Tarihin Süzgecinden Uzungöl 1

Öğretmen Hilmi Kanık tarafından kaleme alınan “Tarihin Süzgecinden Uzungöl 1” İsimli yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

GÜNCEL 27.01.2023 11:35:00 0
Tarihin Süzgecinden Uzungöl 1

Tarihin Süzgecinden Uzungöl isimli yazı dizimizde sizler ile Uzungöl ile ilgili tarihsel sürfeci, Muhtarlarını,Yöneticilerini,şairlerini kısacası Uzungöl ile ilgili her şeyi anlatmaya çalışacağız. Yazı çok uzun olacağı için ise bu yazıları belirli periyorlar ile 1,2,3,4,5 şeklinde 5 haberde sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Özellikle Genç neslimizde bir merak uyandırma amacı ile önce soru sorarak ilgi uyandırmaya sonra da sorduğumuz soruya birlikte cevap arama çalışması ile yazımızı şekillendirmeye çalışacağız.

1-Uzungöl´de Muhtarlık yapmış olan kaç tane isim sayabilirsiniz bana?

CUMHURİYET ÖNCESİ

Cumhuriyet Öncesi Muhtarlarımıza baktığımız zaman en eski Muhtar olarak Mego´nun karşımıza çıktığını görmekteyiz.1208 Yılında Muhtar olan Mego son derece yararlı muhtarlık yapmıştır.Gölbaşı Mahallemizden olan Mego çok uzun seneler Muhtar olarak görev yapmıştır

Yine Cumhuriyet Dönemi öncesinde Brego Dumanoğlu Mustafa Efendi´nin Muhtarlık yaptığına tanıklık etmekteyiz

Yine Cumhuriyet Öncesinde Kürdo Lakaplı Yöneticimizin yaklaşık 40 sene boyunca Şerah´ta Muhtarlık yaptığına tanıklık etmekteyiz.

Hacı Mustafa İskaloğlu´nun da yine Cumhuriyet öncesinde Muhtar olarak Şerah´a uzun seneler hizmet vermiş olduğu karşımıza çıkıyor.

CUMHURİYET DÖNEMİ

İLK MUHTAR DUMANOĞLU

Cumhuriyet Döneminde ilk Muhtar olarak Dumanoğlu karşımıza çıkıyor.Son derece yararlı bir Muhtarlık dönemi geçiren Dumanoğlu halk tarafından çok sevilen bir muhtar olarak görev yaptı

İSKALOĞLU-BÜYÜKKÖY

Dumanoğlundan sonra Büyükköy´den İskaloğlu Muhtar olarak görev yapmıştır.

İŞTE MUHTARLARIMIZ

Cumhuriyet Dönemi Boyunca görev yapan Muhtarlarımız,Mahallewleri ve görev yaptıkları tarihler Liste Şeklinde aşağıya çıkarılmıştır

S.N.ADI SOYADIMAHALLESİGÖREV TARİHLERİ
1Dumanoğlu(Brego)Büyükköy1910 Başlangıç
2İskaloğluBüyükköy1920´li Yıllar
3Süleyman AkyüzGölbaşı1920´li Yılların Sonları
4Ali Er(Eroğlu)BameçBüyükköy

1923-1924

1931-1934(İki Dönem)

5Meretz Ömer KırÇamlık 
6Ahmet Turan(Lülan)Filak 
7Hacı Hafız Hüseyinoğlu(Devranoğlu)Filak

1925-1930-

1 Temmuz 1934-1940

8Karagöz(Salih Karagöz)Hocalı Mahallesi1940-1950
9Hasanoğlu(İsmail Aygün)Kastel Mahallesi1950-1960
10Gülali Ali KaragözKaplanoz Mahallesi1960-1963
11Hüseyin AkyüzGölbaşı Mahallesi

1964-1974

1984-1989(Üç Dönem)

12Battal DüzgünBüyükköy1973-1977
13Mustafa SoyluGölbaşı1977-1980
14İsmail İnciKaplanoz1980-1984
15Salih Manavoğlu(Manav) Muharrem Salihİnceli Mahallesi1989-1994
16Hikmet EroğluBüyükköy1994-2004-İki Dönem
17Mustafa TahanFilak Mahallesi2004-2019
18Mehmet ÖztürkBüyükköy2019-Devam ediyor

 TATLI BİR ANI

Muhtarlarımız ile ilgili elbette ki hayatın içerisinde yaşanmış olan yüzlerce anı bulunmaktadır.Biz bunlardan bir tanesini paylaşmak isteriz sizlerle

1930´lu yıllar.Filak Mahallemizden Hacı Hafız Ahmet Efendi ya da Nam-ı Değer İsmi ile Devranoğlu Uzungöl Muhtarıdır o dönemde.

Uzungöl Jandarma Karakoluna telefon alınmıştır.Ancak telefonun ne olduğu ve ne işe yaradığını hiç kimse bilmemektedir.

Halk arasında bir söylenti yayılır.Karakola bir makine geldi.Bu taraftan konuşuyorsun sesin karşı taraftan duyuluyor.Sen de karşı tarafın sesini duyuyorsun.

Kimse inanmaz bu olaya.Muhtar Devranoğlu´na giderler.Muhtar Devranoğlu telefonu anlatır komşularına.Kendisinin bizzat defalarca görüştüğünü ve bu olayın doğru olduğunu anlatır Muhtar Devranoğlu.

Ancak gelin görün ki hiç kimse ikna olmaz.Bunun üzerine Muhtar Devranoğlu o an orada bulunan herkesi Karakola götürür.Hepsini tek tek telefon ile görüştürür.Ve de bu şekilde Muhtar Devranoğlu sayesinde Uzungöl Telefon ile tanışmış olur.

2-Muhammet Gagoşim Efendi Hakkında Neler Biliyoruz?

Muhammet Gagoşim Efendi Uzungöl’ün yetiştirmiş olduğu en önemli İlim Adamlarından bir tanesidir.2004 Yılında Uzungöl Dergisi için çalışırken Muhammet Gagoşim Efendi ile ilgili bilgilere ihtiyacımız olmuş ve Bursa Ulucami Emekli  Vaazlarından Salih Zeki Acar(DEGO) hocamıza ulaşmıştı.Merhum Salih Zeki Acar Hocamız bu yazıyı kendi el yazısı ile yazarak bizlere göndermişti.

Bu anlamda Merhum Salih Hocamızı rahmet ve minnet ile anıyor ve yhazısını satırına dahi dokunmadan sizlerle paylaşıyoruz.

18.Yüzyılın sonlarında vefat eden Hacı Gagoşim Muhammet Efendi son tahsilini ,Araklı’nın Os Köyünde doğup Bayburt’ta ölen Hacı Hasan Efendi?den tamamlayarak Uzungöl’e(Şerah) dönmüştür.Gagoşim Efendi icazet alıp ayrılırken Os’lu Hoca ağlamış ve demiş ki:

MUHAMMET EFENDİ İLMİ KARADENİZ?E GÖTÜRDÜ.ONUN İÇİN AĞLIYORUM?

Kısaca bu açıklamayı yaptıktan sonra hala çözülemeyen fetvalar şunlardır.

1-  Bir yatakta doğum yapan iki kadın, bir erkek bir kız dünyaya getirdiler.Doğum anında yanlarında ebe gibi kimseler bulunmadığından, kadınlar doğan çocuklardan hangisinin kimin çocuğu olduğu konusunda ihtilafa düştüler.Konu Fetva olarak Hacı Gagoşim Efendi’den soruldu.Hoca Efendi şöyle fetva verdi: 

Doğum yapan iki kadın, hacimleri aynı olan iki kaba, ayrı ayrı sütlerini sağsınlar ve bu kapları hassas bir terazi ile tartsınlar.Sütü ağır gelen kadın erkek çocuğun anasıdır.Çünkü erkek sütü kız sütünden daha ağırdır dedi.

2-Osmanlı Devlet Rüesasından bir zatın ikinci evliliğinden bir çocuğu doğuyor.

Ve baba ölüyor.Ölen şahsın evvelki hanımından olan çocukları,ikinci evliliğinden doğan çocuğa babalarının malından miras vermiyorlar ve diyorlar ki:

Sen bizim kardeşimiz değilsin.Çünkü bizim babamız sen doğduğunda çok ihtiyardı.Bunun üzerine ikinci evlilikten doğan  çocuk, diğerleri ile kardeş olduğunu ispatlamak için zamanın Alimlerine müracaat eder.Çünkü o zamanda bu günkü gibi teknik ve imkanlar mevcut değildir.Neticede kendisini Gagoşim Efendi’ye gönderirler. Durumu dinleyen Hoca Efendi kendisine şu fetvayı verir.Git babanın kabrini aç ve kemiğinin üzerine parmağından kan akıt.Eğer parmağından akan kan babanın kemiğinin içine sızarsa sen o babanın çocuğusun.Yok eğer sızmazsa sen o babanın çocuğu değilsin.

3-Sadrazam damatlarından birisi eşini üç talakla boşuyor ve sonradan pişman oluyor.

Tüm Osmanlı alimlerini dolaşıp çare arıyor.Ancak hepsi olumsuz cevap veriyor.Gagoşim Efendi ise Arapça yazılmış MEŞİHAT fetvasını yanlış buluyor.Fetvadaki bir vav harfinin HALİYE yani HAL olarak okunmayıp ATIFE yani BAĞLAÇ olarak okunmasında MEŞİHAT Makamı yanlış yaptı diyerek fetvayı bozdu.Bunu Haber alan Osmanlı Meşihatı Gagoşim Efendi’yi İstanbul’a suçlu olarak çağırdılar.Şerahlılar Hoca Efendi’yi İstanbul’da idam edecekler diyorlardı.Yüksek Din Kurulu Hoca Efendi’yi sorguya çekerek  Sen ne cüretle meşihatin fetvasını bozarsın dediler.Hoca Efendi şöyle cevap verdi. 

Fetvayı ben bozmadım.Fıkıh kitapları bozmuş.Falanca kitabı getirin dedi.Kitabı getirip okudular.İbaredeki hal VAV ını bağlaç VAV ı şeklinde okudukları için yanlış mana verdikleri anlaşıldı.

Osmanlı Yüksek Din Kurulu Hoca Efendi’ye Yüksek Alim Kıyafeti vererek Taltif ettiler ve Yüksek Din Kurulunda kalmasını teklif ettiler.Kabul etmedi ve Şeraha dönerek ders okutmaya devam etti.Çevreyi aydınlatacak alimler yetiştirdi.Yüksek Talebelerinden olan Hacı Zilik Muhammet Efendi Trabzon havalisinde talebe yetiştiren talebelerindendir.Allah Rahmet Eylesin.Amin

Öteden beri Şerah’ta Yüksek derecede din alimleri yetişti.Mesela Trabzon Müftülüğü, Gümüşhane Müftülüğü yapan Yüksek derecede din alimlerimiz olduğu bilinen bir gerçektir.Üzülerek söylemem gerekir ki böyle ufku geniş alimlerimiz yok denecek kadar azaldı veya halkımız tarafından değerlendirilmeye tabi tutulmadı.En büyük eksiğimiz mevcut değerlerimize iltifat göstermememizdir.Çünkü değerli hizmetler iltifata tabidir.

3-Şair Battal Hakkında Neler Biliyoruz?

Şair Battal 1880 doğumludur.Kendisi yöremizin çok ünlü Marangozlarından biridir.Uzungöl?de el sanatlarının gelişmesine çok büyük katkılar yapmıştır.

-Çok uzun yıllar Köy İhtiyar Heyetliği yapmıştır.

-Gençleri evlendirme işinde uzmandı.Gelin yapacak olanlar mutlaka kız babasını ikna etmesi için Şair Battal’ı MİYANCI olarak götürürlerdi.Buradan da Şair Battal?ın insanları ikna etmkte çok becerikli ve uzman olduğunu anlamaktayız.

-Aşırı derecede Misafirperver bir insandı.Uzungöl’e o yıllarda dışarıdan gelen görevli ve memurlar genelde Şair Battal’ın evinde misafir olurlardı.Uzungölümüzün ilk öğretmeni olan Mehmet Şükrü ÖZEN ile aynı dönemde Uzungöl’de  öğretmenlik yapan Çaykara’lı Mizrap Efendi uzun yıllar Şair Battal’ın evinde misafir olarak kalmıştır. Şairliği Uzungöl sınırlarını çok aşmıştır.Karşılıklı atışmalarda,milli ve yöresel hadiselerde kendi düşüncelerini anlatmaktaki ustalığı ile Uzungölümüzün önde gelen insanlarından biridir.Bu Değerli İnsan 1960 yılında rahmetlik olarak aramızdan ayrılmıştır.

4-HAVA NİNE KİMDİR?

HAVVA NİNE 

Şair Battal’ın hanımıdır.Filak Mahallesinde doğmuş ve 16-18 yaşlarında Şair Battal ile evlenmiştir.En önemli özellikleri:

-Misafirperver ve liyakatlı bir insandı.Vatansever bir Türk kadını olarak hayatını sürdürmüştür.Askerlere karşı çok fazla sevgi ve sempati duyan bir insandı.Bu sempatiden dolayı Uzungöl Jandarma Karakolunun odun ihtiyacını zaman zaman Havva Nine karşılamakta idi.

-Havva Nine son derece adaletli bir kadındı.Eskiden kız kaçırma olayları yöremizde yaygın olarak görülmekte idi.Ve bu olaylar genellikle karakolda sonuçlanırdı.İşte Havva Nine bu durumda hemen karakola giderdi.Komutan ile görüşür,yakalanan kişinin suçunun ne olduğunu öğrenirdi.Kız kaçıran delikanlının kız ile birlikte kendisine teslim edilmesini sağlar ve kendisi bu sorunu çözerdi.Şayet delikanlı kendisine teslim edilmezse bu durumda kızın teslim edilmesini sağlardı.Kızı evine getiren Havva Nine daha sonra kız ve erkek taraflarının bir araya gelmesini sağlar ve olay mahkemeye intikal etmeden davanın olumlu yönde çözülmesini sağlardı. Havva Nine bu hizmetleri ile hem Uzungöl halkının hem de Uzungöl?e teşrif eden Devlet Erkanının çok büyük beğenisini kazanmıştır.

4-Kıroğlu Ahmet Kimdir?

Kıroğlu Ahmet Uzungöl’ün doğaçlama söz ustası ve en önemli şairlerinden bir tanesidir.

Kıroğlu Ahmet ile ilgili anlatılan ilginç bir anıyı sizlerle paylaşmak isteriz.

Melesoğlu Mehmet yeni evlidir.Sabah saatlerinde eline tüfeğini alır hanımına ormana Domuz avı yapmaya gidiyorum der ve evden çıkar.Orman içinde yolu kaybeden Meslesoğlu Mehmet akşam karanlığı çökerken Glazomat mevkiinde ormandan çıkar.Hava kararmıştır artık.Eve gitmeyi göze alamaz ve Uzungöl’ün meşhur kaval ustası İbrahim Öztürk(Badragel)’in evinde tanrı misafiri olur.

Melesoğlu Mehmet eve gelmeyince ailesi paniğe kapılır ve Malbet Mahallesi gençleri tarafından aramaya koyulur.Uzun arama çalışmalarından sonra gece yarısı Malbet delikanlıları Melesoğlu Mehmet’i İbrahim Amca’nın evinde bulurlar.

Mutludur Malbet Gençleri.Arkadaşlarını bulmuşlardır çünkü.Ancak yorgundurlar da.Akşamdan beri ayaklarına kara sular indi dolaşmaktan,aramaktan.

Yorgunluklarını gidermek için Melesoğlu Mehmet’e dönerler.Mehmet’e bir türkü at da yorgunluğumuz geçsin derler.

İşte Kıroğlu Ahmet’in Melesoğlu Mehmet’e yazmış olduğu şiir:

Mehmet gitti ormana,

Daldı gitti derine.

Belki Mehmet Vuruldu,

O domuzun yerine.

 

Sorsan ona Efendi.

Hem evi hem barkı var.

Akşam eve gelmeyen,

Domuzdan ne farkı var.

5-Sahi bana biri Meteliksiz´den söz etsin ne olur?

TOPLUMDA DERİN İZLER BIRAKARAK ARAMIZDAN AYRILDI:
Bazı İnsanlar vardır.Toplum içinde çok özel bir yere sahiptirler.Bazı İnsanlar vardır.Toplumda onları sevmeyen ya da taktir etmeyen olmaz.Bazı İnsanlar vardır.Ölümleri ile Toplum üzerinde çok ama çok derin izler bırakır.

İşte Meteliksiz Amcamız 78 senelik ömrünü böyle bir insan olarak yaşayarak aramızdan ayrıldı.Her zaman mükemmel bir toplum insanı oldu.Çok iyi bir yönetici,mükemmel bir iletişim uzmanı olarak yaşadı.Her seviyeden insan ile iletişim kurmayı çok iyi başardı.Eskilerimizin tabiri ile küçük ile küçük,büyük ile büyük oldu.
Uzungöl’ün ilk şöförüydü Mehmet Amcamız.1950’li yıllarda Uzungöl’de insanların daha arabanın ne olduğunu bilmediği yıllarda Uzungöl’de ilk ehliyet alan isim oldu.Ve 1960?lı yıllarda Bayburt tarafından,Goşon Mevkiinden Uzungöl’e ilk araba inerken direksiyon başında tabi ki meteliksi,z amcamız vardı.

1970’li yıllarda ömrünün ilk acısını yaşadı meteliksiz amcamız.Bir Trafik kazasında oğlunu kaybetmenin acısını yaşadı.Uzungöl?de yolların bozuk ve de bakımsız olmasının belki de ilk kurbanını Mehmet Amcamız kendi çocuğunu kaybederek vermişti.

Çok iyi bir yönetici olarak yaşadı.İletişim konusundaki yeteneği yüzünde toplumsal bir çok sorunun çözülebilmesi aşamasında Mehmet Amcamız hep en ön safta ilk sırada yer aldı.Hayatı hep esprileri ile yaşadı.Gülen yüzü hiç solmadı.Uzungöl halkı onu mutsuz ya da neşesiz hiç görmedi.

Uzun seneler Çamlık Mahallemizde Muhtar olarak görev yaptı.Çamlık mahallemizin sorunlarına çözüm yolları bulmaya çalıştı.Son yıllarda sağlığı çok bozuldu Sevgili Meteliksiz Amcamızın.Sürekli Hastaneler ile uğraştı.Ancak yüzündeki neşe ve mutluluk tablosu hiç bozulmadı.İnsanları hep o gülen yüzü ile karşıladı.

6-Uzungöl´de Kaval ve Tulum çalabilen kaç tane isim sayabilirsiniz bana?

Kavalın Uzungöl’ün yöresel bir çalgısı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.Ancak Uzungöl’de tulum çalındığını ya da tulumun Uzungöl’ün yöresel çalgısı olduğunu belki de birçoğumuz bilmeyiz,anımsamayız.

TULUM:Tulum Uzungöl’ün en önemli müzik entrümanlarından bir tanesidir.Uzungöl ve yöresinde çok fazla sayıda ünlü tulum üstadının olduğu bilinmekte ve söylenmektedir.Ancak bunlardan sadece 4 tanesinin ismi bilinmektedir.Bunlar;

1-Davut Akyüz

2-Gotli’den (Demirli) Hatip

3-Filak’tan Topçi(Mustafa Talay)

4-Mustafa Şen(Şaşoğlu)

KAVAL-Kavalın Uzungöl’de çok eskiden beri çalındığı bilinmektedir.Öyle ki günümüzde Uzungöl’de kaval çalabilen insan sayısı bir elin beş parmağını geçmezken eskiden her mahallede onlarca kaval çalabilen insan bulunmakta idi.Burada şunu özellikle ifade etmek isteriz.Uzungöl’ün milli çalgıları olan tulum ve kaval üzülerek ifade etmek gerekir ki unutulmaya yüz tutmuştur.Geçmişten günümüze kadar Uzungöl’de kaval üstadlarından isimlerini bulabildiklerimizi şu şekilde yazabiliriz.

1-Mehmet AKYÜZ(Mehmet Hoca)

2-Ahmet AKYÜZ(Ahmet Hoca)

3-Şükrü SOYLU

4-Harun SOYLU

5-İsmail SOYLU

6-Kibar EROĞLU

7-Şükrü EROĞU

8-Hasan İNCİ(Halilego)

9-Gumgum(İnceli Mahallesinden)

10-İbrahim ÖZTÜRK(Badragel)

11-Yusuf AKYÜZ

12-Niyazi SEZGİN

13-Mustafa MENAP

14-Dursun GENEL(Durali)

15-Mustafa TALAY(Topçi)

16-Salih SEZGİN

17-Mehmet KARAGÖZ-(Dağar)

18-Dursun Ali EŞ

19-Mehmet YAZICI-(Şehitoğlu)

20-Arif YAZICI

7-Sahi Uzungöl´de ilk Karakol ne zaman ve nerede açıldı?

Uzungöl’de ilk Karakol’un öyküsünü Merhum Dursun Danış Amcamızın ağzından dinleyelim.

1920´li yıllarda Uzungöl´de Karakol´un kurulduğunu iyi biliyorum.Karakol Beldemize Hafız Hüseyinoğlu(DEVRANOĞLU) döneminde kurulmuştur.Karakol ilk olarak Filak Mahallesinde,Daha sonra Meryemli Mahallesinde ve de son olarak Hocalı Mahallesine yerleştirilmiştir.

Karakolun Uzungöl´e yerleşmesi ile ilgili unutamadığım bir anımı da paylaşmak isterim.Sanırım 1926 veya 1928 yıllarıydı.Karakola ilk defa telefon alınmıştı.Tabi Halkımız telefonun ne demek olduğunu bilmiyordu.O dönemde Muhtar olan Hafız Hüseyinoğlu(DEVRANOĞLU) telefon ile bir başka yer ile görüşmekte idi.Çevirmeli telefon ile ararken halkımız buna inanmadı.DEVRANOĞLU için ;

-Bu adam ya delidir ya da bizimle dalga geçiyor? dediler.Bunun üzerine muhtar o an orada bulunan herkesi telefon ile görüştürerek onları inandırdı.Uzungöl bu şekilde telefon ile tanışmış oldu.

8-Bölgemizin en büyük Çapula Ustası Hamit Tahan Hakkında neler biliyoruz?

Hamit Tahan.Filak Mahallesindendir.Bölgenin en önemli çapula(ayakkabı) ustalarından bir tanesidir.Hayvan derilerinden yaptığı çeşitli kalıptaki çapulalar ile insanların ayakkabı sorununu çözmekte idi.Merhum Hamit Tahan’ın çapula kalıpları günümüzde de mevcuttur.Son derece yetenekli bir insan olan merhum Hamit Tahan,aynı zamanda eşyaların onarıldığı,tamir edilerek yeniden kullanıldığı bir de atölyeye sahipti.

Burada bir anıdan söz etmek isteriz.Merhum Hamit Tahan’a günün birinde vatandaşın bir tanesi tarafından onarılması için bir şemsiye getirilir.Merhum Hamit Tahan şemsiyeye bakar.Büyük bir ihmal sonucunda kullanıcının dikkatsizliği sebebi ile kırıldığını görür ve şemsiyeyi getiren adama şemsiyeyi onarmadan iade ederek şu cevabı verir.

-Bu şemsiyeyi kıran kafanın şemsiyeye ihtiyacı yok.

9-Mehmet Şükrü Özen Kimdir?

Uzungöl’de okulu açan ilk ismi Rahmetli Şakir Efendiyi(Mehmet Şükrü ÖZEN) sizlere tanıtmaya çalışacağız.

Öğretmen Şakir Efendi (Mehmet Şükrü Bey) 1874 yılında o zamanki adı ile (Şerah´ta) Uzungöl´de dünyaya geldi.

Şakir Efendi küçük yaşta annesini kaybeder ve üvey anne elinde eziyet görür. Durumu gören ve akrabaları olan ALİBEYOĞULLARI onu himayelerine alarak Trabzon´da marangoz olan Polat Amcasına teslim ederler.

Amcası Polat bu çocuğu okutmak ister ve 7(yedi) yaşında iken yatılı olarak RÜŞTİYE mektebine kaydını yaptırır. Bu okulu başarı ile bitirdikten sonra İDADİ´ye (Lise) başlar. Artık burada bütün gücünü okumaya vererek PEKİYİ derece ile mezun olur. Onun gerek Rüştiye ve gerekse İdadi´yi üstün başarı ile bitirmesi okul yönetiminin ilgisini çekmiş olacak ki onu mezun olduğu İdadi´de Matematik Derslerini vermek üzere Öğretim Görevlisi olarak öğretmenliğe başlatırlar.

Bu Kutsal göreve başlarken üç önemli şey aklından asla çıkmaz. Bunlardan birincisi kendisine teslim edilen öğrencileri en iyi şekilde yetiştirmek, ikincisi çocukluğunun çilekeş yaşantısını gelecek nesillerin yaşamaması için çalışmalarına ona göre yön vermek. Üçüncüsü de kendisinin Büyük Bir İdeal olarak Benliğinde taşıdığı CEHALET ve MUHTAÇLIKLA savaşmaktı. Bunda da büyük başarılara ulaştı. Mehmet Şükrü Bey İdadi´de öğretmen iken rahatsızlanır ve romatizmaları artar. Heyet raporu ile Gümüşhane Merkezde çalışmasının sağlığı açısından daha uygun olacağı beyanı ile Gümüşhane´de aynı görevle görevlendirilir.

Gümüşhane´deki görevinden sonra kendi isteği ile Trabzon´a bağlı Yorma daha sonra da Sürmene, Of peşinden Çaykara Maraşlı(Paçan) Köyü son olarak kendi isteği ile doğduğu yer olan Şerah (Uzungöl)ta 1930 yılında göreve başlar. Bu yaşam öyküsünün belki de en ilginç yanı Of Kazasından ilk defa bir öğretmenin çıkması ve Yeni Yazının Kabulü(1928) ile birlikte ETKİN AYDINLANMA çalışmalarına hız vermiş olmasıdır.

Uzungöl’de Okul bulunmadığı için Öğretime bir medresede başlar(1930-1933) Bundan sonra 1933 yılında köylüler ile birlikte el ele vererek 18 ay içerisinde Modern sayılabilecek bir okulu bitirerek Öğretime açar.(1933) Son yıllarını kendi ve Çevre Köylerden gelen öğrencilere adadığı gibi, Osmanlıdan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin tüm niteliklerini onlara aşıladığı gibi yetişkinlere de GECE HALK DERSHANELERİ açarak okuma yazmanın gerekliliği yanında hayat içinde de gerekli olan Yaşam Kültürünü vermek uğruna büyük çaba sarf eder. Ve nihayetinde 40 yıldan fazla emek verdiği mesleğini 1938 yılında noktalayarak Emekli olur. Vatana ve Büyük Türk Ulusuna birçok seçkin ve nitelikli insan yetiştiren Mehmet Şükrü ÖZEN(Şakir Efendi) Temmuz 1960 Yılında aramızdan ayrılarak ebediyete intikal etmiştir.

Ruhun Şad Olsun Öğretmenim. Uzungöl Halkı bizlere verdiğin emeği hiçbir zaman unutmayacak. Uzungölümüzün ilk Öğretmeni Şakir Efendi(Mehmet Şükrü ÖZEN)

10-Uzungöl´de Okul ilk olarak kim tarafından ve hangi tarihte açılmıştır?

Uzungöl’de okul ilk olarak Kızrap Efendi adı verilen İlçemiz Maraşlı Mahallesinden olan öğretmen tarafından 1928 yılında açımıştır.

11-Ahmet Akyüz Hocamızı kaç kişi anımsıyor?

Ahmet Akyüz Hocamız Bölgemizin yetiştirmiş olduğu en önemli İlim Adamlarımızdan bir tanesidir.Uzungöl’lü hocalarımızdan Emekli İmam Hatip Muhammet ve Mustafa Akyüz’ün babaları olan Merhum Ahmet Akyüz çok uzun seneler  Uzungöl Büyükköy Camisinde ve Gölbaşı Mahallesin de yüzlerce hafız yetiştirerek ve çocuklara Kur’an sevgisi aşılayarak çok önemlibir görevi yerine getirmiştir.

Sevgili Ahmet Akyüz Hocamı anlamak ve tanımak için Uzungölümüzün 1960,1970 ve 1980´li yıllarını çok iyi analiz etmek gerektiğini düşüyorum.Otuz Yılı aşkın bir süre hem İmam olarak,hem hoca olarak hem de İlim adamı olarak Bölgemize hizmet verdi Sevgili Ahmet Hocamız.

1960´lı yıllar.Uzungöl daha yeni belediye olmuş.İnsanlarımız Maddi imkansızlıklar içerisinde.Sevgili Ahmet Hocamız ise Büyükköy Camiinde sınırlı imkanlar ile çocuklarımızı,gençlerimizi okutabilmek ve onlara Temel Dini bilgileri en önemlisi de Kur´an-ı Kerimi Sevdirebilmek için mesai kavramı tanımadan gecesini gündüzüne katarak çalıştı.Toplumumuza kendisi gibi İlim adamları yetiştirmeye gayret etti Sevgili Ahmet Akyüz Hocamız.

26 Aralık 2015 Tarihinde Bursa’da Hak’ka uğurladık Sevgili Ahmet Akyüz Hocamızı.

12-Mehmet Çakmak(SAHAN) Hocamızı anımsayan var mı?

Mehmet Çakmak.Ya da Nam-ı değer.Sahan.Uzungöl’ün yetiştirmiş olduğu önemli İlim Adamlarından bir tanesi.Merdese Eğitimi ile Hocalı Mahallesinin çocuklarına senelerce Dini Eğitimin temellerini kazandırmaya çalışan bir insan olarak tanındı.

Aynı zamanda şakacı kimliği ile de insanlar arasında çok sevilen

13-Seferberlikte Şehit olan kaç tane isim sayabilirsiniz bana?

Seferberlik yıllarını Uzungöl Turizminin Baş Mimarı Dursun Ali İnan’dan dinleyelim.

Malego İsmail Akyüz’den duyduğuma göre Seferberliğe Uzungöl’den çok büyük bir katılım olmuştur.O kadar çok genç seferberliğe katılmıştır ki bölge adeta insan seline dönmüş ve Seferberliğe gidenlerin çok büyük bir bölümü de geri dönememiştir.Bildiğim kadarı ile o dönemde Uzungöl’de çok büyük bir erkek sıkıntısı yaşanmıştır.O yıllarda eşi Seferberlikten geri gelemediği için  22 yaşında dul kalıp bir daha hiç evlenmeyen ve kendilerini çocuklarına yetiştirmeye adayan bir çok anne vardır.Sadece Gölbaşı Mahallesinde Kocaları Seferberlikte Şehit olduğu için annelerinin ismi ile anılan onlarca aile vardır.

Gırdacorodena,Gurşuniga,Çakuriga,Guştuliga,Haçapti Hava,Dandariga,Şişmaniga bu isimlerden sadece birkaç tanesidir.

14-Sahi Hamit İnan´ı ve Sarıkamış Öyküsünü Sevgili Mehmet İnan olmasaydı hangimiz anımsayacaktık?

Mehmet İnan´ın Yazısını ve de Dedesi Hamit İnan için Yazdığı Şiiri sizlerle paylaşıyoruz.

UZUNGÖL´de gerçekte yaşanmış, onlarca şehit hikayelerinden sadece biri...Dedemin babasının son yolculuğu; Sarıkamış...

Yıl 1915 aylardan Aralık ayı.Birinci dünya savaşında Osmanlı Devleti ile Rusya Kafkas cephesinde karşı karşıya gelmiş ve ülkede seferberlik ilan edilmiştir.Uzungöl´den savaşa gideceklerden biri olan rahmetli dedem Mehmet İnan´ın babası Hamit inan´dır.Hamit İnan´ın eşi sakine, savaşa gidecek olan kocasına, yolda yemesi için, puaçaya benzer ekmek hazırlarken, hamurlarını yer sofrasının üzerine dizer.O sırada Hamit İnan´ın küçük oğlu mustafa (dedemin kardeşi) ortalıkta gezinirken küçük elleri ekmek hamuruna batar.Annesi parmak izlerini bozmadan hamuru fırına verir ve ekmek o şekilde pişer. Hamit inan ekmeği ve diğer yiyeceklerini yanına alır ve Sarıkamış´a doğru yola çıkar. Aradan yıllar geçer ama Hamit İnan´dan hiçbir haber alınamamıştır.Yaklaşık 10-15 senenin üzerine dedem alış veriş yapmak için, Çaykaradaki Hadi pazarına gider.Orda babasının yaşlarında bir adamla karşılaşır.O kişi dedeme sorar

-Sen kimin oğlusun?
Dedem Hamit´in oğluyum amca? der
Adam Aşağıda ki Hamit mi, yoksa yukarıda ki Hamit mi? diye sorar?
Dedem Yukarıdaki Hamit? der
Bunu duyan adam dedem´e sımsıkı sarılarak hüngür hüngür ağlamaya başlar
Dedem ?Niye ağlıyorsun amca, Yoksa sen babamı tanıyormusun? diye sorar
Adam anlatmaya başlar;

-Oğlum senin babanla biz aynı cephede savaşıyorduk, yanımızda bir şarapnel bombası patladı ve parçaları tam babanın göğsüne isabet etti ve baban benim kucağımda can verdi.Hepsi bir tarafa, seferberlik için yola çıktığımızda babanın yanında, üzerinde senin veya kardeşinin parmak izleri olan bir ekmeği vardı.Günlerce açlıktan çok büyük sıkıntılar çekmemize rağmen, baban o ekmeği yiyemeden can verdi ve şehit olduğunda o ekmek babanın cebinden çıktı.Ne zaman aklıma gelse böyle ağlıyorum işte? der.

 Ardından dedem´de babasının silah arkadaşına sarılarak ağlamaya başlar.

Dedem bize bu hikayeyi ne zaman anlatsa, onun da, bizimde gözlerimiz dolardı.

Bu vatan kolay kazanılmadı.Bugün de şehitler veriyoruz.Allah bütün şehitlerimizin, şehadetini kabul etsin.Yakınlarına, evlatlarına tükenmez sabırlar ihsan etsin.

15-Biri bana 1940´lı Yılların Uzungöl´ünden söz edebilir mi?

1940’lı yıllar.Tüm Ülkemizde olduğu gibi Uzungöl’de de kıtlık yılları.Yokluk yılları.İnsanların açlıktan ağaçların kabuklarını değirmende öğüterek un haline getirdiği ve un ile karınlarını doyurarak yaşama tutunmaya çalıştıkları yıllar.BU dönemde insanlarımızda ani ölümlerin çok fazla olduğu yıllar olarak tarihe geçer.Afacan Ölümü olarak tabir edilen bu ölümlerin bağırsakların yeterince çalışamadığı kabız hastalığından olduğu tahmin edilebilir.

Bu dönem ile ilgili bir anımızı eklemek isteriz.Uzungöl Turizminin Baş Mimarı Sevgili Dursun Ali İnan Amcamız bir sohbetinde bana bu konu ile ilgili şu anımsatmayı yaptı.

-Oğretmen.1940’lı yılarda Uzungöl insanı açtı.Peki göl balık doluydu.Neden gölden balık avlayarak karınlarını doyurmuyordu insanlarımız.Çünkü o dönemde insanlar henüz balık ile tanışmamışlardı ve balığın ne olduğunu bilmiyorlardı.

16-1929 Sel Felaketi Hakkında neler biliyoruz?

Sel felâketi

Çaykara insanı , 1929 yılına kadar mutluluk içinde yaşadı. Sel Felâketi adı verilen ve bir tarih başlangıcı gibi kullanılan 1929 yılının yazında yağan aşırı yağmurların etkisiyle ırmaklar geçit vermez oldu. Yollar heyelân nedeniyle kapandı. Derelerin su seviyesi hızla yükseldi. Dere yatağı dolduktan sonra derelikler su altında kaldı. Hadi deresinin sürüklediği maddeler köprü çıkışını daralttı. Yükselen sular köprüyü tehdit etmeye başladı. Su seviyesi köprü kemerinin üst kısmına kadar yükseldi. Çevredeki tüm dükkân ve işyerleri sular altında kaldı. Kökünden sökülerek sürüklenen irili ufaklı ağaçlar köprünün önüne yığıldı. Kısa zamanda köprünün önünde büyük bir göl oluştu. Artık köprünün ayakta kalma şansı kalmamıştı. Birkaç dakika içinde büyük bir gürültü ile çamurlu sulara gömüldü. Hızla boşalan göl suyu, dükkân ve işyerlerini silip süpürüp götürdü. Karşı-beri bağlantısı kesildi.

Bu olay Trabzon tarihinde 1929 Of-Çaykara Sel Felâketi olarak geçer. Yıkılan bina sayısı 2.539, ölü sayısı 146 olarak belirtilir.

1929 Sel Felaketini şimdi de Uzungöl’lü tanıklardan birinden Merhum Dursun Danış’tan dinleyelim.

4 Haziran 1929 tarihinde bölgemizde çok büyük bir sel felaketi meydana geldi.Aso,İpsil,Yente gibi yukarı köylerden kopan sel suları Gölbaşı Mahallesinin tamamını kapladı ve Mahallenin tamamı sular altında kaldı.Sel suları Gölbaşı Mahallesinin ardından Hocalı Mahallesinin tamamını da kapladı ve Hocalı Mahallesinin tamamı sel sularının altında kaldı.Günümüzde Yerleşim yeri olan Mustafa Sezgin(Eyüpoğlu) ve Mustafa Karagöz(Haşbar)’ın evlerine o dönemde ancak sal ile gidilebiliyordu.Sel suları Büyükköy tarafında ise Dursun Eroğlu’nun evini geçmiş ve Şükrü Erdoğan’ın evine kadar ulaşmıştı.Mustafa Karagöz’ün evinden Şükrü Erdoğan’ın evine ancak sal ile gidilebiliyordu.

17-1919 Hocalı Mahallesi Yangınları hakkında bilgisi olan var mı?O yangında kaç tane ev yanmıştı?

1919 Hocalı Mahallesi Yangınlarını Merhum Dursun Danış Amcamızdan dinledik.İşte onun bizlere anlattıkları.

16 ya da 17 yaşlarındaydım.1919 Yılıydı.Hocalı Mahallesi Yangını bizim evden başladı(Dursun Danış Delesman’ın evi)Yangın kendiliğinden çıkmıştır.Önce ocak yanmaya başladı.Buradan ocağın altından evin arka tarafında(dufaya) sıçradı.Yangın esnasında çok kuvvetli bir rüzgar esiyordu.Bu rüzgar yüzünden yangını kontrol altına alamadık.Evler birbirine çok yakındı.Yaklaşık olarak 1-1.5 saat gibi bir sürede 30-35 hane ev yerle bir oldu.Hocalı Mahallesi insanı bu yangından sonra komşu mahallelerde bulunan akrabalarının yanına göç yapmak zorunda kaldılar.Çok büyük sıkıntılar çekerek hepimiz yeniden evlerimizi yapmaya başladık.Hiç bir ekonomik gücümüz yoktu.O kadar zorluk ve imkansızlığa rağmen büyük bir azim ile çalışarak yeniden evlerimizi yaptık.

18-Cafer Tayyar ÖZEN Kimdir?

Cafer Tayyar Özen Uzungöl´ün İlk Öğretmeni Mehmet Şükrü Özen´in Oğludur.1928 Yılında Uzungöl´de doğdu.Aynı zamanda Uzungöl´ün İlk Öğretmenlerinden olan Cafer Tayyar Özen Hocamız Uzungöl´ün İlk Kurucu Belediye Başkanı Unvanına da sahiptir.

 Cafer Tayyar Özen Hocamız yakalandığı Amansız Hastalıktan kurtulamayarak 01.04.2012 tarihinde aramızdan ayrıldı. Merhum Öğretmenimizi ve eşi Fatma Öğretmenimizi Rahmet ve Minnet ile anarken Cafer Tayyar Özen Öğretmenimizin de kısa bir yaşam hikâyesini paylaşmak isteriz okuyucularımız ile.

1950 ve 1960´lı yılların Uzungöl´üne damgasını vurmuştu Tayyar Öğretmenimiz eşi Fatma Özen ile birlikte.1957 yılında zorunlu olmadığı halde kendi isteği ile doğup büyüdüğü yere yani Uzungöl´e tayin yaptırmıştı Tayyar Hocamız. Eşi de öğretmendi ve amacı eşi ile birlikte Uzungöl insanının güneşi olmaktı, Uzungöl İnsanını değişime taşımaktı. Zor yıllardı o yıllar kuşkusuz. Uzungöl´de elektrik yok,yol yok.Sıkıntı diz boyu. Ama Fatma-Tayyar ÖZEN çifti sabırla ve de azimle gecelerini gündüzlerine katarak Uzungöl insanını Eğitebilmek için çalıştılar. Köy Enstitülerinden kazandıkları bilgi ve becerileri insanlarımıza aktarabilmek için tüm güçleri ile çalıştılar. Okuma yazma Kursları ve Halkımızı Eğitecek çeşitli Kurslar ile Uzungöl´de Aydınlık bir geleceğin temelleri atılmış oldu.

Ama görevini daha tamamlamamıştı Tayyar Öğretmenimiz. Uzungöl 1957´de 1759 sayılı yasa ile Belediye olmaya hak kazanmıştı. Ancak bir türlü altyapısını tamamlayıp Belediye Teşkilatını kuramamıştı. Tayyar Hocam 1963 yılında bu sorunu da çözdü. Gerekli yazışmaları tamamladı. Bir Masa ve bir sandalye ile Uzungöl Belediye Teşkilatını kurdu. Evet yanlış yazmadı. Bir masa, bir sandalye diyorum çünkü o günkü şartlarda başka bir şey yoktu.

Uzungöl´de çalıştığı 5 yıla yakın görev süresi içerisinde Okul Müdürlüğü, Nahiye Müdürlüğü ve de Belediye Başkanlığı görevlerini bir arada yürüten Tayyar Hocamız o günleri bir röportajda bize şu şekilde anlatır. Öncelikle ulaşımı sağlayacak ve de halkımızın ihtiyaçlarını giderecek bir yola ihtiyacımız vardı. Bu yolların en önemlisi de Uzungöl´ün Bayburt´a bağlanmasını gerektiren yoldu. Bu yolun Mutlaka yapılması gerekiyordu. Çünkü yöre halkımız ihtiyaçlarını yayla, Bayburt ve mezralardan temin ediyordu.

Uzun bir uğraş, sıkıntı ve teknik imkânsızlıklara rağmen yöre halkının da onayını alarak İMECE yöntemi ile 25 KM´lik Kamyon yolunu nüfusa bölerek 4 yılda tamamladık.

19-Fatma Özen´i anımsayan var mı?

Uzungöl’ün ilk öğretmeni Cafer Tayyar Özen’in Eşi Fatma Özen´i anlatmasını istedik Tayyar Hocamızdan. İşte Kendi cümleleri ile Fatma Özen Hocamız. Eşim Fatma ÖZEN öğretmenliğinin yanında Köy Enstitülerinden aldığı Eğitim ve Öğretim becerileri ile halkla ilişkilerden öğrenci devamlılığına, iğne yapmak, nakış dikmek, yara pansumanı, çocuk ve anne sağlığı ile buna benzer çok yönlü çalışmalar ile halkımızın ufkunu açarak çok büyük gayretler sarf etmiş ve de Uzungöl´e çok önemli hizmetler sunmuştur.

20-Uzungöl’de ilk Karakol hangi tarihte kurulmuştur?

Yine Dursun Danış Amcamıza kulak veriyor ve Uzungöl’de Karakol’un kurulma sürecini Dursun Danış amcamızdan dinliyoruz.

Uzungöl’de ilk Karakol’un 1920’li senelerde kurulduğunu anımsıyorum.Karakol Uzungöl’e Hafız Hüseyinoğlu(DEVRANOĞLU)’nun döneminde kurulmuştur.Karakol ilk olarak Filak Mahallesinde,ardından Meryemli Mahallesinde ve son olarak ise Hocalı Mahallesinde kurulmuştur.

Karakol’un Uzungöl’e yerleştirilmesi ile ilgili unutmadığım bir anım vardır.Sanırım 1926 veya 1928 yıllarıydı.Karakola ilk defa telefon alınmıştı.Tabi ki halkımız telefonun ne demek olduğunu bilmiyordu.O dönemde Muhtar olan Hafız Hüseyinoğlu(DEVRANOĞLU) telefon ile başka bir yer ile görüşmekte idi.Muhtar DEVRANOĞLU çevirmeli telefon ile görüşürken Uzungöl insanı buna inanmadı.Muhtar ya deli ya da bizimle alay ediyor dediler.Bu durum üzerine Muhtar Devranoğlu orada bulunan herkesi telefon ile görüştürerek doğruluğunu ispat etti.Yani Uzungöl’ün telefon ile tanışması 1928’li yıllara dayanır.

21-Uzungöl´e ilk telefon hangi muhtar döneminde gelmiştir bilen var mı?

Uzungöl’e ilk telefon 1926 ya da 1928 yılında Muhtar Hafız Ahmet Hüseyinoğlu(DEVRANOĞLU) döneminde gelmiş ve Uzungöl telefon ile tanışmıştır.