Ölümünün 31.Yılında Rahmetle Anıyoruz

GÜNCEL 22.05.2013 10:34:00 0
Ölümünün 31.Yılında Rahmetle Anıyoruz


Türkiye Cumhuriyeti 5. Cumhurbaşkanı merhum Cevdet Sunay, 31. ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı.


Türkiye Cumhuriyeti 5. Cumhurbaşkanı merhum Cevdet Sunay, 31. ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Merhum Cumhurbaşkanı?nın mezarı başındaki törene Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız katıldı.

Merhum Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay?ın 31. ölüm yıl dönümü dolayısıyla Ankara Devlet Mezarlığı?nda anma töreni yapıldı. Törene Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri İsen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Haydar Çiftçi, Genelkurmay Başkanlığı?nı temsilen Hava Korgeneral Mehmet Çetin, Vali Yardımcısı Kemal Karadağ, Garnizon Komutanı Korgeneral İhsan Uyar, Belediye Başkan Vekili Ali Gökşin, oğul Argun Sunay ve yakınları katıldı.

CEVDET SUNAY KİMDİR?
Sunay, 10 Şubat 1899?da Trabzon?un Çaykara ilçesinin Ataköy?ünde (eski adı Şinek) dünyaya gelmiştir. (Nüfus Kâğıdı, babasının görevinden dolayı Erzurum`da çıkarıldığı için, doğum yeri bazı kaynaklarda Erzurum olarak geçer.)

Babası Hacı İslâmoğulları?ndan Alay Müftüsü İslâm Sabri Efendi, annesi Muhammed oğullarından Hatice Hanım?dır. (Sunay`ın Çaykara/Ataköy?de doğduğu ev, Cevdet Sunay Müzesi olarak düzenlenmiştir ve ilgilenenlerin ziyaretine açıktır.) 

Sunay, İlk ve orta öğrenimini Erzurum?da ve babasının görev yaptığı Kerkük, Edirne, İstanbul gibi değişik şehirlerde tamamladıktan sonra, 1915 yılında Kuleli Askeri Lisesi?ne girdi. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı devam ediyor ve kıtalardaki subay ihtiyacı giderek artıyordu. Bunun üzerine, 3 ncü sınıftayken 7 Temmuz 1917?de subay adayı olarak eğitim kampına gönderildi. Burada, Ağır Topçu sınıfına ayrıldı. Daha sonra Subay Vekili Asteğmen olarak Filistin cephesine gönderildi. Bu cephede gösterdiği yararlılıklardan ötürü Türk ve Alman Madalyası alarak Teğmenliğe yükseldi. 

1918 yılında, 73 ncü Topçu Taburu Bataryası?nda subay iken, Filistin?de bir gece, siperde Topçu gözetleme vazifesi sırasında bir baskın sonucunda önce bir kurşun, sonra da bir şarapnel genç Teğmeni yaraladı. Esir düştü ve Mısır?a gönderildi. O sıralarda babası Sabri Bey de, Yemen Cephesi?nde esir düşmüştü.

Kahire civarında bir kampa gönderilmesini rica etti. Kıymetli bir pul koleksiyonun da yardımıyla istek kabul edildi ve genç Teğmen, babasının yanına getirildi. 

Sunay, bir yıl esarette kaldıktan sonra, 2 nci Kolordu Topçu Yaveri iken, 1 Ocak 1921?de Anadolu?ya geçerek Kurtuluş Savaşı?na katıldı. 1921?de, Maraş ve Antep cephesinde Fransızlar?a karşı savaştı. Burada takdirname ile ödüllendirildi. Ankara Antlaşması?nı müteakip Kuv-yı Milliye?nin güneyde önemli bir rolü kalmayınca, genç Teğmen Sunay, Batı Cephesi?ne gönderildi.

Eskişehir- Kütahya ve Sakarya Muharebeleri ile Büyük Taarruz?a katıldı. İzmir?in alınmasında bulundu. Burada gösterdiği kahramanlıktan dolayı İstiklâl Madalyası kazandı.1923?te, İngilizler?in Marmara bölgesinde ve İstanbul?daki son durumlarını tespit etmek için Jandarma eri kıyafetinde bölgeyi gezdi ve sonucu Ankara?ya rapor etti. Çeşitli birliklerde Batarya Takım ve Batarya Komutanlığı yapan Sunay, Kurtuluş Savaşı sona erince Yüzbaşı rütbesi ile 1 Kasım 1925- 7 Ağustos 1926 tarihleri arasında Harp Okulu?nu, 11 Ağustos 1926- 31 Ocak 1927 tarihleri arasında ise Topçu Okulu?nda kalan askerî öğrenimini tamamladı. 

1930 yılında ise, Kara Harp Akademisi?ni bitirdi. Bu arada, 1929 yılında, Adapazarı?nda, asker bir ailenin kızı olan Atıfet Hanım ile evlendi. Bu evlilikten zaman içinde Atilla, Aysel ve Argun isminde 2 erkek ve bir kız çocukları dünyaya geldi. Bu arada spor yapmayı da ihmâl etmiyordu. Erciyes dağı?ndan sonra Ağrı Dağı?nın zirvesine ulaşmayı da başardı. Sunay, 1930 yılında, Kara Harp Akademisi?ni bitirdikten sonra, 27`nci Topçu Alayında Batarya Komutanlığı, Genelkurmay Karargâhında Karargâh Subaylığı, 30`uncu Topçu Alayında Batarya Komutanlığı, 4`üncü Kolorduda Şube Müdürlüğü, 1`inci Süvari Tümeninde Şube Müdürlüğü ile Kurmay Başkanlığı, 5`inci Tümen Topçu Alayında Tabur Komutanlığı, Harp Akademilerinde Öğretim Üyeliği, 72`nci Topçu Alay Komutanlığı, 41`inci Topçu Alay Komutanlığı, 204`üncü Motorlu Topçu Alay Komutanlığı ve 3`üncü Zırhlı Tümen 6`ncı Tank Alay Komutanlığı görevlerini yürüttü.

1949 yılında Tuğgeneralliğe terfi ederek 3 ncü Zırhlı Tugay Komutanlığı?na getirildi. 1950 yılında, Genelkurmay Harekât Dairesi Başkanı oldu. 1952 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. Tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Harekât Daire Başkanlığı ve 33`üncü Tümen Komutanlığı görevlerinde bulundu.

1955 yılında Korgeneralliğe terfi etti. Korgeneral rütbesi ile 9`uncu Kolordu Komutanlığı, Genelkurmay Harekât Başkanlığı ve Genelkurmay 2 nci Başkanlığı görevlerinde bulundu.  1958 yılında Orgeneralliğe terfi etti.

Genelkurmay 2 nci Başkanı iken, gelişen iç siyasi olaylar sebebiyle, 27 Mayıs 1960 ihtilâli meydana geldi. İhtilâli yapan Milli Birlik Komitesi içinde olmayan Sunay, ihtilâlden sonra 3 Haziran 1960?ta Kara Kuvvetleri Komutanlığı?na , 4 Ağustos 1960 günü de Genelkurmay Başkanlığı?na getirildi. 

Cevdet Sunay?ın Genelkurmay Başkanlığı görev süresi 1965 yılında doluyordu. Emekliye ayrılması söz konusu iken, görev süresi bir yıl daha uzatıldı. Bu dönemdeki en önemli siyasi gelişme, uzun zamandan beri sağlığı bozuk olan Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel?in, tedavi amacıyla, 2 Şubat 1966?da ABD?ye götürülmesi ve Cumhurbaşkanlığına vekâlet görevini Senato Başkanı İbrahim Şevki Atasagun?un üzerine alması idi. 

ABD?de bulunan Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel?in durumu giderek ağırlaşıyordu. Şeker hastalığı, damar sertliği ve sol tarafındaki kısmî bir felçten sonra beyin damarlarında meydana gelen bir kanamadan sonra sağ tarafı da felce uğramış ve komaya girmişti. Rahatsızlığı giderek artıyordu.
 

12 Şubat 1966 günü, Hürriyet Gazetesi?nde şöyle bir haber yayınlandı:

?Gürsel ölümle pençeleşmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel?in ağır şekilde hastalanarak komaya girmesi üzerine, Cumhurbaşkanı adayı olarak adından en çok bahsedilen ve bütün partilerin destekleyecekleri anlaşılan Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, bir gazetecinin; ?Bu günlerde Türk Milleti?nin size vermek üzere bulunduğu büyük ve milli vazifeyi kabul edecek misiniz?? sorusuna şu cevabı vermiştir:

?Bahsetmek istediğiniz büyük ve milli bir vazife ama, sayın Reisicumhurumuzun durumu böyle iken ve kendisini seven bir yakını olarak en çok müteessir olan ben, Cumhurbaşkanlığı konusunda konuşabilir miyim?Üzüntüm büyük.?

13 Şubat 1966 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi?nin başlığı, ?Sunay Cumhurbaşkanı olmak istemiyor? şeklindeydi.

Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay?ın Cumhurbaşkanlığı görevini kabul etmesi için büyük bir baskı vardı. 22 Şubat 1966 günü, Başbakan Süleyman Demirel ile Cumhurbaşkanı Vekili Atasagun, Sunay?ı ikna etmeye çalıştılar.

11 Mart 1966 günü, Atasagun, bütün parti temsilcilerini Çankaya?ya çağırarak mutabakatlarını almak için görüştü. 13 Mart 1966 günü, Başbakan Demirel, tekrar Sunay ile görüşerek yapılacak işlemler hakkında bilgi verdi.

14 Mart 1966 günü, Sunay, Kontenjan Senatörlüğü?ne seçildi.

Oysa, henüz ordudan ayrılmamıştı. Ertesi gün, 15 Mart?ta emeklilik dilekçesini verdi. 

Şimdi, Sayın Cevdet Sunay?ın o günlere ait (YAYINLANMAMIŞ) anılarına bakalım:

?22 Şubat 1966?Vekil ile 2 nci Başkan Amerika?dan döndüler. Gürsel?in iyi olmadığını söylediler. Başbakan Demirel geldi. Beni Cumhurbaşkanı seçmek istediklerini söyledi. Bunun nasıl olacağını sordum. Bir senatörü istifa ettireceklerini, sonra Cumhurbaşkanı Vekili Atasagun?un beni Kontenjan Senatörü seçeceğini söyledi. 

13 Mart günü, Demirel benimle tekrar görüştü. Kontenjan Senatörü seçilebilmem için hemen istifamın gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine 14 Mart günü Komuta Konseyi?ni toplayıp durumu anlattım. Görüşlerini aldım. Bu sırada Cumhurbaşkanı Vekili Atadagun beni köşke davet etti. Gittim. Köylü- Millet Partisi hariç diğer partiler benim Reisicumhurluğum üzerinde anlaşmışlar. Atasagun, benim Kontenjan Senatörlüğü?ne seçildiğimi söyledi. Oysa daha ordudan istifa etmemiştim. 

15 Mart 1966 günü, emeklilik dilekçemi büyük bir üzüntüyle verdim. Vekil?le, Kara Kuvvetleri Komutanlığı?nın kime verileceğini görüştük. Senato, benim Kontenjan Senatörlüğü?ne seçilmemi alkışlarla karşılamış. Saat 17 00?de, Genelkurmay önünde, karargâh subaylarının önünde Genelkurmay?a veda etmek üzere çıktım. Ağlayanlar çoktu. Parlak ve hazin bir törendi. Çok duygulandım ve heyecanlandım. 49 senelik askerlik hayatımdan ayrılıyordum.

16 Mart günü artık sivil hayata başladım. Orgeneral elbisesi, askeri elbiseler, hatıralar gibi katlandı ve bohçalandı. 

17 Mart?ta ise Senato?da yemin ettim.?

ABD?de tedavi gören Cumhurbaşkanı Gürsel, 26 Mart 1966?da, Türkiye?ye getirilerek Gülhane Tıp Akademisi?nde tedavi altına alındı. Tıp adamlarının bütün çabalarına rağmen Gürsel?in durumu ümitsiz görünüyordu.

Başbakanlık, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı?ndan bir yazı ile Cumhurbaşkanı?nın sağlık durumunun saptanmasını istedi. 28 Mart 1966 günü, TBMM?nin birleşik toplantısında, doktorların raporu okundu. Raporda, kendilerinin devlet başkanlığı görevini ifaya devam buyurmalarına tıbben imkân bulunmadığı belirtiliyordu. Bu durumda cumhurbaşkanlığı makamının boşalması şeklinde bir durum oluşmuştu. 

Cumhurbaşkanı seçilmesi konusu oylamaya sunuldu.Oylama sonunda Cumhurbaşkanı seçimine geçilmesi kabul edildi.Başkanlığa iki önerge verildi. Adalet Partisi, CHP, Türkiye İşçi Partisi ve Yeni Türkiye Partisi Grup Başkan Vekilleri ile Cumhuriyet Senatosu Milli Birlik Grubu ve Kontenjan Grubu Başkanları, ortak bir önerge ile Cevdet Sunay?ı Cumhurbaşkanlığı?na aday gösterdiler. 

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi?nden bazı milletvekilleri de ayrı bir önerge vererek, bu partinin genel başkanı Alpaslan Türkeş?i aday olarak teklif ettiler.

Yapılan oylama sonunda, Cevdet Sunay, oylamaya katılan 532 üyeden 461?inin oyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti?nin 5 nci Cumhurbaşkanı seçildi.

Cevdet Sunay?ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, ekonomik büyüme projeleri yaşanırken, af konusu ve seçim sisteminin yeniden değiştirilmek istenmesi de tartışılan önemli sorunlar arasındaydı. 

Sunay, 8 Temmuz 1966?da, sağlık durumu sebebiyle Celal Bayar?ın cezasını affetti. 14 Temmuz?da da TBMM, Yassıada mahkûmlarını affetti. Ama, söz konusu kişilerin siyasal plânda etkin rol oynamalarına izin verilmedi.

1968 ilkbaharından itibaren öğrenci olayları başladı.

Başlangıçta; görünürde üniversitelerde boykota giden gençlerin siyasi bir amaçları yoktu. Gençler, üniversite eğitim programlarının yeniden düzenlenmesini istiyor, burs, kredi sağlanması, teksir, ders kitabı fiyatlarının düşürülmesi yönünde istekler öne sürüyorlardı. Ancak bu hareketler kısa bir süre sonra siyasî bir içerik kazandı ve İstanbul?u ziyaret eden Amerikan 6 ncı Filosu?na karşı büyük gösteriler düzenlendi. 

1969 başlarında, ABD Büyükelçisi Robert Kommer?in otomobili, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencileri tarafından yakıldı.16 Şubat 1969?da, İstanbul?da ?Kanlı Pazar? olarak bilinen olaylar meydana geldi.Olaylar tırmanmaya, öğrenci olayları adını alan gençlik eylemleri, her gün biraz daha çok kendini belli etmeye başladı. Üniversitelerde şiddet olaylarının önü alınamayınca Orta Doğu Teknik Üniversitesi süresiz kapatıldı. Bunu başka üniversite fakültelerinin kapatılması izledi. 

1971 Mart ayına girildiğinde, şehir gerillası eylemleri büyük şehirleri sardı.

12 Mart 1971?de, Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları, Cumhurbaşkanı?na v Meclis başkanları?na ortak bir muhtıra verdiler.

12 Mart öncesinin asayişsizlik bunalımından çeşitli istifa önerilerini, güvensizlik oyu almadan çekilmeyeceğini açıklayarak geri çeviren Başbakan Demirel, bu muhtıra karşısında, bu müdahalenin Anayasa ve hukuk devleti anlayışıyla bağdaşamayacağını söyleyerek görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

12 Mart Muhtırası ile birlikte Türkiye?de yeni bir siyasi dönem başladı. Bu dönemin önde gelen temel özelliği,partiler üstü hükümetlerin kurulması ve uzun zamandan beri toplumun gündeminde olan reformların gerçekleştirilmesi amacının sık sık vurgulanmasıdır. 

Sunay, Demirel Hükümeti?nin istifasından sonra, hükümet kurma görevini, CHP?den ayrılan Prof. Dr. Nihat Erim?e verdi. Erim?in önünde iki önemli görev vardı. Birincisi: Anarşik olayları önlemek, ikincisi: ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesinde anayasanın öngördüğü reformları tamamlamak.

Önce, on bir ilde sıkıyönetim ilân edildi.Sonra, 1961 Anayasası?nın temel hak ve özgürlüklerine ilişkin maddeleri geniş ölçüde değiştirildi. Bu dönemde haşhaş ekimi de sınırlandırıldı. 

İki defa hükümet kurma durumunda kalan Erim, parlamento ile anlaşmazlık sonunda, 14 Nisan 1972?de istifa etti. 29 Nisan?da Sunay, Suat Hayri Ürgüplü?yü hükümeti kurmakla görevlendirdi. Ancak, Ürgüplü Hükümeti?nin açıklanmasından sonra, ilginç bir gelişme oldu; Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı. Başbakan Ürgüplü istifa etmek zorunda kaldı.

Sunay, 15 Mayıs 1972?de Ferit Melen?i yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Melen, Sunay?ın Cumhurbaşkanlığı bitene kadar bu görevi yürüttü. Sunay?ın Cumhurbaşkanlığı 28 Mart 1973?e kadar sürdü. Bu sürenin dolmasından 15 gün önce başlayan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir sonuç alınamadı.

Sunay?ın görev süresinin uzatılmasına ilişkin anayasa değişikliği önerisi de TBMM?de reddedildiği için, Sunay yerini vekâleten Cumhuriyet Senatosu Başkanı Tekin Arıburun?a bırakarak görevinden ayrıldı. 

Anayasa gereği Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliğine geçti. 12 Eylül 1980 askeri hareketiyle de tabii üyeliği son buldu. ?Geri Hizmet Harp Oyunu (1946), ?Stratejik Harp Oyunu?( 1948), ?Tâbiye Dersleri? (1949) adlı kitapları da olan Sunay, 22 Mayıs 1982 günü, İstanbul?da bir beyin kanaması sonunda vefat etti.

Daha sonra devlet töreni ile Devlet Mezarlığı?ndaki ebedi istirahatgâhına defnedildi. Cevdet Sunay?ın Genel Sekreterliği?ni yapan Fuat Bayramoğlu, bu satırların yazarına, şu ilginç değerlendirmeyi yapmıştır:

?Cevdet Paşa sakin, telâşa kapılmayan, soğukkanlı bir insandı. Eskilerin dediği gibi ?oturaklı? bir insandı.Az konuşur fakat iyi düşünürdü. Belki az konuştuğu, hitabet yeteneğinin diğer siyasi liderler kadar gelişmiş olmaması, onu yeteneklerinin takdirinde aleyhine kullanılan bir unsur olmuştur, diyebilirim."

Sayın Cevdet Sunay?ın Teğmenliğinden itibaren gün gün yazdığı not defterlerini tek tek okudum. 

Eşi -sonradan rahmetli olan- Atıfet Hanım?ın özel istek ve teşvikiyle, kimseye göstermediği klasörler dolusu notlarını, ülke jeopolitiği ve siyasi gündem hakkındaki çalışmalarını büyük bir merak ve ilgiyle inceledim.

Bu kadar değerli bir insanın toplumda yeteri kadar tanınmaması içimi yaraladı.

Hayatı okumak, araştırmak ve incelemekle geçen, çok zeki, ancak çok az konuşan, alçak gönüllü ve çok mütevazı bir insan olan Ahmet Cevdet Sunay?ı saygı ve rahmetle anıyorum.
 

Kaynak: Ahmet Akyol