Hilal YILDIRIMHAN


DERSİMİZ GAZZE

köşe yazısı


                                                                                    DERSİMİZ GAZZE

İsrail’in Gazze’ işgal projesi dört aydır tüm şiddetiyle sürmekte. Özgürlüğün ekmekten önce geldiği Gazze’de tüm kaynaklar tükenmekte olup açlık, ilaçsızlık, narkozsuz yapılan ampute ameliyatları. Ancak bir korku filminin karesinde görülebilecek dehşette bir gerçeklik .

Evet dersimiz Gazze. Çok yakın bir yerde yüzyılın soykırımı yaşanmakta. Dört aylık tarih İsrail’in gazellilere soykırımını sözlü, yazılı, görsel olarak gözler önünde yazıyor. 

Tarih dersi için şöyle söylenirdi. Geçmişten ders alamayan geleceğine yön veremez. Tarih ders alınmadığı için tekerrür eder. Yaşanan bu canlı tarih sahnesi çocuklara değer aktarmak, ders almak için konu başlığı olabilir miydi?

 Çünkü; 

Yaşanan bu soykırım, sadece bir dinin bir milletin sorunu değil iyilik ve kötülüğe evrensel bakışın tezahürüdür. Taraf yoktur taraf insanlıktır. 

Çıkarılacak çok dersler vardır.

Örneğin: 

Bu işgal, soykırım nerede yaşanıyor? 

Taraflar kimler ve geçmişleri?

İşgal güçleri neden bu kadar güçlü? 

Gazeliler nasıl bu duruma düştü?

 Ne yapsaydılar veya yapmasaydılar bu duruma düşmezdiler? 

Gazellilerin güçlü yönleri neler. Zayıf yönleri neler?

Biz hem kendimizin geleceği için neler yapmalıyız?

Bizim hangi yönlerimiz güçlü? hangi yönlerimiz zayıf? Bunlar için neler yapabiliriz.

Tarihin sizi nasıl yazmasını istersiniz? 

Bugün mazlumlar için neler yapılabilir?

Çocukların yaşlarına uygun düzeyde sorularla Gazze’de yaşananlar   konu başlığı edinmeli, ders veya seminer şeklinde bilinçlendirilmeli. Dersler çıkarılmalı. Zira yirmi yıl önce Bosna’da yaşanan katliama ithafen Aliya Izzetbegoviç “Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır” Demiştir.

Haksızlık ve zülüm durdurulmalı, dert edilmeli ve karşı tavır alınmalıdır. Aksi durumda haksızlık ve zülüm genişler, büyür gelir seni bulur.

Bu soykırımın bizleri toplumu ilgilendiren yönü sosyolojik boyutudur. Batının sanal olarak oluşturduğu medeniyet hak, hukuk çığırtkanlığı balon gibi patlamıştır. Dünyanın   hukuksuz ve ayrımcılık yapan yüzü gizlenemez durumda deşifre olmuştur.

İslam, yaşayarak örnek olamayan Müslümanlardan umudu kesmiş olacak ki küçük bir toplum ölürken, öldürülürken acıyı göğüsleme biçimiyle, vakarlı duruşuyla örnek olmuştur.

Sosyolojik bir algı ile oluşturulan gittikçe çoğalan İslamofobi’yi yıkmak için, yazılan makaleler söyleşi ve sempozyumlar, eyvallah bir tarafa,  şehit çocuk Rimin  dedesi Halid Nebhan'ın şefkatli iyilik sever hal ve tavrıyla kırılma noktasına gelmiştir. Sahi neydi iyilik? İyilik-hoşgörü Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma değil miydi?

Dünya insanlarının ihtiyacı olan tüm değerler hak, hukuk, adalet, çalışkanlık,  saygı, sevgi bizim inancımızın temel aksiyonları değil miydi? Bizler hangi meşguliyetlerin işgali altındayız? Ne oldu da bizler değerlerimiz üzerinden yükselemez örnek olamaz olduk ta batı medeniyetini değer atfederek bize  satar oldu? Biz batıdan minnet dilenir olduk.

Gazze’de yaşanalar Müslümanların ve dünya hukukunun karnesi niteliğindedir. İsrail yaptığı soykırımla gazellileri öldürmüş, Müslümanım diyenleri vicdan sahiplerini zillet duygusuyla işgal etmiştir.

Adaletin hakkın hukukun insana hakiki değerin kaynağından yeniden inşasına olan ihtiyaç aşikardır. Yeniden "Ey iman edenler, iman ediniz." Ayetiyle neşvünema bulmak . Yaratıcının sevdiği ve arzu ettiği o mümin kişiliği, kimliğine ulaşmak gerekmez mi? İmanın davranışlara yansıma zamanı gelmedi mi?

Selam ve saygılarımla