Emekli Milli Eğitim Müdürü Çaykaralı hemşehrimiz Mehmet Mutluoğlu’nun kaleme aldığı “ÇAYKARA'DA KÜLTÜR VE SANAT” adlı makaleyi yayınlıyoruz.
Çaykara da kültürel hayat 1960'li yıllara kadar daha çok mahalle mektebi, mescitler, camiler ve medreseler etrafında şekillenmiştir.
1800' lü yıllardan 1960'lı yıllara kadar Çaykara'da hemen hemen her evden bir hafız vardır.
Hafızların bir kısmı aynı zamanda medrese usulü Arapça, tefsir ve birçok dini ilimleri öğrenmişlerdir. Hatta Çaykara ve Of boğazında öğrenimini tamamlayanların bir kısmı İstanbul'a giderek daha ileri düzeyde dini eğitim almışlardır.
Çaykara 1948'de ilçe olması hasebiyle Of içerisinde telakki edildiği için bu medreseler "Of Medreseleri “olarak anılmıştır.
Çaykara'nın hemen hemen her köyünde yoğun medreseler olduğu gibi bazen evler de medrese olarak görev yapmıştır.
Çünkü Osmanlı medreselerinde ders usulü öğretim esas olduğundan bir dersi çok iyi bilen bir müderristen onun evinde ders alınabilmektedir.
Şinek'in(Ataköy) Aşağı- Yukarı Kumlu köylerinin (Mimilos), Hopşera'nın (Soğanlı ve Akdoğan) Zeleka'nın (Taşören), Huşo'nun (Işıklı Mallesi), Yeşilalan'ın (Holayisa), Eğridere'nin (Ğorğoras), Paçan'ın (Maraşlı), Şur'un (Şahinkaya), Fotinos'un (Kabataş), Zeno'nun (Ulucami, Akköse), Uzuntarla'nın (Alisinos) Kondu'nun, Holo köylerinin medreseleri ve dini eğitim müesseseleri meşhurdur.
Benim hatırladığım Taşören köyünde Hacı Cevahir Efendi'nin( Ahmet Seçilmişoğlu) kendi evini bir medreseye çevirerek onlarca hafız yetiştirmesi, yine Yeşilalan Köyü'nden Hacı Ferşat Efendi'nin medresesinde insanların yetişmesidir.
Yine Akdoğan köyünde Hacı Hasan Efendi (Hacı Hasan Rami Yavuz) Hocaefendi'nin de kendi medresesinde yüzlerce insanın yetiştiği bilinmektedir.
Yine Kadahorlu Ali Karaçay Hoca son yıllarca bir hayli talebe yetiştirmiştir.
Çaykara Müftülüğü de yapmış olan. Hacı Yusuf Bilgin Efendi aynı şekilde son yıllarda Arapça üzerine talebe yetiştiren unutulmayan kişilerdendir.
Çaykara'da kültür deyince çok zengin bir halk kültürü dikkati çeker. Yani folklor.
Düğünler ve düğünlerde seyirler meşhurdur.
Köylerden gelen meşhur türkücüler düğünlerde karşılıklı atışırlar.
1970'li yıllardan önce Çaykara'nın hemen hemen hiçbir köyünde ve Yaylası’nda araba yolu yoktur.
Dolayısıyla köylerden ilçeye ya da köylerden yaylalara gidiş yaya olarak yapılmaktadır.
Bu vesileyle Çarşambalık dediğimiz bir gelenek de son derece meşhurdur. Köyün kızları, delikanlıları Pazartesi yayladan inerler. Salı günü Çaykara'nın pazarıdır. Çaykara'ya inerler; ihtiyaçlarını alırlar.
Çarşamba günü de kızlı erkekli sırtlarında yükleriyle kemençe ve kaval eşliğinde yaylaya çıkarlar.
Yaylaya çıkarken konaklama yerleri vardır. Oralarda konaklanır. Kaval, kemençe eşliğinde horonlar oynanır. Silahlar atılır. Türküler söylenirdi.
Çaykara'da 1970'li yıllara kadar yoğun bir nüfus yaşamaktaydı. Geçim büyük ölçüde gurbetçiliktir.
Memlekette ise geçim tarım ve hayvancılığa dayanıyordu.
Bu meyanda yazın çayır kesme mevsimi en önemli işlerin başında geliyordu.
Çayır kesme döneminde imeceler yoğun bir şekilde yapılırdı. İmecelerde çayır kesme bittikten sonra kemençe, kaval eşliğinde oyunlar oynanır, türküler söylenirdi.
Yazbaşı geldiğinde toprak kaldırma, belleme daha sonra kazma imeceleri meşhurdur. Mısırlar biçildikten sonra mısır soyma imeceleri evlerin en güzel şenliklerindendi.
Evler çoğunlukla ahşaptan yapıldığı için hazırlanan keresteleri taşıma imeceleri de sık yapılan imecelerdendi.
Mısır soyma İmecelerinde hikâyeler anlatılır; bilmeceler, türküler, maniler söylenirdi.
Köyün Değirmenine değirmen taşını taşımak da imece ile yapılırdı. Köyün bütün delikanlıları hep birlikte değirmen taşını uzun ve kalın ağaçlarla omuzda taşıyarak değirmene getirirdi.
Çaykara'da 1970'lı yıllara kadar mısır ekmeği yenirdi.
Herkesin tarlasında yetiştirdiği mısır değirmene götürülür ve un yapılırdı.
Onun için bir değirmen kültürü de vardır.
Çaykara'da zaman zaman genç kızlar toplu olarak değirmene gider delikanlılar da değirmende onlarla buluşarak birlikte horon yaparlar, türküler söylerlerdi.
Yine yaylalarda kızlı erkekli bir evde toplanarak kaval ve kemençe eşliğinde oyunlar oynanır türküler söylenirdi. Buna "barakath"(oturma) denirdi.
50- 60 çocuğun, gencin bir hocadan aynı zamanda hafız olarak yetişmeleri ya da Arapça ve dini ilimler öğrenmeleri sonunda icazet törenleri yapılırdı. Bu icazet törenlerde çevrenin büyük hocaları da davet edilir; Kur'anlar okunur, vaazlar yapılırdı.
Çaykara da Cumhuriyet öncesinde yetişen Hafız, medrese hocaları ve din bilginleri Cumhuriyet'ten sonra yeni açılan modern okullarda yetişen devlet adamları, komutanlar, valiler, kaymakamlar, bürokratlar, bilim adamları, kültür adamları, müftüler, Mühendisler, öğretmenler, doktorlar, profesörler ile çok yoğun ve etkili bir şekilde devam etmiştir ve etmektedir.
Çaykara'da sanat 1960'lı yıllara kadar; duvarcılık, demircilik, hızarcılık, ahşap ustalığı, kalaycılık en önde gelen sanatlardı.
Çaykara da en meşhur sanat 1960'lı yıllara kadar kalaycılıktır. Yetişkin insanlar genç çırakları da yanlarına yardımcı alarak gurbete kalaycılık yapmaya giderlerdi.
Kadınlar evlerindeki İlkel tezgâhlarda forotiko ve kilim dokurlardı.