Biraz da gülelim…
Mesut Özil Fenerbahçe’ye geldi ya, şimdi yaptıklarını daha çok görüyoruz. Aslında Avrupa’da oynarken de yaptığını yapıyor çocuk ama göze batıyor nedense. Hani maça çıkarken dua ediyor ya!
-Vay! Bu futbolcu mu imam mı, diyor sosyal medya fenomenleri. Yahu kardeşim bir adamın dua etmesi için imam mı olması lazım? Dua herkese lazım değil mi? Siz hiç dua etmez misiniz? Üstelik yabancı futbolcular istavroz çıkarırken daha mı şirin geliyor size?..
İsmini vermeyeceğim biri, bir sosyal medya paylaşımında; “Fatih Altaylı, Mesut Özil imam mı ki dua ediyor diye soruyor. Kardeşim senin kanalın kenef taşı mı ki, kendi dışkısını yiyen Celal Şengör’ü çıkarıyorsun.” diye yazmış.
Bu yazıyı görünce hem çok güldüm hem de benim de tanık olduğum bazı duvar yazılarını bilmek sizin de hakkınız diye paylaşmak istedim.
Yıllar önce KTÜ Farabi Hastanesinin tuvaletinde şöyle bir yazı görmüştüm: Sigaranı neden tuvalete atıyorsun, hiç ben senin kül tablana s*çıyor muyum? Bu yazının altına bir başka muzip, “Dedun sen” diye yazmış, buna yine aynı kişi galiba “He dedum” diye cevap yazmıştı. Tuvalet duvarı değil, Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları sanki…
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben…
O 128 mısradan oluşan güzel şiir, sanki sırf bu üç kıta için yazılmış.
Daha yazacağımız çok şey olacak da, şimdi yine bir spor yazısı yazalım. Malum yarın maç var.
Her büyük maç, özellikle de Fenerbahçe maçları öncesi yazdıklarımı tekrar edeceğim. Başta şunu belirteyim ki, “Fenerbahçe’yi yenelim de isterse küme düşelim” veya “Fenerbahçe’yi yenelim de şampiyon olmayalım” çelişkisini (paradoks dememek için) hiç anlamıyorum, anlamayacağım.
Oysa bu maça da her maç gibi bakmak, hem insanı rahatlatır hem de iyi bir sonuç almak için güzel bir bahane olur. Yine çok defalar dost meclislerinde paylaştığım ve yazılarımda dile getirdiğim cümleyi tekrar edeceğim affınıza sığınarak. Bir kaç sezon önce Galatasaray, iki maçta da Fenerbahçe’yi yenemediği halde o yıl şampiyon olmuştu. Demem o ki, Trabzonspor, Fenerbahçe’yi yine yenemeyebilir ama diğer maçlarda büyük bir direnç gösterir ve Fenerbahçe’de, geçen hafta olduğu gibi alt sıralardaki bir takıma veya birkaç takıma puan kaybedebilir ve Bordo Mavililer şampiyonluk ipini göğüsler.
Buradaki çelişki şu: Gözünüzde büyüttüğünüz, her zaman kâbusunuz olur. Bu kâbustan kurtulmak için bu maça sıradan bir maç, hatta hiç önemi olmayan bir maç gözüyle bakmak zorundasınız.
Bir başka şey de, şu kaleci çocuk…
Kağan, diğer kalecilerin Covid-19’a yakalanmasıyla birden kendini kalede buldu. İlk maçı çok önemliydi. Geçen yılın şampiyonu Başakşehir, bu yıl tel tel dökülüyor. Ama böyle maçlar zordur. Daha doğrusu ligin alt sıralarındaki takımlar, büyüklerle oynarken her zaman kazanma arzusu içinde olur. Zira alacakları 3 puandır ama prestij çok daha önemlidir. Sonra avunulacak bir şey bulmuş olurlar. Bu yüzden maçın zor geçeceği belliydi ama eldeki malzeme de ortadaydı. Buna rağmen Başakşehir, beklenen direnci gösteremedi. Kaleci Kağan’a doğrusu çok iş düşmedi, hatta şu son dakika pozisyonu olmasaydı hiç iş düşmeyecekti. Fakat bir başka gerçek de şuydu: Takım arkadaşları onu çok kolladılar; top rakibe geçince kalede zor durumda kalmasın diye çok çaba harcadılar. Bu durum, maçtan önceki günlerde basının gündemindeydi ve onlar da gerçekten yerinde uyarılarda bulunmuştu. İşte benim gözümdeki basın bu. Başkalarına saldırmadan, kırmadan, dökmeden görevini yapmak ve sonuç almak.
Maç sonrası kaleci için kahramanlaştırma çabalarını yersiz buluyorum. Çocuk bu takımda bilmem kaçıncı da olsa kaleci ise, yeri geldiğinde çıkıp görevini yapacak. O da bunu yaptı. Üstelik az önce değindiğimiz gibi arkadaşlarının olağanüstü çabası ile… Fena mı oldu? Asla… Çok iyi de odu. O son dakikadaki pozisyon, ona büyük bir özgüven verdi. Sık sık olmasa bile kaleyi emanet edebileceğiniz gencecik bir cengâveriniz var artık. O da bunu iyi değerlendirmeli, asla şımarmalıdır. Çünkü daha yolun başında bile değil, o yola çıkacak patikanın başındadır ancak. Faruk Can da, arkadaşı gibi yine canla başla savaştı, yerini yadırgamadı ve buradayım dedi. Bir çiçekle bahar gelmeyeceği gibi bir maçla her şey belli olmaz ama kumaş da kendini gösterir canım.
Tekrar ediyorum, bu maç sıradan bir maçtır. Buna ne kadar çok anlam yüklerseniz, o kadar çok gerilir hata yaparsınız. D yüzden sakin olun!
Buna rağmen, çoğu futbolcunun ve teknik heyetin uykusuz bir gece geçireceğine adım gibi eminim.
Muhabbetle efendim!