Çaykara´nın en eski öğretmenlerinden Eylül 2016´da Trabzon İlk öğretmen okulu şimdiki Kanuni Anadolu Lisesinde yapılan 50 yılını dolduran öğretmenler ve hocalarının buluşması toplantısından Çaykaralı hocaların hocası Ahmet Gürsoy´un kaleminden hayatı.
Trabzon´un Çaykara ilçesine bağlı Maraşlı köyünde doğdum.
Nüfus kâğıdına göre 13 Mart 1927 doğumluyum. O zamanlar askere daha güçlü gitmesi için erkek çocuklarının yaşları küçük yazılırdı.
Evdeki Kur´an´a düşülen notta doğum tarihim Eylül 1923´tür.
O zamanlar köylerimizin hiçbirinde ilkokul yoktu. Uzun süren harpler ve Kurtuluş Savaşı sonunda köyümüzde daha önce çalışan medreseler de kapanmıştı.
Köyümüz halkı, gençlerin okuma yazma öğrenmesi için komşu Kadahor Mahallesi´nden ücretini ödemek koşuluyla iyi okur-yazar olan bir genci görevlendirdiler. Ancak bu genç kısa sürede bu işi bıraktı.
Köylü bu boşluğu doldurmak üzere Kumlu köyünden Mızrap Şentürk´e görev verdi.
Mızrap hoca başka bir iş için ayrılınca gençler yine boşta kaldı.
Köyümüz halkı ısrarla öğretmen talep etmekteydi.
Devlet köyümüze 3 sınıflı bir okul açtı. Öğretmen olarak Dar´ül Muallimin mezunu Şükrü Özen okulumuza atandı.
Şükrü Özen Hoca 1933 yılına kadar okulumuzu idare etti. 1933-34 Öğretim yılından başka bir okula verilince okulumuz kapandı.
Benim de okula gitme yaşım gelmişti.
Köyümüze üç kilometre uzaklıktaki Çaykara Merkez İlkokulu´na 1933- 34 öğretim yılında yılbaşında kaydoldum.
Okul uzaktı. Kışın gidip gelme zor olmasına rağmen ben ve arkadaşlarım hevesle okula devam ettik. Okulu ve öğretmenlerimizi çok seviyorduk.
Yeni atanan Başöğretmen Faruk Demirel okula yeni bir hava getirmişti.
Yeni şarkılar, top oyunları, kitaplık, okul Gezileri onun önderliğinde başlamıştı.
İlkokul dört ve beşinci sınıfta bizi Faruk Demirel öğretmen okutmuştur.İlkokul Dönemime Ait Anılarım
Sınıfımızın büyük bir çoğunluğu denizi görmemişti. Her bir öğrenciden ellişer kuruş toplanarak tutulan arabalarla öğretmenimiz bizi Of´a götürdü.
Deniz´i gördük ve tanıdık. Of Merkez İlkokulu öğrencileri ile tanıştık.
Çok mutlu olarak akşam evlerimize döndük.
Öğretmenimiz Faruk Demirel çevre halkı ile çok iyi ilişkiler kurulmuştu.
Son sınıfta bize tiyatro çalıştırdı. Hazırladığımız ?Küçük Şehit? piyesinde rol alanlardan biri bir kısmı çevre halkındandı. Örneğin Muhtar rolünü o zaman Akdoğan Köyü Muhtarı olan daha sonra Çaykara ilçe olduğu zaman Çaykara´nın ilk belediye başkanı olan rahmetli Hasan Erol yapmıştı.
İlkokulda unutamadığım hatıralarından biri de İlkokulu bitirme sınavlarımızdır. Bitirme sınavları bir hafta süreyle sürdü.
Dernekpazarı İlkokulu´nun öğretmenleri bizim okulda onların okulunda da bizim öğretmenlerimiz mümeyiz olarak görev yapıyordu. Bu sınavlardaki heyecanımı hala hatırlarım.
İlkokulu 1938-39 öğretim yılında bitirdim.
O yıllarda ilçe merkezlerinde ortaokul yoktu.
Mali durumu iyi olan arkadaşlarımız il merkezlerinde okumak için gitmeye başladı.
Benim ilkokuldan sonra okumak için il merkezine gitme imkanım yoktur.
Babam bir meslek edinmeme karar verdi . Bu amaçla beni bir terzinin yanına çırak verdi.
Yeni olduğum için kalfanın gösterdiği işleri yapıyordum. Ütüyü yakmak, bazı fırçalama işleri, temizliğe yardım gibi.
O sıralar, Eğridere köyünde eğitmenli bir okul açılmıştı. Bu okulu Şemsettin Niyazoğlu idare ediyordu.
Eğitmenli okulları denetlemek ve rehberlikte bulunmak üzere Gezici Başöğretmen Eğridere köyüne gelmişti.
Gezici Başöğretmen, eğitmen ŞemsettinNiyazoğlu ile Çaykara´ya inerken ayağı kayıp düşmüş;
Pardesüsü kirlenmişti.
Eğitmen ŞemsettinNiyazoğlu Hoca O´nu bizim terzihaneye getirdi.
Ben pardösüyü fırçalayıp temizlerken Gezici Başöğretmen bana ilk okulu bitirdin mi? , ailemin durumunu, okumaya istekli olup olmadığımı sordu.
Ona okumak istiyorum ama imkanım yok gibi cevaplar verdim.
Daha sonra öğretmen okulunda birlikte çalıştığım Said Aydemir´in babası olan Şakir Aydemir:? Sana iyi bir haberim var.? dedi:
? Beşikdüzü´nde parasız yatılı bir öğretmen Okulu açılıyor. Adına köy enstitüsü diyorlar.
Buradan mezun olanlar köy öğretmeni olacaklar.?dedi.
?Sende bu okula girmek istersen nüfus cüzdanını ve diplomanı yanına al.
Gelecek hafta çarşamba günü of Milli Eğitim Müdürlüğü´ne gel.
Yapılacak sınava katılıp kazanırsan bu okula girersin.?dedi.
Dediği gün Of´a gittim.
On beş kişiydik. Sınav sonunda üç kişi sınavı kazandık.
Bunlardan biri de bendim.Köy Enstitüleri
Köy Enstitüleri sınavını kazanan bizleri 1940 yılının Mayıs ayının ilk haftasında enstitüye çağırdılar. Terzi dükkanındaki ustama veda ederek ayrıldım. Mayıs ayının ilk haftasında Of´tan kazanan Leyla Şimşek, Ahmet Topaloğlu ve ben ayrı ayrı yolculuk yaparak aynı günde okula vardık. Leyla Hanım 2,AhmetTopaloğlu 3,bende 6 no´lu öğrenci olarak kayıtlarımızı yaptırdık.
Neden Köy Enstitüleri
1-Şehir öğretmen okullarından mezun olan öğretmenler Köye gitmiyor gidenler de en kısa sürede köyden ayrılıyorlardı.
2-1923 yılında Cumhuriyet kuruldu. Ancak getirdiği yenilikler köylere ulaşamıyordu.
3-1935 ve 1940 nüfus sayımlarına göre nüfusun yüzde sekseni köylerde yaşıyordu ve köyde yaşayanların Okuma yazma oranı yüzde 20´lerin altındaydı.
40000 köyün 35 bininde okul yoktu.
Devlet ilköğretim sorununun çözümü için çalışmalara başladı. Görüşlerinden yararlanmak için Amerika´dan profesörü John Dewey´i Almanya´dan Profesör Kühne´yi ve başka uzmanlar çağırıldı.
Görüşleri ve raporları alındı. Çeşitli eğitimciler Avrupa´da incelemeler yaptı; görüşlerini bakanlığa sundular.
Son durum köylere öğretmen yetiştirilmek üzere Kayseri Zincidere ve Denizli´de köy öğretmen okulları açıldı.
Ama bunlar kısa sürede kapatıldılar.
Cumhurbaşkanı Atatürk milli eğitim bakanı Saffet Arıkan´a eğitim işinin çözümü için askerlikten onbaşı veya çavuş olarak terhis olanlardan yararlanılarak 1937 yılında köy eğitmeni yetiştirme yoluna gidildi.
10 yıl süreyle binlerce eğitmen yetiştirildi.
1937 yılında köye öğretmen yetiştirme işi İlköğretim Genel Müdürlüğü´ne verildi.
Bu genel müdürlüğe başarılı Bir Eğitimci olan İsmail Hakkı Tonguç getirilmiştir.
İsmail Hakkı Tonguç´un bu alanda basılmış eserleri vardı:
İş Eğitimi, İlköğretim Kavramı, Eğitim Yoluyla Canlandırılacak Köy, Köyde Eğitim gibi.
Yapılan araştırmalar sonunda köye öğretmen yetiştirmek üzere köyden alınacak gençlerin özel bir okulda eğitilerek tekrar köye atanmasına karar verildi.
Bunun için 1940 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi´nden 3803 sayılı Köy Enstitüleri yasası çıkarıldı.
Yasanın amacı köylere öğretmen ve ihtiyacı olan diğer elemanları yetiştirmek.
Bu yasaya dayanarak Türkiye´de yirmi Köy Enstitüsü kurulmuştur.
Bunlardan bir tanesi de Beşikdüzü Köy Enstitüsüdür.
Beşikdüzü Köy Enstitüsü; Trabzon, Rize, Gümüşhane, Giresun, Ordu illerinden öğrenci alıyordu.
İlk açılışta her ilden onar öğrenci olmak üzere 50 öğrenci alındı.
Bunlardan biri de bendim.
Köy Enstitüleri´nin Özellikleri:
1-Bu okullar yatılıdır. Karma eğitim yapılır.
2-Eğitim kesintisiz sürer. Öğrenciler nöbetle Yılda 45 gün izin yaparlar.
3-Mezunları 20 yıl köyde çalışmakla yükümlüdürler. Öğrencilerin hepsi köy ilkokulu mezunudur.
4-Bu okullar kurulurken okulların yapısı dahil tüm işler öğrenci ve diğer personel ile beraber yapılır.
5-Okulda eğitim çalışmaları teorik ve uygulama olmak üzere ikiye ayrılır. Yarım gün sınıflarda teorik dersler ve öğleden sonra yarım gün tarım ve işçilik çalışmaları yapılır.
Yapıcılık, dülgerlik, demircilik ,terzilik kızlar için. Bir kısmı öğrenciler derslerde iken bir kısmı atölyede tarımda çalışıyordu. Bilgili iş, işli bilgi; yaparak yaşayarak öğrenme, problem çözme esas alınır.
6-Her enstitü için çevreye örnek olacak bir çalışma alanı saptanmıştır. Bizim çalışma alanımız olarak
deniz verilmişti.Nitekim deniz avcılığı için yeterli donanım sağlamıştır. Motor, kayık ve benzeri
gibi.
7-Üçüncü sınıfa gelen öğrencilerden isteyenler sağlık koluna ayrılır köy sağlık memuru olarak görev alırlardı.
8-Bu okullarda İmece,gezi ,folklor, milli oyun ve halk türkülerine çok yer verilirdi.
9-Demokratik eğitim uygulanır, gerçek seçimlerle öğrenci kurulları oluşur;okulun her işinde bu kurullar söz sahibi olurdu.
10-Bu okullarda, eğlenceler, müsamereler önemli yer alır; çevre halkı da bu etkinliklere katılırdı.
Köy Enstitülü Yıllarım
Beşikdüzü ,Vakfıkebir ilçesine bağlı deniz kenarında çok güzel bir yerdi. Yeni yapılan 3 katlı ilkokul binasına yerleştik.
1940-1945 yıllarını bu enstitüde geçirdim. Hem okuyor hem de okul binalarının yapımında çalışıyorduk.
1939 da başlayan ikinci Cihan harbi dünyada olduğu gibi sınırlarımızda da devam ediyordu.Karadeniz´in Kuzey kıyıları harp alanı idi. Ülkemiz ikinci Cihan harbine girmedi ama harbin yarattığı olumsuzluklar bizi etkiliyordu. Kıyılarımıza düşen uçaklar vardı. Denizlerimizde serseri mayınlar dolaşıyordu. Deniz araçları sadece gündüz çalışıyordu. Harp nedeniyle ekonomik yoksulluklar vardı. Ekmek karneyle verilir olmuştu. Piyasada yokluklar başlamıştı. Köy Enstitüsündeki öğrencilere askerlerin giydiği kumaştan elbise yapılıyordu.
Bu koşullar altında yerleşmek için bina yapıyor; tarım ve işliklerd çalışıyor, ders yapıyorduk.
Çok sevdiğimiz okulumuzu 1945 yılı Ekim ayında bitirip öğretmen olmuştuk.
Gideceğimiz köy ve okullarımız belliydi.
Biz gitmeden okullar öğretmenevleri uygulama bahçeleri hazırlanmıştı.
Mezuniyet töreninin sonunda 57 öğretmen 29 Ekim günü okullarımızda bulunmak üzere Beşikdüzü´nden ayrıldık.
Ben de 29 Ekim 1945 günü köyümüz Maraşlı köyü okulunda göreve başladım.Beşikdüzü ile İlgili Anılarım
1943 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü okulumuzu ziyaret etti .Ayrılırken okul müdürümüz Osman Ülkümen´e bir isteğiniz var mı ?diye sordu.
Müdür bey inşaatlar için çimento bulmakta zorluk çekiyoruz dedi.
İnönü ayrıldıktan 15 gün sonra 4500 torba çimento geldi .
Önemli sorun çimentoyu dondurmadan işleyebilmekti. Okul binaları inşaatı sürüyordu.
Bu çimentoyu kullanmak üzere tüm okul 6 grubu ayrıldı. 4 Atölye ve 2 depo binası yapmak üzere işe başlandı. Bu gruplardan birini ben yönetiyordum. Gruplar birbiriyle yarışarak çalışmaya başladık. Çalışmalar iki ay içinde büyük bir güç harcanarak bitirildi. Benim grubum işi ilk bitiren grup olduğu için kitapla ödüllendirildi.
İMECE
Kuruluş aşamasında ihtiyacı olan enstitülere diğerleri yardım ederdi.
Bu amaçla 1944 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsüne yardım etmek üzere 30 kişilik bir grupla Hasan oğlana gittik. Bir ay sürede orada çalıştım. Ben de bu grubun içindeydim. Yurdun çeşitli yerlerinden ekipler vardı. Yararlı işler yaptık. Dostluklar kurduk. ZİYARETÇİLER
Beşikdüzü yeni bir kuruluş olduğu için ziyaretçileri çok oluyordu.
Kastamonu´dan folklor ve milli oyunlar ekibi gelmişti. Halk ozanı Aşık Veysel de gelenler arasındaydı. Bizden de gidenler oluyordu.
GEZİ VE EĞLENCELER
Öğrenci örgütü her hafta sonu okulda bir eğlence düzenlerdi. Bu okullarda müzik, folklor çalışmaları önemli yer tutar; eğlencelere çevre halkı da katılırdı. Okulun sağladığı imkânlarla yurt gezileri yapılırdı.
ÖĞRETMENLER VE YÖNETİM
Beşikdüzü ilçesinde Okulumuz bir aile gibiydi. Tüm işler birlikte planlanır, uygulanır ve sonucu değerlendirilirdi. İdare öğretmenler ile iç içeydi. Öğrenci örgütü toplantılarına rehber öğretmenlerde katılırdı. Derslere hazırlanmak için biri sabah olmak üzere üç mütalaa saati vardı. Bu saatlerin birisi okuma saatiydi. Okumaya çok önem verilirdi. Bunun için köy enstitüsü mezunlarından birçok yazar çıkmıştır.
Sabah jimnastik saatlerinin bir kısmında tüm öğretmenler de dahil okulda milli oyunlar oynanırdı.
Bir kısmını özetlediğim bu anılar bizi okula bağlıyor ve okulumuzu çok sevmemizi sağlıyordu.
ÖĞRETMENLİĞİM
29 Ekim 1945 günü kendi Köyüm Trabzon Çaykara Maraşlı Köyü İlkokulu öğretmenliğine atandım. 1 yıl 1 ay dokuz gün öğretmen olarak çalıştım. Açılan bir sınavı kazanarak Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne gitmek üzere köyden ayrıldım.
YÜKSEK KÖY ENSTİTÜTÜLÜ YILLARIM
Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek, eğitim konularında araştırma ve uygulamalarda bulunmak üzere 3 yıl süreli Yüksek Köy Enstitüsü kurulmuştur.
Yüksek Köy Enstitüsü, Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesi içinde yer almıştır. Bu Yüksekokula Köy Enstitüsü mezunu ilkokul öğretmenleri ve Köy enstitüleri son sınıf öğrencileri arasından sınavla öğrenci alınırdı.
1945 1946 öğretim yılında sınavı kazanarak bu okula girdim. Okul, Ankara´nın dışındaydı. Öğretmenler fakültelerden ve bakanlık örgütünden geliyordu. Bazı ders ve uygulamalar için öğrenciler Ankara´ya gidiyordu.
Bu okul çok ilgi çekiyordu. Devlet başkanı İsmet İnönü İlköğretim davasını en önemli konulardan biri olarak izliyordu. Bütün yurt gezilerinde mutlaka enstitülere uğruyor çalışmaları yakinen denetliyordu. Mezun olacakların gideceği köylerde yapılan hazırlıklar hakkında sürekli raporları alıyor her öğretim yılı başında eğitim alanındaki başarıları değerlendiriyor sonucu radyodan makale halinde yayınlanıyordu.
Başarılı olanlar övülüyor, başarısız olanlar teşvik ediliyordu. Köy Enstitüleri günün popüler konusu idi. Gazeteciler bakan Hasan Hasan Ali Yücel´e bu okulları nereden aldınız sorusuna mealen;? Ülkemiz tanzimattan itibaren batıdan Fransa, Almanya gibi ülkelerden esinlenerek okullar açmıştır. Köy Enstitülerini kimseden almadık. Biz düşündük kurduk. Başkaları bizden alsınlar.
Nitekim UNESCO Türkiye´deki bu uygulamayı daha şimdiden birçok ülkeye tavsiye etmiştir.? cevabını vermiştir. 1945´ten sonra demokratik hayata geçirilmiş, siyasi partiler kurulmuştur.
1946 seçim propagandasında muhalefet köy enstitülerini eleştiriyordu. Tartışmalı seçimler sonunda yeni hükümet kuruldu.
Köy Enstitülerine Yönelik Yapılan Eleştiriler:
1- Şehirlerdeki okulları devlet yapıyor köylerdeki köy halkına yaptırılıyor eleştirisi
2-Köy öğretmeni şehir öğretmeni dişçilik yaratılıyor
3-Karma eğitimi doğru değildir
4-Eskilerde çocuklar tarlalarda ve işlerde çalıştırılıyor Bunlar öğretmenle amele mi olacak
5-En önemlisi bir kısım zararlı fikir akımları bu Okullara da giriyor gibi nedenlerle bu okulları kuran Parti 1947 yılında Yüksek Köy Enstitüsü´nü kapattı.
Enstitülerin programlarında değişiklikler yapıldı. Daha sonra da Köy Enstitüleri ile Muallim Mektepleri ile birleştirilerek İlköğretmen Okulu haline getirildi.
GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ
Yüksek Köy Enstitüsü kapatılınca öğrenciler Ankara´da diğer okullara dağıtıldı. Biz üçüncü sınıftaydık. Sınıfımızı Ankara Gazi Eğitim ve Pedagoji bölümüne naklettiler. 2 yıl orada okudum .Hasanoğlan´da okuduğum için Gazi Eğitim´de zorluk çekmeden mezun oldum.
Askere gittim. Dönüşte Rize ili ilköğretim müfettişi olarak atandım.
Rize´de 4 öğretim yılı çalıştım.
Kendi isteğimle Trabzon İlköğretmen Okulu öğretmenliğine tayin oldum.
Bu okuldan meslek dersleri öğretmeni, Eğitim şefi, Müdür Yardımcısı ve okul müdürü olarak 10 yıl çalıştım.
Meslek hayatımın hiç unutamadığım yılları bu okulda geçmiştir .
Birbirinden değerli v e birbiriyle çok iyi anlaşan bir öğretm kadrosu vardı.
Başlangıçta 16 ilden öğrenci alıyorduk.
Bu değişik yerlerin kültürleri okula yansıyordu.
Mezun ettiğimiz öğrenciler İlkokullarda başarılı oluyordu.
Önemli bir kısmı da daha yüksek okullara gidiyordu.
Başarılarını izliyor onlarla onur duyuyorduk.
Emekli olduktan sonra bile haberleşmelerimiz devam ediyordu.
Fatih Eğitim Enstitüsü ve Emeklilik:
Trabzon´da açılan Fatih Eğitim Enstitüsü´nün ilk kadrosu Trabzon Öğretmen Okulu ve Trabzon Lisesi öğretmenlerinden oluşturuldu.
Ben de bu okulun meslek dersleri öğretmeni olarak çalışmaya başladım.
Emekli oluncaya kadar çalışmalarımı zevkle yaptım.
Haber:Çaykara Gündem Gazetesi