Yılmaz KESKİN


ÇAYKARALILARDA VE KARAMANOĞULLARINDA ORTAK SÖZ VARLIĞI

--------------------------


Karamanoğullarının kullandığı Arapça sözcüklerle Çaykara halkının şu anda da kullanmakta olduğu sözcüklerin söyleniş şeklindeki benzerliğe dikkat çekmeden önce “lehçe”nin tanımını yapmakta yarar görüyorum: TDK sözlüğünde Lehçe, Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt. 2. Konuşma tarzı olarak tanımlanmaktadır.

Değerli okur, Çaykara ilçemizde bu konuşma tarzının Karamanoğulları ile benzerliği Arapça söz varlığı ile sınırlı değildir; Karamanoğullarının soyut ve somut söz varlıklarında da aynı olduğu görülmektedir.

Karamanoğulları ile benzer olan söz varlığı kullanımı, bugün altmış yaş ve üstü insanımızla çok daha belirgin bir şekilde devam etmektedir.

başlı:

1.yarım, bitmemiş (eş anl: yarı başlı); 2. devam eden, sürekli 

çalmak :

I Hazırlamak, sarmak, bağlamak, (beline azık çalmak: azığını beline sararak bağlamak

II Vurmak, dermek, kesmek (kurbana bıçak çalmak, ekine orak çalmak)

çolpa:

1. beceriksiz, elinden iş gelmeyen; 2. kılık kıyafeti düzgün olmayan, dağınık, perişan

dıkım:

ağza bir kerede alabilecek büyüklükte ekmek parçası (dıkımını büyük almak); az, biraz, küçük (çocuk bidıkım kaldı)

dinelmek:

1. dikilmek; 2. ayağa kalkmak, ayakta durmak (canlılar için); 3. iyileşmek, ayağa kalkmak (hasta diñeldi: iyileşti); 4. mec. Büyümek, boyu sürmek(çocuk biraz diñelince göz değdi); 5. karşı çıkmak, karşı durmak

Eşdüzmek:

1. süslemek (gelin düzmek: gelin süslemek; gendi başımı düzdüm de gelin başı mı galdı; düzgülü: giyinmiş, kuşanmış, süslenmiş); : 2. yontmak, sivriltmek, düzgün hale getirmek; 3. hazırlamak, eksikleri tamamlamak (düğün eğsiği düzmek: düğün için lazım olan şeyleri alma veya hazırlama); 4. uydurmak (mani düzmek: mani uydurmak)

felik:

1.taş bina yapılırken büyük taş, kırılan el büyüklüğünde veya daha küçük taş parçaları, 2. küçük

fırdolayı: Çepeçevre

fışgın

(=çıvgın/şıvgın) 1. ağaçlardaki yeni sürgün, 2. esneyen fakat kırılmayan ince ağaç dalı

gar:

1. karıştırmak (ortalığı gardı gatdı); 2. doymak, doyum noktasına gelmek (toprak suya iyice gardı/yemege gardım, gayrı yiyemem)

gavlak/gıvlak:

(=cıvlak)1. güneşten yanmış deri, 2. tüyü veya yünü kırkılmış hayvan, 3. tıraş edilmiş insan başı, 4. yeşil kabuğundan soyulmuş ceviz

gavlatmak:

(=cıvlatmak)1. kabuğunu soymak, 2. hayvanın tüyünü veya yününü kırkmak, 3. insan saçını t ıraş etmek

gırtlık:

Koyunların yünlerinin ve keçilerin kıllarının kırkıldığı, ortası sabitlenmemiş, bir tür özel makas

gıvratmak:

Sarmak, burmak, çevirmek, kıvırmak, döndermek (gulağını gıvratmak: kulağını bükmek)

habire: Devamlı, sürekli; çok ve bol şekilde

keben: 1. dik yokuş, 2. sarp kayalık dik yamaç

küskü/küsgü:

(=küssük)sürgü veya küssük de denilen, kapıların arkasında bulunan ve arkadan kapıyı önden açılmayacak şekilde bir nevi kilitleyen, sürgü şeklinde veya aşağı yukarı inip çıkmalı olan düzenek

mısmıl:

1. iyi, güzel (işini mısmıl yap), 2. temiz, sağlam (mısmıl bir iple bağla kopmasın), 3. ciddi, ağırbaşlı, 4. tertipli, düzenli (evi mısmıl olmuş), 5. güvenilir (mısmıl adamdan kemlik gelmez), 6. mükemmel (mısmıl adam: herşeyiyle mükemmel insan), 7. iyice, tam olarak, adamakıllı (gapıyı mısmıl kapat goñşuyu hırsız dutma)

mungarız:

Virane, terkedilmiş, yıkılmış (mungarız galmak: yıkılmış virane bir şekilde kalmak; muñgarız olmak: virane olmak )

Şaplak: Tokat, şamar

şipidi: 1.ayağa giyilen naylondan terlik, 2. mec. Olur, olmaz koşturan, tez canlı

tezik: 1. kaybolmak, yitmek; 2. yolunu şaşırmak[1]


[1] Yard. Doç. Dr. Hikmet KORAŞ, Niğde Üni. Fen-Edeb Fak., DERLEME SÖZLÜĞÜNE İLAVELER, Ulaşılan Adres: file:///C:/Users/Dell/Desktop/Derleme%20S__zl_________ne%20__l__veler[#176990]-156749.pdf, 19.04.2020