İbrahimağaoğlu'ndan Çaykara'ya Corona Mektubu

İbrahimağaoğlu

Çaykara İlçesi Emekli Tapu Müdürlerinden Mehmet İbrahimağaoğlu  covit 19 Salgın Hastalığı ve Pandemi süreci sebebi ile sessizliğe bürünen Çaykara İlçesine olan özlemini yazmış olduğu güzel bir mektup ile dile getirmiş.

İşte o güzel mektup

ÖZLEDİN ÇAYKARA'M
1948 den günümüze değin böyle buruk, ıssız, kimsesiz, sessiz kalmadın Çaykara'm. Korkma, üzülme yalnız kalan sadece sen değilsin. Dünyanın her tarafında hayat  senin durumundan farklı değil. Herkes senin gibi hasret kalmış sevdiklerine. Aydınlık gelecek için, sağlıklı bir toplum için bu hasretliğe razı olacağız ve katlanacağız.Başardığımız gün, kimsesiz yaşadığımız günlerin değerini daha iyi anlayacağız.Seni evimin balkonundan seyrediyor, özlemlerini bir bir görüyorum.
Biliyorum çok özledin sabahın erken saatlerinde  guruplar halinde okula giden bayanlı, erkekli öğrencileri.
Biliyorum özledin erken saatlerde esnafların dükkanlarından sokağa attığı bulgur tanelerine uçuşan güvercinleri.
Biliyorum özlemişsin kara güzün bağrından ayrılan ve bu mevsimde sana dönmesi gereken ama gelemeyen gurbetcileri.
Biliyorum çok bekledin dünya incisi Uzungöl'üne akın akın gelecek yerli ve yabancı turistleri.
Biliyorum dört gözle bekliyorsun namaz vakitlerinde merkez camisine ibadet için koşarak akın akın gelen Müslümanlarını.
Biliyorum arar oldun hafta günü(Salı) ihtiyaçlarını almak için seni şereflendiren köy hanımlarını ve pazar yerindeki sohbetlerini.
Biliyorum çok özledin sabah namazı ile lokantasını açan aşçıları ve çay ocağında çayını demlemiş müşterisine çay taşıyan çaycıları.
Özlemişsindir uzun sokağında kılınan kalabalık cenaze namazlarını.
Özlemişsindir sokaklarının boydan boya bayraklarla süslendiği, köylülerin izlemek üzere sokağı hınca hınç doldurduğu, öğrencilerin heyecanla okuduğu şiirleri ve yaptıkları diğer etkinliklerle kutlatıkları 27 Şubatları, 23 Nisanları. 19 Mayısları, 30 Ağustosları, 29 Ekim leri ve On Kasımları
Biliyorum yazmakla bitmez senin özlediklerin.Bakma böyle yazmış olduğuma senin hasret çektiklerin benim burnumda tütüyor.Sen benden daha iyisin Çaykara'm.Benim daha neleri özlediğimi bilirmisin?.
Ben mahallemi, mahalledeki can komşularımı, yol kenarlarında taze taze yan yana duran salut turşularını özledim.
Ben tarlasının dibindeki toprağı baş tarafa taşımak için sepetlerle toprak taşıyan  genç kızları, onların sepetlerini toprak dolduran köy delikanlılarını özledim.
Ben yaylamı, soğuk sularını, yeşil çimenlerini, sabah çobanların sürdüğü nahırı, yağan yağmurun, çakan şimşeği ardından topraktan fışkıran guguvakaları özledim.
Ben elle balık avladığımız çelep devresini, taşlarla göl yapıp yüzdüğümüz sıcak suları, her akşam horon oynayıp yorulmadığımız palesdar
Irmağını özledim.
Ben eşitliğin, adaletin ve hakkın yaşandığı çürük çayırını, çayırı eşit bölen yaşlıları, horomları aynı büyüklükte bağlayan anneleri ve ortak bir çalışmayı yürüten aile bireylerini.
Ben mezere mi, yeni açmış komar yapraklarını, çifin çiçeklerini özledim.Özledim koyunları ve peşinden annesini bulamadığı için meleyerek giden körpe kuzuları.
Ben rahmeti Rahmana kavuşan melek yüzlü babamı, sert mizacı güzel kalbi annemi ve aklımdan çıkmayan dostlarımı özlemişim.
Ben geçim için gurbette kalan evlatlarımı, evlatlarımın evlatlarını özlemişim, uzaklarda kalan akrabalarımı, dostlarımı özlemişim.
İnsanlığı, arkadaşlığı, dostluğu, paylaşmayı, gülmeyi özledim.
Dahası en çok seni özlemişim Çaykara'm seni.
Bu hasretli günleri evde kalarak yaşamak kolay değil elbet ama yoğun bakımda yaşamaktan iyidir. Derler ya "Her yokuşun bir inişi var." diye. İnşallah o yokuşun sonundayız. Az kaldı buluşmaya, kavuşmaya Çaykara'm.Beraber olacağımız mutlu, mesut ve sağlıklı günler bizi bekliyor.Sabreyle Çaykara'm.



İlginizi Çekebilir