Tarih: 23.05.2020 16:43

Doğu Karadeniz’de Deniz Kaynaklarının Geliştirilmesi

Facebook Twitter Linked-in

 

  1. GİRİŞ

Daha önce Doğu Karadeniz’de Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi konusunda bir yazı hazırlanmış ve Çaykara Gündem Gazetesinde yayınlanmıştı. Bu yazıda ise bölgenin deniz kaynakları üzerinde durulmuştur.

1980’li yıllardan önce, ülkelerin deniz sınırları belirsizdi. Türkiye’de, özellikle Karadeniz’de kıyıdan biraz fazla açılan balıkçılar yabancı ülkeler tarafından taciz edilir, hatta tutuklanırdı. 1982 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile ülkelerin deniz alanı sınırları belirlenmiş ve Münhasır Ekonomik Bölge tanımı ile her ülkenin denizdeki yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanabilme imkânı doğmuştur. Bu çalışmada Doğu Karadeniz’de deniz imkanlarının geliştirilmesi değerlendirilecektir.

  1. YER KÜREDE DENİZ KAYNAKLARI

Bilindiği üzere yer kürenin yüzde 71’i deniz, yüzde 29’u karalarla kaplıdır. Şekil 1’de görüldüğü gibi yüzey anının yaklaşık dörtte üçü denizlerle kaplı olduğu için yer küreye bazen mavi küre denmektedir. İnsanın yaşayabilmesi için nasıl kalp ve akciğerlere ihtiyacı varsa, dünyanın da yaşanabilir halde kalması için denizlere ihtiyacı vardır. Canlılar için gerekli oksijenin yüzde 50’sini sağlayarak dünyanın nefes almasını denizler sağlar. Ayrıca denizler dünyadaki karbon dioksitin yüzde 30’unu emer ve depo eder. Denizler iklim ve sıcaklığı düzenleyerek canlı çeşitliliğine ev sahipliği yaparlar.

Şekil-1 Yer Küre (Mavi Küre) Haritası

Bütün dünyanın sosyal ve ekonomik hayatında okyanus ve denizler çok önemlidir. Okyanus ve denizlerin önemi hakkında 8 ana sebep şöyle sıralanabilir:

  1. Amazon yağmur ormanlarından daha fazla oksijen sağlarlar.
  2. Dünyanın iklimini düzenlerler.
  3. Önemli gıda kaynağıdırlar.
  4. Pek çok canlı denizlerde yaşar.
  5. En iyi tatiller su kenarında yapılanlardır.
  6. Denizin tedavi özellikleri vardır. Çünkü insanlar suyu görerek, dokunarak, koklayarak veya tadarak mutlu ve huzurlu olurlar. Mavi mekân,  insanın doğrudan stresini azaltır ve moralini yükseltir.
  7. Denizler sosyal hayatımızı etkiler. Dünya nüfusunun yüzde 40’ı, yani 3,1 milyar insan, kıyıdan itibaren ilk 100 - 150 kilometre içinde veya adalarda yaşamaktadır.
  8. Denizle ilgili pek çok meslek vardır. FAO (2016) verilerine göre dünyada 59,6 milyon insan balıkçılık ve su ürünleri ile ilgili işlerde çalışmaktadır.

Sadece Avrupa Birliği sınırları içinde denizle ilgili 9 meslek bulunmaktadır. Bunlar:

1. Kıyı ve deniz turizmi,

2. Su ürünleri,

3. Yenilenebilir enerji (rüzgarlar, dalgalar, akıntılar, med-cezir),

4. Maden kaynakları,

5. Biyoteknoloji,

6. Balıkçılık,

7. Gemi yapımı ve onarımı,

8. Açık deniz petrol ve doğal gaz kaynakları,

9. Ulaşım.

Deniz ve okyanuslar milli ve küresel ekonomilere önemli katkılar sağlarlar. Çeşitli yollarla dünya ekonomisine 5-6 trilyon dolar katkı sağladıkları tahmin edilmektedir. Bu katkı yolları şöyle sıralanabilir:

  1. Küresel ticaretin yüzde 90’ı deniz yolu ile taşınarak yapılmaktadır.
  2. Optik kablolar gibi bütün küresel telekomünikasyon hatlarının yüzde 95’ deniz altı kabloları ile aktarılmaktadır.
  3. Balıkçılık ve su ürünleri temini ile yıllık hayvani gıda tüketiminin yüzde 15’i sağlanarak 43 milyon insana sunulmaktadır.
  4. Dünyada üretilen petrol ve doğal gazın yüzde 30’u açık denizlerden çıkarılmaktadır.
  5. Dünya ekonomisinde sahil turizmi en büyük pazar haline gelmiştir. Bu ise dünyadaki GSİYH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’nın yüzde 5’ni, istihdamın yüzde 6’sını kapsamaktadır.
  6. Denizlerdeki canlı geliştirilmesi ile ilaç, gıda ve su ürünlerinde önemli ilerlemeler sağlanmıştır.
  7. Dünyadaki en büyük 20 Mega şehrin 13 tanesi deniz kenarındadır.
  8. Med-cezir, dalgalar, akıntılar ve açık deniz rüzgârları denizlerin gelişen enerji kaynaklarıdır. Bu durum deniz kıyısı olan ülkelerde farklı enerji kaynakları üretme imkânı sağlamaktadır.
  9. KUTUP ÇAĞI

Türkiye denizciliğinin geleceği kutuplardan ve derin denizlerden geçer.

Dünyadaki etkili ülkeler, okyanus ve denizler ile deniz ticaretine hâkim olmaya çalışmaktadırlar. Bunların içinde deniz ve kara alanları giderek önem kazanan kutuplar da vardır.

İkinci Dünya harbi sırasında devletler okyanusların ve denizlerin ne kadar değerli oldukların anlamış olduklarından bu tarihten sonra büyük devletler deniz bilimlerini öğrenmek için araştırmalar yaptırmaya ve bu konuda kongreler düzenlemeye başlamışlardır.

 Aynı şekilde 1948 yılından sonra Kuzey ve Güney kutup bölgelerinin askeri ve stratejik değerleri fark edilmiş ve ABD ve Sovyetler Birliği buraları değerlendirmeye almışlardır. Fakat 1989 soğuk savaş dönemi bittikten sonra Kuzey Kutbu Okyanusuna sınırdaş olan ülkeler de Kuzey kutup bölgesinden pay almak istemişlerdir.

Arktik denen Kuzey kutup bölgesi 27 milyon kilometre kare ile Türkiye’nin 34 katı, ABD’nin 3 katı büyüklüğüne sahiptir.

Şekil-2’de gösterilen Kuzey kutbundaki Arktik Okyanusuna sınırdaş ülkeler olan Norveç, İsveç, Finlandiya, Rusya, ABD, Kanada, Danimarka ve İzlanda bu okyanusunun altında bulunan enerji kaynakları gibi doğal kaynakları değerlendirmek için güç birliği yolunu seçmişlerdir. Kuzey kutbunda jeopolitik, ekonomik ve sosyal imkanları kullanma yarışı çerçevesinde, bölgedeki madenlerin, petrol ve doğal gaz ve değerli toprakların ekonomik olarak değerlendirme çalışmaları halen de sürdürülmektedir. Sınırdaş ülkeler kutup alanları için özel askeri birlikler kurmuş ve turizm faaliyetleri yürütmektedirler (Gümrükçü, 2019).

Arktik Bölgesindeki enerji kaynakları dünya rezervleri ile karşılaştırmalı olarak Tablo-1’de verilmiştir Bölge ayrıca altın, diğer madenler, kürk, besin maddeleri ve temiz su kaynakları bakımından zengindir.

Tablo-1 Kuzey Kutbunda Enerji Kaynakları

 

Petrol

Doğal Gaz

Sıvı Doğal Gaz

Kuzey Kutbu

90 milyar varil

47 trilyon metreküp

40 milyon varil

Dünya rezervinin yüzdesi olarak

Yüzde 13

Yüzde 30

Yüzde 20

Şekil 2 Kuzey Kutbu ve Arktik Okyanusu

Güney kutbunda da benzer çalışmalar yapılmaktadır. Bu kutuptaki kaynakların araştırılmasına ağırlık verilmektedir. Şekil-3’te görüldüğü gibi Güney Kutbunda 14 milyon kilometre kare alanlı Antarktika Kıtası bulunmaktadır. Bu alan ise Türkiye yüzey alanının yaklaşık 18 katıdır.

Uluslararası Antarktika Tur Operatörleri Birliği, 1969 yılında Antarktika’ya turlar düzenlemeye başlamış, 2018 yılında bu turlara 56.000 turist katılmıştır.

Kuzey ve Güney kutuplarındaki 21. yüzyılda giderek artan ekonomik, sosyal ve stratejik değerlendirmelerden dolayı 21. Yüzyıla “Kutup Çağı” denmektedir.

Kutupların küresel değeri üç sebepten dolayı son zamanlarda artmıştır.

1. İklim değişikliğinden dolayı oradaki okyanusta yaz mevsiminde buzullar erimektedir. Bu durum denizyolu ulaşımı gibi pek çok faaliyetin yapılmasına fırsat vermektedir.

2. Bölgedeki doğal kaynaklara küresel talep artmıştır.

3. Dünya düzeni tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru gitmektedir.

Buzulların erimesi sayesinde, Çin malları gemilerle, Hint Okyanus yerine, kuzeyden Bering Boğazını geçerek Kuzey kutbundan Avrupa’ya ulaştırırlmakta ve böylece yol süresi 34 günden 21 güne inmektedir.

Şekil-3 Güney kutbunda Antarktika kıtası

Kutup alanlarıyla sadece sınırdaş ülkeler ve dünyada etkili devletler değil, Singapur, Güney Kore, Hindistan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Polonya. İtalya gibi ülkelerle birlikte Türkiye de ilgilenmektedir. Türkiye dahil bazı ülkeler kutuplarda bilim üsleri ve istasyonlar kurarak bu bölgelerin çeşitli hususlarını incelemektedirler. Türkiye’de kutup araştırmaları Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde,  2015 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinde başlatılmıştır.

  1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ

Deniz hukuku kuralları 19. yüzyıl ortalarına kadar yüzyıllar boyu örf ve adet hukuku biçiminde gelişmiştir. Deniz hukuku tarihçesi şöyle özetlenebilir:

 -1873 yılında Uluslararası Hukuk Derneği (International Law Associaton) kurulmuştur.

-1930 tarihli Lahey (La Haye) Hukuk Düzenleme (Kodifikasyon) Konferansı gerçekleştirilmiştir.

-24 Şubat - 28 Nisan 1958 tarihleri arasında Birinci Deniz Hukuku Konferansı Cenevre’de toplanmıştır. Birinci Deniz Hukuku Konferansı sonunda deniz hukukunun temel konularına ilişkin olarak dört temel antlaşma (Kara suları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi, Kıta Sahanlığı Sözleşmesi, Açık Deniz Sözleşmesi, Balıkçılık ve Açık Denizlerin Canlı Kaynaklarının Korunması Hakkında Sözleşme) kabul edilmiştir.

-1960 yılında İkinci Deniz Hukuku Konferansları, Cenevre’de toplanmıştır. Fakat bu konferansta bağlayıcı kararlar alınamamıştır.

-10 Aralık 1982 tarihinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Montego Bay’de (Jamaika) kabul edilmiştir. Sözleşme, ancak Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilerek 16 Kasım 1994 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir.

Denizlerin hukuki rejiminin gösterdiği farklılıklara göre, denizlerdeki muhtelif alanlar aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

  1. Ulusal sınırlar içinde kalanlar (iç sular, kara suları, takımada suları ve belli ölçülerde uluslararası boğazlar).
  2.  Ulusal sınırlar dışında, kıyı devletinin ilanı ile belirli işlevsel münhasır yetkileri olan yerler (bitişik bölge, münhasır ekonomik bölge, münhasır balıkçılık alanları). Kıta sahanlığı ise ilana bağlı olarak oluşmayıp, ulusal sınırların dışına da uzanan geniş bir bölümü içerir.
  3. Hiçbir devletin yetkisinde bulunmayıp herkesin serbestçe girip yararlanabileceği açık deniz ise ayrı bir alandır.

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine göre belirlenen deniz alanları sınırları Şekil-4’te verilmiştir. Bu deniz alanları aşağıdaki belirtilmiştir:

İç suları: Şekil-4’te gösterildiği gibi, iç suları kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hattın kara tarafında kalan deniz alanlarıdır. İç sular, kara sularının iç sınırı ile kara ülkesi arasında kalan deniz kesimidir. İç sular, kıyı devletinin kara ülkesine en yakın sularını teşkil eder ve kıyı devletinin bir parçası olarak kabul edilir. İç suların dış sınırı, kara sularının genişliğinin ölçüldüğü esas hatlardır. Koylar, körfezler, limanlar, kapalı denizler ve iç denizler ile düz esas hatların gerisinde kalan sular iç suları teşkil eder.

Bitişik bölge,  kara sularına bitişik olan ve kıyı devletinin belirli bir genişliğe kadar bazı konularda yetkilerini kullandığı deniz alanını ifade eder.

Kara suları, devletin sahilleri veya iç sularının dış sınırı ile açık deniz arasında belirli genişlikteki bir deniz alanını ifade eder. Kara suları iç sularla birlikte devletin deniz ülkesini oluşturur.

Kıta sahanlığı, kıyı devletinin, kara sularının ötesinde fakat kıyıya bitişik sualtı alanlarının deniz yatağı ve toprak altındaki cansız kaynaklarını araştırma ve işletme konusunda münhasır egemen haklara sahip olduğu bir deniz alanı olarak tanımlanmaktadır.

Münhasır Ekonomik Bölge: Söz konusu bölgede gerek deniz yatağı altında, gerekse içerisinde su yüzeyi toprak altı ve üstü canlı ve cansız doğal kaynakların araştırılması, muhafazası, işletilmesi, korunması ve idaresine ilişkin kıyı devletine önemli ekonomik haklar ve yetkiler veren bir kavramdır. Bu alan kıyı devletinin mutlak egemenliği altında bir alan olmayıp, kıyı devletine sadece doğal kaynaklar üzerinde münhasır yetkiler tanıyan bir deniz alanıdır.Bu alankardan itibaren 200 mil (370,4 kilometre)’ dir.

Açık Deniz, hiçbir devletin ülkesine, egemenliğine ait olmayan iç sular, kara suları, takımada devletlerinin takımada suları ve münhasır ekonomik bölge dışında kalan uluslararası deniz alanını kapsamaktadır

Münhasır ekonomik bölgenin her türlü su altı ve toprak altı kaynakları kıyıdar ülke tarafından kullanılır.

    Deniz alanları sınırlarının kesit durumu Şekil-5’te gösterilmiştir.

Şekil-4 Deniz alanları sınırlarının plandaki durumu

Şekil-5 Deniz Alanları sınırlarının kesitteki durumu (1 Deniz mili =1852 metre)

  1. TÜRKİYE’NİN DENİZ HUKUKU VE KARADENİZ’İN DURUMU

Üç tarafı denizlerle çevrili ve Doğu Akdeniz’in en uzun kıyı şeridine sahip olan ülkesi olmasına karşın Türkiye, yalnızca Karadeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan edebilmiştir. 5 Aralık 1986 tarihli ve 86-11264 sayılı kararnamenin “Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi Hakkında Karar” adlı ekine göre Türkiye, Karadeniz’de karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili (370,4 kilometre) genişliğinde uzanan alanı hakkaniyet ilkesi ve diğer devletlerin seyrüsefer, uçuklarının geçişi, denizaltına kablo ve boru hattı döşeme haklarını tanıyarak münhasır ekonomik ilan etme kararı almıştır.

Kesinleşmemiş olmakla birlikte Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge sınırları hakkaniyet esasına göre ortaya konmuş ve Şekil-6’da gösterilmiştir.

 Türkiye’yi çevreleyen denizlerde kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırları içinde kalan 462 bin kilometre karelik alan Türkiye’nin Mavi Vatanı olarak anılmaktadır. Bu alan Türkiye kara topraklarının (462/783,5)x100 = yüzde 59’u kadardır.

   

    Şekil-6 Türkiye Deniz Alanları (Mavi Vatan)
Türkiye’nin kıyılarında karasuları uygulamasına ilk olarak Lozan Antlaşması’ndan sonra (3 mil) başlanmıştır. 15 Mayıs 1964 tarih ve 476 sayılı Karasuları Kanunu’nda ise 6 mil karasu, 6 mil de balıkçılık bölgesi ilan edilmiştir. Karasularını daha geniş tutan devletlere karşı da Türk karasularının mütekabiliyet esasına göre belirleneceği belirtilmiştir (Balık, 2018). 20 Mayıs 1982 tarihli 2674 sayılı Karasuları Kanunu (RG, 1982) ile, 15 Mayıs 1964 tarih 476 sayılı Karasuları Kanunu ve diğer kanunların 2674 sayılı kanun (RG, 1964)’a aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmış, Karadeniz dahil olmak üzere Türk karasularının genişliği 6 deniz mili olarak ilan edilmiştir. Ayrıca, kıyıları Türkiye’ye bitişik veya karşılıklı olan devletlerle karasuları sınırlandırmasının anlaşma ile ve bölgenin özellikleri gözetilerek hakkaniyet esasına göre yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bakanlar Kurulu mezkûr kanuna dayanarak 29 Mayıs 1982 tarih ve 8/4742 sayılı bir kararıyla, 1982 tarihli karasuları kanunun yürürlüğe girmesinden önce halen de geçerli olan Karadeniz’deki karasularının genişliğini 12 mil olarak ilan etmiştir.

Türkiye ile SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) arasında 23 Haziran 1978 tarihinde Moskova’da imzalanan antlaşmanın yürürlüğe girmesini sağlayan 8 Aralık 1980 tarihinde ile kabul edilen “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Arasındaki Karadeniz'de Kıt'a Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma” ile iki ülkenin Karadeniz'deki kıta sahanlığının sınırları hakça ilkeler esasına göre belirlenmiştir. Daha sonra, SSCB ve Romanya’nın 1984 ve 1986 yılları arasında Karadeniz’de MEB ilan etmeleri üzerine Türkiye’de harekete geçerek 05 Aralık 1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Karadeniz’de 200 mil MEB ilan etmiştir. Karadeniz’de Türkiye ve SSCB arasında daha önce tespit edilen kıta sahanlığı sınırı, yapılan mektup teatisiyle 1986 yılında MEB sınırı olarak kabul olunmuştur. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra da Türkiye’nin bu devlet ile olan kıta sahanlığı sınırı, özellikle sınır antlaşmalarının ardıllığı çerçevesinde Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna için de geçerli olmuştur. Ayrıca, 14 Temmuz 1997 tarihinde Gürcistan ile Türkiye arasında bir Protokol imzalanarak, SSCB döneminde Türkiye ile yapılmış, 1973 Protokolü, 1978 Kıta Sahanlığı Sınırlandırması, 1986-1987 MEB Sınır antlaşmalarının her iki devlet için de geçerli olduğu kabul edilmiştir. Türkiye, 4 Aralık 1997’de tarihinde Bulgaristan ile de bir antlaşma yaparak Karadeniz’deki MEB’sini Şekil 7’de görüldüğü gibi hakkaniyet ilkesi çerçevesinde belirlemiştir. Böylece Karadeniz’in hukuki durumu ortaya konmuş oldu.

 Kısaca Türkiye, Sovyetler Birliği ile 1978 yılında kıta sahanlığının sınırlandırılması antlaşması yapmıştır. Sovyetler Birliği dağılmasına rağmen Türkiye’nin Karadeniz’deki münhasır ekonomik bölgesi değişmemiş, Sovyetler Birliği ile yapılan antlaşma sonucu belirlenen münhasır ekonomik bölgeler, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Gürcistan ile yapılan antlaşmalarla teyit edilmiştir. Türkiye,1997 yılında Bulgaristan’la da bir antlaşma yaparak Karadeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerini hakkaniyet ilkesi çerçevesinde belirlemiştir.

Türkiye’nin Karadeniz’deki münhasır Ekonomik Bölge alanı yaklaşık 172.000 kilometre karedir (Bakınız Şekil-7).

Şekil-7 Türkiye’nin Karadeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge sınırları

Azak Denizi dahil Karadeniz’in toplam kıyı uzunluğu 4.869 kilometredir. Bunun 1.700 kilometresi, yani yüzde 34,9’u Türkiye’nin kıyılarını oluşturmaktadır. Diğer ülkelerin Karadeniz’e olan kıyı uzunlukları ise Tablo-2’de görüldüğü gibi oldukça azdır (Balık, 2019).

Tablodan görüldüğü gibi Türkiye, 172484 kilometrekare Münhasır Ekonomik Bölge alanı ile Karadeniz’de en çok alana sahip ülkedir. Bu değer toplam Karadeniz alanı olan 460.084 kilometrekare (km2)’nin yüzde 37,5’una karşı gelmektedir.

Tablo-2 Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin kıyı uzunlukları, Münhasır Ekonomik Bölgeleri (MEB), kıta sahanlıkları ve kıyı balıkçılık alanları

                  Ülke

Kıyı uzunluğu

MEB

Kıta sahanlığı

Kıyı balıkçılık alanı

Km

km2

km2

km2

Türkiye

1.700

172.484

18.899

18.899

Gürcistan

322

22.947

2.529

2.529

Rusya Federasyonu

421

67.351

19.828 

18.906

Ukrayna

1.756

132.414

73.847

59.011

Romanya   

256

29.756

23.283

10.790

Bulgaristan

414

35.132

11.902

11.243

Toplam

4.869

460.084

150.288

121.378

Tablodan görüldüğü üzere, Türkiye’nin Karadeniz’deki kıyı uzunluğu 1700 kilometre, Münhasır Bölge alanı 172.484 kilometre karedir. Rusya 2014’te Kırım’ı işgal ettikten sonra Türkiye, Karadeniz’de kıyı uzunluğu en çok olan ülke haline gelmiştir.

Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP); yüz ölçümü 58.923 km² büyüklüğünde 9 ili içine alır. Bunların yüzölçümleri Tablo-3’te gösterilmiştir. 

    Tablo-3 DOKAP illerinin yüzölçümleri     

İlin Türkiye’deki

büyüklük sırası

İlin adı

İlin yüzölçümü,

km2

29

Tokat

10042

31

Samsun

9725

44

Artvin

7393

50

Giresun

7025

52

Gümüşhane

6668

57

Ordu

5861

68

Trabzon

4625

72

Rize

3835

73

Bayburt

3746

TOPLAM

58923

Doğu Karadeniz’in sahil uzunluğu, Sinop’tan Sarp sınır kapısına kadar 676 kilometredir. Bu durumda Doğu Karadeniz bölgesinin Münhasır Ekonomik Bölge alanı yaklaşık olarak 172.484x676/1700 = 68.588 kilometrekaredir. Bu alan ise Doğu Karadeniz içinde olan (DOKAP) alanların toplamından, 58.923 kilometre kareden, daha büyüktür. Bu Münhasır Ekonomik Bölge Alanı bölgenin çok önemli ekonomik potansiyelidir. Bunun ne derece verimli kullanılmakta olduğu irdelenmelidir.

  1. DOĞU KARADENİZ’DE DENİZ KAYNAKLARIN GELİŞTİRİLMESİ Türkiye’de limanlar esas alınarak 2017 ve 2018 verileri ile yapılan gemi istatistikleri Tablo-4’te verilmiştir. Türkiye’deki ilk 10 liman içine Doğu Karadeniz’den yaklaşık 3000 gemi ile sadece Samsun limanı girebilmiştir. Diğer limanlar ve iskeleler bu sıralamada yer alamamıştır.

    Tablo-4 Türkiye limanlarına 2017 ve 2018 yıllarında giren gemi sayıları   

Türkiye’deki ilk 14 limanın 2017 ve 2018 konteyner (sandık) yükleri TEU cinsinden Tablo-5’te verilmiştir. Bu listeye 2017 ve 2018 yıllarında Doğu Karadeniz’den Samsun ve Trabzon limanları girebilmiştir. Samsun limanı konteyner toplam yükleri 2018 yılı için 69235 TEU, Trabzon limanı ise 9372  TEU olmuştur.1 TEU, yaklaşık 6 feet (6,6 metre) uzunluğunda  bir konteyneri ifade eder ve bu sandığın hacmi 34 metreküptür.

Tablo-5 Türkiye’de 14 limanın sandık yükleri istatistikleri      

Türkiye denizlerinde yıllara göre avlanana balıkların miktarı ton cinsinden ve yüzdeleri Şekil-8’de verilmiştir. Avlanan balıkların her yıl yaklaşık yüzde 75-80’i Karadeniz Bölgesinde avlanmaktadır. Bu miktarın ne kadarı Doğu Karadeniz’de avlandığı tarafımızca bilinmemekle birlikte bu bölgedeki iller arasında en çok Samsun’da avlandığı tespit edilmiştir.

            

 Şekil-8 Türkiye denizlerinde yapılan balık avcılığı (ton ve yüzde olarak)

Türkiye’de faal tersane sayıları Şekil-9’da verilmiştir. Türkiye’de 2017 yılında, toplam 80 tersane bulunmasına rağmen, Doğu Karadeniz’de sadece 3 tersane bulunmaktadır. Toplam tersane sayısı son yıllarda artmasına karşılık Doğu Karadeniz’de bir değişiklik olmamıştır.

   

             Şekil-9 Türkiye’de mevcut faal tersane sayıları

Deniz kıyılarına sahip ülkeler denizi en iyi şekilde değerlendirmek için büyük yatırımlar yapmaktadırlar. Türkiye ise etrafındaki denizlerin imkânlarını yeterince değerlendirememiştir. Osmanlılar, Barbaroslar yüzyılı hariç, denizde yeterince güçlü olamamışlardır. Bu husus özellikle askeri, ekonomik ve sosyal açılardan değerlendirilememiştir. Hatta Osmanlı İmparatorluğunun çöküşündeki en önemli sebep, diğer ülkelerin gemileriyle yarışacak güçte gemiler yapamaması olarak gösterilir. Hele Karadeniz ülke savunması açısından son üç yüz boyunca adeta savunmasız bırakılmıştır. Bu yüzden Güney Kafkasya ve Balkanlar kaybedilmiştir. Öte yandan 1800’lerin başından beri Karadeniz’e Ruslar hâkim olmuştur.

Bugün de Karadeniz ve özellikle Doğu Karadeniz’de deniz imkânları yeterince değerlendirilememiştir. Karadeniz’i incelemeden, özeliklerini ve fırsatlarını öğrenmeden “soğuk ve tehlikeli olduğu” tekrarlanmaktadır. İngiltere ile Fransa arasında bulunan Manş Denizi il Doğu Karadeniz iklimleri Tablo-6’da karşılaştırılmıştır.   

Tablo-6 Manş Denizi ile Doğu Karadeniz iklimlerinin karşılaştırılması   

                   İklim Özelliği

Manş Denizi

Doğu Karadeniz

Yazın ortalama deniz suyu sıcaklığı

140 C

240

Yıllık ortalama rüzgâr hızı

8 m/s

4 m/s

Denizin med-cezir yükselmesi (değişimi)

12,0 m

0,3 m

Karadeniz, İngiltere ve Fransa arsındaki Manş Denizinden daha mı soğuk ve tehlikelidir? Manş denizinde her türlü deniz faaliyetleri yürütülmektedir. Manş Denizinde her gün yükselip alçalan med-cezir 12 metrelere çıkarken Karadeniz’de bu değer 0,30 metredir. Sıcaklık, rüzgar açısından Doğu Karadeniz çok daha ılımandır. Hatta dalga yükseklikleri de daha azdır. Üstelik Manş Denizi enlemi, Karadeniz’den daha kuzeydedir.

Geçmişten ulaşım için kullanılan Karadeniz bugün ise yolcu taşımadan vaz geçilerek sadece yük taşınan bir deniz haline gelmiştir. Dünyadaki denizlerde çok modern vasıtalar kullanılmaktadır. Hızı saatte 93 kilometreye varan Katamaran türü (çift gövdeli) gemiler, Manş Denizi dahil çeşitli denizlerde araba ve yolcu taşımada kullanılmaktadır. Bunlar çift veya daha fazla gövdeli olduklarından dalga, rüzgar ve akıntılardan pek fazla etkilenmemektedirler ve dolayısıyla emniyetlidirler. Hızlı Katamaran türü bir feribot Şekil-10’da gösterilmiştir.

Bölgede şehir vapurları hiçbir zaman geliştirilmemiştir. Hâlbuki Samsun ve Trabzon gibi şehirlerde şehir vapurları trafiğin rahatlamasında önemli alternatif olabilir. Mesela, birinci merhalede, Trabzon’da, Trabzon-Yomra ve Trabzon - Akçaabat arasında düzenli ve tarifeli gemi sefereler düzenlenebilir. Böylece insanlar günlük işe gidiş gelişlerini daha rahat ve huzurlu yapabilirler. Bunun için uygun gemiler ve iskeleler planlamak gerekir.

Şekil-10 Yüksek hızlı Katamaran türü bir feribot.

Diğer ülkelerin denizleri kullanma şekillerinden hemen hemen hiç biri Doğu Karadeniz’de kullanılmaz. Mesela balıkçılık imkanları bol olduğu halde bu işleri düzen ve sistemli yürütecek teşkilatlar oluşturulamamıştır. Balıkların bayatlamadan, bozulmadan uzun süre korunması için bölgede tesisler yapılabilir.

  1. SONUÇ

Bu çalışmada yukarıda açıklandığı üzere Doğu Karadeniz bölgesinin deniz kaynaklarının değerlendirilmesi üzerinde durulmuştur.

Karadeniz’in 68,588 kilometre karesi, Münhasır Ekonomik Bölge olarak Doğu Karadeniz Bölgesi kıyılarına bitişiktir. Doğu Karadeniz’de 9 ilin toplam yüzölçümü 58.923 kilometre karedir. Buna göre Doğu Karadeniz Bölgesinde illerin toplam yüzey alanından fazla ekonomik bir alandır.

 Karadeniz bölgesinin toprak ve deniz imkânları yeterince değerlendirilemiyor. Bu ise sahibi olduğunuz bir mülkün yarsısından fazlasını her yıl boş bırakmaya benzer.

Bu kaynakları verimli değerlendirebilmek için belki mali güç ve teşkilatlarımız yeterli değildir. İmkânları birleştirip daha güçlü vasıtalar ve imkanlar sağlanabilir. Bölgede şehir vapurları hiçbir zaman geliştirilmemiştir. Hâlbuki Samsun ve Trabzon gibi şehirlerde şehir vapurları trafiğin rahatlamasında önemli alternatif olabilir. Mesela Trabzon’da Yomra – Trabzon - Akçaabat arasında düzenli ve tarifeli sefereler düzenlenebilir. Böylece insanlar günlük işe gidiş gelişlerini daha rahat ve huzurlu yapabilirler. Bunun için uygun gemiler ve iskeleler planlamak gerekir.

Artık deniz kaynaklarımızı daha iyi geliştirmenin yollarını aramamız gerekir. Bu konuda merkezi hükümet, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler, sanayi ve ticaret odalarına ve diğer sivil toplum kuruluşlarına çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Gerekirse denizle ilgili ayrı kurumlar kurulmalıdır. Sahillerin ve Karadeniz’in kirletilmesine karşı bölgesel kurumlar, hatta Karadeniz’deki ülkeler arasında uluslararası teşkilatlar kurulabilir.

 Ele alınacak projelerde önce bilgi verileri toplanmalı, onlar değerlendirilmeli ve projenin fayda - maliye analizi objektif bir görüşle ortaya konmalıdır. Bunun için ilk adım doğu bilgileri edinmeye dayanıyor. Karadeniz’de her proje için projenin rüzgâr, akıntı hızları ile dalga yükseklikleri yönleri ile birlikte toplanıp analiz edilmesi, ortalamalarının ve bunların mevsimlere göre değişimlerinin bilinmesi gerekir. Bunlardan başka projenin amacına ve öngörülen ömrüne göre bu verilerin en büyük ve en küçük tehlikeli değerlerinin tahmin edilmesi gerekir. Ayrıca projeler için tehlikeli olabilecek kıyılardaki kum hareketleri için tahminler yapılmalıdır.

Doğu Karadeniz Bölgesinde uzun bir kıyı şeridi ve geniş deniz alanları olduğu halde, bölgedeki insanların sosyal ve ekonomik hayatında denizin pek az etkisi vardır.

Bir bölgenin kalkınması etrafındaki bölge ve ülkelerin kalkınmasına bağlıdır. Bu bakımdan bölgenin kalkınma projelerinin hazırlanmasında komşu ülke ve bölgelerin kalkınma imkânları da dikkate alınmalıdır. Karadeniz’in doğu, kuzey ve batısında bulunan ve 1989 yılında sınırları açılan Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan ile denizi vasıtası ile bağlantı imkanları bölge için önemli bir fırsattır. Bazı ülkelerle Doğu Karadeniz arasında hızlı feribot seferleri düzenlenebilir.

KAYNAKLAR

Balık,  İ., (2018). Türkiye’nin Deniz Yetki Alanları ve Kıyıdaş Ülkelerle Yetki Alanı Anlaşmazlıkları, Kent Akademisi, 11 (33), Issue 1, s. 86-98, 2018.

Balık, İ. (2019). Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin Karadeniz’deki balıkçılık yetki alanları ve balıkçılık faaliyetleri. Acta Aquatica Turcica, 15(2), 117-125, 2019.

Gümrükçü, H., Demirkılınç, S., Şimşek, A. ve İlbuğa, T., Küresel Bakışla Kutup Çağı, Farklı Disiplinler Çok Yönlü Perspektifler, Efil Yayınevi, 2017.

Gümrükçü, Harun, Küresel Bakışla Kutup Çağı, Küresel Bakışla Uluslararası Kutup Çağı Antalya Sempozyumu,  2- 3 Ağustos 2019.

Karapınar, Nuray, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Deniz Alanlarına İlişkin Bazı Kavramlar, Doğal Kay. ve Eko. Bülteni, (2015) 20: 13-21.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —