Türküler?Kimi zaman en neşeli zamanlarımızda sokakta ya da evde mırıldanarak dinlediğimiz türkülerimiz?Kimi zaman eğlencelerde ya da katıldığımız bir organizasyonda en mutlu anlarımızı paylaştığımız türkülerimiz?
Ya da kimi, zaman en hüzünlü anlarımızda dinlediğimiz ve melodileri eşliğinde çoğu kez gözyaşı döktüğümüz türkülerimiz?.İşte Çaykara Anadolu Lisesi Yönetici,Öğretmen ve öğrencileri Çaykara İlçemizde yine farklı bir etkinlik gerçekleştirerek Türk Halk Müziği Konser etkinliği gerçekleştirdi.
Trabzon Görme Engelliler Sanat ve Spor Kulübü Başkanı Özgür Öztürk,Taşkıran Eğitim Kurumları Türkçe Öğretmeni Ahmet Karaca ve Çaykara Anadolu Lisesi 11. Sınıf Öğrencisi Sude Mine Kadıoğlu tarafından öğrencilere muhteşem bir Türk Halk Müziği Konseri sunuldu.
YOĞUN KATILIM
Çaykara Anadolu Lisesi Türk Halk Müziği Konser Etkinliğinde Çaykara Kaymakamı Salih Çiğdem,Çaykara İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Çamurali,İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Erdoğan Karakaş,Çaykara Halk Eğitim Merkezi Müdürü Numan Tuncer ile öğretmenler,Öğrenciler ve kalabalık bir veli, topluluğu öğrencilerimizin bu tatlı türkü yolculuğu heyecanlarını paylaştılar
DİLEK ÖĞRETMENİN SUNUMU BÜYÜLEDİ
Çaykara Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Dilek Özdemir tarafından sunumu gerçekleştirilen Konser etkinliğinde öğretmenimiz muhteşem sunumu ile göz kamaştırdı.
Türkü hikayelerinin de öğrenciler ile paylaşıldığı programda Öğretmenimiz Dilek Özdemir bir çok hüzünlü türkünün öyküsünü türkü kıvamında öğrenciler ile paylaşarak programın amacına ulaşmasını sağladı
ÖZGÜR ÖZTÜRK´TEN MUHTEŞEM BİR KONSER
Trabzon Görme Engelliler Sanat ve Spor Kulübü Başkanı Özgür Öztürk programda sazı ve sesi ile birlikte sahne alarak öğrencilerimizin bu tatlı heyecanlarını paylaştı.Yürekten ve hissederek ve yaşayarak çaldığı birbirinden güzel türküleri ile adeta göz kamaştıran Sanatçı Özgür Öztürk muhteşem sahne performansı ile öğrencilerden kocaman bir alkış alarak programını tamamladı
ÇAYKARA´LI MUHTEŞEM BİR SES-SUDE MİNE KADIOĞLU
Bir Yıldız doğuyor?Çaykara ve Of İlçelerimiz bir alanda daha Bir Yıldız yetiştirmenin tatlı heyecanını yaşıyor.Çaykara Anadolu Lisesi 11. Sınıf Öğrencisi Sude Mine Kadıoğlu programda sahne alarak birbirinden güzel türküleri tam da bir türkü tadında,tam da bir türkü kıvamında seslendirerek izleyen herkese işte türkü böyle okunur dedirtti.
Aslen Of´lu olan Kızımız Sude Mine Kadıoğlu Çaykara Anadolu Lisemizde okuyor.
Profesyonel bir Sanatçı görüntüsü ile sahneye çıkan Sude Mine Kadıooğlu türkülere ses uyumu,sahneye hakim oluşu,sesini uyugun olduğu yerde mükemmel bir şekilde kullanması ile arkadaşlarına türkü tadında muhteşem bir konser yaşattı.Birbirinden zor ve okunması son derece çetin olan türküleri büyük bir kolaylıkla ve profesyonel bir sanatçı gibi seslendiren Sude Mine Kadıoğlu´nun muhteşem sahne performansı her türlü alkış ve özgüyü fazlası ile hak etti.
Çaykara İlçesi Sanatçılar bakımından çok zengin bir ilçedir.Nuray Aksoy´dan başlayın da Cengiz Selimoğlu,Onay Şahin,Muhammet Ali Yılmaz,Sinan Sami ve daha onlarca Sanatçı sayabiliriz Ulusal Müzik Dünyamızda?Galiba Geleceğin Sanatçısı da şimdiden yetişiyor.
Kızımız Sevgili Sude Mine Kadıoğlu Üniversitede hangi bölüme gider bizler tabi ki bilemeyiz?Ama onu izleyen büyükleri olarak,öğretmenleri olarak Sude Kızımızın Muhteşem bir Türk Halk Müziği Sanatçısı olarak insanların yüreklerinde taht kuracağından asla kuşkumuz yok
AHMET KARACA BÜYÜLEDİ
Taşkıran Eğitim Kurumları Türkçe Öğretmeni Ahmet Karaca Türkü Programı Etkinliğinde kemençesi ile birlikte sahne aldı.
Her zaman olduğu gibi muhteşem sahne performansı ile gönülleri fethetmeyi başaran Ahmet Öğretmen öğrencilerin alkış tufanı eşliğinde konserini tamamladı
TÜRKÜLERİN HİKAYELERİ AĞLATTI
Programda Çaykara Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Dilek Özdemir tarafından türkülerin hikayeleri de öğrenciler ile paylaşıldı.
Çoğu kez büyük bir keyif ile dinlediğimiz çarşıda,sokakta ya da evde mırıldandığımız türkülerimizin bir çoğunun acıklı bir hikayeden kaynaklanarak yazıldığını Öğrencilerimiz Dilek Öğretmenişmizin sunumundan öğrendi.
İŞTE O HİKAYELER
Türkülerimizin o acıklı hikayelerinden bazılarını Çaykara Gündem Dostlarımız ile paylaşıyoruz.
İşte O Acıklı Hikayeler
KIRMIZI GÜL DEMET DEMET
Erzurum´da yaşayan Mehmet, Revan´a ( günümüzde Ermenistan´ın başkenti olan Erivan´a) gidip gelen kervancılardan biridir. Anasının da tek balasıdır. Tarlalarını ekip biçip yetiştirdiği ürünü de kervana katarak Revan´da satmaktadır. Bir alışkanlığı vardır Mehmet´in. Her akşam tarla dönüşü bahçelerden derlediği demet demet gülleri getirir anasına. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor anası. Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor. Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Revan yollarını düşlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmış görüyor kervanı. Kan ter içinde uyanıyor. Hayra yormaya çalışıyor. Kimi geceler de toza dumana katılmış kervanın, atının, eşeğinin, devesinin bir toz bulutu içinde kayboluşunu düşlüyor. Sözün kısası günü gelip de kervan Revan´dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.Ecel, Mehmet´i Revan´da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet´in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan ´ da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi... Ağır ağır Erzurum´a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor: ´´Oğlum Mehmet´im nerede? Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı´´. Sen sen ol da gel yanıtla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra bir çalının dibine gömdük onu´´. Gel de söyle bunu. Hem de anasına. Anadır, alıyor veriyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor, olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü, gönlünde oğlunun hayali deli olup dağlara düşüyor. Onu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde bu türküyle dolaştığını söylüyor:
DEBRELİ HASAN
Çok eskilerde, eşkıyaların yol kestiği ama yiğitlerinden de var olduğu devirlerde, Hasan adında bir deli kanlı yaşardı. Debreli Hasan?
Debreli Hasan, çetin geçen askerlik yaşamı esnasında, yapılan haksızlıklar karşında susmayarak komutanlarına karşı gelir. Bunun üzerinekendisine hakaret eden komutanlarından birisini vuran Debreli Hasan, askerlerden kaçar ve dağlara sığınır. Artık hayatını dağlarda sürdürmesi gereken Hasan, bunun tek yolunun da eşkıyalıktan geçtiğini bilmektedir. Yaptıklarından çok pişmandır ancak iş işten geçmiştir. Bu yol geri dönüşü olmayan bir yoldur. Ve Hasan eşkıya olur?Debreli Hasan, eşkıya olur ama bildiğimiz eşkıyalardan değil. Şimdilerde ki gibi milletin parasını çalan eşkıyalardan hiç değil. O dönemde milleti soyan, haksız yere milletin parasını alan, milletin sırtından geçinen zenginleri soyar. Paraları halka dağıtır. Gücü yetmeyip de kavuşamayanların kavuşmasına vesile olur. O farklı bir eşkıyadır: Delikanlı bir eşkıya?
Debreli Hasan, millette zulmeden zenginlerden aldığı paralar ile ?Drama Köprüsü? nü yaptırır. O dönemlerde Makedonya´da dağların büyük bir bölümüne hakim olan Hasan mübadele sırasında güvenlik güçlerinden kaçarak Türkiye ye göç eder.
Bir Rumeli Türküsü olan?Drama Köprüsü?, şanlı tarihimizin delikanlı hikayelerinden birisi olarak adını Türk insanının gönlüne yazdırır.
AH BİR ATAŞ VER
Çanakkale Boğazı, Nara Burnu açıkları 4 Nisan 1953, Saat 02:15 Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Çanakkale, Naraburnu açıklarında, İsveç bandralı Nabold şilebiyle çarpışır?
Sessiz, soğuk ve karanlık bir gece?Dumlupınar denizaltısı, başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömülecektir?
Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığınmıştır. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırası sayesinde ?Kurtaran? isimli kurtarma gemisi ile temas kurulabilmiştir. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için gemideki tüm mürettebat seferber olur. Aynı anda yaşananlar tüm Türkiye radyolarınca dinleniyordur?
İlk telefon bağlantısında ?Oğlum merak etmeyin? sizi kurtaracağız..? sözlerine karşılık Astsubay Selami´nin cevabı göz yaşartıcıdır;
?Sağ olun?Vatan sağ olsun.?
Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere: ?Gerekmedikçe konuşmayın, türkü söylemeyin ve kesinlikle sigara içmeyin? denmiştir?
Askerler olacaklardan habersiz bir şekilde yardım gelmesini bekliyorlardı. Fakat kendileri dışındaki herkes durumu biliyordu, o zamanın teknolojisiyle o askerleri oradan çıkarmak mümkün değildi.
Saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anlaşılır ve karanlıkta bekleyen 22 kişiye herşey şu sözcüklerle anlatılır: ?Rahatça konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilirsiniz, hatta sigara bile içebilirsiniz??Şamandradaki telefon hattının öbür ucundan tüm Türkiye, denizaltıda sessizce ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinleyecektir: Ah Bir Ataş Ver
HEY ONBEŞLİ ONBEŞLİ
. Tokat yöresine ait Hey On beşli türküsünün hazin hikayesi ise şöyledir:
Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin Nisan 1915´ten itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç hâsıl olunca Sultan V. Mehmed Reşad 14 Mayıs 1331´de (27 Mayıs 1915) bir irade (emir) yayınlayarak, yukarıda Askeri Mükellefiyet Kanunu´nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı. ?Madde 1: Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkatinin (geçici kanununun) 42. Maddesindeki fıkra sonraya ertelenmiştir. Muayene sonucunda sultani mekteplerinin onuncu sınıflarında bulunanlar da zikri edilen hizmet hakkına nail olacaktır.? Sultan V. Mehmed Reşad´ın iradesinden sonra Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumluların (yani 19 yaşındakilerin) henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumluların, bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemişti. Padişahın ve Harbiye Nezaretinin bu çağrısı üzerine, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla ve Konya´nın tahsillerinin ve hayatlarının henüz başındaki bu yeni yetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla ifa etmek azim ve inancıyla silâh altına koşacaklardı. Ekseriyeti 15 ila 19 yaşında olan bu genç bahadırların cepheye katılımları anısına Anadolu´da yakılan meşhur ?Hey Onbeşli ? adlı türküde de söz konusu durum çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır. Burada sözü edilen ?15´liler? 1315
doğumlulardır. Yani 1 Haziran 1897 ile 22 Mayıs 1898 arasında doğan ve tam 18 yaşını doldurmuş olan gençlerdi. Türküde, bu 1315´li gençlerden şöyle bahsediliyordu:
MİHRİBAN
Mihriban şiirinin yazarı Abdurrahim Karakoç gençlik yıllarında delice aşık olur ve bir o kadar da sevilir... Niyetleri evlenmektir ama kız tarafı sürekli "hayır" demektedir bu işe... Velhasıl bu sevdadan vazgeçilir...
Aradan yıllar geçer... Birgün Abdurrahim Karakoç´u bir arkadaşı ziyarete gelir ve Karakoç´a, yolda, onun eski sevgilisi ile karşılaştığını, biraz sohbet ettiklerini ve hanımın evlenmiş olduğunu söyler. Arkadaşı yanındayken hislerini pek belli etmese de, o gittikten sonra Abdurrahim Karakoç oturur ve duygularını dizelere döker.
Bu şiir türküye dönüşünce de duymayan kalmaz. Tabi Mihriban da? Bir mektup yazar Abdurrahim´e ?Unutmak kolay değil? der. Abdurrahim Karakoç ikinci bir şiir yazar:
?Unutmak kolay mı? ? deme, Unutursun Mihriban´ım. Oğlun, kızın olsun hele Unutursun Mihriban´ım.
?Mistik bir olgunlukla, Son bir kez diyor? Son bir kez daha görmek istemezdim? O beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi. O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın??
?Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor.? diyen büyük şair Abdurrahim Karakoç´u 2012 yılında kaybettik. Kendisini rahmet ve minnetle yad ediyoruz.
ÖDÜL TÖRENİ VE KAPANIŞ
Programın son bölümünde ise Çaykara Kaymakamı Salih Çiğdem tarafından Programda sahne alan Özgür Öztürk Hocamıza,Ahmet Karaca Öğretmenimize ve Çaykaramızın Yeni Sanatçısı Sevgili Sude Mine Kadıoğlu´na çeşitli hediyeler takdim edildi.
Haber:Hilmi Kanık