Çaykara ve Of Boğazında Yolun Hikayesi

Çaykaralı hemşehrimiz, Eğitimci, araştırmacı- yazar Ahmet Mutluoğlu´nun kaleme aldığı ?ÇAYKARA VE OF BOĞAZIN´NDA YOLUN HİKÂYESİ? adlı araştırma yazısını siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

ÇAYKARA 26.03.2020 17:20:00 3
Çaykara ve Of Boğazında Yolun Hikayesi

Çaykaralı hemşehrimiz, Eğitimci, araştırmacı- yazar Ahmet Mutluoğlu´nun kaleme aldığı  ?ÇAYKARA VE OF BOĞAZIN´NDA YOLUN HİKÂYESİ? adlı araştırma yazısını siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.   

Değerli Okuyucu, 1960´lı yıllarda bizim kuşak ilkokulda okurken, Türkiye nüfusunun üçte ikisi köylerde, üçte biri de şehirlerde yaşamaktaydı. Türkiye, ağırlıklı olarak köylülerden oluşan bir tarım toplumudur o dönem. Köylerin neredeyse tamamı elektriksiz, evler susuzdur; çeşmelerden taşınan su ile dönüşülmektedir. Özellikle dağlık yöre köyleri yolsuz olup yükler sırtta taşınmaktadır.  

Bu bakımdan, ele alacağımız birkaç köyün yol hikâyesi, aslında aynı şartları haiz tüm dağ köylerinin destanlaşmış macerasıdır çok küçük farklarla. Heyecanın, hayata tutunmanın, sevincin, mutluluğun tavan yaptığı yıllardır o yıllar tüm yoksunluklara rağmen. Hayatı boyunca yüz, iki yüz, üç yüz metreden su taşıyıp yemeğini pişiren, bulaşığını yıkayan, sözüm ona yıkanan, kazanlarla sekiz baş on baş hayvanını sulayan bir insanın evinin içinde suyun musluktan akmasının, yıllardır sırtında taşıdığı güğümün evin içinde dolmasının sevinç ve mutluluğunu, inanılmaz bahtiyarlığını düşünün. Size ne verirsek o derece mutlu olabilirsiniz şimdi!  

Benim gibi, ilkokulda, bir mum kadar ışık veren idare lâmbası ile ders çalıştığınızı; ortaokulda ondan biraz daha büyük şişeli lamba ile aydınlanmaya çalıştığınızı; öğretmen olduktan sonra da gaz yağı ile pompalayarak, özel günlerde yakmaya çalıştığınız fitilli lâmbaya, nadir bulunan, zenginlerin yaktığı anlamında ?lüks? dendiğini; ve 1980 yılının bir yaz gününde sekiz on arkadaşınızla beraber bizzat tesisatını döşeyip akşam karanlığında şalteri indirmenizle evinizde on üç lüks lambasanın birden yandığını hayal edin. Burada yaşanan mutluluğu, heyecanı, coşkuyu izah edebilir misiniz?! Siz olsanız o gece uyuyabilir miydiniz? Evet biz de uyumadık; hep beraber söyledik, güldük, oynadık, yedik, çay kahve içtik, bayram yaptık sabaha kadar; uyuyamadık.  

Araba yolu, Of Boğazı´nda çocukluğumuzdan beri yediden yetmişe herkesin hayalini süsleyen bir tutkudur. Oysa daha dündü ilk uçağın Zeleka üzerinden uçtuğunu gören Samanca lakaplı Sakine Akyüz´ün (1884-1948) ?azdiha! azdiha!? diyerek öteye beriye kaçması, Zelekalıların ellerini gözlerine siper ederek hayret ve hayranlıkla semayı temaşa etmesi...  

Aslında Ruslar tarafından 1916 yılında Of?Çaykara araba yolunun inşa edilmesi ve oradan da Bayburt´a kadar uzatılması aynı döneme rastlar. Muhtemelen uçak da Rus uçağıydı. (1)  

Rus işgali sırasında, yöre halkının yevmiye karşılığı ve kazma kürek ile çalıştırılması suretiyle yaptırılan 106 kilometrelik Of-Bayburt Yolu, Rusların 1917´de bölgeyi terketmesinden sonra uzunca bir süre âtıl durumdadır. Solaklı Vadisi boyunca Of ve Dernekpazarı´na bağlı köyleri geçtikten sonra, Çaykara´nın da Solaklı´ya sınır, Ulucami (Zeno), Soğanlı (Aşağı Hopşera), Akdoğan (Yukarı Hopşera), Şahinkaya (Şur), Koldere (Vahtanç), Ataköy (Şinek), Çamlıbel (Harheş), Çamlıbel Alçakköprü, Köknar (Aşağı Ogene) ve Karaçam (Yukarı Ogene) köylerinden geçtiği için bu köyler muhataptır yol ile. Ancak, arazilerini taramayan, çoğuna da teğet geçen bu yol, uzun yıllar arabasızlık sebebiyle bu köylerin de işine yaramaz. (2)  

Çaykaralıların arabadan ilk taşıma hizmetini almaya başlamalarını, Çaykara´nın ilk araba maceralarını, 1 Mart 2019 tarihinde uzun bir söyleşi yaptığımız Eski Belediye Başkanlarından Abdurrahim Özkan (1940-?) şöyle anlatır: (3)  

?Şoför Ali lâkabı ile tanınan babam Nuhoğlu Ali Özkan (1904-1994), 1925 yılında askerlik terhisinden sonra Trabzon´da açılan şoför kursuna katılır ve ehliyet alır. Kısa bir süre sonra, Akdoğan (Yukarı Hopşera) Köyü´nden Paşa lâkaplı Mehmet Galip Batu (1902-1943) ile ortaklaşa aldıkları kamyonu 1926 yılında, Trabzon Çaykara arasında hizmete koyarlar. Bu kamyon Çaykara´nın da ilk arabasıdır. Paşa da kısa bir süre sonra ehliyet alır. İşleri çok fazladır, yetiştiremezler. Bir kamyon daha satın alırlar. Gün boyu çalışır, akşam arabalarını Çaykara Camii´nin önüne park eder, yürüyerek köylerindeki evlerine çıkar, ertesi gün erkenden yine işe koyulurlar. İyi de para kazanmaktadırlar; ta ki 6 Temmuz 1929 Cumartesi sabahına kadar. O akşam da yorgun argın çıkarlar evlerine. Hava yağmurludur? Allah ne verdiyse yeyip içtikten sonra yatsı namazını kılar kılmaz yatar ve yorgunluğun etkisiyle birkaç dakika sonra uyurlar. (4)  

Sabah büyük gürültülerle uyanır ikisi de. Gökyüzünden şimşekler ve gök gürültüleri eşliğinde kovalarla su dökülmektedir. Bu ne yağmura ne de sele benzeyen bir tufandır. Dünyanın sonu gelmiştir, kıyamet kopmuştur. Günün ışıması ile vadinin denize dönüştüğünü, karşılıklı olan köylerinin birbirine yaklaştığını, vadinin dibindeki Kadahor´un (Çaykara Merkez) sular altında olduğunu, rüyadır diye gözlerini ovarak, dehşetle seyrederler. (5-6)  

Neyse ki bulundukları yer yüksek ve kayalık arazidedir. Canları sağlam denilebilecek konumda, lâkin akılları arabalarındadır. Öyle ya mal canın yongasıdır.  

48 saatlik gürültülü, akıntılı, selli, heyelanlı kıyamet tufanından sonra gökten akan suların hızı kesilir ve yağmur yavaş yavaş sonlanır. Sular çekilir saatler sonra. Kadohor Çarşısı´nda camiden başka bina, dükkân kalmamıştır! Caminin etrafında yığınla kum, çakıl ve taşlardan tepecikler oluşmuştur. İşte o yığınların altında kalır Çaykara´nın ilk arabaları. Daha sonra çıkarılsalar bile, işe yaramaz halde oldukları için hurdaya giderler.  

Yeniden araba alır ilk kahramanlar. Sonrasında, belediye başkanlarından Ahmet Hamdi Tiryakioğlu´nun (1936-2009) babası Şoför Hüseyin Tiryakioğlu (1903-1988), Hopşera´dan Katiboğlu Akif Yazıcıoğlu (1902-1988), Şoför Ali´nin kardeşi Şoför Hüseyin Özkan (1913-1970), eski başkanlardan Yılmaz Sarıoğlu´nun (1952-?) babası Kofoğlu Hacı Mustafa Sarıoğlu (1911-1995), Ömer Kofoğlu (1923-2010) kamyonları ile hizmete devam ederler. Yolcu taşımak için ilk pikabı ise Holalı meşhur Kobel Yusuf lâkaplı Yusuf Meral (1917-1985) getirir Çaykara´ya.? (7-8-9)  

Halen hayatta olan, Çaykara´nın meşhur şoförlerinden Hopşeralı Cemal Çevik (1928-?), 28 Şubat 2019´da gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Çaykara´ya ilk arabaları Paşa lâkaplı Mehmet Galip Batu ile Kadahorlu Şoför Ali lâkaplı Ali Nuhoğlu´nun getirdiklerini doğrular. Sonrasında bu arabaları yukarıda zikrolunan kamyonların takip ettiğini ve nihayet 1950´den sonra kendisinin, Hacı Mustafa Kofoğlu (Sarıoğlu)´nun, Selamet Saroğlu´nun (1934-2015) ve Kılıçkıran namıyla maruf Mehmet Hanefi Kara´nın(1931-2004) minibüs veya otobüs aldıklarını ve Çaykara Yazıhanesi´ni kurduklarını belirtir net ve berrak bir zekâ ile. (10)  

Selâmet oğlu Adnan Sarıoğlu da (1954-?)23 Mart 2020 tarihli telefon röportajımızda, Kobel Yusuf´un pikabından sonra Çaykara´ya ilk minibüsü babasının getirdiğini ve başka araba olmadığı için çoğu geceler çevre köylerden gelen acil hastaları Trabzon´a taşıdığını, Cemal Çevik´in belirttiği gibi Çaykara Yazıhanesi´ni resmileştirdiklerini, yaz aylarında Bayburt ve Çayırlı´ya günlük seferler koyduklarını, Çaykara minibüslerinde sigara yasağı olduğu için Trabzon seferlerinde özellikle, sahil kasaba hanım yolcularının Çaykara minibüslerini tercih ettiklerini belirtir. (11)  

Çaykara´nın ilk özel arabası, 1965 seçimlerinde gösterdiği başarıya binaen Rahmetli Belediye Başkanı Kâzım Kofoğlu´na (1933-1992) hediye edildiği söylenen kırmızı binek otomobiliydi.  

Merkez Işıklı Mahallesi Bilge Ailesi´nden amcam Ahmet Yavuz´un (1921-2017) baldızı Nahide Bilge hanımın (1936-2018) ortaokul yıllarımızda (1964 -1967) Volkswagen marka tosbağa tipi otosu ile Çaykara´yı ziyareti de, hayretli bakışlar ve ?Kari araba sureyur, kari araba sureyur?? bağrışmaları eşliğinde Çaykara´nın ilk bayan sürücü ile tanışması olur.  

Arabalar çoğalmaya başlar zaman içinde. Belli saatlerde düzenli seferler konur Of´a, Trabzon´a yolcu taşımak için. Taşınmaya başlanır kamyonlarla, daha önce Of´tan sırtla taşınan buğday, arpa, tuz, hamsi gibi temel ihtiyaçlar. Ancak, bunların Çaykara´dan köylere, oradan da yaylalara taşınması; tonlarca ot ve odunun dağlardan indirilmesi zavallı analarımızın, bacılarımızın sırtında devam eder daha uzun yıllar. Bu işe erkeklerimizin girmemesi ise başlı başına bir utanç vesilesidir bölgemiz için. Ne yazık ki gelenek böyle oluşur: ?Erkekler yük taşımaz.? Bunu telkin eden ve sağlayan da özellikle analardır.  

İşte tüm bu eziyetli ve insan onuruna yakışmayan durumun altında ezilen bölge insanı ve özellikle aile reisi erkekler, her köyde yola ulaşmanın gayreti içindedir. Of Bayburt yolu üzerinde olan birkaç köy haricinde tüm köyler aynı durumdadır Of Boğazı denen Solaklı Vadisi´nde.  

1916 Of Bayburt bağlantısından kısa bir süre sonra Ataköy Sultanmurat yolu da açılır ama o da işlevsel değildir 1960´lara kadar. (12)  

1962 yılında Çaykara Uzungöl yolu açılır, böylece Paçan (Maraşlı), Anoso (Çambaşı), Çoroş (Taşkıran), Uzungöl Alçakköprü ve Şerah da (Uzungöl) araba ile tanışır. En azından yüklerinin bir kısmından kurtulurlar. (13)  

1960´lı yılların başlarından itibaren kitleler halinde iş gücü alır Almanya. Bu furyada Çaykara´nın her köyünden onlarca genç Almanya´ya gider işçi olarak. Kazandıkları paralar girmeye başlar Solaklı Vadisi´ne. Görgüleri ve parasal imkânlarının verdiği güç ile zorlamaya başlarlar köylerin ileri gelenlerini. Derneklerin kurulmasına, girişimlerde bulunulmasına katkı sağlarlar maddi ve manevi olarak. 1970´lere gelince, büyük bir hareketlilik başlar köylerin tümünde yol yapımı konusunda.  

Aradan geçen yarım asır sonunda, arabanın gidemediği yer kalmaz Of Boğazı´nda. Gelin görün ki bu sefer de taşınacak insan kalmamıştır, özellikle kış aylarında. Göçtü gitti insanlar dört bir yana? Buna rağmen yollar genişletilir, asfaltlanır. Köylerde, yaylalarda, komlarda apartmanlar dikilir yollar sayesinde, yazın gelen gurbetçiler tarafından.  

KAYNAKLAR: 

  1. Çaykara´dan Bayburta Gide Gele Yoruldım, Hikmet Öksüz, Prof.Dr,  Çaykara Gazetesi, 01.01.2019  https://www.caykaragazetesi.com/caykaradan-bayburta-gide-gide-yoruldum/?fbclid=IwAR3qeYMCw217Uh1NBnoNnGk018DRDo-OKoto9MdlQjE9nr1Gs5MoPZQ6cnY
  2.  Çaykara´da İlk Arabanın Hikayesi, Çaykara  Gazetesi, 21 Eylül 2016. https://www.caykaragazetesi.com/caykaranin-ilk-arabasinin-hikayesi/
  3. Abdurrahim Özkan, Emekli Belediye Başkanı, (1940-?)
  4. Doktor Mehmet Faik Batu, (1959-?)
  5. Faik Yeni, 1929 Yılı Sel Felaketi ve Çaykara , Çaykara Gündem Gazetesi, 28.02.2016 http://www.caykaragundem.com/haber/1929-yili-sel-felaketi-ve-caykara--4205.html
  6. Seller Senesi ve Yukarı Köye Göç, Ömer Yakup Kadıoğlu, 18.02.2012, Yukarı Köy Sayfası.http://www.yukarikoy.com/haberdetay.asp?ID=294
  7.  Ziya Ersoy, Emekli Öğretmen, (1942-?)
  8. Yılmaz Sarıoğlu, Emekli Milli Eğitim Müdürü (1952-?)
  9. Eyüp Meral, Emekli Müfettiş, (1949-?)
  10. Cemal Çevik, Emekli Esnaf-İş Adamı, (1928-?)
  11. Adnan Sarıoğlu, Makine Yüksek Mühendisi, (1954-?)
  12. Kâmil Kadıhasanoğlu, Emekli Müdür, (1945-?)
  13. Süleyman Çakar, Emekli Milli Eğitim Müdürü, (1952-?)

 


Fehmi Aygün
26.03.2020 19:12:44
Hocam yük taşıma işinin bilhassa erkek anaları tarafından desteklenmesi hiç aklıma gelmemişti. Ama birçok yerde olduğu gibi bölgemizde var olan erkek çocuk ayrıcalığı kadınlar-analar tarafından yine kadınların başına sarılan bir ayrıcalık olmuş sa erkeklerin buna diyeceği bir şey yok. Ama artık bu onur kırıcı durumu bölgemizde azaltmaya çalışıyoruz. Şehirleşme olgusu da bu işe yardım ediyor zannederim. Yazıda bazı numaralar var. Zannederim bunlar dip not numaraları olmalı. Sayın site yöneticilerini bunların unutulduğu yönünde uyarmak isterim. Saygılarımla Fehmi Aygün

Orhan Tekeoğlu
27.03.2020 15:46:17
Sayın Ahmet Mutluoğlu, Toplumsal bellek içerikli yazılarınızı beğenerek okuyorum. Bizleri geçmişe götürüyorsunuz. Çok mutlu oluyoruz. Günümüzde teknoloji bizleri hıza tutkun hale getirirken, unutmaya ve unutturmaya da bağımlı kılıyor. Bu nedenle sizin yaptığınız araştırmalar, toplumsal bellek açısından son derece önemli. Araştırma ve belgeye dayalı yazılarınızda bizleri geçmişe götürürken, toplumsal belleğin ne denli önemli olduğunu da göstermiş oluyorsunuz. Bir çuvaldız da bize. -En son ne zaman bize ve aile büyüklerimize ait olan anılarımızı çocuklarınızla paylaştık? En son ne zaman büyüklerimize ait eşyaları, sandıklardan çıkarıp çocuğumuzla bunun üzerinde sohbet ettik. Ailemize ait hikayeleri gün yüzüne çıkarıp çocuklarımızla paylaştık mı? Bizi geçmişle bağlantımızı kuran belleğimizdir. Toplumsal, sosyal ve kültürel belleğimizin kıymetini bilelim ve yaşatalım. Bu anlamda önemli bir görevi yerine getiriyorsunuz. Çok teşekkürler. Karakter, mekan ve olay odaklı araştırmalarınızı bekliyor, yeni çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Sevgilerimle, Orhan Tekeoğlu

Ahmet Mutluoğlu
28.03.2020 16:32:59
Sn. Aygün ve Sn. Tekeoğlu, çok çok teşekkür ediyorum Efendim.