Turizmci Murat Akyüz'ün kaleme aldığı, "YAYLA Mİ? YAYLAN MI?" adlı makaleyi siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
YAYLA MI?
YAYLAN MI?
Soruyorum…?
Çaykara ve yöresinin geçmişten günümüze en önemli kültürel değerlerinden biridir yaylacılık.
21. yüzyıldayız kültürel değerlerimiz biraz yozlaştı millet olarak bu değerlerden biraz uzaklaştık. Bu değildir ki yaylalarımızı, mezralarımızı terk ettik, devlete geri verdik.
Her Çaykaralı memlekette veya gurbette ikamet ettiği her yerde özleminde mutlaka yayla sevdası vardır.
Çaykaranın en meşhur yaylaları Sultanmurat, Şekersu, Haldızen, Karester, Tufa, Barma, Limonsuyu ,Kuşmer, Kurtdağındaki tüm yaylalar bölge kültürüne ve sosyal yaşama önemli katkı sunan değerli birer okuldurlar. Yöre insanının birlikte bir arada olmalarına ve kaynaşmalarına vesile olan önemli yerlerdir.
Komşu köylerin insanları çocukları birlikte bir arada kültürlerin harmanlandığı ve birbirlerini tanımada yardımcı olan önemli merkezlerdir.
Eski dönemlerde yaylacılık önemli bir yaşam alanlarıydı. Fakirlik, yoksulluk hat safhadaydı, insanların yeme barınma ihtiyacının bir nebze elde edilen önemli yerlerdi.
Yaylanın otundan, bayırlarından, geniş alanlarından hayvanların önemli ölçüde istifade ettiği alanlardı.
Yaylalara gidemeyenlerin günümüzde D vitamin eksikliği, kansızlık ve daha bir çok hastalığa kolay bulaşıyor. Vücut direnci zayıflıyor. Yaylalarda üç ayını geçiren çocukların daha metanetli olduğu ve gelecekte hayata atılma konusunda daha etkin olduğu yaşadığımız sürece müşahede ettik.
Kapitalist dünyada insanların lüks ve dijital ortamlara tevessül etmesi turizmin yöremize maddi yönden getirdiği artıların yanında manevi yönden bizleri yozlaştırmaya doğru sürüklemesi, birbirimizden uzaklaştırma, kültürel değerlerimizi unutma yönündeki eğilimler, yayla ve yayla kültüründen bizleri uzaklaştırdı. Bunu derken bizler atalarımızdan bizlere kalan yaylalarımızdan feragat ettik.
Son yıllarda devlet yaylalarımız üzerinde tahakküm kurma talaşına girdi. Bizden yaylalarımızı elimizden almaya çalışıyor. Yaylalarımızı ellerimizden almanın devletimize getirisi ne olduğunu anlamış değilim. Yıllar geçiyor yaylalarımıza yeni evler yapma konusunda avam projeler üretemeyen ve bu konularda insanımıza katkı sunma yerine cellat kesilip bizleri yaylalarımızdan koparmak tüm yaylaları mera alanı ilan etmek neyin nesi.
75 yıl evvel yaylamızda yapmış olduğumuz yayla evinin yıkılması yerine yeni ev yapılmasına izin verilmiyor. Herkese yapılan uygulamanın yanında yıllarca tarla ve çayır olarak kullandığımız arazilerimizin mahkeme kararı ile mera alanlarına terk edilmesi devletimizin müreffeh bir ülke olma yolunda katkı sunacaksa köydeki evlerimize de el atsın bizlerde alkış tutalım.
Devletin görevi ”SUÇU VE SUÇLUYU ARAYACAĞINA, MASUMU VE MASUMİYETİ ARAMASI” gerekir.
Bende başlığı yaylamı yaylan mı diye yazdım. Maalesef devlet bize gayet sert bir şekilde yalan demek istiyor. Herhalde…
Devlet çifte standart uygulamadan herkese eşit muamele yaparsa eyvallah başım üstüne derim. Bizim yaylalara üç kilometre uzaklıkta ki elli hanelik yaylanın iki senede üçyüz haneye çıkması manidardır. Onlara ne hikmetse en ufak bir uygulama yapılmıyor. Devlet kademelerinde önemli görevler ifa eden bazı kişilerin oralarda yaylaları olduğunu biliyoruz. Bu adaletsiz düzenin bir an evvel düzelmesi gerekir yoksa yapılan binlerce güzel icraatlarına gelecekte bu yörenin güzel insanların ahı kalır devlet zarar görür..
Devlet adaletle hükmedilirse yıkılması zor olur. Bizler adalet göremiyoruz. Devletine bağlı bu insanlara yapılan bu haksız ve mesnetsiz eylemlerin gelecekte ülkeyi dengede tutacak insanları bulmaya zorlanabilir…
Devlet erki lütfen bizlerin bu çifte standart uygulamaların önüne geçecek yeni eylem planları yapın. Bizle beraber olun. Bizler devletin vereceği her karara saygı duyduk ama atalarımızdan kalan bir parça yerlerimizi bizlere hakkaniyet ölçülerinde geri verin.
Devlet anadır babadır evladına zulmetmez, ayrım yapmaz..