Tahir ORHAN


HAMSİYE AV YASAĞI GETİRİLMESİ DOĞRU FAKAT EKSİKTİR

---------------------------


Hamsi için Karadenizliler balık demez; onu “hamsi” adıyla çağırırlar. Onun yeri ayrıdır Karadenizlinin gönlünde. “Karadeniz’in nazlı gelini” de derdik eskiden. Evliya Çelebi, Karadeniz’in balıklarını saydıktan sonra “Hamsi diye bir balık avlarlar ki; bir karış boyunda morca cilalı bir balıktır ve yiyene asla hararet vermez” dedikten sonra daha bir sürü özelliğini sayar ve insanların alışverişi üzerine kavga ettiklerini söyler.

İşte bu hamsiye bu günlerde bir şeyler oldu. Gerçi onun başına gelenler, sadece bugünle sınırlı değil. Eski yıllarda da aynı şeyler olmuştu. Yani kendini naza çeker, bazen av vermez, bazen de bu yıl olduğu gibi çok küçük kalır. Bazı balıklar için bakanlığın getirdiği boy sınırlamaları vardır. Bu rakam, hamsi için 9 santimetredir. İstavrit ve mezgit için 13, lüfer ve palamut için ise 25 santimetredir. Yani bu boyların altındaki balıkları avlamak yasaktır. Ancak yüzde 15’e kadar bir izin vardır. Bu şu demek oluyor: Avlanan balık miktarının yüzde 15’i kadar bu boy sınırının altında av yapılabilir. Oran bunun üzerine çıkarsa o zaman bakanlığın ilgili kontrol birimleri devreye girer ve eğer bu sınırın üzerinde küçük balık avlanmışsa bunlara el koyar. Ancak ne gezer.

Açıklayalım efendim. Birkaç yıl önce, Türkiye kıyılarında 50 noktadan ancak balıkların karaya çıkarılabileceği belirlenmişti. Bu noktalarda Tarım Bakanlığı, kontrol noktaları oluşturdu. Avlanan balıkların boy sınırlamasına uyulup uyulmadığı, bu noktalarda tespit ediliyor. Ancak ediliyor mu edilmiyor mu orası muamma. Çünkü daha önceleri biz bunu TRT’de haber yapmak için çok uğraştık ama hiçbir zaman bunu başaramadık. Neden böyle olduğunu, bu kontrole bir türlü izin verilmediğini yaptığımız küçük bir araştırmada öğrendik. Olay şuymuş: O yerlerdeki görevlilere, balıkçıların en lezzetlilerinden birkaç kilogram balık vermeleri, bu zorunlu kontrolü engelliyor veya işlerini tam olarak yapmalarına izin vermiyormuş. Yani birkaç kilogram balığa, denizlerimiz peşkeş çekiliyor. Eğer yapsalardı, kontrol şöyle olacaktı: Avlanan balığın içinde yüzde 15’ ten fazla boy sınırının altında balık varsa, bu balıklara el konulacak ve bunlar kamu adına satılacaktı. Ya avlayana ya da balık unu fabrikalarına.. Oysa o balığı avlayan tekne, küçük olduğunu görünce ağın altını açıp balığı denize bıraksaydı, daha sonraları çok daha büyük ve lezzetli balık avlayabilecek, çok daha iyi para kazanabilecekti. Birkaç lira daha fazla kazanmak uğruna, denizlerimizi kendi ellerimizle yok ediyoruz.

Anlayacağınız dostlar, balığımızı, balıkçılığımızı insanlar bu hale getirdikleri halde yunus balıkları günah keçisi seçiliyor. İnsanlar yaptıkları aymazlıkları denizlerimizin bu narin ve duygusal hayvanlarının üzerine yıkıyor. Yok efendim yunus avı yasak olduğu için ve bir yunus balığının günde 70 kilogram hamsi yediği için denizlerimizde hamsi kalmıyormuş. Bunu siz bizim külahımıza anlatın. Kendinizden örnek alın. Siz 70 kilo veya 80 kilogramsınız; günde kilonuz kadar yemek yiyebiliyor musunuz? Açalım biraz daha. 11 çeşit yunus türü var ve bunların 4 türü Karadeniz’de yaşayabilmektedir. En ünlüleri de mutur, afalina ve tırtaktır. Gerçek şu ki, yunus balıkları, kendi ağırlıklarının ortalama yüzde 2 ila 5’i kadar hamsi tüketebilmektedir. Bu da, mutur için yaklaşık bir kilogram, afalina için 7, tırtak içinse 3 kilogram hamsi demektir.

O yüzden diyoruz ki, bütün kusuru yunus balığına atmaktansa, kendi vahşi avlanmamızdan, küçük balıkları hiç utanmadan denizden çekmemizden, denizleri kirletmekten vazgeçelim.

Önce 10 günlük hamsi avı yasağı getirildi, yasak şimdi 28 Ocak’a kadar uzatıldı. Keşke bu karar sezon başında alınabilseydi. Buna rağmen kararı destekliyor ancak yeterli olmadığını savunuyoruz. Bundan itibaren avın sezon sonuna kadar yasaklanması gerekir. Keşke bunu balıkçılar kendileri becerebilselerdi.

Hamsinin ortalama ömrü iki yıldır. Birinci yaşından sonra yumurtlayabilen hamsilere hiç değilse bir kez yavrulama imkânı verilirse, o zaman hem istenilen büyüklükte hamsi yiyebiliriz hem de avcılarımız daha çok kazanabilir. Tekrar edelim; hamsi avı yasağı sezon sonuna kadar yani 15 Nisana kadar sürmelidir. Hatta av yasağının başlangıcı da bir ay, hiç değilse nisan ayı başına çekilmelidir. Bu arada, daha küçük hamsileri avlamanın serbest olduğu komşu ülkeleri de uyarmamız gerekiyor. İyi bir balıkçılık politikası için, bir Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması da zaruridir.

Şu rakamlarla yazımıza son verelim. Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başı balık tüketimi yıllık 22 kilogramken, bu rakam ülkemizde sadece 8 kilogramdır. Üç tarafı denizlerle çevrili ve 8.300 kilometre sahili, 24 milyon hektar karasuyu bulunan bir ülkede 300 ila 500 bin tonunu hamsinin oluşturduğu balık avı miktarımız yıllık 800 bin ton civarlarında… Buna yetiştiricilik yoluyla yani balık çiftliklerinden elde edilen 370 bin tonu da eklersek bir milyon 200 bin ton civarında bir avcılığımız var. Kişi başı yıllık tüketimimizi Avrupa Birliği ülkeleri standardına çıkarabilmemiz için Türkiye yılda 3 milyon ton balık avlaması gerekir.

32 milyon nüfuslu Güney Amerika ülkesi Peru’da yıllık 2 buçuk milyon tondan daha fazla hamsi avlanırken, az önce söylemiştim; bizde bu rakam yıllara göre 300 ila 500 bin ton dolaylarında. Buradan bir ibret çıkaralım hiç değilse…

Verdiğim rakamlar, TÜİK rakamlarıyla örtüşmez. Çünkü onların verdiği rakamlar, kayıtlara geçen rakamlardır ve muhtemelen bu rakamların yarısına tekabül etmektedir. Bu da biline…

Palamudun bir ağaç, tekirin bir kedi türü değil aynı zaman balık olduklarının bilinciyle…

Muhabbetle efendim!