Hilal YILDIRIMHAN


YAŞLANAN TÜRKİYE

--------------


Geçenlerde Türkiye’nin 2022 yaşlı nüfus oranının yüzde 9.7 ye yükseldiği haberi vardı. Habere göre. 65 yaş üstü nüfus sayısı son 5 yılda yüzde 24 artış göstermiştir. Bu doğum oranlarının azalarak ortalama yaşam süresinin artmasıyla oluşan demografik bir sonuçtur.

Nüfus nasıl yaşlanır? Toplam nüfus sayısı gözetildiğinde, yaşlı nüfusun yüzde 10.0' u geçerse nüfus yaşlanıyor demektir.

Genç nüfus ülkelerin en önemli dinamiği üretim gücüdür. Bu gücün azalıp, pasif durumdaki yaşlı nüfusun artmış olması özellikle gelişmekte olan ülke olan Türkiye’yi sosyo ekonomik açıdan olumsuz etkileyecektir. Tabi asıl sorun gelişen sağlık sistemleri sayesinde uzanan ömür sayısı değil, doğurganlık oranının düşmesiyle çalışabilir nufusun azalıyor olmasıdır. 

Ailenin temel işlevlerinden biriside biyolojik işlevidir. Nüfusun devamını, neslin sürekliliğini sağlama toplumun en küçük sosyal kurumu olan aileye toplumsal olarak verilmiş evrensel bir kabuldür. İnancımız gereğide topluma değer katacak evlatlar yetiştirmek öldükten sonra kapanmayan salih ameller listesinde bulunur.

Ne yazık ki sos yo ekonomik düzey arttıkça çocuk sayısı azalmaktadır. Bu durum modernleşmenin bir sonucudur. Kadınların kurumsal olarak çalışma hayatına katılımları ev, iş, çocuk üçgeninde yüklerini artırmıştır. Ayrıca eğitim ve kariyer kaygısıyla evlenmeyen ya da evliliği ileri yaşlara erteleyenler, diğer taraftan boşanma oranlarının artmış olması nüfusun yaşlanmasının en önemli nedenlerinden başlıcalarıdır. Araştırmalarda sadece “2021’de 562 bin evlilik yapılmışken, 174 bini boşanmayla sonuçlanmış.” 2001-2021 arasını kapsayan son 20 yılda bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden 'kaba evlenme hızı' yüzde 20 düşerken 'kaba boşanma hızı' ise yüzde 47” artmış olduğunu gösteriyor.(1)

Şüphesiz tüm bu sonuçlar, modern insanın daha ben merkezli yaşam modeli benimsemesi, konfor alanından taviz verilmemesi, tahammül eşiğinin düşük olması, daha hızlı ve yorgun hayatların olumsuz sonuçları olarak yansımasıdır.

Eğer annelerimiz babalarımız bugünkü kaygıları taşısaydı, yaşamdan beklentileri ve ihtiyaç tanımları bu günkü gibi olsaydı pek çoğumuz üçüncü, dördüncü çocuk olarak dünyaya gelmemiş olacaktık.       
 
Tibet'in ruhani lideri Dalai Lamanın ''Çağımızın Paradoksu" adlı şiirinde bugünkü yaşam biçimini özetlemiştir .

Evlerimiz büyüdü fakat ailelerimiz küçüldü.

Artık daha rahatız ama zamanımız az..

Öğrenim seviyemiz arttı fakat anlama yetimiz azaldı.

Daha fazla bilgili olmamıza rağmen, daha zor karar veriyoruz.

Daha fazla uzmanız fakat daha fazla sorunluyuz.

Daha fazla tedaviye rağmen daha az sağlıklıyız.

Aya gidip gelerek onca yolu kat ettik ama caddeyi geçip yeni komşumuzla tanışmakta geciktik.

Daha fazla üretelim diye yeni bilgisayarlar geliştirdik fakat daha az iletişim kurmaya başladık.

Çok uzun yol kat ettik ama kalitede bir o kadar kısa kaldık.

Fast food ve uzun sindirim zamanı

Anlamlar büyük fakat karakterler küçük.

Karlar yüksek fakat ilişkiler yüzeysel.

Şimdi artık pencerelerimizde çok şeyin olduğu ama odamızda hiçbir şeyin olmadığı zaman...(2)

 

Selam ve saygılarımla

 

(1) https://www.cumhuriyet.com.

 (2)Nevzat Tarhan “Güzel insan modeli”