Zihni AĞIRMAN


AYŞE SULA VEYA MÜCADELE KADINI


Bugün siyaset yapmak, siyasetçiyim diye ortaya çıkmak, daha ilerisini söylersem ahkâm kesmek kolaydır.

Ama siyasetin zor yılları vardır.

1960´lı yıllarda Başbakan Adnan Menderes asıldığında bu ülkede tek bir mermi sesi bile duyulmadı.

Tepki gösteren de olmadı.

Türk milleti adeta ülkesine bolluk, bereket getiren bir insanın canına kıyılmasını sadece seyretti.

1971 muhtırasında da benzer şeyler yaşandı.

Bu kez parka giydi diye, postal giydi diye hedefe konulan insanlar batının da kışkırtmasıyla birlikte darağacına çekildiler.

Kandırılmış olabilirlerdi.

Ama yargılama dahi yapılmadı.

12 Eylül´e gelindiğinde ortaya korkunç bir manzara çıkmıştı.

Sağ ve soldan fidan gibi 5 bin insan yaşamını yitirdi, kardeş kardeşi öldürdü ve ihtilalin adeta taşları örüldü. Sonrasında da bir sağdan bir soldan insanlar, gencecik bedenler sabah namazında darağacına gönderildiler.

Siyaset yine de normalleşmedi.

Bu kez Türkiye´nin başına yeşil kuşak projesiyle bir bela ördüler.

O yeşil kuşak projesini Amerika ile birlikte Batı; Başbakanların ve demokratik hükümetlerin devrildiği bir sürece taşıdılar.

Şöyle geriye bir dönüp bakın bakalım

O günlerde ayakta kimler vardı.

Adliye koridorlarında ötelenen, başörtüsüyle dolaşan, dışlanan bu yetmezmiş gibi neredeyse sokakta başından örtüleri alınmak istenen avukatlar, doktorlar ve mühendislere tanıklık ettik.

İşte bu gün size o günkü kadınlardan birini anlatmaya çalışacağım.

Trabzon Milletvekili Avukat Ayşe Sula Köseoğlu;

Trabzon´un Ayşe´si, 28 Şubat sürecinde Trabzon, Gümüşhane, Rize ve başka birçok adliyede duruşmalara sokulmadı.

Ama o yılmadı.

Ve özgürlüğünün, inancının, inandığının peşinden koştu.

Unutmayın MHP´nin Adana Milletvekili Nesrin Ünal, başını açıp TBMM´ye girerken, Ayşe Sula Köseoğlu ?Ben böyle milletvekilliğini istemem? demişti.

Zaman geçti.

Necmettin Erbakan hocanın direnişi, Tansu Çiller´in ve Meral Akşener´in dik duruşu Recep Tayyip Erdoğan´ın önce cezaevine girişi sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı oluşu Türkiye´nin önüne dizilen o devasa kütükleri sağa sola itelemeleriyle son buldu.

Trabzon´da hangi demokratik bir açılım olmuştur da Ayşe Sula Köseoğlu onun içinde olmamıştır.

Veya ofisine gidilmiştir de gidenlere özgürlük ve dayanışma için destek olmamıştır.

İmza atmaktan çekinmemiş veya bananeci olmamıştır.

Recep Tayyip Erdoğan´ın Başbakanlığı, Trabzon´da AK Parti´nin köklerine su döken, temeline harç koyan Ayşe Sula Köseoğlu´nun milletvekilliğinin de önünü açmıştır.

Köseoğlu, milletvekilliği döneminde de tabanın, kadının sesi olmuş kendisine Trabzon´un Ayşe´si diyenlere ablalık ve bacılık yapmıştır.

Şimdi bununla da kalmayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın nerede görev vermişse ki bunlar arasında Hakkâri de var, Almanya´nın Berlin kenti de var Avrupa´da var.

Gitmiş görevini layıkıyla yapmış ve alnının akıyla çıkmıştır.

15 Temmuz gecesini hatırlayın.

Ben asla unutmam, unutamam.

Ankara´da uçaklar adeta birer alev topuna dönmüş TBMM´yi bombalıyordu. Mecliste kim vardı.

Süleyman Soylu, Bekir Bozdağ, Özgür Özel, Yusuf Halaçoğlu ve elinde kamerasıyla birlikte etrafı görüntüye alan, hatta uçakların sesini de kaydeden Trabzonlu, Trabzonlu Milletvekili cesur kadın Ayşe Sula Köseoğlu.

Bitiriyorum.

Bugün her köşe başında milletvekilliği listeleri yapılıyor.

Ve konuşmalar oluyor.

Sadece dinliyoruz.

İftiralar havada uçuşuyor, listede şu olacak, bu olacak deniyor.

Ayşe Sula Köseoğlu bana göre bir dönem daha devam etmeli.

Trabzon Üniversitesi, Demiryolu, Yatırım adasının ve diğer hizmetlerin takibi noktasında hep var olmuştur.

Listede olmalı. Seçilebilecek yerde.

Olmazsa ne olur. O kendisini Trabzon´un, milletin ve partisinin kalbine kazımıştır. Gerisi Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın ile parti kurullarının bileceği iştir.

Sevgili okurlar ben sadece hatırlattım.

Bir hakkın teslimini yaptım.

İyi haftalar.