Hemşehrimiz Eğitimci-Araştırmacı Yazar Yılmaz Keskin´in kaleme aldığı ?ÇAYKARA EKİNİNDEKİ GERÇEKLERİ YADSIMAK? adlı araştırma yazısını paylaşıyoruz.
Gerçeği yadsıyanlar, arkadan vuran ışığın yaptığı gölgeyi gerçek sanır, ilk öğrendiklerini, doğruladıklarını ilahlaştırır; ondan başkasını gerçek kabul etmezler. Oysa gerçek, nokta gibidir, o noktadan sonsuz sayıda doğru geçer. Bu nedenle hem tüneldeki ışığı hem de gelecek olan treni görmek için gerçekçi olmak gerekir.
Gerek dilimizde gerekse halk ağızlarında akrabalık terimlerinin her biri için farklı terimler kullanılmaktadır. Örneğin; Annenin erkek kardeşine ?dayı?, babanın erkek kardeşine ?amca?; babanın kız kardeşlerine ?hala?, annenin kız kardeşlerine ?teyze? denmektedir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti içindeki Türkler ile Türki devletlerindeki Türkler için de geçerlidir. İngilizcede durum farklıdır: ?teyze?ye ve ?hala?ya ?aunt?; Rusça´da annenin kız kardeşine ve babanın kız kardeşine ?työtya? ve Rumcada da durum Rus ve İngilizler gibidir. Annenin erkek kardeşine ve babanın erkek kardeşine tek bir sözcükle Thiyos(?????) derken; Rumcayı konuşup ancak yazamayanlar, Thiyos(?????) sözcüğünü sadece ve sadece ?amca? için kullanıyor. Thiyos(?????) sözcüğünü ?dayı? kavramı için kullanan hiçbir Çaykaralıya rastlayamazsınız. Rumcada babanın kız kardeşi ve annenin kız kardeşi thiya(????) olarak ifade edilir. Rumcayı konuşan, ancak yazamayanlar, Rumca babanın kız kardeşine thiya(????) der, bu ifadeyi hiçbir Çaykaralı annenin kız kardeşi için asla kullanmadı, kullanmıyor da. Çünkü onun Türk ekinsel değerlerinde Rumcadan farklı olarak, akrabalık terimlerinin her biri için farklı farklı terimler türetildiğinin alt bilgisi vardır. Çaykarada Rumca konuşup anlaşanlar, ana dilleri Rumca olsaydı, Rumcada olduğu gibi ?dayı?ya da Thiyos(?????), ?teyze?ye de thiya(????) demezler miydi?
Sayıları yazmak için kullandığımız 10 rakamdan ?0? , ?6?, ?7?, ?8? ve ?9? hariç ?1?-enan, ?2?- diyo, ?3?-triya, ?4?- tessara, ve ?5?- pende rakamlarının okunuşlarını bilir Rumca konuşan Çaykaralı. ?1? ile ?2? rakamlarının yan yana getirilmesinden oluşan sayının on iki ????????(dodeka) ya da ?2? ile ?1?in yan yana getirilmesi ile oluşturulan sayının yirmi bir ??????? ????(ikosi ena) olduğunu bilmez ve bunu sayısal bir işlem içerisinde kullanamaz. Ben 65 yaşında Rumcayı konuşan, bu konuşma yetisiyle uyaklı şiir söyleyebilen ve bu dili konuşmaktan onur duyan sayılı kişilerden biri olarak ne 87 yaşında rahmetli babam ne de yüz yaşını aşmış rahmetli dedemden, ninemden, bu yaş grubundaki tanıdığım diğer büyüklerimden ?1? ??? -ena, ?2? ???- dio, ?3? ???? - tria, ?4? ??????? -tessera ve ?5? ?????-pente rakamlarının okunuşlarından başka rakamlar ve sayılar hakkında bilgileri olmadığını biliyorum, gerisini sizler düşünün. Çaykarada Rumca konuşup anlaşanlar, ana dilleri Rumca olsaydı, rakamların tamamının okunuşlarını bilmezler miydi? Rakamlardan oluşturulan sayıların okunuşunu bilmezler miydi? Rumcanın, dünyada en önemli dillerden olan Yunanca ile benzerliği dikkate alındığında, bu dilin abecesini öğrenmezler miydi?
İlçemizde ?d?- ?t?, ?g?- ?k? ve ?ı?, ?u? gibi imlerin yazılı ve sözlü anlatımlarda karıştırılması, Arap, Fars, Rumca, Ermenice, Rusça dillerinin etkisiyle değil; bölgemizde izlerine rastladığımız Türk boylarının bizlere kalıt (miras) bıraktığı lehçelerinden kaynaklandığını küçük bir araştırma ile görebiliriz. Şöyle: Kıpçak lehçesinde ?tezek? sözcüğü ?dezek?, ?topuk? sözcüğü ?dobuk?, ?gece? sözcüğü ?keçe?, ?gerek? sözcüğünü ?kerek?, ?çıkık? sözcüğünü ?çıguk?, ?uçkur? sözcüğünü ?ıçkır? , ?oyuncu? sözcüğünü ?oyıncı? olarak kullanılması savımızı doğrulamaktadır. Karaman lehçesinde ?tövbe? sözcüğü ?döbe?, ?bıçak? sözcüğü ?bucak?, ?secde? sözcüğü ?seçta? olarak kullanılması; Avşar ağzında ?apartman? sözcüğü ?apartuman?, ?usta? sözcüğü, ?usda?, ?misafir? sözcüğünün ?musafir?, Karaçay-Malkar lehçesinde ?inmek? sözcüğü ?en?, ?indir? sözcüğü ?endir?, ?yaşlı? sözcüğü? ?kart? olarak vücut bulması ve bu ifadeler hala da bölgemizde geçerliliğini koruyor olması savımızın doğruluğunu göstermektedir.
Bir dili konuşmak, o dilde anlaşmak o dili ana dili yapmaya yetmez. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki 3,5 milyondan fazla Türk´ün zorunluluk karşısında Almancayı öğrenmesi, ana dillerinin Almanca olduğunu söylememiz için yeterli bir gerekçe midir dersiniz? Hayır, hayır! Abecesini bilmediğimiz, abecesiyle yazamadığımız, rakamlarından ilk beşini anlayabildiğimiz ve söyleyebildiğimiz bir dilin taşıyıcıları olarak bizler, bu dili, yerleşik olarak buralarda yaşayan Rumlarla ve onların baskın olan ekin(kültür) değerleriyle ters düşmemek, tekrar bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmamak, oradan oraya savrulmamak adına baskın olan ekini(kültürü) ihtiyacımız kadar öğrendik. Bunun böyle olduğunu, buralarda kalan Kıpçak(kuman) ve daha sonra yerleştirilen Hristiyanlık´ın Ortotoks Mezhabi´ndan olan Karamanlı Türk boylarının bizlere kalıt bıraktığı söz varlıklarından anlıyoruz.
Katır gibi üremeyen, türemeyen hatta anlamı dışında kullanılan Arapça sözcüklerin söz varlığımızdaki yeri sözlü ve yazılı ekinimizdeki kullanım sıklığı ne yazık ki öz Türkçe sözcüklerinden fazladır. ?GÖR? kökünden türetilen 11 sözcüğe özellikle dikkat etmenizi istiyorum: Görüntü-manzara; görenek-örf; görüş-rey; görev-vazife; görkem-ihtişam ve görece-izafi sözcükleriyle gölgelenmiş, gölgelenmeye de devam ediyor; bu durum 11 sözcüğün yedisine yani % 63´üne denk geliyor. Burada gölgelenmeyen sözcük dört adettir; bu da % 37´ ye denk geliyor. Durum böyledir diye Türk varlığımızı yadsıyıp, bizler Arap´ız mı diyelim? Asla.. asla.. Dilini ve ekinini yadsıyanlar, Peçenek, Kuman(kıpçak), Bulgar ve Macar Türkleri gibi tarih oyunluğundan yok olup giderler, bu böyle biline!
En gerçekçi yol insan olmak, insan gibi yaşam sürdürmektir; siyah, beyaz, kırmızı, sarı ya da şu ırktan, bu ırktan olarak yaşam sürdürmek değildir. Burada kafatasçı bir yaklaşım içinde değilim, asla da olmam; ancak gerçeği bulup dillendirmeye, yarınlara taşımaya çalışıyorum, sevinmeyeceklerin olacağını bilerek. Bu yaklaşımı yeni görüp yadsıyanlar, yabancı görenler ilk bulunanın, keşfedilenin, elde edilenin gerçek olduğunu, depremin dünyamızın öküzün boynuzlarında olduğuna ve onun kızması neticesinde olduğunu, ay tutulmasının, yeryüzünden rüzgârın etkisiyle uçup ayın yüzüne yapışan yaprağın neden olduğunu sananlardır. Bütün bu gerçekler ?açık tabak gibi, ortada kabak gibi dururken? kimliklerini yadsıyıp, başka bir milletten olduklarını zanneden zavallılardır.