
Dünyada ve Türkiye’de Mühendislik ve Teknoloji
Çaykaralı hemşehrimiz Prof.Dr.Necati Ağıralioğlu’nun kaleme aldığı,” DÜNYADA VE TÜRKİYEDE MÜHENDİSLİK VE TEKNOLOJİ” adlı makaleyi yayınlıyoruz.
GİRİŞ
Bu yazıda, dünyada ve Türkiye’de mühendislik ve teknolojide, özellikle son 50 yılda yaşanan gelişmeler, eğitim, uygulama ve sanayi açısından değerlendirilecektir.
DÜNYADA MÜHENDİSLİK
Dünyadaki hemen hemen bütün ülkelerde üniversitelerin 4 yıllık mühendislik bölümlerini bitirenlere mühendislik diploması verilir. Fakat bu mezun mühendisin mühendislik sorumluluğu alması ve imzasını kullanabilmesi için ayrıca bazı şartları yerine getirmesi ve bazı sınavlardan geçmesi sonucunda uzman mühendislik sertifikası alması gerekir.
ABD’de, üniversitelerin 4 yıllık bir mühendislik bölümünü bitiren bir öğrenciye o bölümü bitirdiğine dair bir diploma verilir. Bu diploma ile herhangi bir resmi veya özel sektörde çalışabilir. Ancak bu mühendis, mühendislik yetki ve sorumluluğuna sahip değildir. Yetki ve sorumluluk kullanabilmesi ve yazışmalarda mühendislik imzası atabilmesi için uzmanlık belgesi alması gerekir. Uzmanlık belgesi alabilmesi için de aşağıdaki şartların sağlanması gerekir:
Mezun olduğu bölümün ABET akreditasyonu almış olması gerekir. ABET (Accreditation Board for Engineering and Technology), mühendislik ve teknoloji yükseköğretim programlarını akreditasyonunu yapan ve kar amacı gütmeyen A.B.D. merkezli bir kurumdur. Dünya üzerinde yükseköğrenim programlarının öğretim süreç ve çıktıları açısından belirli normlar dâhilinde yürütülüp yürütülmediğini denetleyen birçok kurum olmasına rağmen ABET özellikle mühendislik programlarının denetimi söz konusu olduğunda denetim yaklaşımları ve yöntemleri açısından bu alandaki önder kuruluştur.
Türkiye'den ODTÜ (KKTC kampüsü de dâhil), İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, MEF Üniversitesi ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden birçok program (bölüm) ABET akreditasyonuna sahiptir.
Aday, mezun olduğu bölümün temel derslerinden “Mühendislik Temel Sınavını” (Fundamental of Engineering Exam, FE) geçmesi gerekir.
Aday, hangi konunda uzman olmak istiyorsa o türde sertifikası olan bir uzmanın çalıştığı bir kurumda en az 5 yıl çalışması gerekir. Aday önceden üniversitede yüksek lisans veya doktora (lisansüstü) çalışması yapmışsa bu 5 yıllık çalışma süresi 4 yıla iner.
Aday, 5 yıllık çalışma süresi tamamlayınca “Uzman Mühendis Sınavına” (Professional Engineer Exam, PE) girip bu sınavı geçmesi gerekir. Bu sınavları Ulusal Mühendislik ve Haritacılık Sınav Kurulu (NCEES) düzenler.
Sınavlarda, bütün bilgi kaynakları açıktır ve malzeme özelliklerinden, proje standartlarına kadar çeşitli problemler sorulur.
Uzman belgesi eyaletlere göre 5-6 yılda bir güncellenir. Bu süre zarfında mesleğini uygulamayan uzanın uzmanlık belgesi iptal edilir. Bu sınavlara hazırlık için üniversiteler dâhil pek çok kurum veya kuruluş kurslar açabilir.
ABD’de, Ulusal Mühendislik ve Haritacılık Sınav Kurulu (NCEES), mühendisler ve haritacılar için mesleki lisanslama süreçlerini ilerletmeye adanmış, kâr amacı gütmeyen bir Amerikan kuruluşudur. Bu sistem 1911 yılından beri Amerika’da uygulanmaktadır. ABD’de uzmam mühendise ” Professional Engineer” denir ve bu ünvan “PE” ile gösterilir.
2025 yılında, ABD’de aşağıda gösterilen mühendislik dallarında uzmanlık sınavları yapılmaktadır. Bu listede iişaat ve makine mühendisliklerinde uzmanlık dalı sayılarının birden fazla olduğu dikkati çekmektedir.
Sınav Şartnameleri (Exam Specifications) (https://ncees.org/exams/pe-exam/):
Agricultural and Biological Engineering (Tarım ve Biyoloji Mühendisliği),
Architectural Engineering (Mimarlık Mühendisliği),
Chemical Engineering (Kimya Mühendisliği),
Civil Engineering (İnşaat Mühendisliği) (a. Yapı işletmesi, b. Yapı Analizi, c. Geoteknik (Zemin Mekaniği), d. Ulaştırma, e. Su Kaynakları ve Çevre).
Control Systems Engineering (Kontrol Sistemleri Mühendisliği),
Electrical and Computer Engineering (Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği),
Environmental Engineering (Çevre Mühendisliği),
Fire Protection Engineering (Yangından Korunma Mühendisliği),
Industrial and Systems Engineering (Sanayi ve Sistemler Mühendisliği),
Mechanical Engineering (Makine Mühendisliği) (a. Isıtma, Havalandırma ve Klima (HVAC) ve Soğutma; b. Makine tasarımı ve malzemeler; c. Isı ve Akışkan Sistemleri).
Metallurgical and Materials (Metalurji ve Malzemeler Mühendisliği),
Mining and Mineral Processing Engineering (Maden ve Mineral İşlemleri Mühendisliği),
Naval Architecture and Marine Engineering (Gemi Mühendisliği ve Deniz Mühendisliği),
Nuclear Engineering (Nükleer Mühendisliği),
Petroleum Engineering (Petrol Mühendisliği),
Structural Engineering (Yapı Mühendisliği).
Kanada, İngiltere, Avrupa ve diğer ülkelerde de uzman mühendislikte ABD’dekine benzer işlemler uygulanmaktadır.
TÜRKİYE’DE MÜHENDİSLİK
3.1 Giriş
Osmanlı devleti 16. Yüzyılının sonlarına kadar askeri bakımdan hem karada, hem de denizde çok güçlüydü. Osmanlı devleti ilk büyük yenilgisini 1571 yılında İnebahtı (Mora) deniz savağında aldı ve donanması yok edildi. Bu yenilgide Haçlı donanmasının güçlü topları etkili olmuştu.
Çeşme Deniz Muharebesi, 5-7 Temmuz 1770 tarihleri arasında Rus donanması ve Osmanlı Donanması arasında Çeşme Körfezi (İzmir) açıklarında yapılmıştı. Bu çatışmanın sonucunda Osmanlı Donanması Ruslar tarafından yakılarak tamamen yok edilmişti. Bu savaşta çelikten yapılmış Rus gemilerinin güçlü ve top menzillerinin daha uzun olması etkili olmuştu.
Osmanlı Dönemi (1773 - 1923)
Çeşme yenilgisinden sonra Osmanlı devleti, orduda gemi ve top teknolojisini geliştirmek üzere 1773’de İstanbul’da askeri bir teknik okul kurdu (Mühendishane-i Bahr-i Hümayun). Böylece Osmanlıda ilk defa bir askeri mühendislik okulu açılmış oldu. 1773 yılında açılan Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun, İstanbul Teknik Üniversitesinin eğitime başladığı tarih olarak kabul edilir.
Ordunun köpüler gibi istihkam ihtiyacını karşılamak içim 1995’te, İstanbul’da “Mühendishane-i Bahr-i Hümayun” adı bir de kara mühendislik okulu açıldı. Bu yatılı askeri okullardan pek az sayıda mezun verilmiştir. Mezunlar ya asker veya komutan olarak görev yaptıkları için bunların ülkenin sivil mühendisliğinin gelişmesine bir katkısı olamamıştı.
1995’ten sonra da Osmanlıda bazı mühendislik okulları açılmıştır. Amerika dışında kurulan ilk yüksekokul konumundaki Robert Koleji, 1863 yılında İstanbul’da kurulmuş ve 1912 yılında ise mühendislik lisansı verilebilecek okul olarak ona yetki verilmiştir. Robert Kolejinin adı 1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi olarak değiştirilmiştir.
Osmanlı döneminde, 1839 yılında Nafia Nezareti kurulmuş, 1867 yılında da ilk 30 mühendisini yetiştiren Mülk-i Mühendisi ve İslahiye Sanayi Mektebi açılmıştır. 1883’te sivil hizmet ihtiyacını karşılamak için “Hendese-i Mülkiye” mektebi mühendis yetiştirmek amacıyla açılan diğer okullardan biridir.
“Mühendis Mekteb-i Alisi” ise 1909 yılında Nafia Nezaretine bağlı açılmış olan bir okul unvanını almıştır. 1910 ile 1928 yılları arasında bu okuldan toplam 237 adet mühendis mezun olmuştur. O zamanki ülke sınırları düşünülürse 10 yıldaki bu kadar mezun sayısının pek az olduğu anlaşılır. Osmanlı İmparatorluğunda tek olan bu okul pek az sayıda öğrenci aldığı için mezun olan mühendisler toplumda pek etkili olamamıştır. Dolaysıyla Osmanlı döneminde devletin sanayide geri kalmışlığı devam etmiştir.
1760’da İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, yaklaşık 1820-1840 yılları arasındaki dönemde Kıta Avrupa’sına ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yayılmıştır. Fakat bu sanayi devrimi Türkiye’ye yayılmamıştır.
Sanayi devrimi sonucunda Osmanlıdaki bütün dokuma tezgâhları kapanmış ve bütün imalatlar sanayi ürünleri ile yarışamayınca duruştur. Toplumun ihtiyaçları dışardan ithal edilince Osmanlı devletinin ekonomisi de çöktü. Osmanlı Devleti teknolojide Batıdan geri kalınca tamamıyla dışa bağımlı hale geldi.
18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı devletinde bazı mühendislik hizmetleri Batı’dan getirilen uzmanlara yaptırılmıştır.
Cumhuriyetin İlk 50 Yılında Mühendislik (1923-1973)
1926’da yapılmış olan dört yıllık eğitim sonunda mezun olan mühendislere “yüksek mühendis” unvanı verilmişti.
Mühendis Mektebi 1928 yılında yeniden yapılandırılmış ve “Yüksek Mühendis Mektebi” adını almıştır. İlk mezunlarını 1931 yılında veren Yüksek Mühendis Mektebi Cumhuriyet Türkiye'sinin bayındırlık işleri için gerekli teknik elemanları yetiştiriyordu.
1931 yılında yüksek mühendislik okullarından mezun olabilmek için beş yıl okuma zorunluluğu getirilmişti.
1938’te Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun çıkarılmıştır: “3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun“: Kabul Tarihi: 17/06/1938. Yayınlandığı Resmi Gazete: 28/06/1938 sayı 3945. Bu kanun bazı değişiklikler yapılmasına rağmen bugün hala yürürlüktedir.
1944 yılından alınan bir kararla Yüksek Mühendis Mektebi, İstanbul Teknik Üniversitesi olarak yeniden yapılandırılmış ve inşaat, mimarlık, makina ve elektrik fakülteleri olarak dört fakülteye ayrılmıştır. Okul üniversite haline gelmiş, ancak fizik, kimya, matematik gibi temel bilim bölümleri açılmamıştır.
1933’de, Darülfünun yerine “İstanbul Üniversitesi”, İstanbul’da; 1946 yılında “Ankara Üniversitesi” Ankara’da kurulmuştur. Fakat bu üniversiteler içinde sadece “İstanbul Teknik Üniversitesinde” mühendislik bölümleri açılmıştı.
Türkiye’de 1970’li yıllara kadar sadece teknik adlı okullarda mühendislik bölümleri açılmıştı. Diğer okullarda mühendislik bölümleri açılmamıştı. Bu eski anlayış hala Türkiye’de yaygındır. Hâlbuki Üniversite demek bütün branşları kapsayan öğretim kurumu demektir.
Türkiye’deki mühendis yetiştiren okullarına 1943 yılında Yıldız Teknik Okulu eklenmiştir. 1958 ve 1959 öğretim yıllarında ise gece eğitimleri verilerek akşam teknik okulları açılmıştır. 1969 yılı “Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi”, 1982 senesinde “Yıldız Üniversitesi”, 1992 senesinde de “Yıldız Teknik Üniversitesi” adını alarak mezun vermeye devam etmiştir.
1949 yılından itibaren meslek odaları olarak bazı mühendis odaları kurulmaya başlamış ve 1954’te, “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği” (TMMOB) kurulmuştur
Teknik Personelin büyük bir kısmı, 15.4.1958 tarih ve 4/10195 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulmuş olan «Muayyen ve muvakkat müddetli hizmetlerde çalıştırılacak yevmiyeli personel yönetmeliği» hükümlerine bağlı olarak çalışmışlardı. Bu karar ve yönetmelik kamuda mühendislere oldukça yüksek yevmiyeler verilmesini sağlıyordu.
“Orta Doğu Teknik Üniversitesi”, 15 Kasım 1956 tarihinde "Orta Doğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü" adıyla eğitime başlamıştır.
“Karadeniz Teknik Üniversitesi” 1963-1964 döneminde eğitime bağlamıştır.
1965 yılında “657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu” çıkarılmıştır: Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih: 23/7/1965, Sayı: 12056.
1970 yılında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun bazı Maddeleri değiştirilmiş ve yevmiye ile çalışan teknik personel, 657 sayıl Kanun kapsamına alınmıştır: Resmî Gazete ile yayımı: 14/08/1970 - Sayı: 13579; No. 1327; Kabul tarihi 31/07/1970.
1970 yılında kabul edilen bu kanunla kamuda çalışan teknik personelin maaşı yaklaşık yarıya inmişti. Bu maaş durumu zamanla özel sektöre de yansımıştır.
Cumhuriyetin Son 50 Yılında Mühendislik (1974 -Bugün)
Mayıs 2022 tarihi itibarıyla Türkiye’de, 76’sı devlet üniversitelerinde, 32’si vakıf üniversitelerinde olmak üzere toplam 108 adet mühendislik fakültesi bulunmaktadır (Karaçor, 2023). Her yıl bu fakültelerden binlerce mühendis mezun olmaktadır. Acaba bu mühendislerin dünya standartlarında mesleki seviyesi ne durumdadır?
1974-1975 öğretim yılında iki kademeli eğitime geçilerek, dört yıllık lisans eğitiminden sonra iki yıllık lisansüstü programları ile Türkiye’de yüksek lisans eğitimi verilmeye başlanmıştı. Fakat pratikte çalışan lisan mezunu bir mühendis ile yüksek lisans eğitimi almış mühendis arasında yetki ve maaş bakımından pek fark olmadığı için Türkiye’de yüksek lisans eğitimi pek rağbet görmemiştir. Dolayısıyla Türkiye’de mühendislikte yüksek lisans yapma ve yeni teknik bilgiler edinme pek rağbet görmemiştir.
Böylece, Türkiye’de Amerika’daki mühendislik sisteminin 1. Kısmı alındı. Fakat “Uzman Mühendislik” kısmı alınmadı. Sistemin sadece bir kısmı alınmış olduğundan Türkiye’de mühendislik bu tarihten itibaren dünya standardında gelişememiştir.
Kısaca, hem maaşların düşürülmesi, hem de uzmanlık siteminin kurulamaması sonucunda, 1970’li yıllardan sonra Türkiye’de mühendislik, dünya mühendisliğine göre seviye kaybetmektedir.
Mühendis odaları gibi bazı meslek kuruluşlarının mühendislik standartlarını yükseltmede pek etkili oldukları da söylenemez.
MÜDEK, İstanbul Vilayeti Dernekler İl Müdürlüğüne, 25 Ocak 2007 tarihinde yapılan başvuru ile kurulmuştur. MÜDEK (açılımı: Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği), çeşitli disiplinlerdeki mühendislik eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yapan bir dernektir. MÜDEK, mühendislik eğitim kalitesinin artırılması için çalışır ve bağımsız bir kuruluştur.
DEĞERLENDİRME
1970’li Yıllardan Önce Türkiye’de Mühendislik Durumu şöyle özetlenebilir:
Özellikle kamu sektöründe mühendis ihtiyacı çoktu.
Mühendislerin kamudaki ücretleri, diğer mesleklerden yüksekti.
(1.) ve (2.) maddelerden dolayı lise mezunu çalışkan öğrencilerin ilk tercihleri genellikle mühendislikti.
Fizik, kimya matematik dersleri iyi olan Lise Fen Kolu öğrencileri mühendisliği tercih ederdi. Böylece pek çok çalışkan ve yetenekli öğrenci mühendisliği tercih ediyordu.
Kitap ve bilgi kaynakları eksik olmasına rağmen üniversitelerde mühendis adayı öğrenciler, 5 yılda çoğu uygulamalı dersler alarak Orta Avrupa eğitim standartlarına göre ile iyi birer mühendis olarak yetiştiriliyordu.
Toplumda, mühendislerin maddi ve manevi iyi bir itibarı vardı.
1970’li Yıllardan sonra Türkiye’de Mühendislik Durumu şöyle özetlenebilir.
1970 yılında, mühendislerin ücretleri önce kamuda, sonra özel sektörde düşürüldü.
Lise öğretiminin kalitesi düştü. Orta öğretimde “Arşimed prensibi”, “Pisagor teoremi” gibi temel kuralları öğrenemeyen öğrenciler bile mühendislik okullarına girdi.
1968 öğrenci olayları eğitim kalitesini düşürdü.
Gereğinden fazla mühendislik okulu açıldı ve dolayıyla gereğinden fazla öğrenci mühendislik okullarından mezun oldu.
Amerika’nın 4 yıllık Eğitim sistemine geçildi ve mühendislik eğitim süresi 4 yıla indirildi. Dünyanın pek çok ülkesinde uzman mühendislik sistemi olduğu halde, Türkiye’de uzman mühendislik sistemi kurulamamıştır.
Türkiye’de üniversitelerde kitap, internet gibi bilgi kaynakları arttığı halde bu kaynakların mühendislik kalitesine katkısı elbette olmuştur.
TMMOB gibi meslek kuruluşları, mühendisliğin gelişmesinde pek etkili olamamıştır.
Artık (2025), devlet üniversitelerinde bile mühendislik bölümlerinin kontenjanları açık kalmaktadır.
2025 yılında, Türkiye’de 209 üniversite olmasına rağmen eğitim ve bilim açısından değerlendirilen dünya üniversiteleri sıralamalarında, en iyi 200 üniversite içinde Türkiye’den hiçbir üniversite bulunmamaktadır.
Türkiye’nin bilim ve teknolojide durumunu görebilmek için son 50 yıldaki şehirlerimizin durumuna ve günlük kullanmakta olduğumuz eşyaların imal edildikleri ülkelere bakmalıyız. Kısaca, ülke olarak 19. ve 20. yüzyıllarda sanayi devrimini kaçırmışız ve teknolojide geri kalmışız. 21. Yüzyılı da teknolojiyi kaçırmak üzereyiz.
Emperyalist Batı dünyası, kendi sömürge düzenini sürdürebilmek için Türkiye’nin sanayileşmesini ve teknolojilere sahip olmasını istememektedir. Gelişmiş ülkelerde Nükleer Mühendislik bölümleri olduğu halde, hatta pek çoğunda Uzman Nükleer Mühendislik sistemi kurulduğu halde, Türkiye’de Nükleer Mühendislik bölümleri açılmamıştır; açılanlar da kapatılmıştır. Öte yandan, Rusya teknolojisi ile Türkiye’de nükleer santrallar kurulmaktadır. Türkiye’de, maden mühendisleri var. Fakat madenlerimizin çoğunu yabancılar işletmektedir. Türkiye madenlerini ve nadir elementlerini kendisi çıkarabilmeli ve işleyebilmelidir.
SONUÇ
Türkiye’de, belediyeler dahil, kamu sektöründe ve özel sektörde teknolojiden ve mühendislikten kaynaklanan pek çok tasarım ve işletme hatası ortaya çıkmakta ve dolayısıyla mal ve can kayıpları meydana gelmektedir.
Devlet, Türkiye’nin teknolojik gelişmesini sahiplenmeli ve yönlendirmelidir. Bunun için Türkiye devleti, bütün dünya ülkelerinde uygulanan “Uzman Mühendislik” sistemine geçmelidir. Belediyeler dâhil, bütün kamu ve özel sektör kurumlarında belli sayıda “Uzman Mühendis” çalıştırılması zorunluluğu getirilmelidir.
Mühendislerin “657 Devlet Personel Kanunu”’’ na göre hesaplanan maaşları yükseltilmelidir.
Devlet, Türkiye’nin sanayi ve teknolojide dünya ile yarışabilmesi için öncü çalışmalara girişmelidir. Bu hususta fertler ve kurumlar teşvik edilmelidir. 1974 Kıbrıs Harekâtından sonra Türkiye’de savunma sanayiinde sağlanan gelişmeler kıymetlidir, fakat tek alanda oldukları için yeterli değildir.
Türkiye olarak tedbirlerini almazsak, tarihte olduğu gibi, 21. Yüzyılda da sanayileşme ve teknolojik gelişme fırsatını kaçırabiliriz.
Kaynak:
https://ncees.org/exams/pe-exam/
Karaçor, B. (2023). Türkiye’de Makine Mühendisliği Eğitimi Veren Üniversitelerin Mevcut Durumunun Araştırılması, Üniversite Araştırmaları Dergisi, 2023, Cilt 6, Sayı 2, Sayfa: 191-198.

