Çaykaralı Bir Alimin Eserleri

Çaykaralı Bir Alimin Eserleri

Çaykaralı hemşehrimiz Prof.Dr.Necati Ağıralioğlu'nun kaleme aldığı,"ÇAYKARALI BİR ÂLİMİN ESERİ" adlı makaleyi siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

Bu yazıda, Çaykaralı bir âlimin hazırladığı ve benim son yıllarda elden bırakmadığım bir kitaptan söz etmek istiyorum. Kitabın adı: “Yeni Bir Anlayışla KUR’AN-I KERİM MEALİ (büyük boy). Hazırlayan: Ahmet Dursun AKDOĞAN. Yayınevi: Ayyıldız Matbaası, Yayım yılı: 2007. Kitabın ön kapağı Şekil-1’de görülmektedir.

                                                                          

                                                                  Şekil-1 Ahmet Dursun Akdoğan’ın Hazırladığı Kur’an-ı Kerim Meali

Önce bu kitabın bana nasıl ulaştığından bahsedeyim. Bundan yaklaşık 20 yıl önce, Fatih-Atikali semtinde ikamet ederken, bir kış günü akşamında, babam yatsı namazı çıkışında eve geldi ve bana “Bir arkadaş seninle görüşmek istiyor, yarın akşam Hırka-ı Şerif’te, bizi bekleyecek”, dedi. Ertesi akşam beraber gittik ve Ahmet Dursun Akdoğan Hoca ile görüştük ve bana kendisinin hazırlamış olduğu kitabını hediye etti. Annem ve babam o yıllarda kış aylarında Çaykara’dan İstanbul’a gelir ve iki-üç ay bizim evde kalırlardı.

Evimizde, Arapça Kur’an-ı Kerim, Kuran-ı Kerim Meali ve bazı kelime anlamlı Kur’an’lar vardı. Bir kısmı babam, eş-dost ve akrabalardan hediye gelmişti. O yıllarda üniversite ile ilgili çalışmalarım çok yoğun olduğu için genel kültür konuları dışındaki konulara pek zaman ayıramıyordum. Bunun için yeni hediye edilen kitabı fazla inceleyememiştim. Sadece şöyle bir sayfalarını karıştırıp baktım ve kelime karşılığında surelerin anlamlarını açıklayan bir eser olduğunu anladım.

2014 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden emekli olunca, dini bilgilerimi artırmağa ve onları temel kaynaklardan öğrenmeğe karar verdim. Kelime anlamlı Kur’an-ı Kerimlerden Arapça okuduğumu anlayabilmek için çalışmaya başladım. Evde çeşitli dillerde sözlüklerden bazı kelimelerin anlamlarına bakıyorum. Bu çalışma sırasında Kur’an’daki pek çok kelimenin Türkçe ’de kullanıldığını görünce, bir fihristli deftere anlamlarını bildiğim kelimeleri yazmaya başladım. Kısa zaman içinde bunların ne kadar çok olduğunu görünce bu işi sürdüremedim.

Bu sefer, büyüklerin söylediği “Her Münevver Osmanlı Türkçesini Öğrenmeli ve Osmanlı eserlerini okuyabilmeli” tavsiyesini yerine getirmeyi düşündüm. Harekesiz yazılan Osmanlı eserlerini okuyabilmeme katkısı olur ümidiyle Arapça harflerin yazılışını internetten öğrendim. Biraz karalama kâğıtları üzerinde alıştırmalar yaptıktan sonra okunaklı yazmaya ve bir metne bakarak yazdıklarımı bir deftere aktarmağa başladım. Bu yazı denemelerim sonunda Osmanlıca metinleri yavaş da olsa okumaya başladım. Ancak matbu yazılarını zar-zor okuyabiliyor, fakat el yazılarını okuyamıyordum.

Bu arada, kendi kendine Arapça ve Gramer kitaplarından Arapça öğrenmeye çalışıyordum. Türkçe mealli Kur’anlardan manaları okuyup anlamayı deniyordum. Bu şekilde Kur’an’ı baştan sona okuyup bitirince,  hızlı okumaktan mı veya kavramları tam anlamamaktan mı nedir, okuduklarımdan aklımda pek fazla bir şey kalmıyordu. Anladığım kadarıyla her ayeti okuduktan sonra üzerinde düşünmek gerekiyordu.

Bu çalışmaların sonunda, kelime anlamlı olarak hazırlanan bahsettiğim bu kitaba döndüm. Son 2-3 yıldır Ahmet Dursun Hoca’nın kitabını elden bırakmıyorum. Haftada 3 veya 4 gün, Arapça metindeki kelimeleri ve bunların Türkçe karşılıklarını okuyorum. Sonra metni daha iyi anlamak için bu iki sayfadaki Türkçe metni baştan sona yeniden okuyorum. Kitap’ta,  Arapçadaki “Hafif” kelimesi, Doğu Karadeniz’de mahalli Türkçe karşılığı olan “Yenlik”  olarak tercüme edilmiş. Bu husus dikkatimi çekmişti. Bu kitabın ilk 2 sayfası Şekil-2’de gösterilmiştir.                                                                                                      

Şekil-2 Kur’an-ı Kerim Mealinin ilk 2 sayfası

Bu okumalarda, 2. Hatmin sonuna yaklaştım. Bazen surelerin tefsirlerini de okuyarak surelerin tarihi olaylarla bağlantısını ve hangi olay üzerine indirildiğini anlamaya çalışıyorum. 

KİTABIN YAZARI KİMDİR?

Kitabın yazarı Ahmet Dursun Akdoğan, Trabzon ili, Çaykara İlçesi, Maraşlı Köyünde (Nefsi Paçan)1929 yılında doğdu. Bu köy bizim köyümüzün bitişiğinde ve batısında yer alır. Ahmet Dursun hocanın dedesi müderris Yusuf Efendi bölgenin Arapça üstatlarındandı. Rize Kendirli’de müderrislik yaptığı sırada belde Rus işgaline uğradı (1916). Beraberinde 7-8 kişi daha Ruslar tarafından esir alınarak Hazar denizinde bulunan Çini adalarına götürüldü. Sekiz ay sonra da şehit oldu.

Ahmet Dursun Akdoğan ilk tahsilini, Kireçli köyünde kaldıkları sırada babasından aldı. Babası Hüseyin Efendi 10 yıl bu köyde kaldıktan sonra yine Of ilçesinin Ağaçseven köyüne geçti. 20 yıl burada kaldı ve bu dönemde bir çok talebe yetiştirdi. Hüseyin Efendi 1987 yılında Çaykara’da vefat etti.

Ahmet Dursun Akdoğan, uzun yıllar Arapça tedrisine devam etti. Otuz yıla yakın Karadeniz’in çeşitli bölgelerinde fahri olarak İmam-Hatiplik yaptı. Ahmet Dursun AKDOĞAN hoca hayatının 70 yıldan fazla bir kısmını Kur’an’a hizmet etmekle geçirdi. Daha 15 yaşında evlendiği Servet Hanımdan 5’i kız 2’si erkek olmak üzere 7 çocuğu oldu.
1977 yılında Sakarya’ya yerleşti. Ömrünün son 40 yılını Adapazarı’nda geçirdi. Ahmet Hoca 03.08.2017 tarihinde vefat etti. Kabri Emirdağ mezarlığında eşi Servet hanımın yanındadır. Ahmet Dursun Hoca’nın bir Resmi Şekil-3’te görülmektedir.           

                                                       

                                                                      Şekil-3 Ahmet Dursun Akdoğan

Son yıllarında yaygınlaşan meal akımı Ahmet Akdoğan Hocanın dikkatini çekmişti. Yayımlanan mealleri tek tek inceledikten sonra gördüğü eksiklikler karşısında ilgisiz kalmamış ve “Yeni Bir Anlayışla Kuran-ı Kerim Meali” yazmıştır. “Birçok yazılmış Kuran-ı Kerim meali bulunmasına rağmen bizi bir meal yazmaya iten başlıca sebep bizim hazırladığımız tarzda bir meal bulunmayışı idi ve bu alanda ciddi bir boşluk bulunmaktaydı. Öncelikle ortaya koyduğumuz bu çalışma ile bir boşluğu doldurduğumuza inanıyoruz. Bir başka sebep ise piyasada bulunan meallerin bir kısmında ciddi hatalar mevcut olduğuna şahit olduk.” (Yeni Sakarya Gazetesi, 2019). 

ÇOCUKLUĞUMDAKİ ÇAYKARA’DAN NOTLAR

Çaykara’nın Eğridere köyünde doğdum. Anne, baba, amcalar, yengeler, babaannem ve babamın babaannesinin yaşadığı kalabalık bir ahşap evde büyüdüm. Evimizin yanındaki tarlanın yayında taştan yapılmış üstü kiremit kaplı Köy Çeşmesi (Çam ağacının dibindeki) ile Köy Camii ve Köy Medresesi bulunmaktadır. Bunların hemen yanında bizim içinde okuduğumuz mahalle mektebi de vardı. Fakat bu ahşap bina ne yazık ki bazı insanlar tarafından yıkılmıştır. Cami Civarı Mahallesindeki evimiz Köy Çeşmesi, Merkez Camii ve Medrese Şekil-3’te gösterilmiştir. İçinde büyüdüğüm bu ev, 1908 yılında babamın dedesi tarafından yaptırılmış. Biz çocuklar dinimizi evde büyüklerden görerek ve bizzat yaşayarak öğrendik.

                                                            

                            Şekil-3 İçinde büyüdüğüm ahşap ev, Köy Çeşmesi, Camii ve Medrese 

İlkokula başlamadan önce, yöredeki her çocuk gibi, 1-2 yıl kış aylarında mahalle mektebine devam edip Kur’an okumayı öğrendim ve bazı süreleri ezberledim. İlkokulda pek fazla din bilgisi dersleri yoktu. Ortaokul 2. Sınıfta Din Bilgisi dersinde bilgilerimizi yeniledik ve biraz genişlettik. Trabzon Lisesinde 2. Sınıftan 3. Sınıfa geçtiğimiz yaz ayında, köyümüzdeki Hafız Mehmet Yıldız’dan 1 ay dini eğitimi aldım. Üniversiteye girene kadar yaz aylarını, 4 ay babaannemle birlikte Demirkapı, Büyükyayla’da geçirdim. 

Babaannemin kışın köyde, akşam herkes odasına çekildikten sonra oturarak sessizce tesbih çektiğini ve hocasının verdiği dersi tamamlamağa çalıştığını hatırlıyorum. Yine, babaannemin ilkokul çağlarında “Tebbet Suresi’ni” bana sesli okutarak tecvidimi düzeltmesini hala hatırlıyorum. O da hoca olan babasından sureleri tecvitle okumayı öğrenmiş.

Üniversite eğitimi için İstanbul’da okuduğum yıllarda, yazları memlekete gittiğimde babası hoca olan annemin, oturma odasında benim “Yasin Suresi’ni “okumamı istediğini ve kendisi ev işlerini yaparken okuma telaffuzlarımı uzaktan düzelttiğini hatırlıyorum.

Babam 1923 doğumluydu. Gençliğinde medrese eğitimi görmüştü. Askerlik hizmetinden sonra kardeşleriyle birlikte iki usta tutarak Eğridere’de ahşap bir ev yaptırdılar. 1957 yılından sonra Trabzon’da işe başladı, orada muhasebecilik yaptı ve muhasebecilikten emekli oldu. 

OSMANLI DÖNEMİNDE YÖREDE EKONOMiK HAYAT

Yörede özellikle Çaykara ve Dernekpazarı’nda araziler çok eğimli ve tarım için uygun olmadığından hane sahipleri toprak ürünlerinden bir gelir sağlayamazdı. Ancak evlerin sebze ve meyve ihtiyaçlarını karşılayabilirlerdi. Bölgede hayvancılık için gerekli otlaklar ve yem durumu da yeterli değildi. Bununla birlikte bazı evler kendi ihtiyaçları için 5-6 baş büyükbaş hayvan besler ve yazın hayvanlarını yayla otlaklarında 4 ay otlatabilmek için genellikle yaylaya çıkarlardı. Bunların yanında küçükbaş hayvan beslemek de bölgede pek verimli olmamaktaydı. Ayıca çarşı oldukça küçük olduğundan orada ticaret ve sanatla uğraşmak da geçim için yeterli bir gelir sağlamaya genellikle yetmezdi. Yani, yörede esnaflık yapmak da pek cazip değildi.

Bunun için ailelerde genç erkekler geçinebilmek için her yıl bir süre gurbete çıkar, bir işte çalışır ve birkaç ay kalırdı. Sonra biriktirdiği bir miktar para ile ailesinin yanında döner ve ertesi sene yedinden gurbete çıkardı.

Kız ve erkek çocuklar çok küçük yaşta mahallede mahallelinin sağladığı imkânlarla açılan mahalle mektebine gider bazı temel dini bilgilerini öğrenirlerdi. Belli bir yaşa ulaşan erkekler ev işlerine yardım ederken bir yandan da hemen hemen her köyde bulunan medreselere devam ederdi. Bunların bir kısmı icazet aldıktan sonra gelir sağlamak için çoğunlukla mevsimlik Ramazanlığa (Cercilik) gider veya bölge dışındaki camilerde imamlık yaparlardı. Bu sebeple,  “Oflu Hoca” tabiri Türkiye Literatürüne yerleşmiştir

Bu insanlardan bazıları ailelerini de yanlarında götürür, bazen gittikleri yerlere yerleşirlerdi. Bu şekilde pek çok insan Anadolu ve Balkanlara yerleşmiştir. Hayatım boyunca çeşitli yerlerde bu göç eden insanların torunları ile karşılaşmışımdır. Bu insanlar dedelerinin Çaykara’dan veya Of’tan gelip kendilerinin doğduğu yere yerleştiklerini söylemişlerdir.

Erkelerin diğer bir kısmı marangozluk, hızarcılık ve kalaycılık gibi bir mesleği seçer ve para kazanmak için bölge dışına çıkardı. Kısaca yöredeki pek çok hanenin geçimi bu şekilde bölge dışından sağlanan gelirle sürdürülmüştü. 

ÇAYKARA’DA MEDRESELER

1914 yılı sayımına göre Of’ta 69 medrese bulunmaktadır. Bunların yarıdan fazlası bugünkü Çaykara (Dernekpazarı dahil) köylerindeydi. 1914 yılında ise Trabzon il genelinde medreselerde kayıtlı bulunan toplam 4.085 talebeden 763’ü Trabzon Merkez’de, 557’si Akçaabat’ta, 581’i Vakfıkebir’de, 22’si Maçka’da, 680’i Sürmene’de ve 1.482’si Of’taki medreselerde eğitim görüyordu (Tunçer, 2017). 

Of’taki 69 adet medrese; bütün ildeki medreselerin % 46,3’üne, medrese talebelerinin de % 31,7’sine karşılık gelmektedir. Bu durum Trabzon merkez ve kazaları arasında oldukça yüksek bir orana tekabül etmektedir. Aynı şekilde Trabzon merkezdeki % 18.67’lik, Akçaabat’taki % 13.63’lük, Vakfıkebir’deki % 14. 27’lik ve Sürmene’deki % 16.64’lük orandaki talebe sayıları, Solaklı Vadisi’ndeki (Of’taki) talebe sayısından (%36.27) oldukça geri kalmaktaydılar (Tunçer, 2017).

Çaykara’da ilk defa ilkokul 1923 yılında açıldı. Cumhuriyet döneminden önce Çaykara’da hemen hemen her köyde olduğu gibi bizim köyde de medrese eğitimi vardı. 

Yurt dışında yaşayan bir meslektaşımla geçen gün telefonla konuşurken, bana “Çaykara’da Ne Yetişir”, diye sorduklarında, ben “ Çaykara’da Hoca Yetişir”, derim, demişti. Bunun için bu yazının başlığını Hoca Ocağında Yetişen Bir Âlimin Eseri şeklinde yazacaktım, sonra vazgeçtim. 

Bütün bu anlatılanlar, geçmişte Çaykara’da eğitim seviyesinin ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Burada, Çaykara’da yetişen bir alimin bir eserini tanıtmaya çalıştım. Bu vesileyle, burada anılan insanların ruhu şad olsun.

 KAYNAKLAR

Ahde Vefa, (2019). Çaykara’dan Sakarya’ya İlme Adanmış Bir Ömür, Yeni Sakarya Gazetesi, 20.08.2019 ve 07.02.2023.

Tunçer, M. (2017). Oflu Hocaların Yetiştikleri Medreseler, Talebe ve Medrese Sayılarına İlişkin Bazı Rivayetlerin Analizi. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 9(16), 25-46.



Anahtar Kelimeler: Çaykaralı Alimin Eserleri

İlginizi Çekebilir