Hilal YILDIRIMHAN


ŞÜKÜR VE KANAAT BİR DEĞERDİR.

--------------


Her zaman hayatımızda olması gereken  önemli iki değer şükür ve kanaat.

Şükür,  Allah’ın verdiği nimetlere karşılık derin ve samimi bir minnettarlık içerir. Nimet insana maddi manevi verilen her şeydir. Şükrün eylemi; nimet sahibinin iyiliğini anarak nimetin filen gereğini yapmaktır. Teşekkür insanların iyilik ve ikramlarına, şükür yaratıcının lütuflarına karşı kullanılır. Nimetin varlığını unutmamak kalple, överek anmak dille, nimetin gereğini filen yerine getirmek eylemle şükürdür.

Kuranı kerimde şükür nimeti artıran bir kavramdır.  Zira şükür nimete değil, nimeti yaratanın kudretini görmektir. İbrahim süresi 7.ayette ‘Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!’ diye bildirmişti.” Neml sûresinde (27/40), “Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir.

Değerler karşıtlarıyla anılır. Şükrün karşıtı nankörlüktür. Nankörlük Hiçbir şeyi yaratmaya gücü olmayan insanın acizliğine rağmen varlığının ve var olduklarının sahibini görememesidir. Yaratıcıya göre; Mü’min Suresi 61. Ayeti “Ne var (lakin) ki çoğu insan şükretmez!” Şükürsüzlük negatif duygular barındırır. Negatif duygular bireyi bir adım ileri götürmez. Aksine maddi manevi yoksullaştırır.

Buna karşın şükür duygusu içerisindeki insan, pozitif duygular barındırır. Elindekilerin farkına varır. Öncelikle Akıl ve sağlık nimeti varsa bunun farkına varır şükreder. Nasıl şükreder?

Var olduklarını, akıl nimetini kullanarak en iyi şekilde değerlendirir. Şükür aynı zamanda harekete geçmektir. Kalp ve dil ile şükrün ötesinde eyleme geçmektir. İşte o zaman Fatır Suresi 30. “Allah (c.c.) şükredene bol bol nimet verir.” Ayeti hayat bulacaktır.

Zira ilahi döngü, yaratıcıdan kula doğru verilen nimet. Kuldan yaratıcıya ulaşan şükür. Yaratıcıdan kulun şükür etmesi ve nankörlük etmemesine karşın niğmet. Şeklinde gelişir.

Söz ettiğimiz anlamda şükrün yanında kanaatkar olmak hayatımızda bir değer olarak yer bulmalıdır. Kanaatkarlığın ölçüsü elindekilerin kıymetini biliyor olmak ve bu durumdan memnun olmaktır.

Kanaatkar olmak, kontrolü kaybetmeden dengeli olabilmektir. Kanaat kavramı pasif bir durumda razı olmaktan ziyade, elinden gelenin en iyisini yapmış olmanın sonucunda yapılan bir durum değerlendirmesidir. Yani kanaat gayretsizlik durumu değildir.

Kanaatli olmanın karşıtı doyumsuzluktur. Kanaat, kapitalist ahlakın sevmediği bir değerdir. Tüketimi artırarak üretim artışını sağlamak kapitalizmin temel hedefidir. Oysa daha fazlasını istemek ve beklentilerin yüksekliği insanın dengesini bozar. Tekasür süresine göre; Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı. Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz? Yetinme duygusundan uzaklaşan insan kanaat değerini kaybeder ve günümüz insanının aradığı mutluluk, maddi beklentilerin peşinde bir arayış olur.

Efendimiz (s.s.a) göre “Zenginlik fazla servete sahip olmak değildir; asıl zenginlik gönlün ihtiyaç duygusundan uzak kalabilmesidir” Bu da fikri ve ahlaki olarak şükür ve kanaatin gerçek anlamda hayatımızı inşa etmesiyle mümkündür.

Selam ve saygılarımla.