Prof.Dr.Necati AĞIRALİOĞLU


BİR KIBRIS HATIRASI

-----------------------------


Önce Kıbrıs’ın tarihini kısaca hatırlayalım. Kıbrıs ilk defa Hz. Osman zamanında İslam orduları tarafından 649 yılında fethedilmiştir. Aradan yaklaşık 900 yıl geçtikten sonra Ada, 1 Ağustos 1571’de 3. Selim döneminde Osmanlılar tarafından Venedikliler yenilerek fethedildi. Osmanlı devleti 1878 yılında Rusya’ya yenildikten sonra arabuluculuk yapması için 1878’de Kıbrıs İngiltere’ye kiralandı. Böylece hiç harp yapmadan İngiltere Kıbrıs’a yerleşti. Anlaşmaya göre, Rusya doğudaki işgal ettiği Kars, Ardahan ve Batum’dan geri çekilirse İngiltere de Kıbrıs’tan çekilecekti.  Kars, Ardahan kurtarıldı, ancak Batum kurtarılamadığı için İngiltere Kıbrıs’tan çekilmedi. Üstelik 1914’te 1. Dünya harbinin başlaması ile İngiltere Kıbrıs adasını ilhak ettiğini (ülkesine kattığını) ilan etti. Daha sonra, Kıbrıs adası 1923 Lozan Antlaşmasına göre İngiltere’ye bırakıldı. İngiltere 1960 yılında Kıbrıs’tan çekildi. Böylece, Kıbrıs 82 yıl İngiltere hâkimiyetinde kalmış oldu. Bu arada, Kıbrıs kurtarılamayınca pek çok Türk, Kıbrıs’tan dünyanın çeşitli ülkelerine göç etti.  Nihayet Kıbrıs Barış Harekâtı 1974 yılında gerçekleşmiş oldu.

Haziran 1992’de, 1. Türk Devletleri Arasında Bilimsel İşbirliği Konferansına bir bildiri sunmak için ailece Lefkoşa/ Kıbrıs’a gittik. O seyahatimize aynı kongreye bildiri sunmak maksadıyla kayınbiraderim Prof. Dr. Fevzi SAMUK da hanımı ile katılmıştı. Kongreden sonra Kıbrıs’ı tanımak için bir taksi tutup Kuzey Kıbrıs’ta tarihi yerleri ve özellikle 1974 ve öncesinde şehit düşenlerin bulunduğu şehitlikleri ziyaret ediyoruz. Bir ara, Fevzi Bey, taksi şoförüne:

“ Kıbrıs halkının milli kimlik şuuru nasıl? “ diye sordu.

Kırk beş yaşlarında olduğu tahmin edilen şoför:

-Beyefendi, ben ilkokulda, beş yıl, her sabah “Kraliçem çok yaşa” diye bağıran birisiyim. Bizde nasıl milli kimlik olsun” demişti.

O seyahat sırasında, İngiltere’nin, Kıbrıs’ta her köye tek tip, küçük çok şirin kiliseler yapmış olduğunu ve halka “Bunlar size Kraliçenin hediyesidir” dendiğini öğrendik.

Bu 82 yıllık işgal süresince İngiltere Kıbrıs halkının yaşayışına önemli etkilerde bulunmuştur. Hindistan, Avustralya ve diğer kolonilerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da kendi dili olan İngilizceyi ve kendi kültürünü hâkim kılmaya çalıştı. Adadaki eğitilmiş insanların çoğunu, uluslararası sivil toplum kuruluşlarına üye yaparak insanları kendi milli kültüründen uzaklaştırmıştı.

Halk, giyim ve gıda malzemeleri dâhil her eşyada İngiliz mallarına alıştırılmış. Kumaşından sol direksiyonlu vasıtalara, konserveden reçele kadar her şeyde İngiliz malı aranır olmuş. Bir bakıma halk ruhen İngiltere’ye bağlanmış.

Bütün bunlarla birlikte, İngiltere’nin adada uzun süren hâkimiyeti ve Rumların saldırganlığı etkileri sonucunda pek çok insan Kıbrıs harekâtından önceki yıllarda, İngiltere, Avustralya, Kanada ve diğer bazı ülkelere göç etmiş.

Kısaca, İngiltere, diğer sömürgelerinde olduğu gibi, Kıbrıs’ta da sömürgeciliğini sürdürmüş ve insanların milli ve manevi kimliğini de yok etmeye çalışmış.