Doç. Dr. Necmi Kurt


ÇAYKARA TAŞLAR, AKAR GÖZÜMDEN YAŞLAR!


Her canlı gibi insan oğlu da bir gün ölümü tadacaktır,
Kadere de inanırız,ama tedbiri almadan Allaha emanet etmek de doğru değildir,
Allah insanlara akıl vermiş,muhakeme kabiliyeti ile ödüllendirmiştir,ayrıca sayılamayacak kadar nimetler vermiştir..Sağlıklı olmak da bir nimettir.Mutlu olmak ve güzel yaşamak sağlığın yanında çeşnidir,teferruattır.Kimin ne zaman öleceğini bizler bilemeyiz,ancak bir hekim olarak ciddi hastalığı olanlara ?Tahminen şu kadar süre yaşayabilir? diye bir tahminde bulunabiliriz.Yeni doğan bebekten ihtiyarına kadar her yaşta insan ölebilmektedir..Kimisi çok genç, kimisi de çok yaşayarak bu dünyadan göçüp gitmektedir..Ölen çocuk veya genç ise arkasından daha çok üzüntü duyulduğu bir gerçektir.Ama ölen yaşlı da olsa geri gelmiyor ki..O da bir değer,bir ata,bir sembol,bir anı..Allah yatağa düşürmesin,yatalak olarak yaşayanların çok cefa çekmeden ruhlarını teslim etmelerini düşünmek yanlış olmasa gerek..

Her okurumuzun kafasına takılabilir ve sorabilir;böyle bir başlangıç niye yaptım,arkasından ne gelecek diye düşünebilirsiniz..Trabzonumuz,özellikle de Çaykaramızda yükseklerde sayfiye yerleri,yaylalar,mezireler bulunmaktadır..İlkbaharın başlamasıyla köylerden, merkezlerden dağlara,yaylalara doğru hareketlenme başlar..Solunum problemleri,Astım hastalığı,KOAH ,Kalp yetmezliği,Tansiyon yüksekliği gibi hastalıklardan muzdarip olanlar çok dikkatli olmak zorundadırlar.?Aman bir gün ile bir şey olmaz ?dememek lazımdır,ilaçlarımızı yanımıza almak zorundayız..Bazen hasta olmayan ,hayatında hiç doktora gitmemiş kişilerin de bu yörelerde sıkıntı çektikleri hatta hayatını kaybettikleri olmuştur.Çok samimi arkadaşımızı o yaylalarda pek yakında kaybetmiştik.Sürmeneli olan bu kardeşimiz hayatında hiç doktora gitmemişti..Limonsuyuna günübirlik çıkmak ona pahalıya mal olmuştu..Bizleri çok üzmüştü.O arkadaşımızı hatırlayınca uyarı mahiyetinde bu yazıyı yazma gereğini duydum..

Hep halk arasında konuşulur ?Yahoo ya hayde dağda tertemiz hava,bol oksijen vardur,yemeği orada yeyelum..Şişkinluk bir şey kalmaz? ?Dağda ne yesen eritilur,2 saat sonra acıkursunuz?..gibi sözlerin bir kısmı doğru bir kısmı da maalesef yanlıştır..Dağlarda,yüksek yerlerde bol oksijen alma imkanımız yoktur,temiz hava ve temiz oksijen vardır..Ancak deniz kenarındaki atmosfer basıncına göre yükseklerde basınç düşüktür..Deniz kenarında 760 mmHg olan basınç dağlarda çok düşmektedir..Özellikle 1500-2500m arasındaki yüksekliklerde nefes almak zorlaşabilir..Dış basınç düşük olduğundan Akciğerlere basınçlı olarak oksijen sevkiyatı yapılamaz ve dokulardaki oksijen oranı düşer,diğer taraftan vücudumuza baskı yapan atmosfer basıncı dağda düşük seviyelere inince Kalbin pompa gücü artar,damar basıncı ve buna bağlı olarak tansiyon yükselir ve metabolizma artar. Böylece artan dolaşımla gıdaların yakılması çabuklaşır, enerji elde ederek oksijen açığına bağlı defisit giderilmeye çalışılır.yine vücuda olan dış baskının azalması ile sindirim sistemi daha iyi çalışmaya başlar..O nedenle dağda yenen yemeğin çok kısa sürede eritildiği doğrudur..

Tansiyon yüksekliği olanlar,KOAH hastaları yüksek yerlerde çok dikkat etmeleri gerekmektedir..Yüsek tansiyona bağlı baş ağrısı,kulaklarda uğultu,baş dönmesi,ense ağrısı gibi belirtiler oluşabilir.Oksijen yetersizliğinde ise yine baş ağrısı,nefes darlığı, aynı zamanda çarpıntı,yani taşikardi,aritmiler olabilir ve buna bağlı olarak kalbi besleyen koroner damarların kan akımı azalır,kalbin beslenmesi bozulur ve enfarktüs?lere, kalp yetmezliklere hatta ani ölümlere bile neden olabilir..Bu kişiler alıştırma yaparak önce 500m,sonra 750m ,daha sonraları 1000-1500m.de yaşamayı denemeleri gerekmektedir..Sıkıntı duymaya başladıkları yükseklilerde 3-5 gün ikamet ederek gerekli uyum sağlanmalıdır.Deniz kenarında hiç bir sorunu olmayan, kendini sağlam sanan ve 50-60 yaşın üstündeki kişiler yükseklere çıkarken dikkatli olmaları,sıkıntı durumunda aşağı seviyelere inmeleri gerekmektedir..

Sporcuların yüksek yerlerde antrenman yapmaları istenir,neden acaba? Yüksek yerlerde oksijen basıncı düşük olduğundan dokulara yeterli Oksijen taşınamaz..O nedenle kemik iliğinden yapılan oksijen taşıyıcı kan hücreleri,akyuvarlar-Eritrositler bol miktarda yapılmaya başlanır ve depolanır..Bu sporcuya dayanıklılık ve kuvvet verir..Bir nevi doping etkisi yapar..Aşağı seviyelere inip sporunu sergileyen bu sporcular yorulmaz,dirençli olurlar..

Hayatında hiç hasta olmamış,doktora gitmemiş kişilerde yükseklerde böyle olumsuz şeyler olursa diğerlerinden daha tehlikelidirler.Çünkü bu kişilerde kolleteral dediğimiz yan koruyucu damarlar açılmamıştır .O nedenle bunlarda kalp krizi çok tehlikeli seyreder,enfarktüs geçirebilirler...

Yaylaları,mezireleri,çayırları,dağları tepeleri çok seven hemşerilerimizin gerekli tedbirleri alarak sağlıklarına dikkat etmeleri bizleri sevindirecektir..Yazımızı ,baharımızı kışa çevirmeyelim,sevdiklerimizi,dostlarımızı üzmeyelim..?Akmasun gözlerimizden yaşlar?..Tedbir sizlerden yardım Cenabı Haktan..

Aman haaa,lütfen kendinize dikkat edin,beslenmenizin dengeli olması kadar,az az ve sık sık yemek ,6 övüne bölerek yemek kalbi ve vücudu yormaz..Özellikle çevre değişikliği yapanlar da Uzun süre bir yörede yaşayıp tatil için doğduğu yerlere,Çaykara?ya gidenler de sindirim sistemi bozuklukları,kalp,tansiyon sorunlarının ortaya çıkması sürpriz olmamalıdır...