-13).

Şekil-13 Binlerce tarihi mezarın bulunduğu Zeytindağı

Bu arada Kudüs’ün etrafını otobüsle dolaştık. Etrafta limon, portakal, elma bahçeleri, yeşil alanlar, Kıbrıs’taki gibi Okaliptüs ağacı, alev ağacı, ladin zeytin gibi ağaçlar var. Ermeni Mahallesi ve Meydanını, Yahudi Mahallesi ve en eski mabedini gezdik. Şekil-14’de Kadim Kudüs’ün 4 mahallesi ve 8 kapısının haritası görülmektedir. Bu mahalleler, Müslüman Mahallesi, Hristiyan Mahallesi, Yahudi mahallesi ve Ermeni Mahallesidir. Mahalleler yüksek taş duvarlarla birbirinden ayrılmıştır.

 

Şekil-14 Kadim Kudüs’te 4 mahalle

Kudüs gezisi sırasında Musevilerin Ağlama duvarını ve orada dua edenleri gördük (Şekil-15). Sıcak iklimden dolayı Kudüs’ün tarihi sokakları çok dar. Kudüs sokaklarında, küçük takkeli (kipa), sakallı, siyah elbiseli ve silindir şapkalı Yahudi dindarlarına sık sık rastlıyoruz (Şekil-16).

Hristiyanların hacı olduğu yeri de gezdik (Şekil 17). Kıyamet Kilisesinde hacı adayı, her fert ayrı olmak üzere, ortadaki iki kapılı bir hücreye girip birkaç dakika içerde bekledikten sonra diğer kapıdan çıkıyor ve böylece hacı oluyor.

Şekil-15 Musevi Ağlama Duvarı

Şekil-16 Yay geçitlinde bir İsrail vatandaş

Şekil-17 Hristiyanların hacı olduğu Kıyamet Kilisesi

Hava kararınca şehirde çadır şeklinde bir Fas lokantasında akşam yemeği yedik. Yemekte her masaya ev sahibi genç bir hanım görevli yerleştirmişlerdi. Onlardan istediğimiz bilgileri sorup öğrenebiliyorduk. Lise mezunu bu kızlar çok güzel İngilizce konuşuyorlardı. Bu nasıl mümkün oluyordu? İsrail’de Lisede eğitim dili İbraniceydi, fakat lise diplomasını alabilmek için herkes konuşacak kadar iyi İngilizce öğrenmek zorundaymış. Bu lisan imtihanını vermeyene lise diploması verilmiyormuş. Üniversite eğitimi İbranice yapılıyormuş, fakat üniversite mezunlarının en az bir teknik rapor yazacak kadar İngilizce bilgisine sahip olması şart koşuluyormuş. Erkekler 3, kızlar 2 yıl askerlik yapıyormuş. Bizim masadaki esmer kızın ataları Irak’tan göç etmişler. Diğer birinin ataları Cezayirliymiş. Yemekten sonra gece saat 03.00 te otelimize döndük.

Hadislerde, Mescid-i Aksâ’nın (Kudüs), Mescid-i Harâm (Kâbe, Mekke) ve Mescid-i Resûlullah (Medine) ile ziyaret edilebilecek üç mescidden biri ve yeryüzünde Mescid-i Harâm’dan sonra inşa edilen ikinci mescid olduğu belirtilmiştir.

Hicretten önce iki veya üç yıl süreyle Hz. Peygamber’in Kâbe’yi de önüne almak suretiyle Kudüs’e yönelerek namaz kıldığı, Medine döneminde on altı veya on yedi ay bu uygulamanın devam ettiği, daha sonra kıblenin Kâbe’ye çevrildiği bilinmektedir.

Ayrıca Hz. Peygamber’in, Mescid-i Harâm’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’ya gece götürülmesi şeklinde gerçekleştirilen İsrâ ve ardından miraç mucizelerinde Mescid-i Aksâ’ya gitmiş olması Müslümanlar için bu şehrin önemini arttırmıştır.

Bunların dışında Kudüs, Hz. İbrahim’den itibaren pek çok peygamberin yaşadığı mukaddes bir mekândır. Burasının Hz. Süleyman’ın inşa ettiği Beytülmakdis’i barındırması, İsrâiloğulları’nın ve onlara gönderilen peygamberlerin mücadelelerine mekân olması dolayısıyla semavî dinler açısından önemli bir yere sahiptir.

Kudüs’ün bazı tarihi yerlerini bu konferans vesilesiyle ziyaret etmiş olduk. Bu Kudüs ziyareti birden ortaya çıkmıştı. Bir iki ay önceden haberim olsaydı, Kudüs’teki mukaddes ve tarihi yerler için kaynaklara başvurup daha önce ayrıntılı bilgi alabilmiş olsaydım, bu ziyaretler daha hazırlıklı yapılabilirdi.

Kudüs’ün kısa tarihi “Kudüs’ün Zaman Çizelgesi” adı altında EK-1’de verilmiştir.

KONFERANS

17 Kasım 2009 Salı günü saat 8.30’da bir araba ve şoför ile otele gelip üçümüzü alıp konferans yerine götürdüler. Konferans yapılacak binanın önündeki sergileri seyrettik. Önce kayıt yaptırdık, sonra salonda açılış konuşmalarını dinledik. Bir bakan “ İsrail ekonomisi ihracata bağlı, ihracat ise teknolojiye bağlıdır. Bunun için WATEC (Su Teknolojisi) Konferansı bizim için çok önemlidir” demişti. Konferansa katıldık, bazı sunumları dinledik (Şekil-18). Orada, dışarıda açık havada açılan bir sergiyi gezdik. Sergide 1-2 litrelik yüzlerce kısmen su dolu şişeler dikkatimiz çekmişti. Bunların ne olduğunu sorunca, bu şişelerin lise öğrencileri tarafından su içine bazı maddeler ekleyerek çeşitli bitki tohumlarının nasıl geliştiklerinin incelendiğini söylemişlerdi (Şekil-19).

Şekil-18 2. Uluslararası Su Konferansı

Şekil-19 5. Su Teknoloji ve Çevre Kontrolü fuarından görüntüler

HAYFA’DA BAHAİ BAHÇELERİ

Saat 13’te Efi (Efrahim’e Efi diyorlar) ile buluştuk. Onun sürdüğü araba ile oradan yaklaşık 70 dakikalık mesafedeki Hayfa ’ya gittik. Çok güzel manzaralı ve limanlı bir sayfiye şehri. Tepelik bir yerde kahve içtik ve pasta yedik. Sonra Bahai Bahçelerine gittik. Kapıda bir Türk kadın ile karşılaştık, şaşırdık. Sorunca, bu bahçeleri Netafin firmasının yaptığını öğrendik. Bahçe yönetimini aramışlar ve Canan isminde aslen Adanalı olan ve Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu bir kadını bizi bilgilendirmek üzere çağırmışlar. Bu görevli gelince kendisi bize bir yandan bahçeleri, bir yandan da Bahailiği anlattı. Filipinli biri ile evli olduğunu ve burada yaşadıklarını belirtti. Bahailik merkezinin bulunduğu bu yerde cennet misali bu bahçeleri yaptıklarını söyledi. İstanbul’da da mensupları varmış. Büyük ve muhteşem bir tapınağın inşaatının sürmekte olduğunu gördük. Bahçeler, limana karşı yaklaşık 280 metre yüksekliğindeki bir tepeden denize doğru eğimli uzanıyor (Şekil -20 ).  Bahçeler içinden yürüyerek yukarıdan aşağıya indik. Bahçedeki yürüyüşümüz bitince hava kararmaya başladı. Canan hanım oradan ayrıldı. Efi Bey bizi kömür santralının küllerini nasıl değerlendirip tepeler ve bahçeler yaptıklarını gösterecekti. Fakat vakit geçti; hava kararmış olduğundan Tel Aviv’e döndük. Saat akşam 7.00’de sahilde bir balıkçı barınağının önündeki lokantaya gittik. Orada Netafin Firmasının Adana fabrikasının müdürü bizi karşıladı. Adana boru fabrikasında 34 eleman çalışıyormuş. Oradan Otele döndük.

Şekil-20 İsrail-Hayfa, Bahai Bahçeleri

İstanbul’dan bir haber aldık, üzüldük. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı, İSKİ Genel Müdürünü değiştirecekmiş diye bir haber. İşin aslını İstanbul’a dönünce ancak öğrendik.

YENİ YERLEŞİM MERKEZİ

18 Kasım 2009 Çarşamba Günü saat 8.30’da yola çıktık. Netafin firması bizi otomobille güneyde, 1,5 saat mesafedeki yeni bir yerleşim yerine götürdü. Burası, çöl ortasında 25 yıl önce kurulmasına başlanmış bir yerleşim merkezi. Belediye binasının toplantı salonunda belediye başkanı ile görüştük (Şekil-21). Belediye Başkanı Levy isminde bir şahıs; 10 yıldır başkan. Üç ayda bir İstanbul’a geliyor, toplantılara katılıyormuş. Bu yeni şehri bize tanıttılar. Şehirde 6000 kişi yaşıyor. Bunların 1500-200’i öğrenci. Burası üst seviyede insanların oturduğu şehirmiş. Şehrin yanından otoyol geçiyor ve tren istasyonu şehre çok yakın. Evler tek katlı. Sokalar 2 şerit gidiş, 2 şerit dönüşlü planlanmış. Ortada bir yeşil alan var. Yol kenarlarında iki tarafta, ilk sırada yaya kaldırımı, sonra yeşillik, sonra tekrar yaya kaldırımı, sonra evler geliyor. Kendi geliri ile şehir yönetiliyor. Arsa ile birlikte önce bütün altyapı tesisleri hazırlanıyor ve sonra arsa satılıyor.

Şehirde 3 su şebekesi var. İçme suyu şebekesi: Sokağın bir tarafında yer alıyor. 2. Kanalizasyon şebekesi: Sokağın öbür tarafında bulunuyor. 3. Arıtmadan dönen gri sular: onunla bahçeleri suluyorlar. Sistemin bütün vanaları belediye binasından cep telefonu ile kumanda ediliyor. Sistem tamamıyla bilgisayarla planlanmış ve yönetiliyor. Arıtma tesisleri 3 kademeli: 1. Mekanik Arıtma, 2. Biyolojik Arıtma, 3. Klorlama. O kadar iyi arıtma yapılıyormuş ki eski kontrol mühendisi arıtmadan çıkan suyu içermiş (Şekil-22).

Şehirlerde 3 boru sistemi var. Mavi Boru, içme suyu için kullanılıyor. Kırmızı boru atık suları uzaklaştırmak için döşenmiş. Gri boru arıtmadan dönen suları iletmede kullanılıyor.

Yerleşim yerini ve arıtma tesislerini gezerken bir mühendise şaka yollu Urfalı dediklerine şahit olduk. Sebebini sorunca, o mühendisin yılın 6 ayını Urfa’da geçirdiğini söylediler. Urfa toprakları ve Adana Ovası ile çok ilgili oldukları anlaşılıyor.

Şekil-21 Yeni Yerleşim Merkezinde Belediye Başkanı ile toplantı

Şekil-22 Yerleşim Merkezi Atık su arıtma tesisi

Tel Aviv’in atık sularının yüzde 25’i, arıtıldıktan sonra geri döndürülüyor, bahçelerde ve yol kenarlarında kullanılıyormuş. Bu yerleşim yerini ve atık su arıtma tesislerini gezerek gördükten sonra oradan çıkıp bir Kibbutz’a gittik.

KİBBUTZ

Kibbutz, Yahudilerin ilk defa 1909 yılında kurduğu İsrail’e mahsus bir köy türüdür. Kibbuts, komün hayatı yaşanan ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğindeki Holkoz gibi, köy demek. Bir Kibbutz’u ziyaret ediyoruz (Şekil-23).

Şekil-23 Kibbutz’dan bir görüntü

Burada bazı evler ve ortak mekânlar vardı. İsteyen köy içinde isteyen dışında çalışıyormuş. Herkes gelirini ortak havuza getiriyormuş. Araba lazım olan kimse belli bir yere (bankamatik gibi) gelip anahtar istiyor. Bir arabanın anahtarını bir dolaptan alıp o arabayı çalıştırıyormuş. Benzin de ortak bütçeden alınıyormuş. Herkesin belli bir bütçesi var mı, isteyen sistemden ayrılabilir mi diye sorduk. İsteyen ayrılırmış. Orada yaşlılar, geri zekâlılar gördük. Emekliler ve çocuklar da köyde varmış. İsteyen evinde yemek yiyebilirmiş. Gezdiğimiz Kibbutz’da süt üretimi ve kozmetik yağ üretimi, ayrıca sebze meyve üretimi yapılıyormuş. Köyün ortak mutfağında yemek yedik. Portakallar dikkatimi çekti. Sanki bir harmandan elenmiş ve mutfak tezgâhına konanlar biçimsiz, çok küçük veya tam olmamış olanlardan seçilmiş gibiydi. İsrail’de 1000 kadar Kibbutz varmış. Bir Kibbutz resmi Şekil-24’te gösterilmiştir.

Şekil-24 İsrail’de bir Kibbutz

BORU FABRİKASI

Plastik boru fabrikasını gezdik. Fabrikadaki teknolojik yeniliklerin tarihi seyri Şekil-25’te gösterilmiştir.

Şekil-25 Plastik Boru Fabrikası

Plastik boru fabrikasında 1978’den beri yılllara göre yapılan icatlar Şekil-26’da görülmektedir.

Şekil-26 Boru Fabrikasında 1978’den beri yapılan icatlar

Suyun akım miktarını ve basıncını boru boyunca sabit tutan damla sulamasına uygun borular üretiyorlar. İmalat sırasında boru içerisine, mesela 1 metre gibi belli mesafelerle emiciler konuyor. Bunların ucunda polimer malzemeden imal edilmiş uçlar yerleştiriliyor. Bu polimer malzeme bitişiğindeki toprak nemi artınca içinde bulunduğu aralığı küçülüyor. Tarladaki toprak kuruyunca aralık açılıyor ve toprağa daha fazla su damlamış oluyor. Böylece toprağa, dolayısıyla bitkiye ne fazla, ne az su veriliyor. Ayrıca bu toprakaltı damla sisteminde, açık sulamalarda olduğu gibi kanal ve tarlalardan hiç su buharlaşmıyor. Şekil-27’de bir toprakaltı damla sulama sistemi görülmektedir.

Şekil-27 Toprakaltı damla sulama sistemi

Bu sulama sisteminde siparişe göre bitki kök mesafesi ve boru uzunluğu belirleniyor. Sonra bitki kök aralıklarına göre boru üretim sistemi içine emiciler yerleştiriliyor. Bu şekilde imal edilen borular, isteğe bağlı 100-200 metre gibi uzunluklarda kesilip kangal halinde taşınıyor ve satılıyor. Çeşitli boru çaplarına konan bu düzenekten ben birkaç tane yanıma almıştım. Bilgisayar ekranında sistemin nasıl çalıştığını ve dünyada gerçekleştirdikleri uygulamaları gördük.

Fabrikadan bizi havaalanına bıraktılar, Böylece Türkiye’ye döndük.

Ek-1 Kudüs’ün Zaman Çizelgesi

MÖ 993: Hz. Davud Kudüs'ü fethedip İsrail Krallığı'nın başkenti yaptı.

MÖ 967: Hz. Süleyman Birinci Tapınağı inşa ettirdi.

MÖ 332: Büyük İskender Kudüs’ü aldı.

MÖ 313: Kudüs Mısır'ın hâkimiyetine geçti.

MÖ 63:  Roma İmparatorluğu Kudüs'ü aldı.

33:    Hz. İsa Kudüs’te çarmıha gerildi.

614:  Pers İmparatorluğu Kudüs'ü aldı.

629: Bizans İmparatorluğu Kudüs'ü geri aldı.

638: Kudüs Halife Ömer tarafından fethedildi.

878: Tolunoğulları şehri aldı.

904: Abbasiler şehri geri aldı.

750: Akşitler şehri aldı.

750: Fatımiler şehri aldı.

1077: Selçuklular şehri aldı.

1098: Fatımiler şehri geri aldı.

1099: Birinci Haçlı seferi sonucu Kudüs'teki Müslüman ve Yahudiler kılıçtan geçirildi.

1187: Selahaddin Eyyubi şehri Haçlılardan geri aldı.

1260: Şehri Memlûkler aldı.

1517: Yavuz Sultan Selim Kudüs'ü Osmanlı topraklarına kattı.

1535-1538: I. Süleyman (Kanuni) şehrini surlarını tekrar yaptırdı.

1831: Mısırlı Kavalalı Mehmet Ali Paşa Kudüs'ü aldı.

1840: Osmanlı İmparatorluğu Kudüs'ü geri aldı.

1917: Kudüs Osmanlı İdaresinden İngiltere'nin idaresine geçti.

29 Kasım 1947: Birleşmiş Milletler Paylaşım Planınca Kudüs uluslararası bölge ilan edildi.

14 Mayıs 1948: İngiltere bölgeden çekildi. İsrail devleti kuruldu.

KAYNAKLAR

Harman, Ömer Faruk, Kudüs, İslam Ansiklopedisi.



Anahtar Kelimeler: İsrail’ Teknolojisi Fuarı

İlginizi Çekebilir