Çaykaralı hemşehrimiz araştırmacı-yazar İbrahim Tuncer´in kaleme aldığı ?ADAM GİBİ ADAM OLMAK? adlı makaleyi paylaşıyoruz.
Çaykaralı hemşehrimiz araştırmacı-yazar İbrahim Tuncer´in kaleme aldığı ?ADAM GİBİ ADAM OLMAK? adlı makaleyi paylaşıyoruz.
Günümüzde bulundukları makamın adamı olmayan, o makamı dolduramayan bir takım tipler ortaya çıkıyor. Ortalıkta pek çok adam olmayan adam dolaşıyor... Bu tarife uygun insanlar tabi ki sadece günümüzde ortaya çıkmış değil... Yüzyıllar öncesinden beri örneklerini görmek mümkün... Belki günümüzde bunların sayıları arttı...
Dünyadaki her şey gibi; sahip olduğumuz makam ve mevkilerde gelip geçicidir. Bir makama ya da mevkiye gelmek bir takım sorumlulukları beraberinde getirir. Bulunduğumuz mevkide kalıcı olmak için; o mevkiye gelmeden önceki dost ve tanıdıklarımızı unutmamalısınız. . Çünkü makama geldikten sonra kazanılan dostlar makamdan düşünce bir anda kaybolmaktadır. Her zaman mütevazı olmalısınız, ulaşılmaz olmamalısınız, kendinizi vazgeçilmez zannetmemelisiniz... Unutmamalısınız ki mezarlıklar kendini vazgeçilmez zannedenlerle doludur. Makamlar insanları yüceltmek için değil, insanlar makamları yüceltmek için çalışmalıdır. Makamlar kalıcı, insanlar ise gelip geçicidir. Ey makam ve mevkiyi görünce ?şımaranlar?; şu halde nedir bu havalar? Kendinize geliniz?
Uzun yıllar önce bir köyde bir baba ile iki oğlu yaşarmış. Baba oğullarından birinden çok şikayetçi imiş... Oğul babayı üzer, dediğini dinlemezmiş... Babanın ikazlarını duymazdan gelen bu oğul zaman zaman ciddi hatalar da yaparmış... Baba da oğluna sık sık;
-"Sen adam olmazsın" dermiş...
Aradan zaman geçmiş bu evlat köyünden çıkıp İstanbul´a gelmiş... Burada bir vesile ile Saraya girmiş... Gösterdiği çabalar sonucu vezirlik makamına kadar yükselmiş... Vezir olur olmaz da maiyetindekileri çağırarak;
-"falanca köye gidecek orada yaşayan falanca adamı hemen alıp geleceksiniz" talimatını vermiş.
Emri alan görevliler apar topar yola çıkar, söylenen köye varır ve söylenen kişiyi yaka paça alıp ata bindirirler... Adam ne olduğunu, niçin götürüldüğünü sorar bir cevap alamaz... Çünkü görevlilere sadece "falan kişiyi alın getirin" denilmiş başka bir şey söylenmemiştir... Nihayet görevliler yaşlı adamı vezirin huzuruna çıkartırlar... Adam bir de bakar ki vezir koltuğunda oğlu oturmaktadır... Oğlan babasına böbürlenerek;
-"Baba sen bana hep adam olmazsın derdin... Bak gördün mü ben vezir oldum" der...
Yaşlı adam üzgün üzgün oğlunu süzdükten sonra;
-"Ben sana vezir olamazsın demedim... Adam olamazsın dedim... Vezir olmuşsun ama yine adam olamamışsın... Eğer adam olsaydın babanı böyle hiçbir şey söylemeden adamlarına yaka paça ettirip buraya ayağına getirtmezdin" karşılığını vermiş.
Kısacası, adam olmak için okumak ve mevki sahibi olmak yetmiyor. Bu hikayenin bugün için de geçerliliğini koruduğunu söylersek yanlış bir laf etmiş olmayız.
Sözüm meclisten dışarı lafım kendini ?adam? sanan bazı kişilere; zaman ve süreç size çeşitli makam, mevki ve maddi güçler kazandırabilir. Bir ülkenin devlet başkanı, kralı, sultanı, padişahı olabilirsiniz. Bir ülkenin devlet bakanı, generali, valisi, vali yardımcısı, kaymakamı, belediye başkanı, bir kurumun genel müdürü, il sorumlusu, bilim insanı, akademisyeni, çok zengin varlıklı biri de olabilirsiniz. Ancak bunların hiç biri ?adam? olduğunuz anlamına gelmez.
Bir gün Hazret-i Şems´i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Meclise girer girmez herhangi bir yere oturunca kendisini başköşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş;
-Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona!
-Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!
Hasbelkader veyahut emeğiniz, çabanızla geldiğiniz makam ve mevkiler sizi şaşırtmasın. Bütün makam ve mevkiler halka hizmet amaçlı olmalıdır. Maiyetinizdekiler üzerine tahakküm kurabilir, baskı altına alabilir, onlara tepeden bakabilir, güç ve kuvvetinize güvenerek aşağılayabilirsiniz. Ancak bu size hiç bir artı değer kazandırmaz. Çünkü aşağıladığınız, küçümsediğiniz, amirlik tasladığınız kişilerden üstün olduğunuza dair elinizde bir belge yoktur. Makamınız, mevkiniz, gücünüz, kuvvetiniz, varlığınız gözünüzü boyamasın, bunlar size üstünlük sağlayabilecek değerler değildir. Kuran´da da yazdığı gibi;
?Ey insanlar, Biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi, sırf birbirinizle tanışasınız diye, büyük büyük cemiyetlere ve küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz sizin, Allah nezdinde en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.? (Hucurat Suresi/13)
Yoksul ve hak aramasını bilmeyen halkımız bir kurum veya kuruluşun kapısını çaldığında, en üst düzeydeki yetkililerle rahatlıkla görüşebilmelidir. Benim gariban vatandaşım bir yetkilinin kapısını çaldığında, saatlerce kapı önünde bekletilmemelidir. Belki mütevazılık, efendilik size itibar kazandırır. Maiyetinizden dünyevi verim bekliyorsanız, onlara değer verecek, sözlerini dinleyecek, önerilerini dikkate alacaksınız. Her Cuma günü Cuma hutbesinde dinlediğimiz bir ayet var ya, bunun gereğini yapmalısınız;
?Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.? Nahl Suresi/90)
Çok sevdiğim bir laf vardır;
Paran çoksa çocuğun sevinsin.
Çok güzel veya yakışıklı isen eşin sevinsin.
Makam ve mevki sahibi isen,
Senden hizmet ve yardım bekleyenler sevinsin.
Bunu yapabiliyorsanız helal olsun size? Çoğu makam ve mevki sahibi kişiler görevleri bittiğinde veya emekli olduklarında artık etraflarında onları arayıp soran kimseyi bulamazlar, hal hatır soranların sayısı azalır. Aynı durum zengin, varlıklı, sözü geçen kişiler için de geçerlidir. Falanca Ağa, Falanca Bey, ? diye bahsedilenler varlıkları, güçleri ellerinden gidince sadece falanca diye isimleri ile anılıyorsa demek ki zamanında ağalıklarının da beyliklerinin de hakkını veremedikleri anlaşılır.
Yıllardır böbürlenen, kibirlenen, makam ve mevkilerine güvenenleri gördükçe burada değerlendirmeler yapmak ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Makam ve mevkilerine güvenerek kalp kıranlar, ölçüyü kaçırıp ebedi hayatlarını tehlikeye atanlara bile üzülüyorum. Toplum fertlerinin hayır duasını almak için lütfen duyarlı olunuz. Kimseye tepeden bakmayın, kimseyi gücünüze güvenerek aşağılamayın, itibarsızlaştırmayınız. Kısacası ?Adam gibi Adam? olun?
Şairin dediği gibi;
Adam Demekle Adam mı Olunur?
?Adam? olmayı kolay mı sanırsın?
?Adam? demekle adam mı olunur?
?Adam? deneni işinden tanırsın
?Adam? demekle adam mı olunur?
?Adam? dediğin hak yemez, yedirmez
Özü sözü birdir, ?kaypak? dedirmez
Fakir çıplakken zengini giydirmez
?Adam? demekle adam mı olunur?
?Adam? çadırın orta direğidir
Yokken vermek adamlık gereğidir
Adamın sermayesi yüreğidir
?Adam? demekle adam mı olunur?
?Adam? dediğin çelik gibi olur
Haksızlık karşısında dimdik durur
Mazlumu tutarken zalime vurur
?Adam? demekle adam mı olunur?
?Adam? eğer adamsa öze bakar
Bir pire için belki yorgan yakar
Halil; adama ismi, millet takar
?Adam? demekle adam mı olunur?