14 Kasım Dünya Diyabet Günü Dolayısı ile Çaykara Merkez Zeki Bilge İlkokulu Tarafından Okul Çağı Çocuklarda Diyabet Tanılama Ve bilgilendirme Projesi Çalışmaları Başladı
ZEKİ BİLGE İLKOKULUNDAN DİYABET TANILAMA VE BİLGİLENDİRME PROJESİ
Çaykara Merkez Zeki Bilge İlkokulu tarafından Okulda Diyabet Eğitimi İle İlgili bir Proje çalışması başlatıldı.?OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARDA DİYABET TANILAMA VE BİLGİLENDİRME? Projesi adı altında yürütülmekte olan çalışma Zeki Bilge İlkokulu Sınıf Öğretmeni Zennur Sezer Hocamızın Koordinatörlüğünde yürütülüyor.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek olan projenin şu an itibarı ile hazırlık çalışmaları gerçekleştiriliyor.Projeden Sorumlu Öğretmen Zennur Sezer Hocamız,Müdür Yardımcısı Zeynep Kılıç Hocamız ve Zeki Bilge İlkokulu Müdürümüz İzzet Gönan tarafından şu ana kadar gerçekleştirilen çalışmalar şunlar:
1-Diyabet İle ilgi,li hazırlanan velileri bilgilendirici ve de duyarlöı hale gelmelerini amaçlayan yaklasşık 2500 civarında broşür velilere gönderildi.Bu şekilde velilere Diyabet ile ilgili olarak Farkındalık oluşması sağlandı.
2-Ayrıca velilere Veli İstek Formu gönderilerek arzu eden velilerin çocuklarını Diyabet konusunda Tanılama yapmaları imkanı oluşturuldu.Proje İle İlgili olarak Görüşlerini aldığımız Çaykara Zeki Bilge İlkokulu Müdürümüz İzzet Gönan ;Kırsal alanda bulunan Çaykara İlçesi Öğrencilerine Diyabeti tanıtıp anlatma,öğrencilerin bulundukları toplumda ailede,yakın çevrelerinde hatta kendilerinde bile diyabet riski olabileceğini ve diyabet ile nasıl baş edebileceklerini öğrenmeleri hedeflendiğini ifade etti.
Her yıl artış gösteren ve de yıllık ortalama 17 000 okul çağı çocuğuna diyabet teşhisinin konulduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.Yaşadığımız yakın çevremizde Diyabetli İnsanlara rastlama oranımız gün geçtikçe arttığını ifade eden Okul Müdürü İzzet Gönan. Zeki Bilge İlkokulu olarak kendilerinin bu poroje ile ,Diyabetin bir hastalık olmadığını,bu kişileri gruplarımızdan soyutlamamamız gerektiğini bilmeli ve bu anlamda farkındalık yaratmalıyız.Ayrıca Diyabetin bulgularını öğrenmeli,ve çevremize de öğretmemiz gerektiğini ifade etti.
Bu projemiz ile toplumsal duyarlılık ve farkındalık Yaratmak amaçlandığını ifade eden Proje Koordinatör Öğretmeni Hocamız Zennur Sezer ise Erken teşhis edilen diyabet daha çabuk kontrol altına alındığını.Kişi diyabetin belirtilerini kendisinde ya da yakın çevresinde görmesi durumunda kontrol ettirmek için en çabuk sürede mutlaka sağlık kuruluşuna gidip kan şekerini ölçtürmesi gerektiğini ifade etti.
Diyabet Nedir?
Diabetes Mellitus (DM), pankreasın yeterli insulin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu oluşan ömür boyu devam eden kronik ve insülin üreten hücrelerin azalması ile devam eden bir hastalıktır. Normal metabolizma da besinler, vücudun başlıca yakıtı olan glukoza (şeker) dönüşmek üzere bağırsaklarımızda parçalanırlar. Daha sonra bu glukoz bağırsaklardan kana geçer ve kandaki şeker düzeyi yükselmeye başlar. Sağlıklı bireylerde kana geçen glukoz pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla hücrelerin içine taşınır. Şayet insülin hormonu vücudumuzda olmazsa ya da etkisi bozulmuş ise şeker hücrenin içine taşınamayacağı için, glukoz kanda artarak şeker hastalığı dediğimiz kan şekeri yükselmesi (Hiperglisemi) gelişmiş olur. Bu kan şekeri yüksekliği sürekli olarak devam edecek olursa organlarımızda (sinir, göz, kalp, böbrek vs) zaman içerisinde ciddi bozukluklara neden olur.
Bu tepkiler tamamen doğal ve sağlıklıdır. Bu durum, özellikle kişinin bir uyum sağlama sürecine gereksinim duyduğu uzun süreli veya ömür boyu sürecek hastalıklarda ortaya çıkar. Hastalığın ve tedavisinin yarattığı gerginlik, kişinin uyum kapasitesini tüketerek, psikolojik tepkiler ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak şunu da belirtelim ki, bu tepkileri herkes yaşamak zorunda olmadığı gibi bunların şekli veya şiddeti de kişiden kişiye değişebilir.Yaşam boyu süren bir hastalık olan diyabet tanısı konduktan sonra, yaşam tarzınızda zaman zaman sizi oldukça zorlayacak değişiklikler yapmak zorunda kalırsınız. Bu değişiklikler sadece sizin değil, aynı zamanda ailenizin de yaşamını etkileyen bir boyutta olabilir.
Diyabet tanısı alan bir kişi olarak sizin ve ailenizin, uyum sürecinde yaşayabileceğiniz psikolojik tepkiler şöyle sıralanabilir:
Size doktor tarafından konulan "Diyabetes Mellitus" tanısı almadığınızı ya da bu hastalığın bir süre sonra geçeceğini düşünebilirsiniz. İlaçlarınızı almayı ya da kan şekeri düzeyinizi ölçmeyi bilinçli olarak ihmal edebilir, sağlıksız yiyeceklere yönelebilir. Aile üyeleri de mümkün olduğunca diyabet hastalığı hakkında hiç bir şey düşünmemeye çalışabilir.
"Neden ben?" şeklinde düşünüp ailenize ya da arkadaşlarınıza karşı öfke duyabilirsiniz. Özellikle çocuk ve ergen hastaların aileleri kendilerine, eşlerine ya da doktorlara karşı kızgınlık hissedebilirler. Aslında bu durumda kızgınlık duyulan, diyabetin kendisidir.
Kendinizi üzgün, yorgun ya da ümitsiz hisedebilir, diyabetin hayatınızı mahvettiğini düşünebilirsiniz. Aynı zamanda, aile üyeleri de depresyon yaşayabilirler. Sık sık ağlayarak, diyabetle ilgili en olumsuz olasılıkların ileri yıllarda kendilerinde de gelişeceği düşüncesinde yoğunlaşabilirler.
Diyabetiniz ve yaşamınızdaki diğer şeyler hakkında endişe duyabilirsiniz. Tip 1 diyabet tanısı almışsanız, insülin iğnelerinden çekinebilirsiniz. Hipoglisemik reaksiyonlar (kan şekerinin ani düşmesi) sırasında yaşananlar sizi korkutabilir. Yaşam boyu sizinle beraber olacak bir hastalığa sahip olma düşüncesi sizde panik duygusu yaratabilir. Ayrıca aileniz de tedavide yanlış ya da eksik birşey yapabilecekleri endişesini taşıyabilirler.
Diyabetli olmanızın sizin hatanız olduğunu düşünebilirsiniz. Ailenin geri kalanının yaşamlarını kısıtladığınız ve bir şekilde yaşam tarzlarını değiştirmek zorunda bıraktığınız düşüncesiyle suçluluk hissedebilirsiniz. Çocuk ve ergen diyabetlilerin aileleri ise, hastalığı kendi hatalarıymış gibi hissedebilirler ya da daha erken fark etmedikleri için kendilerini suçlayabilirler.
Buraya kadar anlatılanlar, sizi korkutmasın. Hem diyabet tanısı alan kişi, hem de ailesi için kızgınlık, üzüntü, şaşkınlık ya da diğer duyguları hissetmek son derece doğal ve sağlıklıdır. Unutulmamalıdır ki, tüm bu duygusal karışıklık esnasında hem diyabetli bireye, hem de ailesine yardımcı olabilecek çeşitli yöntemler bulunmaktadır.
Destekleyici aile üyeleri ve arkadaşlarınızla diyabet hakkında konuşun. Hastalık hakkında olabildiğince bilgi edinmenizin ve yakın çevreden bir diyabetik birey ile paylaşımlarda bulunmanızın da hastalığınızı kabul sürecinde size yararı olacaktır.
Fiziksel bir aktivite, duyguların yazıya dökülmesi, derin nefes alıp 10´a kadar sayma gibi gevşeme egzersizleri, öfkeyi yatıştırmak için kullanılabilecek yöntemlerden bazılarıdır.
Duyguların bir aile üyesi ya da bir arkadaş ile paylaşılması, düşünce ve duyguların yazılması, yürüyüş ya da egzersiz yapılması, tüm ailenin birlikte yapabileceği bir aktivite planlanması, bir süreliğine de olsa diyabeti düşünmemenizi sağlayabilir.
Neden bazı insanların diyabeti olduğunu kimse bilmemektedir. Hiç kimse diyabet hastalığının gelişmesine neden olabilecek bir şey yapamaz. Diyabetin kendi yaptığınız bir hatanın sonucunda ortaya çıkmadığı konusunda rahat olun.
Diyabet tanısına verilen duygusal tepkilerle baş etmede öncelik, bilgi ve duyguların paylaşılmasıdır. Yukarıda anlatılan yöntemlere ve kendi çabalarınıza rağmen hala kendinizi sıkıntıda hissediyorsanız, hastalığa uyum süreci uzamışsa ya da duygularınızın şiddetinde zaman içerisinde bir azalma olmadıysa, hem sizin, hem de ailenizin psikolojik profesyonel yardım almanızda fayda vardır. Doktorunuza bu sıkıntılarınızdan bahsederseniz, sizi uygun bir uzmana yönlendirecektir.
Buraya kadar ilk kez diyabet tanısı almış olan kişilerde hastalığa alışma sürecinde ortaya çıkabilecek psikolojik tepkilerden ve bu tepkilerle nasıl başa çıkabileceğimizden bahsettik.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, diyabet hayatınız boyunca sizinle birlikte olacak bir durumdur. Dolayısıyla, onunla ilk tanışmamızda verilen psikolojik tepkiler ortadan kalksa bile, zaman içerisinde diyabetin mükemmel tedavisi için lazım olanları (düzenli olarak ilaç kullanmak ve yemek yeme zorunda olmanız, yiyeceklerinize dikkat etmeniz, insülin iğnesi kullanıyorsanız, zamanı geldiğinde her işi bırakıp ya da tatil günü bile erken kalkıp iğnenizi yapmanız gibi) yerine getirmekten dolayı bir bıkkınlık ortaya çıkabilir. Hastalıkla ilgili herhangi bir sorun moralinizi bozabilir. Ağızdan aldığınız ilacın yerine bundan böyle her gün insülin iğnesi kullanmanız gerektiğinin söylenmesi ya da diyabete bağlı başka bir rahatsızlığın (göz, böbrek veya kalp rahatsızlıkları gibi) ortaya çıkması, sizde çaresizlik, mutsuzluk, korku ya da hüzün gibi duygusal tepkiler oluşmasına neden olabilir. Ayrıca, zaman zaman kan şekerinizin ani düşmesi de sizde korku yaratabilir.
Diyabetik bireylerin bir çoğunun yaşadığı bir başka korku ise, kendilerine diğer insanlardan farklı davranılmasıdır. Bazılarınız diyabetiniz olduğunu açıkça söylerken, bazılarınız ise karşınızdakini iyi tanıyana dek gizlemeyi tercih edebilirsiniz. Bu da, doğal davranamadığınız ve bir şeyleri gizlemeye çalıştığınız için sizde sıkıntı yaratabilir.
Yukarıda bahsettiklerimiz, diyabetin getirdiği zorluklarla mücadele ederken karşınıza çıkabilecek ve pek çoğunuzun dönem dönem yaşadığı psikolojik sorunlardır. Aslında sağlıklı bir yaşam için her insanın sizin gibi düzenli ve sağlıklı yiyeceklerle beslenmesi, egzersiz yapması ve düzenli yaşaması önerilir. Diğer insanlardan çok farklı bir yaşam sürüyor gibi görünürken aslında siz sağlık için her insanın yapması gerekeni yapıyorsunuz. Dolayısıyla, yapmak zorunda olduklarınızı bir zorunlulukmuş gibi değil de, sağlıklı bir yaşam için yaptığınızı düşünürseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
Diyabette Beslenme
Diyabet tedavisinin amacı kan şekeri kontrolünü sağlayarak diyabetin seyrinde gelişebilecek bozuklukları (komplikasyonları) önlemek veya geciktirmek; böylece yaşam kalitenizi yükseltmektir. Diyabette bu amaca yönelik olarak tedavi,
Diyabet, yaşamınızda başta beslenme planınız olmak üzere bazı değişikliklerin oluşmasını gerektirmektedir. Kan şekerini oluşturan asıl kaynak besinler olduğu için sağlıklı beslenme diyabette tedavinin temelidir.
Sağlıklı beslenmek için vücudun ihtiyacı olan öğeleri içeren besinleri yeterli miktarlarda ve öğün içinde dengeli bir şekilde tüketmeniz gerekmektedir. Sağlıklı beslenmek için ihtiyacımız olan öğeler ve bu besin öğelerini alacağınız temel yiyecek kaynakları şunlardır:
Diyabetinizin olması yaşamınız boyunca sevdiğiniz yiyecekleri yiyemiyecek olmanız anlamına gelmez. Fakat yediğiniz yiyecek çeşidine ve miktarına daha çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Önemli olan kan şekerinin kontrolünü sağlamak için sebze, meyve, tahıl kaynaklarından zengin, ılımlı miktarda protein ve yağ ile kolesterolü sınırlandırılmış bir beslenme planı uygulamanızdır. Bu plan içinde yediğiniz besinlerin çeşidi, miktarı ve zamanı konusunda biliçli olmanız ve bu bilinçe uygun davranmanız gerekir. Vücudunuz için gerekli olan besinlerin zaman ve miktar olarak belirli bir denge içinde alınması hiperglisemi ve hipoglisemiyi önleyerek, kan şekeri kontrolünü sağlayacak kan şekerinin kontrol altına alınması da kısa ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonları önleyecek veya geçiktirecektir.
Diyabeti olan bir çok kişi beslenme planını uygulamak için aile ile yemek yeme zamanını ve birlikte yedikleri yemek çeşidini değiştirmekte, kendisi için ayrı yemek hazırlamaktadır. Oysa günümüzde diyabeti olan ve diyabeti olmayan bireylere önerilen sağlıklı beslenme önerileri farklı değildir. Diyabet, bireyin temel besin öğelerine olan gereksinim düzeylerini etkilemez. Diyabeti olmayan bir kişinin de rafine şeker tüketimini kısıtlaması, doymuş yağ ve kolesterolden zengin olan et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi yiyecekleri belirli bir miktarda tüketmesi, az az ve sık sık yemek yemesi gerekmektedir.
Öğünlerden 1,5 saat sonra kan şekerinizi ölçerek farklı yiyeceklerin kan şekerinizi nasıl etkilediğini saptayabilir, farklı yiyecekler ile menü planlaması yapmak için değişim listelerinden faydalanabilirsiniz.
Spor ve fitnes merkezine gitmeden, spor oyunları oynamadan yada herhangi bir ekipmana gerek kalmadan da fiziksel olarak aktif olabilirsiniz.
Eğer fiziksel olarak fitseniz günlük olan aktiviteleriniz için kuvvet, esneklik ve dayanaklılığa sahipsiniz demektir. Fiziksel olarak aktif olmak kendinizi fiziksel ve psikolojik olarak daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
Fiziksel olarak aktif olmak kandaki glikoz seviyesini, kan basıncını ve kolesterolü düşürebilir; ayni zamanda kalp hastalığı ve kalp krizi riskini azaltır, stresle başacikmaya yardım eder, kalbi, kasları ve kemikleri güçlendirir.
Bunlara ek olarak, düzenli aktivite insülinin daha iyi çalışmasına yârdim eder, kan dolanımınıartırır ve daha esnek kalmanızı sağlar. Eğer kilo vermeye çalışıyorsanız, fiziksel aktivite ve akıllıca yiyecekler seçerek istediğiniz kiloya erişebilir ve o kiloyu koruyabilirsiniz.
Diyabet tedavisi zorunlu ve düzenli fiziksel aktiviteleri de içerir
Egzersiz öncesi ve sonrası en az 5-10 dak. Isınma ve soğuma egzersizleri yapılmalıdır
Kapsamlı bir fiziksel aktivite üççeşit temel hareket tarzını içerir
Aerobik egzersiz, kalp atim hızını artırır, kaslarınızıçalıştırır ve nefes alıp verme sayısınıartırır. Genelde toplamda 20 ? 60 dakika ve haftada 5 gün olan aktiviteler planlanmalıdır. Son zamanlarda genellikle aktif bir yasam sürmüyorsanız, günlük 5-10 dakikalık egzersiz programlarıylabaşlayıp ilerleyen haftalar boyunca zamanıartırabilirsiniz; yada gün içinde yapacağınız aktiviteleri bir kaç seans halinde yapabilirsiniz, örneğin her yemekten sonra 10 dakika hafif tempolu yürüyüş yapabilirsiniz. Eğer kilo vermek istiyorsanız, bu tip egzersizler en uygun egzersizlerdir. Bu tip egzersizlerin süresi ve şiddeti kontrol edilmelidir. Antrenmanın şiddeti % 50 ? 80 Hedef Kalp Atım Sayısında ( HKAS) olmalı.
Maksimal Kalp Atım Sayısı ( Maks KAS ) = 220 ? Yaş
Reserve KAS ( RKAS ) = MaksKAS ? İstirahat KAS ( İKAS )
HKAS = ( RKAS x Antrenmanın Şiddeti % ) + İKAS
Kuvvet çalışması haftada 2-3 kez yapılır, kasların ve kemiklerin daha güçlenmesine yârdim eder, günlük islerdeki taşıma isini kolaylaştırır, örneğinalışverişçantasıtaşımak. Daha çok kas demek, daha çok kalori yakmak demektir, hatta dinlenir durumda bile. Kuvvet çalışmalarında dinamik kasılmaları içeren alıştırmalara ağırlık verilmelidir. İzometrik ( statik ) egzersizler büyük ve küçük kan basınçlarında artışa neden olmakla beraber egzersiz sonrasında kan şekerinde yükselme görülür. Kuvvet çalışmaları düşükten orta şiddete doğru yapılır. Tip 2 diyabetler Tip 1 diyabetlere göre daha düşük şiddette çalışmalıdırlar. Ortalama şiddet maksimal kaldırılan ağırlığın % 60-80 ´ i arasında olmalıdır. 8-12 arasında alıştırma seçilmeli ve her alıştırma 2-3 set yapılmalıdır. Bütün büyük kas gruplarını içermelidir ( 4-5 alıştırma üst vücut, 4-5 alıştırma alt vücut ).
Esneklik egzersizleri, germe egzersizleri olarak da adlandırılır, eklemlerinizin daha esnek olmasına sağlar ve bu da diğer aktiviteler esnasında olabilecek yaralanma riskini azaltır. 5 ? 10 dakika boyunca yapılan hafif germe egzersizleri müteakiben yapılacak yürüme ve yüzme gibi aerobik egzersizler içinde ısınmayı sağlar. Ayrıca esneklik çalışmaları eklem hareketliliği, şişmanlık veya hamilelik nedeniyle oluşabilecek kısıtlamaların giderilmesi içinde gerekli olabilir. Isınma haricinde özellikle esnekliği geliştirmek için yapılan esneklik çalışmaları 15-30 saniyelik esnetmeleri içermeli. Her esnetme için 2-4 tekrar, alt ve üst ekstremiteler için 4-5 ´ er alıştırma seçilmelidir.
Haber: Hilmi Kanıl/Çaykara Gündem Gazetesi