Mustafa MUTLU


Trabzon ve Sosyal Çöküş


Trabzon ve Sosyal Çöküş

Gün geçmiyor ki Trabzon basınında bir olay, kavga ve magandalık olmasın. Kimsenin kimseye tahammülü olmadığı bir kenarda dursun, hakkı olmadığı halde kendisine hak görenlerin adeta kol gezdiği, maalesef sessizliğin ve bananeciliğin de kendilerine fırsat sunması günden güne gidişatı kötüleşmektedir.

Yolda aracınızla seyir halindeyken, park edecekken, yaya olarak yürürken, maça giderken, maçtan gelirken, alış veriş yaparken, okula, camiye, işe, çarşıya giderken ve her an her yerde bir belayla karşılaşmanız an meselesi. Birisiyle bir meseleniz olmasına da gerek yok, hatta tanışmanız da gerekmez, canı isterse o an sana bulaşması, kavga çıkarmak bir yana seni öldüresiye dövebilmekte, ölmezsen şansına yaşayacak günlerin varmış demek. Yani Trabzon artık tesadüfen yaşanır bir metropol olmuş bir durumda.

Geçmişini hatırladığım Trabzon?u sadece özlemle yad ediyorum ancak, bir adres sorardın mutlaka seninle ilgilenir, sana yol gösterilirdi, bir yere giderdin mutlaka sorup soruşturulur nesin, kimsin? Diye. Bir şey denecekse de sorup soruşturulduktan sonra olurdu, kırmadan-dökmeden, sen sorun çıkarsan bile nasihatini alır öyle gönderilirdin. Ne bu şimdi ki vaziyet? Eşkıya, anarşiden de beter oldu, magandalık düzen olmuş adeta, düzgün birisi isen yaşama şansın yok, kaçarak nereye kadar? Hep kaçarak mı yaşayacağız? Nerden ve ne zaman ne şekilde kaçacağız? Bunun ölçüsü, kriteri nedir, kim belirleyecek? Nerden bileceğiz.

Hava alanına gideceksin, belki zamanlaman sınırlı, acele de etmek zorundasın, trafik kuralları çerçevesinde öndeki araçtan müsaade isteyeceksin; vermeyecek, olsun hakkın olan solama şartlarını beklersin ve kurallar dahilinde solama yaparak gideceğin istikamette ??seyahat özgürlüğün??gereği ilerlerken arkadan aracına çarpılacak (8/8 kusur) ve üstüne kasıt ki buna kaza denemez, yetmiyor ölümüne dövüleceksin, bir şekilde hastaneye yetişip hayatta kalma mücadelesi vereceksin, orada da  sana ilk olaya ilave olarak başka zevatlar da eklenecek; seni, sana hayat verecek doktoru da öldürme kastiyle dövüp kendi egolarını tatmin edecekler. Polis görevi gereği olaya el koyacak, polisi de etkisiz hale getirip nereye, kimsin, ne yapıyorsun? Soran olmayacak ve buna kader ne yaparsın deyip, kaderine razı olunacak bir durum mu? Asla kabul edilir gibi değil, mutlaka bunun bir hesabı sorulmalı ve bedeli de ödetilmelidir. Tabi ki yasal çerçevede ve yasal kurumlarca. Toplum olarak da bizler sosyal refleksimizi makul imkanlar dahilinde göstermemiz gerekir.

Madde bağımlılığı, aile temelli terbiyenin yetersiz ve etkisiz oluşu, eğitim sisteminin çarpıklığı, dini değerlerin adeta unutulmuş olması, vurdumduymazlık ve daha birçok sebeplerin ortak sonucudur bu vahim tablo.

Sivil Toplum Kuruluşları, Emniyet, Milli Eğitim, Diyanet (Müftülükler) ve ebeveynlerin mutlaka bu ??sosyal çöküşe?? daha fazla canlar yanmadan dur diyecek projeler geliştirmeleri gerekir. Hukuk mazluma kılıç, zalime de özgürlük olma oyununu bitirmesi gerekir. Medya da üzerine düşen sosyal bilinç anlamında ne yapması gerektiğini iyi tespit etmeli ve hayata geçirmelidir. Yoksa çok canlar yanmaya devam eder, kötüye bir şey olmaz misali kötüler de kendilerini garantiye alırcasına bu böyle devam eder. Sonuçta kötü toplum, kötü bireylerden oluşur, toplumun bu hastalıktan acilen kurtarılması ve bunu Trabzon için Trabzon insanı başaracaktır.

 

Mustafa MUTLU

Ekim 2013