Hz. Ömer, İslâmdan önce yaptıkları pastadan putlarını dönüp yediklerini ve kızlarını diri diri gömdüklerini vurgulamak için, ?Cahiliyeden kalma iki şey var ki, birini hatırlayınca ağlarım birini hatırlayınca gülerim" der. Bizim de eskileri düşündükçe, ağlanacak ve gülünecek o kadar çok şeyimiz var ki?
Her ne kadar örneklemeleri doğup büyüdüğüm, hayatımın en güzel yıllarını geçirdiğim ?Zeleka Köyü? (Taşören Mahallesi) üzerinden yapıyor isem de üç aşağı beş yukarı her köy için durum aynıdır. Her köyün tarihinde o kadar çok ağlanacak ve gülünecek olay var ki, kaleme alınsa her köy için ayrı ve hacimli kitaplar çıkar ortaya.
Komşumuz Eğridere ile her yerde olduğu gibi Harcan Mezraları´nda da sınırdaşız hasbel kader. Orası onların yaylalarıdır yakın zamana kadar. 1900´lü yılların başından itibaren peyder pey yukarıya, yani şimdiki yaylalarının olduğu yere obalar inşa ederek taşınmaya başlarlar. Açık alan durumundaki (Kamenokur) Yanıkkök diye bilinen ormandan dönme otlağı da taş duvarla çevirerek çayıra dönüştürüp bölüşürler. Ayrıca artık aşağı kısım yani Harcan da yaylak olmaktan çıktığı için oranın otlağını da bölüşür çayıra dönüştürürler. Fakat ne var ki orayı ne duvarla ne de çitle çevirmezler. Bu sefer de oralarda otlamaya alışık olan inekler yine otlanmak için gidince yandı gülüm keten helva!..
Yıllarca münakaşalar, inek alıkoymalar; bazen kavgaya varan fiili durumlar? Halbuki orası da taş duvar veya ağaç çit ile çevrilse on yıllarca rahat edecekti hem hayvanlar hem de insanlar. Bu ortaklaşa da yapılabilirdi. Hatta sadece Zelekalılar da yapabilirlerdi bunu. Ki, her iki köyün ?mera? diye tabir olunan ormanlık alanlarına bitişik bir alan burası. Zaten soran yok eden yok. Kes ağacı, çak çiti iş biter. Lâkin, olmaz?Çekilecek çile var çünkü. İnat var, benlik var. Var da var. Saymakla bitmez.
İşte böyle bir yaz günü haber gelir Bayraklı Yaylası´na: ?Ğorğoraslılar ineklere el koydu Harcan´da? diye. Kulaktan kulağa anında yayılır haber, Yayla akmaya başlar Baka Çayır´a doğru. Kadın erkek, yaşlı genç, çoluk çocuk Baka Çayır yolundadır. Muhtar Eset,(Esat Teke, Mehmet Oğlu, 1933-2005, muhtarlık dönemi 1984-1989), hanımı Kâtibe´ye çıkışır yolda, silah ve cephane niyeti ile sırtlandığı düzgün sopalık odunlar için, ?Evde odun bırakmadın? diyerek.
İki katı insan da Eğridere Yaylası´ndan inmiştir savaş alanına. İki yaylanın eteklerindeki vadinin güney yamacında Eğridereliler, kuzey tarafında da Taşörenliler konuşlanır. Beridekiler duvar yapmadınız, karşıdakiler de hayvanlarınıza sahip çıkmadınız diye suçlarlar birbirlerini. Vadinin uğultusu yaylalardan duyulmaktadır. Ancak dinlemekte, birkaç yürüyemez ihtiyardan başka kimse yoktur yaylalarda. Zira herkes olay mahallindedir.
Aslında hepsi birbirini tanımakta, kimi hısım, kimi akraba, kimi de arkadaş pozisyonundadır. Ama iki kişi var ki onların samimiyeti bambaşkadır. Onlar aynı takımın futbolcuları, aynı manganın askerleri, aynı geminin tayfaları gibidirler. Onlar, Baba Süleyman´ın (Süleyman Demirel, 1924-2015, Başbakan-Cumhurbaşkanı) başında bulunduğu Adalet Partisi´nin Çaykara İlçe Teşkilatı´nın as elemanları, Eğridereli Muhtar Gurnaoğlu Salih (Mehmet Salih Yıldız, Muhammet Oğlu, 1926-1996, Muhtarlık Dönemi, 1988-1994)ve Taşören´in Meşhur Demokratı Ekrem Taka (Hasan Oğlu, 1940-1998)´dır.
Ekrem Zeki bir kişidir. Her olayda ileri atılır, havayı koklar. Ciddi bir durum varsa geri durur, görünmemeye çalışır. Yok buradan bir şey çıkmaz, nasılsa ayırırlar, araya girerler kanaatine varırsa, naralar atarak elindeki sopayı havaya kaldırır ve ileri atılıyor gibi yapar. Tabî olarak da yandaşlarınca engellenir. Böylece daha sonra anlatılacak kahramanlık pozisyonları oluşturur.
Epey münakaşa ve münazaradan sonra burada da önemli bir olayın olmayacağını anlayan Ekrem arkadaşına seslenir vadinin karşı yamacından: ?Hacııııııııııııııııı, bana sorarsen, adamlaruni çek, tahminum ikiiiiiiiiiiiiiiii uç, ona göre."
Anlaşma sağlanır, inekler iade edilir, daha dikkatli olunacağı vurgulanır çayırların korunması ve ineklerin beklenmesi konusunda. Eller sıkılır ve vedalaşılır her zaman ki gibi. Geride Ekremim´in ? tahminum ikiiiiiiiiiiiiiiii üç? deyimi kalır hatıralarda.
Ahmet MUTLUOĞLU
KAYNAKÇA:
1.A.İlhan Atalay, İbrahim Oğlu,(1954-?)
2. Recep Yıldız, Mahmut Oğlu, (1949-?)
3. Mehmet Yıldız, Salih Oğlu, (1963-?)