Eğitimci Araştırmacı-Yazar Mehmet Mutluoğlu´nun kaleme aldığı ?SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN ?HEM DE ÇAYKARALI? SÖZÜ VE MİKRO MİLLİYETÇİLİK? başlıklı yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.
Ankara´da Hacı Bayram´da bir adamla karşılaştım yıllar önce...
Oturduk çay içtik birlikte.
Konuşmaya başladık.
Hafızmış. Medrese usulü Arapça okumuş.
Nerelisin dedim?
Bala´nın Yayla Köyü´ndenim dedi.
Sana Arapça´yı öğreten medrese hocan ve hâfızlık yaptıran hocan Hacı Hafız Mustafa Mutluoğlu muydu? dedim.
Evet dedi hayretle.
Ne biliyorsun, tanıyor musun?
O benim babamdır dedim.
Babamın dedesi Hacı Hafız Mehmet Efendi Mutluoğlu Ankara´nın Bala ilçesinin Evciler köyünde 40 yılı aşkın imamlık yaptı. (1868-1908)
Yüzlerce insanı hafız olarak yetiştirdi.
Medrese usülü eğitim verdi.
Mezarı Ankara Bala Evciler Köyündedir.
Dedem Hacı Hafız Prof. Ahmet Efendi Mutluoğlu (İstanbul Dar´ül Fünun mezunu. İstanbul Tenekeciler Medresesinde ve Dar ül Fünun´da müderrislik(profesör) yaptı.
1906-1949 yılları arasında 40 yılı aşkın bir süre Ankara Elmadağ´da (O zamanlar Elmadağ´ın ( Asi Yozgat) tek camisi bulunuyordu.) imamlık yaptı. Yüzlerce talebe yetiştirdi.
23 Nisan 1920´de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin açılış duasını hocası, dostu Rıfat Börekçi ile birlikte yaptı.
Atatürk´ün, İsmet Paşa´nın, Maraşal Fevzi Çakmak´ın da bulunduğu o meşhur fotoğraftaki Rıfat Börekçi´nin arkasındaki sarıklı dedem Kudri Ahmet Efendi, Ahmet Mutluoğlu´dur.
Babam Hacı Hafız, Kurra, Mustafa Mutluoğlu 1945-1985 yılları arasında 40 yılı aşkın bir süre Ankara Bala Yayla köyünde imamlık yaptı.
Yüzlerce öğrenci yetiştirdi.
Bir süre Rize´de ve Akçaabat´ın Metinkale Köyü´nde de imamlık yaptı.
Akçaabat Metinkale imamlığı sırasında son Çanakkale Valimiz ve uzun yıllardır Türkiye´nin değişik illerinde valilik yapan değerli devlet adamı Süleyman Kamçı babamın talebesi oldu.
1980´li yılların başında Süleyman Kamçı Çaykara Kaymakamı olunca ilk işi hocası olan babamı sormak ve evimizde ziyaret etmek olmuştu..
Ve babamla dostlukları hep devam etmiştir o dönemde.
Bu durum hemen hemen Çaykara´daki her ev için, Türkiye´nin birçok illeri için geçerli bir durumdur.
Hatta 1960´lı yıllardan sonra Türk işçilerinin Avrupa´ya gitmesi ile Avrupa, Amerika, Kanada için de geçerlidir.
2013 yılı 3 Haziran günü Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş bir konferans vermek üzere Trabzon Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi´ne gelmişti.
Yanında onun çalışmalarına sürekli refakat eden Nevzat Gökalp Bey ve benim anamın dayısının oğlu öğretmen işadamı Hasan Şatıroğlu bulunmaktaydı.
Konferansı izlerken Hasan Şatıroğlu beye: ?Hocamız Çaykara´ya gelir mi, Çaykara´da bir konferans vermesi mümkün mü?
Bunu iletir misiniz kendilerine? diye söyledim.
Hasan bey de durumu rahmetli Nevzat hocaya iletti.
Nevzat hoca memnuniyetle dedi ve ertesi gün saat 15:00´te Çaykara´da konferans verme işini kararlaştırdık.
Ben dönemin Çaykara Kaymakamı´nı, Çaykara Belediye Başkanını, Çaykara Müftüsünü, Çaykara Milli Eğitim Müdürünü ve tanıdığım okul müdürlerini aradım.
Ertesi gün saat 15:00´te Çaykara Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda bu son derece verimli, güzel konferansı gerçekleştirdik.
Rahmetli Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş´la özel otomobilimizle Çaykara´ya giderken arka koltukta biz ikimiz birlikte oturuyorduk.
Derin sohbetlere dalmıştık rahmetli Nevzat Hocayla.
Nevzat Hoca anlatıyor:
?Ben Çaykara´ya büyük bir minnettarlık içerisindeyim.
Birincisi benim çocukluğum Ankara Ulus´ta geçti.
Babam da orada ticaretle uğraşıyordu.
Hacı Bayram Camii´nde Çaykaralı bir Kara Hoca vardı.
O´na Kara Hoca derlerdi.
Kur´an ı Kerim´i okumayı, tecvidi, talimi, Amenerresulü´yü, Yasin´i, namaz kıldırmayı, cuma namazı kıldırmayı ben Kara Hoca´dan öğrendim.
Bir de üniversiteyi bitirdim.
Ankara´da Yüksek lisans yapıyorum.
Ama bana danışmanlık yapan hocalarımla yıldızım uymuyor.
Bu işi bu hocalarla sürdürmem mümkün değil.
O yıllarda biz de Türk ocağına gidiyoruz.
Ağabeylerimiz bizimle yakinen ilgileniyor.
Türk Ocakları Genel Başkanı da büyük tarihçi rahmetli Prof. Dr Osman Turan´dır o zaman.
Durumumu Osman Turan hocama arz ettim.
Hemen İstanbul´daki arkadaşlarını aradı ve beni İstanbul´a gönderdi.
İşte ben bu günümü bu iki Çaykaralı ´ya borçluyum.? şeklinde ifade etmişti.
Şimdi isterseniz 4 Haziran 2013 tarihli Çaykara Gazetesi´nin haberine bakalım:
?Çaykara Anadolu Lisesi öğrencilerine konferans veren Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş Avrupa süreci ve Türkiye´nin başvurusunu değerlendirdi. Uzun zamandır Avrupa´nın Türkiye´yi oyaladığını, bu süreçte Avrupa´nın samimi davranmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ?Türkiye oyalanmaktadır? dedi.
Yalçıntaş ?Çaykara´nın yetiştirdiği önemli bilim adamı ve siyasetçi Çaykaralı Türk Ocakları Kurucusu ve Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Osman Turan´ın kendi hayatında önemli bir yeri olduğunu belirterek bu coğrafya (Çaykara) önemli bilim adamı akademisyen ve siyasetçi yetiştirmiştir.? dedi.
Çaykara Anadolu Lisesi öğrencilerinin Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş´ı dikkatli dinlemeleri üzerine Nevzat Yalçıntaş: ?Geleceğin siyasetçi ve bilim adamlarının bu salonda? olduğunu gördüğünü ifade etti. Anadolu´nun ücra kasabasında iyi yetiştirilmiş öğrencilerle baş başa kalmaktan son derece mutlu olduğunu sözlerine ekledi.?
Dolayısıyla Çaykara Türkiye demek; Çaykara dünya demektir.
Çaykaralılık mikro milliyetçilik değil; işte bunun için makro milliyetçiliktir.
Bu Allah´ın o topraklara, o insanlara bir lütfudur.
Ve bu makro mikro milliyetçilik meselesi değil; bu bir hakikattir.
Bu nedenledir ki
Bu hakikat bizzat Devlet Başkanı tarafından:
?Hem de Çaykaralı? ifadesiyle devletin kararı haline gelmiştir.
Selam ve muhabbetle...