31-Mart-2019 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimi yoluyla, cumhur ittifakına, özelikle AK partisine şu mesajları vermiştir. Cumhur ittifakını kabul ettik, AK partisini benimsedik, Sayın Erdoğan´ı sevdik, seviyoruz. İzmir, Ankara, İstanbul ve diğer bazı şehirlerin çöp, çukur, çamur ve sair işlerini muhalefet patileri tarafından yapılmasını istedik. Yerel hizmetlere daha fazla takılmadan, ülkenin genel hizmetleriyle birlikte ahlak maneviyata ağırlık vermek suretiyle, milletimize davanızı ve dertlerinizi anlatma fırsat verdik. Parti taassubuyla, AK partisinin yerel adaylarına oy vermeyerek, yaptıkları ve ileride yapacakları hatalı tercihlerinin görülmesine imkân verdik.
Millet cephesinde yer alan muhalefet partilerine de, şu mesajları vermişler, biz sizi iyi tanıyoruz, lakin yeni nesil gençler sizi tanımıyor. Yerelde yapacağınız maddi ve manevi hizmetlerle, toplum tarafından doğru tanınmanıza fırsat verdik. Yerelde kendinizi gösterin ki, genel seçimlerde, milletten iktidar yetkisini almaya hakkınız olsun, uyarısını yaptık.
Her iki ittifaka, cumhur ve millet ittifakına şu mesajlar verilmiştir. Yerel seçimleri kendi mecralarından çıkartarak, toplumun gerilmesine yol açmayınız. Siyaset kurumunu şahsi ikbal ve menfaatleriniz için kullanmaktan sakınınız. Bundan böyle milletin karşısına ahlak ve maneviyata önem veren ve halkın tercih ettiği adaylarla çıkınız.
Yalanla dolanla, hakaretlere, algı operasyonlarıyla birbirinizi alt etmekten vazgeçiniz. Şer güçleri ve içteki işbirlikçi hainleri sevindirecek, millilikten ve yerlilikten uzak konuşmalardan uzak durunuz. Hiçbir şart altında şer güçlerin vesayetini kabul etmeyiniz. Milli ve yerli duruşunuzdan taviz vermeyiniz. Hakkı, batıl şeylerle örtmeye çalışmayınız. Doğruya doğru, eğriye eğri demenin erdemini gösteriniz.
Seçmenlerin sandık yoluyla verdikleri mesajları kısaca özetledikten, çok konuşulan ve üzerinde düşünülmesi gereken iki konuya temas etmek istiyorum. Birincisi “Gözüken köy kılavuz istemez” misali Türkiye iki partili sisteme geçmenin sancılarını yaşamaktadır. Siyasilerimiz yaşamakta olduğumuz bu sureci kayıkçı kavgasına çevirip milleti rahatsız etmemelidirler.
İkinci bir husus, seçmen sandığa giderken farklı düşüncelerin ve endişelerin tesirinde kalarak reylerini kullanmaktadır. Bir kısım seçmen dünkü Türkiye ile bugünkü Türkiye´yi mukayese ederek kararını veriyor. Diğer bir kısım bilinçsiz bir İslam ve müslüman muhalifi olarak laikliğin elden gideceğini, bir başka kesim iç ve dış baskılara karşı koyacak yeterli gücümüzün olmadığı düşüncesiyle vesayetçilerin tesirinde kalarak, iyi niyetle de olsa tercihlerini yanlış yapabiliyor.
Bir başka konu, %15 oranına yakın bir seçmen kitlesinin sandığa gitmediği bilinmektedir. Sandığa gitmeyenlerin birbirinden faklı nedenleri vardır. Bazı gruplar, günümüzün siyaset anlayışı, İslam dinine uygun olmadığını, bazı uçta grupların, mevcut düzenin İslam karşı bir düzen olduğunu ileri sürmek suretiyle oy kullanmanın doğru olmadığının propagandasını yapmaktadırlar. Sandığa gitmenin ne anlama geldiğini düşünmeyen, büyük bir kitlenin siyasetle ilgilenmediğinden sandığa giderek reyini kullanmamaktadır.
Ülkenin iç ve dış siyasetinde ne olup bittiğin haberleri olmayan, siyasetin nasıl ve kimler tarafından kirletildiğini bilmeyen insanları, yukarıda ifade ettiğim seçmenlerin endişelerin siyasi partilerimiz doğru ve anlaşılır bir şekilde anlatmanın gayretini göstermelidirler. Halkımızı doğru bilgilerle bilinçleştirirsek aramıza sokulan tefrika fitnesinden kurtulmuş oluruz.
CHP´ye oy veren seçmenlerin kahir ekseriyeti müslüman oldukları halde, İslam dinine ve müslümanların dini yaşayışlarını muhalefet ettikleri algısını üzerlerinden atma yönünde kalıcı adımlar atmadıkça milletten bekledikleri kalıcı desteği alamayacaklardır. HDP, Kürt milliyetçiğiyle, İslam düşmanlığıyla, bölücülükle ve dış destekli PKK terör örgütüyle irtibatlı bir anlayışla siyaset yapmaya devam ederse, zaman içinde eriyip yok olacaktır.
Kalıcı olan gerçek çözümün, halkın inanç değerleriyle barışmak ve halka güven vermekten geçtiğini tüm siyasi partilerimiz bilmelidirler. İYİ parti ve Saadet partisi milli ve yerli duruşlarından uzaklaşarak, AK partisine ve özelikle Sayın Erdoğan´a yaptıkları anlamlı/anlamsız, tutarlı/ tutarsız, haklı haksız muhalefet etmelerinin nedenini açıkça milletimize anlatmalıdırlar. Bu iki parti gerçek manada ne yapmak istediklerini topluma açıkça anlatmazlarsa, yaptıkları ve söyledikleri, milletin belleğinde olumsuz bir iz bırakacağından, nesilden nesil´e aktarılarak, temcit pilavı gibi önlerine konulacaktır.
AK partisi, hizmet siyaseti yaptıklarını ve halka hizmetkâr olduklarını söyleyerek ülkenin maddi ve manevi kalkınmasına önemli hizmetler yaptıkları halde, %50 oranına yakın bir seçmen kitlesini hizmetler yoluyla ikna edememişlerdir. Bu büyük kitlenin AK partisine, özelikle Sayın Erdoğan´a neden muhalefet ettiklerinin sebebini AK Partili yetkililer araştırmalı ve gerekli olan kalıcı tedbirleri almalıdırlar. AK partisi projeleriyle ve hizmetleriyle iddia sahibi olduğu kadar, ikna sahibi de olmalıdırlar
AK Partisinin yetkileri şu hususu çok iyi kavramalıdırlar. Milletin güvenini ve güçlü desteğini almak için hizmetlerin tek başına bir şey ifade etmediğini görmelidirler.1994 mahalli idareler seçimlerinde Refah partisine, 2002 Genel seçimlerinde AK partisine verilen destek hizmetin karşılığı değildi. Çünkü o yıllarda hizmet yoktu, ahlaka dayalı güven vardı. AK partisi, 17 senelik iktidarları döneminde tarihe geçecek bu kadar önemli hizmetler yaparken hiçbir dönemde İzmir gibi bir şehrin yönetimine sahip olamadıkları gibi, 25 senedir yönettikleri Ankara, belki de İstanbul´u kaybetmelerinin nedenini ahlak ve maneviyat anlayışını arkaya, hizmet anlayışını öne çıkarmalarıdır.
AK partisi yetkilileri, Genel merkezden taşra teşkilatlarına kadar içe dönük çık ciddi bir araştırmayı acilen yapmalıdırlar. AK partisine oy veren kitlenin düşünce yapısını, maddi ve manevi beklentilerini, çocuklarının hangi partiye yakın durduklarını fikri düşüncelerini, ciddi bir şekle araştırmak suretiyle geleceği yönelik kalıcı tedbirler almaktan çekinmemelidirler. Ayrıca devletin resmi ve sivil kurumlarında görev yapan atanmış bürokratlar ciddi bir şekilde izlenmeli, devlete ve halka tarafsız bir şekilde hizmet edenler, takdir edilmeli, yanlış işler yapanlar kim olurlarsa olsun görevlerinden uzaklaştırılmalıdır.
“Müslüman bir delikten iki sefer ısırılamaz” hadisi şerifi gereğince, F. Gülen´e ısırılan AK partisi yetkilileri, benzeri bir şekilde başka bir cemaat, parti, grup gibi benzeri iç ve dış oluşumlara karşı ikinci defa ısırılmamaya dikkat etmelidirler. Milli ve manevi bir ittifak olan cumhur ittifakının arasına fitne girmemelidir. Yeni parti oluşumlarını hafife almadan ciddi bir şekilde takip ederek, gerekli tedbirleri bugünden almalısınız.