Tahir ORHAN


AA MUHABİRİNİN İŞGÜZARLIĞI

--------------


Gazetecilik mesleği dünyanın en çetrefilli, yerine göre en tehlikeli mesleklerinden biridir. Tehlikelidir; çoğu zaman kelle koltukta çalışırsınız; terörle iç içe, düşman hattında, sınır boylarında telef olabilirsiniz; uçurumlara yuvarlanırsınız. Bir haber uğruna Çaykara yakınlarında uçuruma yuvarlanıp hayatını kaybeden Bayburt AA Muhabiri arkadaşımız Abduükadir Nişancı’nın ölümünün üzerinden iki yıl geçti. Allah rahmet etsin. Çetrefilli iştir; neyi ne zaman soracağınızı, neyi ne zaman yazacağınızı çok iyi bilmeniz gerekir. Ayrıca da her zaman söylediğimiz gibi, gazeteci, biraz tıp, biraz hukuk, biraz iktisat, biraz güvenlikten anlayacak ama en çok da, çok kültürlü, çok bilgili, çok okuyan, araştıran biri olacak.

Gelelim başlıktaki konumuza…

Son günlerde Türkiye, Sedat Peker’in yurt dışından yaptığı video yayınlarına kilitlenmiş durumdadır. Onun bu duruma nasıl geldiğini, hedefindeki kişileri, dahası onu kimlerin konuşturduğunu konuşmayacağız. Fakat Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye, Anadolu Ajansı muhabirinin sorduğu ucu çok açık, her tarafa çekilebilecek, sinir bozucu sorusunu konuşacağız.

Efendim soru şu: "Burada narkobürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası alanda zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı? 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan, milletin teveccühünü kazanan Ak Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu'dan daha mı küçük? Buna ilişkin, çarşıda, pazarda, metrobüste herkes bunu konuşuyor ama sayın bakanlarımız buna ilişkin tek kelime etmiyor. Sayın Pakdemirli Bakanımıza da sorum: Sayın Soylu kabine toplantısında buna ilişkin bir açıklama, savunma yaptı mı? Savunması sizi tatmin etti mi? Sayın Bakanım 3 yaşındaki çocuğumun yüzüne bakarken ben bu maskeli balodan utanıyorum, sizin çocuklarınız yok mu?"

Böyle bir soruyu ancak muhalefet sorabilir ve fakat bir gazeteci asla soramaz. Üstelik “19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan ve milletin teveccühünü kazanan…” şeklinde bir cümle kurmak hangi aklın ürünüdür anlamak zor. Aklınca önce bir temenna çekiyor; yok tabasbus diyelim... Hadi oradan sen bir gazetecisin, buna hakkın yok.

Peki ey Musab, attığın taş ürküttüğün kurbağaya değdi mi? Hem işinden oldun, hem de ağabeyinin FETÖ’cü olması hasebiyle sana da bu damgayı yapıştırdılar. Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, “AA muhabirini atın, yargılayın ama ağabeyi FETÖ’cü diye yapmayın bunu” diyor.

O yüzden, gazeteci çok akıllı olacak, her konudan biraz haberi olacak, hele ki bunlar ülke meselesi ise, beka meselesi ise… Soru doğrudan İçişleri Bakanını ilgilendirdiği için Bakanın danışmanı Mazhar YIldırımhan, önce muhabir üzerinden AA Genel Müdürü’nü hedef alan bir açıklama yaptı, ardından Genel Müdür için söylediği sözü geri aldığını duyurdu. Zaten, muhabirin iş akdi feshedilince maksat hâsıl olmuş oldu. Ama olan da o çocuğa oldu. Şimdi FETÖ’den de hesap verecek.

Daha önce Trabzon’da da bir yerel gazetenin muhabiri Yunan futbolcu Bakasetas’a çok tartışılacak bir soru sormuş, sonra da işinden olmuştu.

Gazeteciliğin geldiği son nokta… Ne diyelim…

Muhabbetle efendim!