Zihni AĞIRMAN


BOĞAZİÇİ GEZİ PARKIDIR

--------------------------


Türkiye son 10 yılda yaşadıklarını belki savaş dönemlerinde bile yaşamadı.

Ne zaman ki Devletin içinde iki başlılık hissedilmeye başlandığında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan harekete geçti.

Önce Milli Güvenlik Kurulu’nda arkasından Bakanlar Kurulunda devletin içine sızan çeteleri ve FETÖ’yü temizleme konusunda kararlı adımlar atmaya başladı.

Hatırlarsak 2011 seçimlerine gidilirken o günün hizmet hareketi denen FETÖ tam 150 milletvekili istedi.

Kuşkusuz kendilerince bu talebi yaparken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı önce askerle sindirip, sonrasında da yurt dışı bağlantılarını kurarak iktidar olmanın ötesine muktedir yaptıklarına inandıklarındandı.

Erdoğan, 15 milletvekilinden fazla vermedi hatta Hakan Şükür de o grubun içindeydi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkenin kuşatıldığını hissetmişti.

Önce etrafındaki güvenlik çemberini kırdı, duvarlara konulan böcekleri çıkarıp yavaş yavaş dershaneler konusuna girerek neşteri vurdu.

Dershaneleri kapatmakla kalmadı, Türkçe Olimpiyatlarına salon ve stat vermeyerek ortadan kaldırdı.

Bitti mi?

Bitmedi

İlk olarak İstanbul Gezi Parkı’ndan başladılar.

Taksim’i dizayn edemezsin, kültür merkezini yıkamazsın ve birkaç sonra açılacak olan (Ki muhteşem oldu) camiyi yapamazsın diyerek önce öğrenciler sonra aşırı fraksiyonlara mensup gençler ve içerideki işbirlikçiler Gezi Parkı olaylarını başlattılar.

Ve AK Parti’nin içindeki Recep Tayyip Erdoğan karşıtları ile muhalefet de bu gençlerin taleplerini dinledi.

İstanbul Havalimanını yapmazsın, Kanal İstanbul’dan vazgeçin, kültür merkezini yıkmayın ve Türkiye’nin hamle yapmasını engelleyecek taleplerini sıraladılar.

Sonuçta İstanbul başta olmak üzere Ankara’da yakıp yıktılar.

Sonradan ortaya çıktı ki işin içinde provokasyon var.

Çünkü Gezi Parkı’nda çadırlar yakılmış ve bunları yakanlar da FETÖ’cü çıkmıştı.

FETÖ ve dış güçler direnmeye devam ettiler, MİT başkanını gözaltına alıp, Türkiye’de ellerinde bulundurdukları emniyet istihbarat ağını MİT’e de taşımak istediler.

Ameliyat masasındaki Erdoğan’ın asla ifade vermeye gitmeyeceksin sözü Türkiye için bir dönüm noktasıdır.

Devamında en büyük darbeyi senaryoyu ortaya koymak istediler. Türkiye’deki yolları, tünelleri havalimanlarını inşa etmiş 10’a yakın işadamı bakanlar çocuklarına yönelik kumpas davasını hazırladılar. 17-25 Aralık olayını yaşadık.

O kumpas davasının içinden çıkmak Allah’ın yardımı ve desteği milletin dik duruşu ile mümkün oldu.

Sonrasında 15 Temmuz’u da yaşadık.

Bu millete bomba yağdırdılar, yivli mermi attılar ama bu millet ölümüne darbeye direndi. 250 şehit verildi.

Bitti mi?

Bitmedi

O gün bugün Erdoğan ve İktidarını yıkamayanlar yeniden ortaya çıkıp güya kendilerine göre bir malzeme buldular.

Boğaziçi Üniversitesine dışardan rektör nasıl atarsınız

Bununla ilgili olarak rektörlük makamını işgal etmeye çalıştılar. Kutsal değerimiz, kıblemiz Kabe’nin fotoğraflarını yerlere serdiler.

Gözaltına alındıklarında da koro halinde muhalefetle birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yıkmak isteyenler bu kişiler yeniden saldırıya geçtiler.

Gözaltına alınan 108 kişiden 101’i Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmadığı ortaya çıktı. Üniversiteler pandemiden dolayı kapalı iken o kadar insanı oraya kim, nasıl ve ne şekilde topladı.

Siz kimsiniz?

Bu ülkenin huzurunun teminatı İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’ya laf ettiler.

Twevtter denen iletişim aracı da Sayın bakanımızı engellemeye kalkıştı.

Şimdi buradan söylüyorum

Bizler demokrasiden yanayız insan hak ve özgürlüklerinden yanayız üniversitelerin özerkliğinden yanayız ama teröre prim veremlere de asla taviz verilmemesinden yanayız.

Bu ülke PKK’lıların DEAŞ’lıların sokak ortasında kendilerini patlattıklarını, araçları havaya uçurduklarını ve binlerce insanımızın acımasızca öldürüldüğünü asla unutmadık.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tüm dünya tanıyor. O bu konuda da geri adım atmayacaktır.

Boğaziçi olayında geri adım atmak sarı öküzü geri vermekle eşdeğerdir.

Boğaziçi bir Gezi Parkı provokasyonudur.