Antalya Bilim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı hemşehrimiz Prof.Dr.Necati Ağıralioğlu´nun kaleme aldığı " TÜRKİYE´DE TEKNOLOJİ VE MÜHENDİSLİK"adlı makaleyi sizlerle paylaşıyoruz.
Bugün teknoloji ve üretimde yeni teknikler konusunda toplumumuzda büyük bir istek var. Bu yazıda ülkemizdeki teknoloji ve onunla doğrudan bağıntılı mühendislik konularında biraz tarihi bilgi verilecek ve yapılması gerekli bazı reformlar üzerinde durulacaktır.
Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye´de da, ekonomi ihracata bağlıdır. Türkiye´nin ihracatı ise sanayiye ve dolayısıyla teknolojiye dayanmak zorundadır. Bu bakımdan günümüzde Türkiye´de sürdürülebilir ekonomik gelişme ancak dünya ile yarışabilecek teknolojilerle mümkündür. Aslında tarih boyunca toplumlarda ekonomi ile ilim, sanat ve teknoloji arasında kuvvetli bir bağ olagelmiştir. Bugün de ekonomi ile teknoloji arasında kuvvetli etkileşim söz konusudur. Birisi güçlü ise diğeri de güçlüdür. Denebilir ki devletlerin bekası bile teknolojiye bağlıdır.
Teknolojik imalatlar ve yenilikler için iyi yetişmiş insan gücü, bu insanların çalışacağı kurum veya firmalar ile mali kaynaklar gereklidir. Günümüzde insan gücü açısından bu konuda en önde olması gereken mühendisler, teknoloji geliştirmenin itici gücüdür. Hatta iyi mühendislik olmadan yeni teknolojiler ortaya konamaz.
Teknoloji ile uygarlık arasında da sıkı bir bağ vardır. Atalarımız atı evcilleştirmişler ve ata binen ilk kavim olmuşlardır. Ayrıca bulunan demir ve çelik sayesinde zamanın en ileri savaş teknolojisini geliştirmişlerdi. Yüksek tekerlekli arabaları ile büyük kültürlerle bağlantı kuruyor ve bir çok yeniliği öğreniyorlardı.
Atalarımız 9. Yüzyılda hareketli harflerle baskı teknolojisini Çinlilerden önce keşfetmişlerdi. Kağıt keçesini yine Çinlilerden önce imal etmişlerdi. İlk defa Uygurlar tarafından bulunmuş olan matbaa Türklerin uygarlık tarihine çok önemli katkısıdır (Dosay Gökdoğan, 2016).
1074´te Kaşgarlı Mahmud´un yazdığı Divan-ı Lügati´t-Türk (Türk Dili Sözlüğü) adlı eseri ile dil beraberliği sağlama konusunda ilk adımı atmışlardı (Şekil 1). Oysa Batıda bu konulara 400 yıl sonra girilecekti. Batıdan bir örnek, Güney Amerika´da İspanyolca dil birliğini sağlayacak olan ve 1492´de hazırlanan İspanyolcanın Gramer kitabı gösterilebilir.Şekil 1Divan-ı Lügati´t-Türk´ün kapağına çizilen harita
İşte Anadolu´dan bir örnek daha. 1228´ de Sivas Divriği´de Mengüçlü Beyliğince Mimar Ahmet´e yaptırılan Ulu Cami ve Darüşşifasındaki Cennet Kapısı (Şekil 2) dünyanın en önemli sanat şaheserlerinden sayılmaktadır (Kuban, 2010).Şekil 2 Divriği Ulu Camii Cennet Kapısı
3.1 Kuruluş ve Yükselme Dönemi
Osmanlı Devletinde bilim ilk olarak Orhan Bey zamanında 1330 yıllarında kurulan İznik Medresesi ( o devrin üniversitesi) ile başlar. Bu medrese Selçuklu zamanındaki medreselerin ve bu bağlamdaki eğitim kurumlarının devamı niteliğindedir. Daha sonra Anadolu´da ve bütün Osmanlı Devleti sınırları içinde pek çok medrese açılmıştır. Bu medreselerde pek çok ve çeşitli dersler okutulurdu. Mesela, Osmanlıda bilimin Rönenans dönemi olarak bilinen Fatih devrinde, Fatih Medreselerinde okutulan derslerin isimleri şöyledir:
1. Dini Bilimler: İlm-i Kur´an, İlm-i Hâdis, İlm-i Fıkıh, Akaid ve Tefsir Dersleri,
2. Fen ve Beşeri Bilimler: Kelâm (felsefe), Mantık, Belâgât, Lûgât, Hahiv, Hendese, Hesap, Heyet, İlm-i Hikmet, Tarih ve Coğrafya (Şanal, 2003).
Fatih İstanbul´da1460´da Büyük Bendi (barajı) yaptırmıştır (Şahin, 2014). Osmanlıların yükselme döneminde tıp, astronomi ve coğrafya (haritacılık ve denizcilik)´da yeni ve önemli eserler ortaya konmuştur. Mesela Süleymaniye Medresesi gibi ileri eğitim kurumları meydana getirilmiştir. Mimar Sinan´ın Moğlova Kemeri gibi pek çok eseri eşsiz dünya mirası olarak kabul edilmektedir (Şekil 3).Şekil 3 Moğlova Kemeri
Osmanlı Devleti klasik dönemde her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da çağdaş olan Avrupalı devletlerden daha üstündü. Bu üstünlüğü 16. Yüzyıla kadar devam etmiştir. Bu dönemde medreselerde İslami bilimler ile fen ve beşeri bilimler bir arada okutuluyordu.
3.2 Bir Kırılma Noktası
Osmanlı Devletinin duraklama sebeplerinden biri eğitimdeki bozulmadır.16. Yüzyıl ortalarında matematik, geometri, felsefe ve mantık gibi dersler bazı medreslerden kaldırılır ve sadece dini dersler okutulur. Ardından Tophanede 1571 yılında kurulmuş olan ve içinde 15 kadar araştırmacının çalıştığı rasathane, şeyhülislamın fetvası ile 1580 yılında top atışı ile yıktırılır. Fen bilimlerinin kaldırılması ve rasathanenin yıkılması bilim ve teknikte bir kırılma noktası meydana getirmiştir. Halbuki 15. ve 16. yüzyıllar Avrupa´da Rönesans´ın başladığı ve yaşandığı dönemdir. Buna rağmen 15. Yüzyılda Rönesans´ın başladığı İtalya´da İtalyan birliği ancak 1831´de kurulabilmiştir.
Kendisini çok güçlü gören ve bir yenilmezlik fikrine kapılan Osmanlı toplumu dünyadaki diğer devletlerde olup biten bilim ve teknolojilerle fazla ilgilenmemiştir. Pek çok sahada olduğu gibi bilim ve teknoloji sahasında da devlette artık bir zayıflama başlamıştır.
3.3 Teknoloji Arayışları
Fakat daha sonra 18. Yüzyılın başında Avrupa Devletleri karşısında öncelikle askerlik alanında kendini hissettiren başarısızlığın ana sebebi teknolojik yetersizlikte görülmüştür.
Bunun üzerine 1727´de Üçüncü Ahmet, İbrahim Müteferrikanın bir önerisi üzerine, Üsküdar´da 300 kadar Bostancı Ocağı efradına yeni metotlarla bir eğitim başlattı. Fakat yeniçerilerin ayaklanması ve çoğunun şehit edilmesi üzerine bu girişim sonuçsuz kaldı (Toğrol, 1976).
1734´te İkinci Mahmut zamanında topçu birliklerinin standardını yükseltmek için öğretim yapacak bir okulun kurulması kararlaştırdı. Okul Üsküdar´da Mühendishane adı ile kuruldu. Yine Yeniçeriler kendilerine karşı kurulduğundan kuşkulanarak okulun kapatılmasına sebep oldular.
3.4 Askeri Mühendislik Okulu
1770´de Osmanlı Donanması Çeşme´de yenilmiş ve yakılmıştı. Devlet yetkilerince yenilginin önemli bir sebebeinin teknoloji zayıflığı olduğu görülmüş. Bunun üzerine 1773´te Mühendishane-i Bahri-i Hümayun adlı Haliç´te bir Osmanlı Devleti Deniz Mühendisliği (gemi mühendisi subayı yetitiren) okulu açılmıştı.
1795 yılında Hasköy´de Humbaracı Kışlası yanında yeni yapılan bir binada açılan Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Devlet Kara Mühendislik Okulu), Mühendishane-i Bahr-i Hümayun ´un genişletilmesi ile oluşturulmuştu. Bu okul topçu ve istihkâm subayı yetiştirmek üzere kurulmuştu.
1839 yılında bayındırlık hizmetlerini yürütmek üzere Nafia Nezareti (Turuk-u maabir) kuruldu. 1867 yılında Mülkiye Mühendisi ve Islah-i Sanayi Mektebi adıyla yılda otuz mühendis yetiştiren bir okul açılmıştı. 1874 ?de bu okulun devamı sayılan Mühendis-i Mülkiye Mektebi açılmış, okulun adı 1875 yılında Turuk-u ve Muabir Mühendis Mektebi (yollar ve köprüler) olarak değiştirilmişti.
1882 yılında Türkiye´nin ilk sanat ve mimarlık yüksek okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi) İstanbul´da kurulmuştu.
3.5 Sivil Mühendislik Okulu
Sivil hizmetler için mühendis ihtiyacını karşılamak üzere 1883 ?de Hendese-i Mülkiye Mektebi açılmış ve ilk mezunlarını 1888´de vermiştir (Şekil 4). 1909 yılında Nafıa Nezaretine bağlı olarak Mühendis Mekteb-i Ali ´si adını alan okul, eğitimine Yüksek Mühendis Mektebi açılıncaya kadar devam etmiştir. Şekil 4 Hendese-i Mülkiyeden (1988) ilk mezun olan 12 kişi
3.6 Osmanlı Döneminin Değerlendirilmesi
Osmanlı Döneminde mühendislik okulunda dersler Türkçe verilir ve hemen hemen her sınıfta yabacı dil olarak Fransızca okutulurdu.
Sivil mühendislik okulu, Hendese-i Mülkiye Mektebi döneminde (1888-1909) 239, Mühendis Mekteb-i Ali ´si döneminde (1910-1928) 237 olmak üzere toplam 476 mezun vermiştir.
Görüldüğü gibi Osmanlı İmparatorluğunda 40 yılda 476 mezun vermiştir. Bu ise yılda ortalama 10-12 mezun demektir. İmparatorluğun nüfusu ve toprak büyüklüğü dikkate alındığında bu sayının çok az olduğu görülür. Devletin açtığı Batı tarzı okullara halk rağbet etmemişti. Devlet okullara rağbeti artırmak için yatılı olan bu öğrencilere ayrıca maaş bağlamıştı. Herhalde bu yüzden öğrenci sayıları sınırlı tutulmuştur.
Öte yandan girenlerin bir kısmı ayrılmış, ancak bir kısmı mezun olabilmiştir. Mezun olanlar asker olduğu için ya kıtaya gitmiş veya idareci olmuştur. Bunun sonucu olarak ülkede gerek askerlikte, gerekse sivil hayatta mühendislerden mühendislik mesleğini yapan az olmuş ve mühendislik fazla gelişmemiştir. Oysa Türkiye´de mühendislik eğitimi Fransa ile hemen hemen aynı yıllarda başlamıştı.
Osmanlı Döneminde önemli mühendislik uygulamalarının çoğunu yabancı mühendisler yapmıştır.Örnek olarak İstanbul Tüneli gösterilebilir. İstanbul´da Karaköy-Beyoğlu arasında yapılan ve Dünyanın en eski ikinci tüneli olan İstanbul Tünelini (Şekil 5) Eugene Henri Gavand adlı bir Fransız mühendis 1867´de projelendirmiş ve inşaatını bir İngiliz firması 1875´te tamamlamıştır (Gavand, 1876). Aynı şekilde Fırat üzerinde Bağdat yakınlarında 1891´de yapılan Hindiye Barajı ve 1913´te hizmete açılan Konya-Çumra Sulaması projeleri de yabancı mühendiler tarafından tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir (Büyükyıldırım, 2017).Şekil 5 Karaköy- Beyoğlu Tüneli
4. CUMHURİYET DÖNEMİNİN İLK 50 YILI
4.1 1923-1973 Dönemi Üniversiteleri ve Mühendislik Fakülteleri
1928´de kabul edilen Yüksek Mühendis Mektebi Kanunu ile, Mühendis Mekteb-i Ali´si Yüksek Mühendis Mektebine dönüştürülmüştür.
1933´de çıkarılan bir kanun ile Darülfünun lağvedilmiş ve yeniden İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Ardından İstanbul Üniversitesine bağlı bir elektrik mühendisliği bölümü açılmıştır.
1941´de adı Yüksek Mühendis Okulu olarak değiştirilen Yüksek Mühendis Mektebi, Nafia Bakanlığından alınarak, Maarif Bakanlığına bağlanmıştır.
1944´de Yüksek Mühendis Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu üniversite inşaat, makine ve elektrik olmak üzere üç fakülte ile kurulmuştur.
1911 yılında Kondüktör Mekteb-i Ali ´si adıyla bir okul kurulmuştur. 1943 Yılında Yıldız Teknik Okulu, 1969 Yılında Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi, 1982 yılında Yıldız Üniversitesi, 1992 yılında da Yıldız Teknik Üniversitesi adını almıştır.
1863 yılında İstanbul ?da kurulan Robert Koleji, ABD dışında açılan ilk yüksekokul konumundadır. 1912 yılında mühendislik okulu inşaat, makine ve elektrik mühendislikleri lisansı verilecek şekilde kurulmuştur.
1955 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) kurulması bir kanunla kararlaştırılmış ve 1963 yılında 4 fakülte ile öğretime başlamıştır.
1955´de kurulan Ege Üniversitesi´nde, 1963 yılında Mühendislik Fakültesi öğretime başlamıştır.
Orta Doğu İleri Teknoloji Enstitüsü adı ile 1956´da kurulan ODTÜ, 1959 yılında bugünkü statüsüne kavuşmuştur.
1959-1970 döneminde kurulan tek üniversite, 1967 yılında Ankara´da açılan Hacettepe Üniversitesidir.
Bu tarihten sonra 1971 yılında İstanbul´da Boğaziçi Üniversitesi (Robert Koleji) kurulmuştur. 1973´te Diyarbakır´da Dicle Üniversitesi, Adana´da Çukurova Üniversitesi ve Eskişehir´de Anadolu Üniversitesi kurulmuştur.
Cumhuriyetin kurulduğu dönemden itibaren geçen 50 yıllık süre içinde, yani 1973 yılında, Türkiye´de toplam 12 üniversite vardır (Sargın, 2007).
Cumhuriyetin ilk 50 yılında Türkiye Üniversitelerinin büyük bir kısmında ve dolayısıyla mühendislik öğretiminde genellikle Avrupa Sistemi uygulanmıştır.
4.2 Cumhuriyet Döneminin İlk 50 Yılının Değerlendirilmesi
Dünya´da genellikle iki üniversite öğretim sisteminden söz edilir. Bunlar Avrupa ve Amerika sistemleridir.
1970´li yıllara kadar Türkiye´de genelde Avrupa öğretim sistemi esas alınmıştır. Bu sistemde genellikle mühendislik eğitimi 5 yıldır ve mezuna imza yetkisi verilir. İlk 2 yılda matematik ağırlıklı olmak üzere fizik, kimya ve diğer temel dersler verilir. 3. ve 4. Sınıflarda mühendislik ve proje dersleri okutulur. 5. Sınıfta öğrenciler uzmanlıklara ayrılır ve uzmanlık dersleri alırlar. Bu dönemde mezun olan ve Türkiye´nin her tarafına dağılan mühendisler uzmanlıkları ile ilgili işlerde her türlü proje ve imalatı yapabilecek kapasitede yetiştirilirdi.
Mesela inşaat mühendisliğinde, 1. Jeodezi, 2. Teknik Mekanik ve Genel Mukavemet, Hidrolik ve Su Kuvvetleri, 4. Zemin Mekaniği ve Temel İnşaatı, 5. Yapı Malzemeleri, 6. Betonarme ve Yüksek Mukavemet, 7. Yapı Elemanları, Makineleri ve İşletmesi, 8. Ahşap ve Çelik, 9.Yollar ve Trafik, 10. Demiryolu İnşaatı ve Toprak İşleri, 11. Su Yapıları, 12. Çevre Bilimleri ve Teknolojisi adlı 12 kürsü bulunur. Bu kürsülerin her birinden ilk 4 yılda her öğrenci birer ders alır ve proje hazırlar. 5. Sınıfta öğrenci kollara ayrılır ve orada kol dersleri okur. Ayrıca bir sistemi baştan sona projelendirecek şekilde kendi kolunda bir diploma çalışması yapardı.
Ayrıca Fakültenin Matematik, Fizik, Kimya ve İktisat gibi kürsüleri de mevcuttu.
İnşaat bölümü öğrencilerine diğer yakın mühendislik bölümlerden Makine Bilgisi, Elektrik Bilgisi, Mimarlık Bilgisi, Mühendislik Jeoloji gibi dersler de okutulurdu. Bütün bu dersler zorunluydu ve hemen hemen her biri 2 yarıyıl devam ederdi. Mezunlara yüksek mühendis unvanı verilir. Bu, bugünkü master seviyesine karşılık gelir.
Kısaca Avrupa Sisteminde; lisede yoğun bir genel kültür ve fen bilgileri verilir.
Üniversitede genel mühendislik ve uzmanlık eğitimi verilir ve diploma ile birlikte mezuna yetki de verilir.
Bu sistem günün şartlarına göre iyi bir mühendislik eğitimi sağlar. Sistemde yetişen mühendisler Türkiye´de önemli projelere imza atamışlardır.
Bu sistemin bir eksikliği vardır. Ayrı bir master programı yoktur. Bir de doktora sırasında alınan derslerin sayısı ve içeriği Amerikan sistemine göre pek zayıftır.
Bu dönemde mühendislik ve mimarlık mesleklerinin hukuki alt yapısı kuruldu. 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında kanun 17.06.1938 yılında çıkarılmış ve 28.06.1938 tarih ve 3945 Sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. Böylece mühendislik ve mimarlık mesleği hukuki bir temel üzerine yerleştirildi.
Ayrıca 1954 yılında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği kuruldu. Bu birliğe şu anda 24 tane mühendis odası bağlıdır.
1958 yılında hükümet 4/10195 sayılı kararnameyi çıkararak teknik personelin maaşlarını belli bir seviyeye çıkardı.
Fakat Cumhuriyetin ilk 50 yılında ülkede yapılan büyük mühendislik yapılarının hemen hemen hepsinin proje ve inşaatını yabancılar gerçekleştirmiştir. Bunlar içinde Elmalı II Barajı, Sarıyar Barajı, Keban Barajı gibi barajlar sayılabilir.
Ayrıca Cumhuriyetin ilk 50 yılında yapılan Zonguldak, Trabzon ve Mersin gibi büyük limanları da aynı şekilde yabancılar gerçekleştirmişlerdir.
İstanbul´daki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü gibi köprülerin proje ve inşaatlarını da yabancı uyruklu mühendisler ve firmalar yapmıştır.
5. 1973 SONRASI
5.1 1973 Sonrası Üniversiteler ve Mühendislik Fakülteleri
1973-1980: 1974 yılında Sivas´ta Cumhuriyet Üniversitesi kurulmuştur. 11.04.1975 yılında 1873 Sayılı Kanun ile 5 üniversite aynı anda kurulmuştur. Bunlar: Malatya´da İnönü Üniversitesi, Elazığ´da Fırat Üniversitesi Samsun´da 19 Mayıs Üniversitesi, Konya´da ´da Selçuk Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi´dir. Bunu takip eden süreçte ise 18.11.1978 gün ve 2175 Sayılı Kanun ile Kayseri´de Erciyes Üniversitesi kurulmuştur.
1980-1990: 20.07.1982 ve 41 SKHK (2809 SK) ile 8 üniversite kurulmuştur. Bunlar Yıldız Teknik, Marmara ve Mimar Sinan, Gazi, Dokuz Eylül, Akdeniz, Trakya Yüzüncü Yıl üniversiteleridir.
İlk vakıf üniversitesi 12.12.1984 tarihinde YÖK kararı ile yükseköğretim kurumu olarak kurulmuş olan Bilkent Üniversitesidir.
1990 SONRASI: 1992 yılı Türkiye´de 24 üniversitenin bir günde kurulduğu yıl olması açısından önemlidir. 1´i vakıf, 23´ü devlet üniversitesi olan bu yükseköğretim kurumlarını farklı bölgelerde ve çoğunluğu orta büyüklükteki şehirlerde kurulmuştur. Kurulan bu üniversitelerle birlikte 1992 yılı sonunda Türkiye´de kurulmuş olan üniversite sayısı 53´e yükselmiştir.
1992 yılından sonra, Türkiye genelinde kurulan devlet üniversiteleri; 18.08.1993 gün ve 496 SKHK ile Osmangazi Üniversitesi ve 06.06.1994 gün ve 3993 SK ile Galatasaray Üniversitesidir.
2017 yılı itibarıyla Türkiye´de 186 üniversite vardır. Bunların hemen hemen hepsinde mühendislik fakültesi bulunmaktadır.
5.2 1973 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi
1970´li yıllardan sonra Türkiye´de Üniversite öğretiminde bir dönüm noktasına gelindi ve Mühendislik öğretiminde de Amerikan Sistemi benimsendi.
Ameriken Eğitim sisteminin esası, gençler çocukluklarını yaşayabilsin diye hafif bir lise programına dayanır. Bu sistemde lisans öğretimi 4 yıldır. Bunun ilk iki yılında öğrenci genel eğitim ve sosyal bilimler ve sanatla ilgili kültür dersleri alır. Bunlar içinde üniversite fiziği, kimyası ile istatistik ve matematik dersleri de vardır. Son iki yılda meslek dersleri verilir. Bu arada tatil dönemlerinde sanayide stajlar yapılır. Fakat her bir mühendislik dersinde zaman yeterli olmadığı için proje yaptırılamaz. Bu sistemde son 2 yılda verilen dersler konuya hâkim olmak için yeterli değildir.
Ayrıca 4 yıldan sonra isteyen öğrenciler 2 yıl süreli master programına başlayabilir. Master programında 1 yıl yoğun dersler alınır ve onlarla ilgili bir master tezi hazırlanır. Daha geniş kapsamlı ve derinlemesine doktora dersleri alınır ve doktora tezi hazırlanarak doktora unvanı alınır. Yüksek lisans ve doktora dersleri ile öğrenci, Avrupa Sisteminden yetişen öğrencinin önüne geçer.
Bu sistemde ilk 4 yılda ancak mühendisliğin temelleri işlenir, ayrıntılara girilemez. Bunun için mezunlara diploma verilir, fakat imza ve yetki verilmez. Bunu telafi için dünyanın pek çok yerinde yetkin, imtiyazlı gibi unvanlarla uzmanlık sistemleri kurulmuştur.
Bu sistemde öğrencinin araştırma altyapısı daha güçlü olmakla birlikte mühendisliği çok zayıftır. Mühendis mezun olduktan sonra büyük kuruluşlarda bir uzmanın nezaretinde 4 yıl çalışarak ve yetkin sınavlarını vererek profesyonel mühendis unvanını ve yetkisini alır.
Türkiye olarak biz Amerikan Sisteminin 4 yıllık kısmını almış, fakat yetkin mühendislik kısmını almamışız. Dolaysıyla sistemi eksik almışız. Yeni sisteme dönülmüş, ama eksik dönülmüş.
Bu dönemde Türkiye´de teknoloji üreten sistemlere bazı egellemelerle karşılaşıldı. Küçükçekmece Nükleer Enerji Merkezi, İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü gibi uygulama ve araştırma merkezleri sessiz sedasız kapatıldı. Bu merkezlerdeki 50 yıllık bilim ve teknoloji birikimleri sıfırlandı ve yetişmiş insanları dağıtıldı.
1973 sonrası mühendislik uygulamalarında ilk dönem yetiştirilen mühendislerin eserleri görülmeye başlar. Artık Atatürk Barajı gibi büyük barajları yerli firmalar yapabilmiştir (Şekil 6).Şekil 6 Atatürk Barajı
Kıbrıs Su projesi (Şekil 7) gibi deniz aşırı projeleri yabancı ve Türk firaları ortaklıkları gerçekleştirmiştir. Şekil 7 Kıbrıs Su Projesi Yavuz Sultan Selim Köprüsü (Şekil 8), İzmit Körfez Geçişi gibi ulaşım projelerini yine Türk ve yabancı firmalar inşa etmiştir.Şekil 8 Yavuz Sultan Selim Köprüsü
Kısaca, Türkiye üniversiteleri sayılarında son 45 yılda önemli bir büyüme olmuştur. Ancak artık nitelik büyümesine odaklanmak gerekir. Eğitimde en önemli nokta bina yatırımı değil, akademik kadronun kalitesi ve müfredatıdır.
Fakat hala toplumda, tasarlamak ve projelendirmek önemli değil, bir işin imalatını yapmak önemlidir anlayışı hâkimdir. Gerçekte ise her işin tekniğinin, maliyetinin ve estetiğinin esasları planlama ve projelendirmede ortaya konur. Bunun için ülkede yeterli miktarda büyük projecilik kurumları gelişmemiş ve büyük projeleri çoğunlukla yabancı firmalar gerçekleştirmiştir. Bu firmalar da gerek malzeme ve gerekse personel desteğini kendi ülkelerinden getirterek işin kaymağını kapmaktadırlar.
Dünyada uluslararası iş yapan inşaat müteahhitleri yaptıkları iş tutarına göre her yıl sıralanmaktadır. Türk firmaları son yıllarda Çinli firmalardan sonra ikinci olmaktadırlar. 2017 yılı verilerine göre ilk dünyadaki ilk 100 büyük firmadan 10 tanesi Türkiye´dendir (https://www.enr.com/ 2017).
6. BUGÜNKÜ DURUM VE YAPILMASI GEREKENLER
6.1 Liselerin Kalitesini Yükseltmek
1880 -1900 yılları arasında Anadolunun bazı büyük vilayetlerinde Batı tarzı eğitim veren Edirne, İzmit, Balıkesir, İzmir, Afyon, Antalya, Kastamonu, Konya, Ankara, Yozgat, Adana, Kayseri, Sivas, Malatya, Elazığ, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır gibi liseler kurulmuştur. Cumhuriyetin kuruluşunda ve ilk 50 yıldaki gelişmelerde, hatta mühendislik başarılarında, bu köklü lise mezunlarının etkisi büyüktür.
Eğitim sistemi bir bütündür. Anaokulu, ilköğretim, ortaöğretim veya yükseköğretim birbirinden bağımsız değillerdir. Bunlar aslında birbirleriyle iç içedir. Yüksekokul eğitimi iyi değilse, oradan yetişecek öğretmenlerin ilköğretim veya ortaöğretimde nasıl çok başarılı olmalarını bekleyebiliriz.Eğitimde önce öğreticileri iyi eğitmek lazım.
Bunun için olabildiğince erken yaşlarda bir öğrencinin yeteneklerinin ailesi tarafından öğrenilmesi ve kendisine bildirilmesi, hangi sahalarda başarılı olabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Liselerin kalitesine a. Öğrencinin yetenekleri, b. Öğretmen kalitesi, c. Haftalık müfredat programı, d. Okul ve aile çevreleri, e. Okul idaresi ve kuralları ve f. Okulun sınıf, laboratuvar, kütüphane, spor tesisi gibi alt yapı tesisleri etki etmektedir. Herhalde bunların en önemlileri ilk üçüdür.
Yetenekli öğrenciler, iyi yetişmiş tecrübeli ve mesleği ile refah bir geçim sağlayan, fen dersleri öğretmenlerinin hocalığında, fen dersleri ağırlıklı bir müfredat programı ile iyi bir üniversite adayı olabilirler. Mesleklerin çalışma şartları uygun olursa bunlar belki de mühendis aday adayı olacaklardır.
6.2 Mühendislik Ücretlerini Yükseltmek
Cumhuriyetin ilk 50 yılında henüz bozulmamış olan ve güçlü liselerin fen kolundan mezun olan temel bilimleri güçlü öğrenciler problem çözerek girilen matematik, fizik, kimya sınavlarından sonra mühendisliğini tercih ederdi. Çünkü o dönemde mühendislere tatmin edici ücretler ödenmekteydi. Teknik elemana yüksek maaş sağlayan 4/10195 Sayılı Kanun hükmündeki kararname 1970 yılında geçersiz kılındı ve mühendisler 657 sayılı devlet memurları kanununa göre ücret almaya başladılar. 1970´de bir mühendise verilen para, 1954 yılında ödenen paraya eşdeğer hale getirildi. Yani eski maaş yeni maaşın 2,5 katı durumdaydı.
Burada sanayide gelişmiş olan ABD, Almanya ve İngiltere gibi üç ülkede maaşlar dikkate alınmış ve mesleklere göre alınan maaşlar Türkiye ile karşılaştırılmıştır.
Tablo 1 Amerika´da üniversiteden mezun olmuş kişilerin ortalama maaşları (Yıllık ABD doları)
Sıra No |
Meslek |
Yüksek Lisans |
Lisans |
1 |
Mühendislik |
99000 |
75000 |
2 |
Fizik Bilimleri |
90000 |
59000 |
3 |
Bilgisayar ve Matematik |
89000 |
70000 |
4 |
Sağlık |
80000 |
60000 |
5 |
Sosyal Bilimler |
85000 |
55000 |
6 |
İletişim |
62000 |
50000 |
7 |
Beşeri Bilimler ve Sosyal Bilimler |
65000 |
47000 |
8 |
Sanat |
55000 |
44000 |
9 |
Eğitim |
57000 |
42000 |
10 |
Psikoloji ve Sosyal Çalışma |
60000 |
42000 |
11 |
İş (Business) |
80000 |
60000 |
2. Almanya´da Durum:Almanya´da mezunların en çok para kazandığı meslekler Tablo 2´de de gösterilmiştir ( Ozluoglu, 2017). Almanya´da sağlık ve tıptan sonra mühendislik, bilgisayar bilimleri ve hukuk mezunları en çok para kazanmaktadır.
Köklü tarihi, bilim ve teknoloji alanındaki liderliği, Amerika´dan sonra en çok göç alan 2. ülke olması, yüksek yaşam seviyesi ve dünyanın 3. büyük ekonomisi ile Almanya uluslararası markalara sahiptir.
Tablo 2 Almanya´da Mezunların En Çok Para Kazandığı Meslekler, Yıllık Euro (?)
Sıra No |
Meslek |
En az |
En çok |
1 |
Sağlık ve Tıp |
80000 |
150000 |
2 |
Mühendislik |
Ortalama 65000 |
|
3 |
Bilgisayar Bilimleri ve Bilişim |
Ortalama 70000 |
|
4 |
Hukuk |
Ortalama 75000 |
|
5 |
Mimarlık ve Yapı |
Ortalama 55000 |
|
6 |
Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım |
50000 |
60000 |
3. İngiltere´de Durum: İngiltere´de mezunların en çok para kazandığı 10 meslek Tablo 3´de gösterilmiştir (Suda, 2016). Tablodan görüldüğü gibi İngiltere´de en çok kazanan mesleklerde inşaat mühendisliği birinci, mühendislik ikincidir.
Tablo 3 İngiltere´de Mezunların en çok para kazandığı 10 meslek, Sterlin, £
Sıra No |
Meslek |
Ortalama Yıllık Maaşı |
1 |
İnşaat Mühendisliği |
44851 |
2 |
Mühendislik |
42837 |
3 |
Muhasebe ve Sigorta |
41950 |
4 |
Bilgisayar Mühendisliği Mezunları |
41950 |
5 |
Ekonomi Mezunları |
41144 |
6 |
Finans Mezunları |
40908 |
7 |
Mimarlık Mezunları |
40788 |
8 |
Fen Bilimleri Mezunları |
40409 |
9 |
Makine Mühendisliği Mezunları |
39106 |
10 |
Matematik Mezunları |
39010 |
4. Türkiye´de Durum: İnsan kaynakları (İK) danışmanlarından ve ücret araştırma şirketlerinden alınan bilgilere göre, Türkiye´de giriş seviyesi ücretleri gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kalıyor. Asgari ücretten başlayan başlangıç maaşları şirket ve fonksiyona göre 5 bin TL´ye kadar çıkıyor. Bazı fonksiyonlarda ise yıllık kazanç 70 bin TL´yi bulabiliyor.
Bilişim, enerji, denetim, bankacılık, dayanıklı tüketim sektörleri avantajlı maaş politikalarıyla bu anlamda dikkati çeken sektörlerin başında geliyor (Bozkuş, 2016).
Türkiye´de genel olarak mühendislik ve mimarlık ücretleri bazı diğer mesleklere göre daha düşük durumdadır.
6.3 Yetenekli Gençleri Mühendisliğe Yönlendirmek ve Yurt Dışına Göçlerini önlemek
Yetenekli ve çalışkan öğrencilerin üniversite tercihinde mühendislik mesleğine yönelmeleri için daha fazla teşviklere ihtiyaç vardır. Ayrıca yetenekli iyi yetişmiş insanların yurt dışına göçünü azaltmak için Türkiye´de çalışmayı cazip hale getirmek gerekir. Bazı büyük ülkeler yetenekli öğrencilerimizi üniversitelerden, hatta liselerden tespit ederek beyin göçünü hızlandırmakta olduğu bilinmektedir. Mühendislerin, sosyal bilimciler kadar toplumda itibarı fazla değildir. Bu mesleğin değerini vermek için bazı cazip şartların sağlanması gerekir. Ayrıca pek çok büyük ülke gibi iyi yetişmiş insan kaynaklarının geri dönüşünü sağlamak üzere bazı düzenlemeler yapmamız uygun olur. Dünyanın çeşitli yerlerinde başarılı olmuş yetenekli insanlar ülkeye çağrılıp hazırlanacak altyapı tesislerinde mesleklerini yapmaları sağlanabilir.
6.4 Teknolojide Öncelik Sahalarını Güncellemek
Genelde Türkiye´nin ve özelde bölgelerimizin fırsat ve ihtiyaçlarının ortaya konması gerekir. Böylece araştırma ve yenilemede öncelikler belirlenmiş olur. Türkiye´nin önündeki en büyük sıkıntı dış ticaret açığıdır. Bunun için dış ticaret yaptığımız ülkelerdeki dış ticaret açığımız, yani fark, teknoloji geliştirmede öncelik konusunda bir ölçü alınabilir.
Öncelikli konular içinde enerji ve özellikle güneş ve nükleer enerjisi bulunmaktadır.
Ayrıca doğalgaz bağımlılığının azaltılması ve doğalgaz yerine ikame edilecek enerji sisteminin geliştirilmesi gerekir.
Bunlardan başka ülke ve bölgenin kaynakları ve potansiyelleri dikkate alınırsa, sağlık, gıda ve tarım, turizm ve yat endüstrisi, denizcilik ve havacılık, inşaat ve madencilik, otomasyon, kablosuz iletişim, biyoteknoloji, iklim değişikliği, malzeme ve nanoteknoloji, dijitalleşme ve yazılım konuları öncelikler içine yerleştirilmelidir.
7. 5 Dördüncü Sanayi Devrimini Yakalamak
Bugüne kadar dünyada gerçekleştirlen sanayi devrimlerini teknoloji ve alt yapı yetersizliğimizden dolayı kaçırmışız.
Birinci Sanayi Devrimi: Birinci Sanayi Devriminde su ve buhar gücünü kullanarak mekanik üretim sistemleri ile ortaya çıktı. 18. yy. ikinci yarısında İngiltere´deki dokuma tezgâhlarının mekanikleşmesiyle etkisini göstermeye başladı. Bu devrim bizim ülkemizde bütün dokuma tezgâhlarının kapanmasına sebep oldu. Sadece Bursa´da 326 dokuma tezgâhı kapandı. Aynı şekilde buhar, kömür ve demirin enerji kaynağı ve ham madde olarak birlikte kullanılmaları demiryolu gelişimine de hız kazandırdı. Demiryollarını geliştirmede de geç kaldık.
İkinci Sanayi Devrimi: İkinci Sanayi Devrimi ile elektrik gücünün yardımıyla seri üretim tanıtılmıştı. 19. yy. sonlarında elektriğin ve montaj hattının sağladığı destekle seri üretim kavramını hayatımıza soktu. Türkiye´de 1950 yılında bile birçok ilçede elektrik yoktu. O tarihte sadece yaklaşık 40000 köyden sadece 13´ünde elektrik enerjisi vardı.
Üçüncü Sanayi Devrimi Üçüncü Sanayi Devriminde ise dijital devrim, elektroniklerin kullanımı ve BT (Bilgi Teknolojileri)´nin gelişmesiyle üretim daha da otomatikleştirilmişti.
ile 1960´lı yıllarda yarı iletkenlerin ve bilgisayarların devreye girmesi ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte üretimin otomasyonu sağlandı. Ne yazık ki Üçüncü Sanayi devrimini de kaçırdık.
Dördüncü Sanayi Devrimi: Dördüncü Sanayi Devrimi kısaca sanayinin dijitalleşmesi olarak adlandırılmaktadır. Dördüncü Sanayi Devrimi ile akıllı ve bağlantılı makine ve sistemleri dönemine girildi. Bu devrimle teknolojiler iç içe geçip kaynaşmış ve fiziksel, dijital ve biyolojik alanlarda karşılıklı etkileşimler hâkim olmuştur. Artık Dördüncü Sanayi devrimin kaçırmak istemiyoruz.
6.6 Avrupa Birliği Projelerinde Türkiye´nin Verimini Artırmak
1983´ten beri Avrupa Birliği üye ülkeler ve ilgili ülkelerde araştırma projelerini desteklemekte ve bunun için bir Avrupa Birliği Projeleri sistemi kurmuştur. Türkiye de bu sisteme dâhil olmuş ve her yıl belli bir mali destek sağlamaktadır. Fakat Türkiye, Avrupa Birliği Projeleri Fonuna sağladığı destekten daha az proje alabilmektedir. Türkiye tarafından Avrupa Birliğine yatırılan paranın ancak yüzde 60-70´i tutarında proje ülke kurumları tarafından kazanılabiliyor. Katılım payımıza göre Yunanistan ve İsrail´den bile çok düşük verim alıyoruz. Acaba, projelere katılmada KOBİ´lerde bir itici güç eksikliği veya üniversitelerde ya da TÜBİTAK´ta bir alt yapı eksikliği mi var? Böyle giderse, öncekilerden olduğu gibi, 2020 yılında bitecek olan 8. Çerçeve Programından da düşük verimle döneceğiz. Avrupa Birliği Fonu Projelerine Türkiye´den daha çok katılım, daha fazla ortaklık için Türkiye´nin alt yapı eksiklikleri giderilmelidir.
6.7 Mühendislik Fakültelerimizde Standardı Yükseltmek
Her yıl dünyaca yapılan sıralamalarda gerek üniversitelerimiz ve gerekse mühendislik fakültelerimizin bölümleri istenen ve 80 milyonluk büyük bir ülkeye yakışan durumda değiller. Dünyadaki ilk 500 üniversiteye Türkiye´den bazı yıllar 1 veya 2 üniversite girebilmektedir. Çin ilk 100 üniversiteye 6 üniversitesini yükseltmiştir. 1950 yılında 20 üniversitesi olan Hindistan 2014 yılında bu sayıyı 34 kat artırarak 677´ye çıkarmıştır. Bu yarışta Çin ve Hindistan çok hızlı koşuyorlar. Center for World University Ranking (CWUR)´in 2017 yılı ülkelere göre üniversite kalite sıralamasında Türkiye 34. Sıradadır. Bu listeye göre İsrail 24, Yunanistan 30 ve İran 35. Sıradadır.
Artık üçüncü nesil üniversitelerin görevi bilgiyi aktarmak değil, adaptasyon yeteneği yüksek, bilgi kaynağının yerini bilen ve ona uluşabilen, bilgiyi üretime dönüştüren ve geleceğe yön veren fertler yetiştirmektir. Dünya üniversiteleri derse girmeden önce öğretim üyesinin sisteme yüklediği video ve metinleri izleyip okuyor notlar alıyor ve sorular hazırlıyor. Sınıfta bu konular karşılıklı tartışılıyor. Ters yüz denen bu sınıf/eğitim sistemi gelişmiş üniversitelerde yıllardan beri uygulanmaktadır.
Üniversitelerin hedefi ülkeye iyi meslek sahibi iyi insanlar yetiştirmektir. 2017 yılında devlet 10 üniversiteyi araştırma üniversitesi olarak belirlemiştir. Bu üniversitelerden ve diğerlerinden daha yüksek verimler bekleniyor.
Mühendislik bölümlerinde biraz daha iyi olmamıza rağmen dünyada ilk 100´e giren mühendislik bölümümüz yoktur. Bununla birlikte pek çok mühendislik fakültesi yarışta daha ileri geçebilmek için mücadele vermektedir. Bazı üniversitelerin ABET veya MÜDEK gibi kredilendirme sistemlerine girmekte başarılı olduklarını görmekteyiz. Bir kısmında ise STEM (Science, Technoloji, Engineering, Mathematics) temelli eğitim verdikleri görülmektedir. Buna göre fizik, kimya biyoloji gibi fen dersleri yanında teknoloji, mühendislik ve matematiğe ağırlık verilmektedir.
Üniversitelerde ve fakültelerde kaliteyi yükseltmenin yolu iyi yetişmiş, üretken bilim insanlarını kendi kadrolarına kazandırmaktır.
6.8 Profesyonel Mühendislik Sistemini Kurmak ve Sürdürmek
Profesyonel mühendislik ve mimarlık dünyanın çeşitli ülkelerinde uzun yıllardan beri kuruludur. Bu mühendislik sistemi ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, Avrupa Birliği, Japonya ve hatta İran gibi pek çok ülkede uygulanmaktadır.
Bunlar Profesional Engineering, Chartered engineering, Eoropean Engineering, Professional architecture gibi isimlerle kurulmuşlardır.
Dünya´daki mühendislik yetki durumlarına göre sistemler 4´e ayrılabilir (Kasuba ve Promod, 2004):
1. Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada gibi ülkelerde 4 yıldan sonra 1 temel sınav, 4 yıl pratik tecrübe ve 2 ayrı sınavdan sonra uzmanlık ( Profesyonel Mühendislik) yetkisine sahip olunur.
2. İngiltere gibi bazı ülkelerde Chartered (imtiyazlı) Mühendislik belgesi almak gerekir.
3. Avrupa Ülkelerinde mezun olduktan sonra Avrupa Mühendisi belgesi almak gerekir.
4. Türkiye gibi bazı ülkelerde 4 yıllık okulu bitirenlere hem diploma hem de de yetki verilir.
Profesyonel (yetkin) mühendislik için ABD´de 1911 yılından beri uygulanan sitem 4 temele dayanmaktadır (NCEES, 2017):
1. 4 yıllık lisans eğitimine dayanması,
2. Mesleki temel yazılı sınavını içermesi,
3. En az 4 yıllık uygulama tecrübesi aranması,
4. Uygulama ve uzmanlık sınavlarını kapsaması.
28 Haziran 2000 tarih ve 24093 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile Uzman mühendislik sitemi getirildi (Ağıralioğlu, 2001). Ayrıca Yetkin Mühendislik Yönetmeliği 1 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Fakat daha sonra kanun ve dolaysısıyla ona bağlı yönetmelik 2009 yılında Danıştay tarafından iptal edildi.
Türkiye´de, dünya ile yarışacak bir şekilde uzman mühendislik sistemini kuramazsak büyük projelere katılamamamız, pek çok projede ekonomik kayıplar, verimsizlikler, hatta başarısızlıklar hatta ve hatta can kayıpları yaşamamız mukadderdir. Ayrıca yaşanabilir şehirler ve yaylaları da boşuna hayal edeceğiz demektir.
9. YAPILMASI GEREKEN REFORMLAR
Bu değerlendirme kısmında, mühendislik ve teknolojide Türkiye´nin dünya ile yarışacak duruma yükseltilebilmesi için yapılması gereken reformlar aşağıda özetlenmiştir:
Sonuç olarak iyi yetişmiş mühendislerle sanayide, araştırma kurumlarında ve üniversitelerde barış zamanlarında bir teknoloji seferberliği başlatmamız gerekir. Böylece barışı sürdürebilir hale getirebilir, ülkede daha güven, huzur ve refah içinde yaşayabiliriz.
KAYNAKLAR
ABET, Criteria for Accrediting Engineering Programs, 2016 ? 2017.
Ağıralioğlu, Necati, 2001. Uzman Mühendislik Nedir, Ne Değildir?, Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi.
Bozkuş, Fatoş, 2016. Fbozkus@Ekonomist.Com.Tr, Haziran 5, 2016.
Büyükyıldırım, Galip, 2017. 20. Yüzyılda Su İşleri ve Antalya, DSİ Yayını.
Dosay Gökdoğan, Melek, 2016. Bilim Tarihinde Türkler, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi.
Gavand, Eugene Henri,1876. Tunnel de Constantinople, (İstanbul Tüneli), Paris, (Çev. Sadettin Ergin, İstanbul, 2011).
https://ncees.org/engineering/engineering-licensure/international-engineering/ NCEES International Engineering Resources.(2017)
https://www.cnnturk.com/universiterehberim/abdde-universite, 12.10.2015
Kasuba, Romualdas and Vohra Promod, 2004. International mobility and the licensing of professional engineers, World Transactions on Engineering and Technology Education, Vol. 3, No.1, pp. 43-46.
Kuban, Doğan, 2010. Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi, Yem Yayınları, İstanbul, 2010, 173 s.
Ozluoglu, Leyla, 2017. 15 Ağustos 2017, 6475.
Sargın, Sevil, 2007. Türkiye´de Üniversitelerin Gelişim Süreci ve Bölgesel Dağılımı, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl/Volume: 3, Sayı/Issue: 5, 2007, 133-150.
Suda, Feray, 2016. 19 ağustos 2016, 7221.
Şahin, Salih (Hazırlayan), (2014). İstanbul Suyolları ve Su yapılarının Tarihçesi, İSKİ, Bilnet Matbaacılık, İstanbul, 149 s.
Şahin, Turan, 2012. Osmanlı´nın Çılgın Projeleri, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul.
Şanal, Mustafa, 2003. Osmanlı Devleti´nde Medreseler ve Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme Ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 14 Yıl: 2003/1, 149-168 s.
Toğrol, Ergün, 1976. İTÜ İnşaat Fakültesi Cumhuriyetin Ellinci Yılı Kitabı, Matbaa Teknisyenleri Kol. Şti, İstanbul.
www.abet.org/accreditation/accreditation-criteria/criteria-for-accrediting-engineering-..
www.emo.org.tr/ekler/86c825db2f776da_ek.doc?tipi=46.