Gözleri dalmıştı;
Yokluğun ve yoksulluğun kol gezdiği, ama insanların şikayet etmediği, az bile olsa yetinilebildiği, geçmişine bir yolculuğa çıkmıştı. Zaman kavramının farklı işlediği, ama insanların umut etmekten vazgeçmediği, yorgunluğun bir ninni gibi sarıp sarmaladığı, Çaykara´daki köyündeydi.
Yorgun bedeni köydeki evinde, şiltelerle örtülü tahta yatağındaydı, şimdiki konforlu yatakların veremediği rahatı ve huzuru, o tahta yatakta bulmuştu. ?Tekrar o tahta yatakta yatabilmek için neler vermezdim? dedi kendi kendine içinden.
Birazdan odanın kapısı açılacak; ?Uşağum hayde namaza? diyen babasının sesiyle yorganı biraz daha kafasına çekecek uyumaya çalışacaktı. Oğlunun kalkmadığını gören babası; biraz daha sert uslüpla ?Uşağum hayde kalk namazı kılalum tarlaya gideceğuk? diyecekti ve oflaya puflaya, kalkacaktı yatağından.
Namazdan sonra gün ışımadan tarlaya çalışmaya gidilecek, molada, Sabah Kahvaltısını Mısır ekmeği, bazen Kuymak, Peynir, tereyağı ve az zeytinden oluşan, ama hiçbir zaman yine mi demediği artık o lezzetleri bulamadığı şekilde iştahla yapacaktı.
Kanaatkarlık vardı insanlarda gelene şükür etmek ve var olanla yetinmek gibi. Şimdiki zamanı düşündü birde, aç gözlülüğün, hırs ve tamahkarlığın insanların gözünü kör etme noktasına getiren ve hayatın tadını almak yerine hep bir koşuşturmaca ile geçen şimdiki zamanı.
Anne ve Babasını gözünün önüne geldi o anda, tarlada, var gücü ile çalışan, helalinden kazanmak için, kimseye muhtaç olmamak için, kader birliği etmiş Annesini ve Babasını çok özlemişti.
Ha bu arada, yorgun, argın evde geldiklerinde bile, ev işi, çamaşır, yemek ve bulaşık birde Kayınbaba ve Kayınvalidesinin hizmetini yapan Annesinin, her şartta güler yüzlü, saygı ve sevgi dolu olmasını ve her zorlukta mutlaka kendini teselli edebilmesine imrendi. Şimdiki zamana döndü yeniden her türlü imkana sahip, onca Elektronik eşyaya rağmen; ?Yoruldum? deyip en ufak zorlukta isyan edenleri, Kayınbaba ve Kaynanasını senede bir gün bile olsa evinde görmek istemeyenleri.
Birde zayıflamak için vücudunu ve sağlığını spor salonlarında heba edenleri düşündü. Oysa şu tarlada çalışmak aynı işi görebilirdi pekala, gülümsedi usulca..
Gurbeti düşündü, memleket insanın kaderi olan gurbeti, çıktığı yolculuğu, köyüne, Çaykara´sına köyüne olan özlemi, senede bir sefer gittiği ve 5-10 gün kalabildiği köyünden uzak, koca şehirdeki yalnızlığını, Ailesi olmasaydı tek başına bu keşmekeşlikte kaybolup gideceğini..
Çocuklarına Ata topraklarını edebildiğince tanıtmaya ve sevdirmeye çalışmış nispeten başarılı olmuş olsa da, bir haftadan sonra sıkılıp ?Dönelim mi? demelerine içerliyordu. Hoş, Okul ve hayat şartlarından dolayı yine bu koca şehirde yaşamaya mahkûm olduğunu biliyordu. Uyandı dalmış olduğu geçmişinden, içinden şunları söyledi mutlaka ama mutlaka bir gün ?KÖYÜME DÖNECEĞUM?
Tüm özlem çekenler için...