Zihni AĞIRMAN


DERNEKPAZARI POLİSİNE ALKIŞ (!)

-------------------------------------


Babamdan miras kalan 100 metrekarelik bir tarlam var köyde.

Çaykara-Taşkıran’da

Ramazan ayını idrak ettiğimiz bu mübarek günlerde köye çıkayım da şu bahçeye bir şeyler ekeyim dedim.

Arabaya bindim, yakıt lambası yanıyor. Son zamanlardan sonra yakıt lambası yanmayan araç yok zaten.

Akaryakıt istasyonuna çektim 300 liralık yakıt doldurur musunuz dedim. Sağ olsun arkadaşlar yardımcı oldu. Daha önce 300 liraya fullediğim deponun ibresi ancak çeyrek seviyeli bir sapma yaptı.

Artık bin 200 liraya dolabiliyor, bundan sonrası da mucizelere kaldı.

Malum, Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene, Of derken içeriye kıvrıldık Dernekpazarı ve Çaykara yolundan ilerledim.

Gider itmez kolları sıvayıp babamdan miras kalan 100 metrekarelik tarlaya girdim.

İki günde işimi gücümü toparladım üç patates, beş fasulye, birkaç kabak ve yarım çuval mısır alabileceğim tarlamı güzelce işleyerek geri döndüm.

Trabzon’a döndükten dört gün sonra arkamdan bir ceza tutanağı geldi.

427 liralık trafik cezası

Meğer Dernekpazarı’nın vefakar, cefakar ve zor şartlarda görev yapan polisinin görevi başında olduğunu unutmuşum.

Polis karakolunun önünden geçerken telefonla konuşuyormuşum.

İnceledim. Gerçekten o saatte bizim apartman görevlisini, başkanı olduğum sitede meydana gelen doğalgaz kaçağıyla ilgili yönlendirirken ve 85 ailenin iftarda doğalgazsız kalmaması için konuşuyorken yakaladı beni Dernekpazarı polisi.

Yolda ne bir uygulama, ne de bir polis memuru gördüm.

Demek ki Dernekpazarı- Çaykara yoluna sıfır mesafede konuşlu polis karakolunun içinden oturduğu odanın penceresinden yakalamış beni.

Plakaya da cezayı yapıştırmış.

Tam 427 lira. Alacağım mahsulün bilmem kaç katı (!)

Oturduğu yerden diyorum çünkü uygulama da yok, polis de yok, polis aracı da yok.

Belli ki pencereden dışarıda gürül gürül akar Solaklı deresini izlerden beni de yakalamış.

Vallahi tebrik ederim.

Alkışlıyorum.

Yani beni o anda nasıl yakaladığına hala akıl sır erdiremiyorum.

Görevini bu kadar layıkıyla yerine getiren polisi görmek inanın çok mutlu etti beni.

Gazetede bu konuyu tartışırken haber merkezimize bir haber düştü.

Dernezpazarı’nın Akköse Mahallesinde dereye yuvarlanan ve ancak 9 saat sonra cansız bedenlerine ulaşılan İbrahim Şenocak ve Abdulvahap Gür’ün ölüm haberi geldi.

İlçe merkezine 3 kilometre ve 8 dakika mesafedeki kaza yerine 9 saatte ulaşılabilmiş. Zamanında kendilerine ulaşılsaydı belki hayatta olacaklardı.

Bana ceza kesen o güvenlik güçleri keşke o iki insana da zamanında ulaşabilmiş ve hayatlarını kurtarmış olsalardı.

Marifet ceza kesmek değil, marifet can güvenliğinin korunmasıdır.

Dernekpazarı polisine alkış tutuyorum.

Sahi aklıma geldi pandemi sürecinde Çaykara ve Dernekpazarı polis ve jandarması insanlara nefes aldırmamış.

Trabzon’un 16 ilçesinde haftada bir, belki bir uygulama yapılırken, Dernekpazarı ve Çaykara’nın ilçe girişlerinde maşallah 7/24 nöbet tutmuşlar.

Kuş uçurmamışlar.

Yaşlı bir kadının aracın içinde küçük abdestini yapacak kadar da insanları bunaltmışlar.

Her köye gidişimde beni de durdurdular hatta kendilerine “Arkadaşlar görevinizi yapın tabi, ama hiçbir ilçede bu kadar sıkı uygulama yokken Trabzon’un en küçük iki ilçesinde neden bu kadar sıkı tedbirler var” dediğimde “Abi bize verilen talimat böyle” cevabını almıştım.

Kime şirin görünmeye çalışılıyor bilmiyorum ama vatandaşın canını koruyayım derken canını acıtıyorsunuz.

Halkın ekonomik darboğazda olduğu, ay sonunu zorla getirdiği bir dönemde iki dakikalık telefon görüşmesi için 427 liralık para cezasının kesilmesi günahtır.

Vallahi günahtır, billahi günahtır.

Ne deyim Dernekpazarı’nın vefakâr, cefakâr, 7/24 uyumayan polisini ayakta alkışlıyorum.

Sizin bu görev aşkınız inanın insanı çok duygulandırıyor (!)