Antalya Bilim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Hemşehrimiz Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu´nun kaleme aldığı “19. YÜZYILDA TRABZON’DA KIZ ÇOCUKLARINA KONAN İSİMLER” adlı araştırma yazısını siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
İnsanlarımızın geçmişlerini öğrenme istekleri son yıllarda artmıştır. Bunun için yazılı ve sözlü belgelerden soy ağaçlarını olabildiğince eskiye götürmek ve geçmişlerini anlamak istemektedirler. Fakat bir kısım insanlar, ataları ile ilgili bu tarihi bilgileri incelerken, rastladıkları bazı isimlerin, özellikle kadın isimlerinin anlamlarını anlamakta zorluk çekmektedirler. Bu yazıda, 19. Yüzyılda Trabzon’da kız çocuklarına verilen isimler içinden anlamları zor anlaşılır olabileceği tahmin edilenler üzerinde durulacaktır.
Bilindiği üzere, Osmanlı döneminde ilk nüfus sayımı Sultan II. Mahmut döneminde 1831 yılında erkeklerin askerlik ve vergi durumlarını takip etmek için yapılmıştır. Fakat bu sayımda sadece erkekler isimleri, eşkalleri ve sülaleleri ile yazılmış, kadınlar sayıma dâhil edilmemiştir.
Modern anlamda kadın, erkek herkesi kapsayan ilk sayım ise 1870 yılında yapılmıştır. Bunun bütün imparatorluk çapında tamamlanması, kaydedilmesi ve yayınlanması uzun sürmüş ve 1893 yılında bütün vilayetlerin nüfus durumu topluca yayımlanabilmiştir. Bu bilgiler ışığında, 1893 yılına kadar Osmanlı toplumunda kadınların isimleri resmi sayımlarda geçmemiştir. Bu sebeple eski dönemlerin kadın isimleri genellikle sözlü aktarımlarda söylenmekte ve daha az sayıda yazılı eserde görülmektedir.
Yeni doğan her çocuğa babası, annesi veya ailesi güzel ve anlamlı bir isim vermek ister. Bu isim koymada pek çok farklı kaynaktan bir isim tercih edilir. Geleneksel olarak yeni doğan çocuğun kulağına doğumdan bir süre sonra, ailenin bir büyüğü tarafından çocuğa verilen adı söylenir, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak küçük de olsa aile arasında bir ad koyma merasimi düzenlenir. Bebeğe bir veya iki isim konabilir. Ailede genellikle bunların bir tanesi kullanılır ve bazen kendisine bu ismin kısaltılmış şekli ile aile arasında hitap edilir. 19. Yüzyıla kadar ülkemizde,kadınların isimleri resmi bir belgeye kaydedilmediği için çoğu kız bebeğinin ismi, muhitinde bu son şekli ile bilinirdi.
Geçen hafta bir arkadaşım henüz yayınlanmamış 540 sayfalık el yazması bir kitabın yeni harflerle yazılmış şeklini, bazı yer isimlerini düzeltmem için bana gönderdi. Bu kitapta 1874 ile 1900 miladi (Rumi 1297-1317) tarihleri arasında Kahire, İskenderiye, Gümülcine, Şumnu, Karasu, Kandıra, Samsun, Ünye ve Trabzon'a kadar pek çok yerde sohbetlere ve zikirlere katılan yaklaşık 12000 kişinin (İhvan Defteri) adı yer alıyor.
Doğu Karadeniz bölgesinde 1980 yılına göre idari haritada Trabzon Sancağında, bugünkü il sınırları içinde kalan Merkez kazada, merkez mahalleleri bulunuyor. Ayrıca Akçaabat, Yomra, Maçka, Beşikdüzü ve Tonya nahiyeleri bu merkez kaza içinde yer alıyordu. Bugünkü il sınırları içinde kalan alanda ise, ayrıca üç kazası mevcuttu. Bunlar Vakfıkebir, Of ve Sürmene’dir.
Of kazası bugünkü Of, Çaykara, Dernekpazarı ve Hayrat ilçelerini kapsıyordu. Sürmene ise Sürmene, Köprübaşı, Araklı ve Arsin topraklarını içine almaktaydı. 1876 yılı nüfusuna göre üç kaza içinde en büyüğü 26 358 nüfus ile Of’tur. Sürmene kazasının nüfusu 16147 ve Vakfıkebir’in ise 7044 tür.
Yukarıda bahsi geçen el yazması eserde, Trabzon'da farklı bölgelerde o zaman kaza olan Of köylerinde, Sürmene köylerinde, Akçaabat köylerinde ve Trabzon-Merkez mahallelerinde genellikle medreselerde yapılan toplantılara katılanların her birinin adı, baba adı ve sülale adı yazılmıştır.
Bu bahsedilen yerleşim yerlerinde kadınlar arasında yapılan ayrı toplantılara katılan kadınların isimleri de ayrı ayrı bu yazma eserde yer almıştır. Bu toplantılarda herhalde her kadına adı sorulmuş ve kadının söyledikleri kaydedilmiştir. İsimlerin toplamının yaklaşık yarısı kadar kadın adı kitapta bulunuyor. Kadınlar listesinde her ismin yanına baba adı, eşinin adı ile sülalesikaydedilmiştir. Bazılarının yanına bekâr ise bakire yazılmıştır.
Bu kadın isimleri listesinde bugünkü Trabzon İli sınırlarındaki yerlerde kaydedilenler arasında ilk bakışta gözüme çarpan bazı isimler dikkat çekmektedir.
Mesela eserde 52 tane Haçula ismi sayılmıştır. Bu ismin yanına bazen Hatice yazılmıştır. Hatice, Hz. Peygamberimizin hanımının adı ve ilk Müslüman kadın olup kelime manası erken doğan kız çocuğu ve itibarlı, saygın kadın demektir. Hatice isminin bölgede bazı kız çocuklarına Haçula olarak verildiği ve söylendiği anlaşılmaktadır. Bölgede Hatice'ye samimi hitaplarda bazen Hace de denmektedir.
Aynı eserde, benzer şekilde Fatma yerine 62 tane isim Fatula olarak yazılmıştır. Burada Fatula yanına bazen Fatma da yazılmıştır. Bilindiği gibi Fatma, Hz. Peygamberimizin kızı olup çocuğu sütten kesen kadın anlamına gelmektedir. Fatma isminin de bölgede çocuklara farklı şekillerde verildiği ve kısalsöylendiği bilinmektedir.
Yine bu eserde 13 yerde Havva yerine Havlı ya da Havula yazılmıştır. Bazı yerlerde bu ismin yanına Havva da eklenmiştir. Eski yazıda sesli harfler yazılmadığı için eserde bazı okuma hatalarına rastlanmıştır. Havva ismi kainatta yartılan ilk kadın adıdır ve esmer kadın anlamına gelmektedir. Bu isim bölgede bazı yerlerde Havuli olarak söylenirdi. Adı Gülbeden olan babaannemden Havuli ismini çocukluk dönemimde, çok defa duymuştum. Ayrıca Çaykaralılar Dergisinde, 1992 yılında Çaykara’da (Dernekpazarı dahil) vefat edenler listesinde 2 tane Havuli kadın ismine rastlanmıştır (Çaykaralılar Dergisi, Yıl 7, Sayı 12, Haziran 1998).
Kabarmış anlamına gelen Fusku ismi genellikle toplu- şişmanca doğan çocuklara verilir ve söylenirmiş. Adı geçen eserde, Bu isim Foskula veya Fosku olarak yazılmıştır. 2013 yılında Dernekpazarı’nda hazırlanan bir video çekiminde Fusku Teyze diye bir hanıma gençlik hatıraları anlattırılmış.
Ayrıca kitapta Şişe veya Gülşişe ismine 5 defa rastlanmıştır. Benim doğduğum Mahallede de Gülşişe Hala dediğimiz bir hanımın olduğunu gençlik yıllarımdan hatırlıyorum. Genellikle doğan bebeğin güzel şişeye benzetilmesinden dolayı bölgede Gülşişe isminin kız çocuklarına verildiği ve bazen kısa olarak Şişe şeklinde isim olarak söylendiği bilinmektedir.
Bir de günümüzde pek kullanılmayan bazı kadın isimlerine rastladım. Mesela Erve ismi eserde 67 defa sayılmıştır. Bildiğiniz gibi Erva, Hz. Peygamberimizin halasının adıdır. 2017 yılında doğan bir yeğenime ailesince Erva adı verilmiştir.
Adı geçen yazma eserde, bugün pek yaygın konulmayan Bambi, Cevahir, Funduk, Gülbeyaz, Gülfem, Gülhatun, Gülperi, Hacere (Hecire), Hafize, Hanım, Hatun, Hatuncuk, Mahiye, Kiraz, Maviş, Mekkiye, Miyase, Nokta, Pambuk, Penbe, Ruhigül, Sırma, Şemse gibi 19. Yüzyılda kız çocuklarına verilmiş pek çok farklı isme rastlanmıştır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan ve benzeri pek çok isim 19. Yüzyılda bölgede kız çocuklarına konulan Türk ve Müslüman isimlerdir ve bunların bir kısmı bazen bölgede farklı şekillerde seslendirilmiş veya kısaltılmıştır.