Öğretmen Hilmi Kanık tarafından kaleme alınan 1929 Sel Felaketi Of ve Çaykara İsimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Çaykara ve civarında 13.05.1924 tarihinde 5.3 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir.Meydana gelen bu depremde Çaykara Nahiyesinde ölü sayısı 50 olarak açıklanırken Yılıkmış olan konut sayısı ise 700 adet olarak kayıtlara geçmektedir
1929 SEL FELAKETİ
Yöre halkı, 1929 yılına kadar mutluluk içinde yaşadı. Sel Felâketi adı verilen ve bir tarih başlangıcı gibi kullanılan 1929 yılının yazında yağan aşırı yağmurların etkisiyle ırmaklar geçit vermez oldu.
5-6 Temmuz 1929 tarihinde meydana gelen büyük sel felaketinde Yollar heyelân nedeniyle kapandı. Derelerin su seviyesi hızla yükseldi. Dere yatağı dolduktan sonra derelikler su altında kaldı. Hadi deresinin sürüklediği maddeler köprü çıkışını daralttı. Yükselen sular köprüyü tehdit etmeye başladı. Su seviyesi köprü kemerinin üst kısmına kadar yükseldi. Çevredeki tüm dükkân ve işyerleri sular altında kaldı. Kökünden sökülerek sürüklenen irili ufaklı ağaçlar köprünün önüne yığıldı. Kısa zamanda köprünün önünde büyük bir göl oluştu. Artık köprünün ayakta kalma şansı kalmamıştı. Birkaç dakika içinde büyük bir gürültü ile çamurlu sulara gömüldü. Hızla boşalan göl suyu, dükkân ve işyerlerini silip süpürüp götürdü. Karşı-beri bağlantısı kesildi.
Bu olay Trabzon tarihinde 1929 Of-Çaykara Sel Felâketi olarak geçer. Yıkılan bina sayısı 2.539, ölü sayısı 146 olarak belirtilir.
Bu felâketten sonra evleri ve tarlaları yok olan birçok aile Gümüşdere Mahallesi´ni terk ederek Erzincan´ın Tercan ilçesine, Samsun ve ilçelerine, Edirne´ye ve Türkiye´nin diğer yörelerine göç etti. Birçok yerleşim yeri toprak kayması tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ataköy´ün üstündeki ormanın baş tarafında bir buçuk metre genişliğinde toprağın yarılması bu tarihe rastlar. Köy halkı, ormandan ağaç kesmemekle toprak kaymasının önüne geçilebileceğini anladı ve bu konuda karar aldı. Ormandan odun kesecek olanlara beddua edildi. Bu nedenle koruğun ismi Beddualı Koruk oldu.
İlk anlarda yasak ve bedduaya aldırmadan kaçamak yapanlar oldu. Ama bunların başlarına bazı olayların gelmesi ve zarara uğramaları, olayı ciddiye almayanlara ibret oldu. Böylece Beddualı Koruktan odun kesilmesi önlendi.
Birinci köprünün kemeri uzun yıllar suyun ortasında kaldı. Sonra başka bir su taşmasında parçalanarak yok oldu.
Aradan üç gün geçmişti. Dereler yatışmış, hava açılmış, güneş pırıl pırıldı. Herkes felâketin zararlarını gidermekle meşguldü. Bu amaçla zarar ziyan tespiti için Trabzon´dan bir heyet geldi. Heyet Çaspa´da incelemelerini sürdürürken bir anda, Serdarlı Irmağı´ndan büyük bir gürültü ile toprak kaymaya başladı. Bu heyelân hızla vadinin tabanına doğru inerken kopardığı kayalar ve ağaçlarla büyüdü. Irmağın, dereye ulaştığı yerden itibaren büyük bir alana yayıldı. Irmağın tam karşısına rastlayan dirsekte dolgunun yüksekliği yirmi metreyi aştı. Zarar ziyanın tespiti için gelen heyetin bir üyesi Çaykara yönüne kaçmak isterken heyelâna kapılarak kayboldu.
Bir diğeri Uzungöl yönüne kaçarak canını kurtardı. Solaklı Deresinin suyu kesildi. Biriken sular Karahasanlar´a kadar yükseldi. Büyük bir göl oluştu. Vadi tabanını tehdit etmeğe başladı. Halk büyük bir korkuya kapıldı. Gölün ağzında biriken toprak yumuşak olduğu için suyun basıncına dayanamayıp patlayacağı ve vadi tabanında kalan tarlaları da alıp götüreceği endişesine neden oldu. Vadi tabanına yakın olan evler boşaltıldı. Halk korku içinde beklemeye başladı. Su, vadiyi dolduran toprağın üst seviyesine kadar yükseldi ve üzerinden taşmaya başladı. Toprağı aşındırarak günler sonra tekrar eski yatağına kadar indi. Korkulan olmadı. Ama toprakla birlikte gelen büyük kayalar oldukları yerde kalırken, küçükleri suyun etkisi ile sürüklenerek aşağılara kadar indi. Kayalar, şelâlenin yaklaşık iki yüz metre yukarısından dört yüz metre aşağısına kadar serpilmiş durumdadır. Bu kayalar vadi tabanındaki yerli kayalardan farklı, granit kayalarından oluştuğu günümüzde kolayca anlaşılmaktadır.
Çaykara İlçesinde 1940’lı yıllarda sel ve heyelandan etkilenen Maraşlı(Paçan),Ulucami(Zeno),Eğridere(Ğorğoras) köylerinden,Çaykara Merkeze bağlı Işıklı Mahallesinden Sivas,Yozgat,Amasya Suluova’ya,Samsun’un Bafra İlçesine,Ordu’nun Ünye ve Fatsa İlçelerine yerleştirilenler olmuştur
Mehmet Efendi, şiirinde sel felâketini anlatırken elli beş ev ve iş yerinden bahsetmektedir. Bunlardan yalnız aşağıdaki iş yeri ve ticaret haneler tespit edilebildi.
80 YILLIK TARİHİ DESTAN GÜN YÜZÜNE ÇIKARILDI
6 Temmuz 1929 yılında Trabzon’un Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde etkili olan sel felaketi ile ilgili olarak Mahmut Kemal Poyraz (1912-1988) tarafından 17 yaşındayken yazılan ve yöredeki yaşlıların
birçoğu tarafından ezbere bilinen 125 kıtalık Of Felaketi Destanı adlı şiir, torunu Fatih Poyraz tarafından latinize edilerek gün yüzüne çıkarıldı.
Oğlu Mahmut Poyraz tarafından tashihi gerçekleştirilen Of Felaketi Destanı, 1929 yılında gerçekleşen ve yörenin fiziki,sosyal ve psikolojik yapısında oldukça etkili olmuş tabii afetle ilgili tarihi detayları içeriyor.
MAHMUT KEMAL POYRAZKİMDİR?
1912 yılında Trabzon’un Çaykara İlçesine bağlı Akdoğan Köyünde doğdu. Annesi Hatice Hanım, Babası Süleymaniye Medreselerinde eğitim görmüş müderris Ömer Dursun Efendir dir. İlk dini bilgilerini ve hafızlık eğitimini babasından aldı.Yörenin meşhur alimlerinden Salih Bilgin Efendiden Arapça ve İslami ilimler okumaya başladı.Tahsilini Tayyip Zühdü Efendiden ikmal edip 1937 yılında arkadaşı Hasan Rami Efendi ile birlikte icazet aldı.40 yıl süreyle ülkenin çeşitli bölgelerinde fahri imam, Trabzon merkez vaizi, Yeni Cuma Camii İmamı,Trabzon İmam Hatip Okulu öğretmeni olarak görev yaptı. Ayşe Hanımla evli ve 7 çocuk babası olan Mahmut Kemal Poyraz 10 Ekim 1988 yılında Çaykara’da vefat etti
İŞTE ÇAYKARA’LI ŞAİR MERHUM MAHMUT CELAL POYRAZ’IN KALEMİNDEN DÖKÜLEN 129 KITALIK 1929 OF ÇAYKARA SEL FELAKETİ DESTANI
Bin Dokuz yüz yirmi dokuzda
Pazar gününde temmuzda
Saat yedide gündüzde
Büyük bir afet olmuştur
Kabil değildir temsili
Görülmemiştir hiç misali
Yerler,dağlar oldu sisli
Hava çok vahim olmuştur.
Hiç görmeyenler inanır
Elli saat yağdı yağmur
Hep yerleri etti çamur
Birdenbire sel olmuştur.
Halk çok bunaldı şöyle ki
Bırakıp hem kaçar ola ki
Candan aziz bir şey yok ki
Bu söz ilk akla gelmiştir.
Ne kadar şiddetli afat
Devam etti 50 saat
Millette kalmadı neşat
Can korkusu sezilmiştir.
Yekün millet hayret oldu
Hepsinin benizi soldu
Bu ne müthiş seller oldu
Nuh Tufanı ad almıştır
Bakıyorlar bu afeti
Düşünürler felaketi
Anladılar kıyameti
Hiç şüphesi yok koymuştur
Bizim Of’un memleketi
Görmedi böyle afeti
Büyük belaya uğradı
Büsbütün harap olmuştur.
Neden oldu acep neden
Su kaynadı yerden gökten
Birikti su her bir yerden
Her yerde Irmak olmuştur
Sular ne kadar çoğaldı
İnsanlar bundan bunaldı
Kimi evi sade kaldı
Arazisi mahvolmuştur
Bakımsız yerin dibinden
Hem taşlıkların içinden
Su çıktı gayet derinden
Deryalar gibi akmıştır
Yollar bile ırmak oldu
Dereye müşabih oldu
Bahçeler de mahzen oldu
Hep mahsuller mahvolmuştur
Çapa kürek ele almak
Mümkün değil ev kayırmak
Öteberi su dağıtmak
Gayet tehlike olmuştur
Titrer sızlar vücudumuz
Geldi ecel hududumuz
Yoktur canda umudumuz
Salavat çok okunmuştur
Kimi aldı beşiğini
Kimi ağlar çocuğunu
Şaşırır ne yapacağını
Güya bir yola kopmuştur
Millet bunu çok halleşti
Birbiriyle çok ağlaştı
Kimisi de helalleşti
İşte ecel yanaşmıştır
Of kazası oldu harap
Oldu sebep nedir acep
Böyle büyük bir ızdırap
Asırlarca görmemiştir.
Caiz olur yazılması
Matbaaya basılması
Büyük bir tarih olması
Çok münasip görülmüştür
Açtı yürek yarasını
Kadahor nahiyesini
Bıraktı tek camisini
Başka dükkan kalmamıştır
Nahiyenin yıkılması
Yıkılıp harap olması
Bilinmez çaylık olması
Hep milleti ağlatmıştır
Güzel bir mevkide iken
Güzel bir düzende iken
Hep dilerde söylenirken
Mahvolup viran olmuştur
Çarşıların alasıydı
Hem ülkenin aynasıydı
Nolaydı yıkılmasaydı
Böyle ziyan görmemiştir.
Gitti dükkanlardan mallar
Güzel sünger makineler
Şavrol kamyon tomobiller
Dereliğe bend olmuştur
Bir güzel kasaba Hadi
Kadahordan evvel battı
Her biri birer top attı
Göğe karşı görülmüştür
Bakmıyorsunuz vadiye
Elveda gidiyor diye
En sonunda belediye
Sancak ile yol almıştır
Çalındı güzel borular
Gitti dereden köprüler
Yıkılıp kesildi yollar
Herkes yerinde kalmıştır
Kimi karşı kimi beri
Yakıyor göz alevleri
Sel olup akan yerleri
Ağlayarak bakmışlardır
Her bir kalpte hissedildi
Dünya direği kırıldı
Hem yıkılıyor denildi
İşte Nişan görülmüştür
Nice çok ziyanlar oldu
Nice canlar zayi oldu
Düştü sele gaip oldu
Halkı meydanda kalmıştır
Eyidür böyle eymiş ise
İman ile ölmüş ise
Makamını görmüş ise
Sağlığını aldanmıştır
Millet küstü bu ülkeden
Kurtulamaz tehlikeden
Kimi de çıkmıştır önden
Hicrete mecbur kalmıştır.
Zavallılar ne yapacak
Hangi tarafa kopacak
Korkar evi sel olacak
Şüphe içinde kalmıştır
Hesap olmaz ziyanatı
Haddi yoktur hasaratı
Bu rahmetin beşaratı
Azaba tahvil olmuştur.
Kimiler gıdasız kaldı
Kimiler tarlasız kaldı.
Kimiler iskansız kaldı
İdareyi şaşırmıştır
Şurayı hesap etmedik
Sele kapılıp gitmedik
Tanışlardan gitti gördük
Haber çok fena gelmiştir
Nihayetsiz şükür olsun
Bu belamız geçmiş olsun
Mevlamız inayet etsin
Dileğimiz bu olmuştur
Of’a gelmez oldu doğan
Of’ta oldu büyük tufan
Göğe çıktı Ahu figan
Arşa bile dayanmıştır
Zeno köyü oldu taşlık
Çoğa vurmaz olur çaylık
Selin boyu bin metrelik
Uzaktan tahmin olmuştur
Aktı gündüz güya düzdü
Gece dereyi duruttu
Yekün milleti korkuttu
Büyük gürültü yaymıştır
Van’ın gölü gibi oldu
Altı saat aktı doldu
Tamam yarı gece oldu
Deniz haline gelmiştir
Zeno köyü mevzuumuz
Biliyoruz mesmuumuz
Yalan değil bu sözümüz
Nüfusu az azalmıştır
Mesafesi bize uzak
Bir gün güzel hava berrak
Zeno bendi idi patlak
Gündür dokuzda akmıştır
Zeno’nun seli ne müthiş
Emsali hiç görülmemiş
Hakikati öyle imiş
Hasarata uğramıştır
İlk defa bir duman çıktı
Gürlemezi göğe gitti
İnsanları dağa kaçtı
Başka çare kalmamıştır
Çok evleri gitti sele
Tehlikeli zede ile
Baki kalan evler ile
Üst taraftan patlamıştır
Şimdi arttı melaleti
Hayran kalmıştır milleti
Acep ne günah işledi
İnkisara uğramıştır
Zeno Zeno nasıl oldun?
Birden bire tebdil oldun
Şenlik iken insiz oldun
Her yerin viran olmuştur
Dumanlardan ateş gibi
Gürlemiştir gökler gibi
Zeno senin camin gibi
Güzel cami olmamıştır
Zeno’dan sel akmasaydı
Yüreğe gam salmasaydı
Camisi yıkılmasaydı
Millet ona ağlamıştır
Zayi oldu bin beş yüz can
Holo,Fotinos,Zeno’dan
En fazlası Zisino’dan
Sele kapılıp gitmişti
Yekün millet çok havf etti
Bu işlere esef etti
Su,malını telf etti
Buna taaccüb etmiştir
Bu ülke ilim yeri idi
Hem ulema mevkiiydi
İnsanların azmsaydı
Belalara uğramıştır
Haddi aştı acziyeti
Bıraktılar masiyeti
Bu memleketin milleti
İbadetgaha dolmuştur
Felaketten millet korktu
Allahını tasdik etti
Resülünü tasdik etti
Dünyadan Ümit kesmiştir
Bu memleketteki azab
Acep ne şey oldu sebep
Masiyet mi idi sebep
Belaya duçar olmuştur
İşte bunlardır masiyet
Daha anlamadı millet
Etmiştir Küfran-ı nimet
Şükür eda etmemiştir
Beklemezdik bu sırayı
Hep ağniya fukarayı
Haksız alışlar parayı
Bu Halika güç gitmiştir
Ne kadar tebdil oldun Of
Hiç daha söylemezsin Of
Harabattın,mahvoldun Of
Her köşen harap olmuştur
Millet hiç almadı örnek
Yetmedi yediği değnek
Yalan değil herhal gerçek
Filine pişman olmuştur
Hiç kimse hisse almadı
Bu belayı hiç saymadı
Hiç mütenebbih olmadı
Helaka layık olmuştur
Ya Rab! Affeyle sen bizi.
Mücazat eyleme bizi!
Mağfiret et zenbimizi
Günahımız çoğalmıştır
Ya Rab asi kullanırız
Mücrim hem kara yüzlüyüz
Affet bizi yalvarırız
Lütfuna ümit kalmıştır
Koca Zisino bütün mahvoldu
Nice Nüfusu ansızın öldü
Dersem yalandır biri kurtuldu
Bir nefes bile alamamıştır
Halas çaresi duaya gitti
Güya limana dağlara çıktı
Aşk ile millet hep amin etti
Zavallı millet kurtulmamıştır
Pazar ertesi günü gün tuluunda
Kaçıyor millet can telaşında
Dağ geldi birden millet altında
Ağlar dikili maşat olmuştur
Hiç görülmedi bu afet nasıl
Beş yüz nüfusu gitti velhasıl
Canı kurtarmak olur mu kabil
Zisino halkı çoğu gitmiştir
Nice kimseler biçare kaldı
Yüreklerini mihnete saldı
Güzel haneler sele katıldı
Tarla,dereler dümdüz olmuştur
Visir Köyü’nün gitti Köprüsü
Bu yola koptu millet ordusu
Herkes kalbinde bu can korkusu
Kimi yüklenmez köyden kaçmıştır
Visir Köyünde oldu çok ziyan
Haneler gitti içinde çok can
Gitmiş kaldı vucutta bir can
Tarla evleri harap olmuştur
Paçan’a merbut Mimilos köyü
Aktı yarısı kesti dereyi
Ziyana kaldı evet epeyi
Küçük ziyanlar unutulmuştur
Yanlış değil malum sayısı
Sele katıldı dokuz Nüfusu
Mimilos Köyü gitti hülasa
Hanelerinin azı kalmıştır.
Bir güzel hava gürültü yaptı
Hem birden bire yarıldı aktı
Korkudan millet karşıya baktı
Görür Mimilos sele gitmiştir
Mimilos selinden akamaz dere
Oldu bir deniz sanki Marmara
,Patlayış geldi birden evlere
Elveda köyüm deyip kopmuştur
Mimilos Köyü mevkii taşlı
Evsiz kalanlar gözleri yaşlı
Kimisi yoksul,kimisi aşlı
Bu nasıl bir bela görülmemiştir
Mübarek yağmur yeri gevşetti
Şinek köyünden kırk beş ev battı
Güzel evleri çamura kattı
Hem daha başka neler olmuştur
Şinek’ten biri şaşırdı baştan
Canı gidiyor geçmez eşyadan
Girmiş evine biraz sonradan
Ev içinde sele gitmiştir
Çok tehlikede kalmıştır Şinek
Ahalisinde kalmadı yürek
Dağdan başladı her yeri gevşek
Hep insanlar dağa kaçmıştır
Zavallı rençber neyi düşünsün
Tarlayı yoksa neyi acısın
Akıl başta yok neyi düşünsün
Mahzunlayarak şöyle demiştir
Allahım! Hıfz eyle cemi ülkeyi
Sen tasfiye eyle bu tehlikeyi
Sen kaldır bizden bu ihafeyi
Masum kulların çok yalvarmıştır
Allah’ım her şey sana malumdur
Def et belayı bizi sevindir
Kullar lutfuna ümit ediyor
Büyüksün Allah! Rica olmuştur
Şur’un karyesi esas zedeli
Şimdi durur mu akacak seli
Akar olduğu ederdi belli
Otuz hanesi aktı mahvoldu
Şur’un Seğmenoz Mahallesinden
Koptu büyük sel arazisinden
Hep Millet Korktu hışıltısından
Dediler işte kıyamet oldu
Çok ağlıyorlar gitti köyleri
Sele gitmedi hiç kimseleri
Sayıya gelmez büyük selleri
Velhasıl Şur’da çok ziyan oldu
Yazıklar olsun evi gidene
Keşke dünyaya gelmez olaydık
Çok laf olmasın candan usandık
Böyle diyerek millet ağladı
Ey Allahımız ver bize kolaylık
Millet çekmesin susuzluk açlık
Aksilik bu ya tükendi harçlık
Çok kimseler var,imkansız kaldı
Ne yapsın fakir fukaralıktan
Bir şey kalmadı koca varlıktan
Kimine kaldı kuyruk balıktan
Bu da herkese nasip olmadı
Sözümüz olmasın günah
İnayet eyle ya İlah!
Hep kulların ediyor ah
Fiilimiz mucip olmuştur
Holo Köyünden haberler gelmiş
Havaşo’sunda çok evler akmış
Bu da çok acı can zayi olmuş
Millette sabır karar kalmadı
Gördüm acıdım Fot mahalleyi
Acısın yenmiş ev saireyi
Büyük sel yıktı ev daireyi
İşte Hololular aynasız kaldı
Elbet hasarat her yerde oldu
İlla Holo’da çok fazla oldu
Bazı anneler oğulsuz kaldı
Daim işleri ağlamak oldu
Hopşera Köyünden on hane gitmiş
Hep yerlerini baştan seyretmiş
Mahsulatını bütün mahvetmiş
Müthiş manzara şeklini aldı
Kociyo halkı garip ağlamış
Mahalleleri bütün sallanmış
Karye üstünde dağdan başlamış
Herkes evinden firari oldu
Kimileri kaçtı liman arıyor
Can kurtarmaya çare arıyor
Kimi evinden ayrılamıyor
Bir şey yok diye teselli aldı
Kaçtı yükseğe mahalleliler
Yolda yoruldu o zavallılar
Yağmur kesecek göğe bakarlar
Hiçbir çare yok umutla kaldı
Kimi evinde rahat edemez
Hiçbir tarafa yol yok gidemez
Nerede Mahalle bakar göremez
Akşam mıdır bu?Karanlık kaldı
Kucunga ble patladı çoğu
Tehlikededir yarı buçuğu
Kaçtılar köyden küçük büyüğü
İskana kabil hali kalmadı
Korktu milleti yola koptular
Çıktılar dağa çadır kurdular
Beş altı gece dağda yattılar
İşte bu gibi sefalet oldu
Böyle çok yağmur görmedi millet
Üç gün devamlı yağmıştır dehşet
Kışta olmadı Şükran-ı minnet
Bu da ikbaldir baharda oldu
Her daim Hüdaya şükürler olsun
Hevalar,uydu senalar olsun
Et bize imdat! Allah büyüksün
İşine kullar hayrette kaldı
Büyük sel oldu bozan havada
Millet ateşsiz yandı tavada
Kimi kaçıyor kimi kehanda
Bazı serseri tarlaya daldı
Dünyaya haris olanlar çoktur
Ahiret vardır düşünen yoktur
Fani dünyada rahatlık yoktur
Ahir zamanda vefa kalmadı
İşte bu dünya yıkılmaktadır
Fani olduğu anlaşılmaktadır
Yerler oynuyor hem batmaktadır
Kıyamet budur şehir kalmadı
Ey azizlerim sözüme bakın
Allah emrini terk etmen sakın
Bakınız yahu kıyamet yakın
Üç kıyametin birisi oldu
Ne kadar asi Mücrim kullarız
Emri tutmayıp nehyi işleriz
Heva-yı nefse bakar uyarız
Nasıl İslamlık taaccüp oldu
Allahım bize hidayet eyle
Büyüğe layık merhamet eyle
Ecel geldikçe göçtük imanla
Gerci dünyamız hüsranla oldu
Suda ağaçlar dizildi gitti
Dereliklere kumlar yığıldı
Tarla mahsülleri tarumar oldu
Taşlar altında fidanlar kaldı
Aktı dereye köydeki seller
Mahvoldu bütün aktığı yerler
Dereler doldu ambar zahreler
Mısırlar bitti kehansız kaldı
Kadohor Hadi Camiden başka
Kalmadı dükkan değildir şaka
Siliyor millet bu selden yaka
Nice bakkallar sergisiz kaldı
Taş ile çaylık oldu dereler
Yirmibeş metre doldu söylerler
Gitti dereye kıymetli şeyler
Milletin avı kumaşlar oldu
Manifaturalar serildi suya
Nice emekler gitti havaya
İşte çekilmez beladır bu ya
Nice esnaflar deftersiz kaldı
Of kazsının şaştı milleti
Bazı kimsenin gitti ülfeti
Meydanda kaldı hane külfeti
Hem birdenbire ayrılık oldu
Kimi gurbetten aldı havadis
Düşünür Of’u kalbinde bir his
Memleketine olmuştur haris
Hasret görmeye karye ne oldu
Of felaketi tezden yayıldı
İşiten Oflu sanki bayıldı
Uzak şehirlerden bir günde geldi
Bakar köyüne uyuştu kaldı
Kimi ırmakta buldu köylüler
Deniz kıysında nice ölüler
Kemikler etsiz hep soyuldular
Kimi sade baş ayak kaldı
Haberler gelir olsun uzakta
Kimi görünmez kaldı toprakta
Gömüldü herhal derin batakta
İsmi hem cismi birden yok oldu
Allah ömür ver kalanlarına
Evladı ölmüş olanlarına
Sen bereket ver ömürlerine
Ağlıyor millet,uykusuz kaldı
Nice güzeller,gitti yavrular
Gece gündüz ağlar anne babalar
Issız kalmıştır Gülşen binalar
Karakuşların yuvası oldu
Of kazasına düştü gariplik
Yuvasız kaldı dağda yamaçta
Ötmez Bülbüller bu harap halde
Kuşlar bu hali işte ağladı
Uçmuyor kuşlar dalda ağaçta
Yuvasız kaldı dalda yamaçta
Ötmez bülbüller bu hasret halde
Kuşlar bu hali işte ağladı
Yollar yıkıldı olmuyor geziş
Hiç daha Of’ta olmaz yaşayış
Düşünür Millet bu nasıl bir iş
Üç gün içinde Of Harap oldu
Yaşasın ebed,Varolsun millet
Payidar ol daim,Ey Cumhuriyet
Sensin bilene kıymetli nimet
Yaşasın vatan alkışlar oldu
Her şeyim feda şanlı vatana
Başımı koydum vatan uğruna
Allahım keder sen verme ona
Gerci varlığım bütün mahvoldu
Fazla uzanır yeter bu kadar
Yoksa fikrimde çok dahalar var
Kısa anlatış daha da sarar
Okuyanları ricacı oldu
Kemal’ın nazmı yadıgar olsun
Okuyanlara hatıra olsun
Hatası varsa tashih olunsun
İşte burada tamam edildi
20 Ağustos 1929
Mahmut Kemal POYRAZ
Ataköy Mahallesi(1912-1988)