Öğretmen Hilmi Kanık tarafından yazılan “Çocuk Öğretmenin Dünyasıdır” isimli yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Öğretmen Hilmi Kanık tarafından yazılan “Çocuk Öğretmenin Dünyasıdır” isimli yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Her mesleğin farklı bir güzelliği,her işin kendine özgü özellikleri vardır kuşkusuz.
Mühendis iseniz eğer…Masa başında hazırladığınız projeniz için tüm bilgi ve becerilerinizi kullanırsınız.Hazırlamış olduğunuz projeyi en mükemmel bir şekilde hazırlar ve uygulamaya koyarsınız.Ama hazırlamış olduğunuz proje uygulandıktan ve yapımı gerçekleştikten sonra belki de o proje ile bir ömür boyunca bir daha karşı karşıya gelmezsiniz
Doktorsanız Eğer…Hastanenize gelen hastayı iyileştirip yeniden sağlığına kavuşturmak için tüm gücünüz ile çalışırsınız.Mesai kavramı tanımadan gece gündüz hastanız ile uğraşır tüm mesleki birikimleriniz ile karşınızdaki hastanın yaşama tutunması için tüm enerjinizi harcarsınız.Sonra bir gün gelir ki hastanız iyileşir,sağlığına kavuşur size teşekkür ederek yanınızdan ayrılır.Doktor olarak mutlu olursunuz bir insanı hayata bağladığınız için.Ancak o insan bir daha hasta olup da hastanenize gelmediği sürece o insanın sağlığı ile ilgili çok fazla bir bilgiye sahip olamazsınız.
Masa başında memursunuz örneğin.İşini yapmak üzere karşınıza gelen vatandaşa tüm güler yüzünüz ve iyi niyetiniz ile yardımcı olursunuz.Bir bardak çay da ısmarlarsınız vatandaşımıza.İşlemlerini tamamlarsınız.Vatandaş size teşekkür ederek ayrılır yanınızdan.Ama o vatandaşı aynı iş için dairenize gelmediği sürece belki de bir daha hiç göremezsiniz.
Bu örnekler uzar gider hiç kuşku yok ki…
Ama öğretmen için durum çok ama çok farklıdır.Daha 4 yaşında iken elinize teslim edilir çocuk.Artık onun her şeyi sizsiniz.Önce Ana Okulu.Sonra İlkokul…Sırası ile ortaokul,lise ve üniversite…
Her şeyi sizden öğrenir çocuk…Oturmasını,kalkmasını,davranışlarını,insanlar ile ilişkilerini,kısacası hayata dair olan her şeyi öğretmenden öğrenir çocuk.
Yani siz artık öğretmeni değilsiniz o çocuğun.Hayattaki her şeyisiniz.Bir yerde anne babası gibisiniz çocuğunuzun.Hatta an gelir anne babadan bile daha yakınsınız çocuğa
Artık tek bir derdiniz vardır.Çocuklarınızın iyi yetişmesi.Önce akademik olarak iyi bir eğitim alması sonrasında ise iyi bir insan olarak topluma hizmet vermesi,
Öğretmen olarak…Evinizde belki 2-3 tane çocuğunuz vardır.Ancak öğretmenlik mesleğinde yıllar geçtikçe toplumda önce onlarca,sonra yüzlerce sonrasında ise emekliliğe doğru binlerce evladınız vardır.
Çocuklarınız okulunuzdan mezun olup giderler.Onlar ve toplum sanır ki mezun olmaları ile birlikte öğretmen çocuklarını unutmuştur.Ama unutmaz öğretmen.Gözü hep çocuklarının üzerindedir.Çocukları başarısız olduğu zaman ya da olumsuz bir şeyin içinde oldukları zaman sessiz sessiz yüreği sızlar öğretmenin.Kimse göremez kimse hissedemez bu sessiz çığlığı.
Çocukları başarılı oldukları zaman,olumlu ve güzel işler yaptıkları zaman ise mutluluktan başı göğe erer öğretmenin.Ama o mutluluğunu da kimse göremez.Yüreğinin en güzel yerinde yaşar bu mutluluğu öğretmen
Bir anne baba için çocuk nasıl hiç büyümez çocuk kalırsa öğretmen için de durum aynıdır.Hiç bir farkı yoktur.Çocuk büyümüş,üniversiteyi bitirmiş ve doktor olmuştur.Ama öğretmenin gözünde hala o ilkokul birinci sınıftaki hali canlı olarak kalır.
Her gün milyonlarca hikaye yaşanır Öğretmenin emek verdiği yerlerde.Ve de bu gün ben o milyonlarca hikayeden sadece bir tanesini paylaşacağım sizlerle...
İdris Hacımahmutoğlu…Mükemmel bir aile eğitimi ve örnek bir ahlak yapısı ile farklı ve özel bir öğretmen arkadaşımız Sevgili İdris Öğretmenimiz.
Babası Merhum Emekli Öğretmenimiz Ahmet Hacımahmutoğlu’ndan aldığı Eğitim Bayrağını kendisinden sonrakilere gururla teslim edebilmek için gecesini gündüzüne katarak çalışıyor İdris Öğretmenimiz.
2015 Yılından bu yana Taşkıran Eğitim Kurumları Müdürü…Öğrencilerinin hayatlarının içinde pasif olarak değil aktif olarak yer alan örnek bir öğretmenimiz…
Geçtiğimiz gün aradı beni İdris Müdürümüz…
Hilmi Hocam dedi.Öğrencilerime verdiğim bir söz var.Hafta sonu onları gezmeye götüreceğim.Sen de bizimle gelir misin…
İdris öğretmenimizin yüreğindeki öğretmenlik sevdasını çok iyi bildiğim için koşulsuz kabul ettim.
5 Temmuz 2020 sabahı aracı ile Uzungöl’e geldi İdris Öğretmenimiz.Aracın içinde bu yıl Üniversite Sınavına giren iki öğrenci var.
Öğrencileri tanıyorum.İkisi de 12. Sınıf Öğrencisi.İkisi de çok başarılı ve hedefleri olan öğrenciler.Sordum.Üniversite sınavları da çok iyi geçmiş.Biri Tıp Fakültesi diğer Uçak Mühendisliği bekliyor.
Buraya kadar her şey çok güzel.Ancak kafamda bir soru var.İdris Hoca ile ne alakası var bu çocukların.İdris Hoca bu çocukların nerden öğretmeni oldu ki.
İyi bir öğretmen olduğu gibi çok da zeki bir insan İdris Hoca.Anlatmaya başlıyor.
-Hilmi Hocam diyor.Bu iki öğrencim Of’tan benim ilkokul birinci sınıf öğrencilerim.Daha ilkokul birinci sınıfta onlara söz vermiştim.İyi birer Üniversite kazanırsanız sizi bir gün boyunca sabahtan akşama kadar gezdireceğim diye.Öğrencilerimin ikisinin de sınavları çok iyi geçmiş.Ve de ben şimdi 12 sene önce öğrencilerime vermiş olduğum sözü yerine getiriyorum.
Sizlere şunu sormak istiyorum.Hangimiz 12 sene önce vermiş olduğumuz bir sözü yerine getirmeye çalışıyoruz.Bırakın 12 seneyi bir gün önce bile vermiş olduğumuz sözleri hatırlamıyoruz çoğumuz
Ama dedik ya yazımızın başında.Öğretmenlik farklı bir meslek.Öğretmen farklı bir insan.Başka mesleğe benzemez öğretmenlik mesleği.
Yola çıkıyoruz.Önce Demirkapı Mahallesine çıkıyoruz birlikte.Muhteşem bir doğa manzarası…Oradan Arpaözü Mahallesine doğru tırmanıyoruz.Öğrencilerimiz mükemmel doğa güzelliğine hayran kalıyor.
Çayıroba Mahallesine doğru yola çıkıyoruz.
Yol üzerinde bir at yolumuzun üstünde duruyor.Geçmek mümkün değil.İdris Hocam at ile bir tatlı sohbete koyuluyor ki sormayın gitsin.Kafasını camdan içeri sokmuş at.Gitmemize imkan yok.
Yolumuza devam ediyoruz.Çayıroba Mahallesinde mükemmel bir doğa ortamında öğrencilerimiz ile yaklaşık 5-6 saat süren bir piknik organizasyonu gerçekleştiriyoruz.
İdris Müdürümüz bana Hilmi Hoocam sen ızgarayı hazırla biz balık avına gidiyoruz çocuklar ile diyor.
İki saat sonra geri geliyorlar.Ellerinde bir balık bile yok.
-Nerde balıklar diye soruyorum.
Çocuklar cevap veriyor.
-Hocam 10-15 tane balık yakaladık.Ama hepsi küçük balıktılar.İdris Hocam öyle söyledi.Balıkları önce sevdik sonra ise küçük oldukları için yeniden dereye bıraktık
Öğretmen her yerde öğretmen.Sadece okulda değil.Evde,sokakta ve de tıpkı dün olduğu gibi balık avlama esnasında bile öğretmen farkını ortaya koymak zorunda.
Yazımızın başında ifade ettiğimiz gibi…Çocuk Öğretmenin Dünyasıdır.Ve o küçücük dünyasında öğretmen büyük bir emek vererek binbir özen ile önce fidanlarını diker büyük bir özen ile.Sonra sulamaya başlar.Yağmurdan,çamurdan rüzgardan korumaya çalışır fidanlarını öğretmen.Yavaş yavaş büyük bir itina ile büyümeye başlar öğretmenin dikmiş olduğu fidanlar…
Büyürler,büyürler,büyürler ve bir gün gelir ki…
Tıpkı dün İdris öğretmenimizin yapmış olduğu gibi
Meyve vermeye başlar öğretmenimizin dikmiş olduğu fidanlar.
Meyveler henüz olgunlaşmamıştır.Hamdır.Yenecek durumda değildir.
Ama İdris öğretmen ve İdris öğretmen gibi milyonlarca fedakar öğretmen şunu çok iyi bilir
Öğretmenlik önce sevgi ve saygıdır.Hoşgörü mesleğidir öğretmenlik.Sonrasında ise sabır mesleğidir.
O meyveler bir gün olgunlaşacak ve yemesinin tadına doyum olmayacak.