Zihni AĞIRMAN


SIRA ARAPLARDA


 1988 yılında Sarp Sınır Kapısı?nın açılmasından hemen sonra Gürcistan?a gittik.

Dönemin Trabzon Valisi Enver Hızlan, ANAP iktidarının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt ile birlikte.

Demir perde ülkesinde duvarların yıkılması ve kapıların açılmasından sonra bu ülkeyi ilk ziyaret edenlerden olduk.

O dönem Türkiye olarak biz kendilerine elektrik veriyorduk, aradan geçen süre içerisinde bu durum tersine dönmüş ve biz onlardan enerji alır duruma geldik.

Olayın bu boyutunu değil, Sarp Sınır Kapısı?nın açılmasından sonraki ekonomik durum üzerinde durmak istiyorum.

Turizm bacasız sanayidir.

Bir ülkenin olmazsa olmazıdır en önemli gelir kaynağıdır.

Dubai gibi bir şehri yılda 40 milyona yakın insanın ziyaret etmesi dünyanın en zengin ili olmasının nedenidir.

Turizm geliri petrol geliriyle nerede ise eşdeğer.

Bir ülke için turizm o kadar önemlidir.

Sarp Sınır Kapısı?nın açılmasından sonra Karadeniz Bölgesi?nde özellikte, Trabzon, Rize ve Artvin?de büyük bir canlılık yaşanmıştı.

Bavul ticareti ile birlikte dolarlar su gibi akıyor, paralar havada uçuşuyordu.

Ruslar, Gürcüler, Azeriler, Kazaklar, Ukraynalılar evlerinde ne bulduysa Türkiye?ye getirip satmış, karşılığında eşya alıp geri dönmüştü.

Giyim eşyasından inşaat malzemesine, savaşta kullanılan gaz maskelerinden, odun motoruna kadar her türlü malzeme satışlarıyla inanılmaz girdiler sağlıyordu.

Bölge esnafı dolarları ayaklarıyla karton kutulara bastırıyordu.

Trabzon, Dubai modeli gibi daha da zenginleşiyor ekonomik göstergeleri tavan yapıyordu.

Müthiş bir ekonomik girdinin sağlandığı o günlerde feleğimizi şaşırmıştık.

Her gelene farklı gözle baktık.

Bayanlara hayat kadını, erkeklere ise potansiyel suçlu olarak baktık.

Basının gaza vermesiyle polis kuş uçurtmadı.

Yolda yürüyen bayanlar karakola götürüldü, erkekler nezarete atıldı.

Esnaf fırsatçılık yaptı, bire on fiyat uyguladı. Yolunacak kaz gibi gördü.

Sonunda hepsini kaçırdık.

Kimisi Akdeniz?e kimisi doğuya, batıya kaçtı.

Altın yumurtlayan tavuğu kestik.

Canına okuduk.

Kaçırınca da başımızı iki elimizin arasına alıp düşündük.

Eski fakirlik günlerimize döndük. Nerede o dolarları ayaklarıyla karton kutulara bastıran esnaf. Nerede o dolarları cebine sığmayan, kasasından taşan esnaf.

Hepsi 1988 öncesine döndü.

İflaslar yaşandı. İşyerleri kapandı. Kepenkler indirildi.

Suçlu kim. Hepimiz.

Şimdi 1990 yılları yeniden yaşamaya başladık.

Ruslar gitti, Araplar geldi.

Ancak gelmelerinin üzerinden fazla zaman geçmeden aynı şikâyetler yükselmeye başladı.

Rus, Gürcü, Kazak turistlerden sonra bölgenin en önemli gelir kaynağı haline gelen Arap ve İranlı turistler aynı muameleye maruz kalıyor.

Şikâyetler ardı ardına yükselmeye başladı.

Fahiş fiyat, yolunacak kaz misali.

İstanbul?da başlayan gayrimenkul alımları Karadeniz Bölgesi?ne taştı.

Arap ve İranlı turistler Trabzon?da daire almaya başladı.

Hatta site satın alıyor.

Ancak ne yazık ki altın yumurtlayan tavuk yumurtladıkça biz eskisi gibi kesmeye başladık.

Fahiş fiyatlar, hijyen olmayan yiyecekler.

Bire üç kazık fiyatlar.

Arap turistler durumdan son derece rahatsız.

Trabzon Valiliği, Turizm Müdürlüğü konuya acilen el atmalı.

Gizli ekipler mi oluşturulur, Arap turist kılığına girilip denetimler mi sıklaştırılır ne yapılacaksa yapılsın mutlaka önlem alınsın.

Düşünsenize uluslar arası Trabzon Havalimanında turizm danışma ofisi yok.

Tam bir skandal. Rezalet

Rusları öldürdük, bari Arapları öldürmeyelim.