Tahir ORHAN


ESKİDEN GAZETECİLİK VARDI

--------------


Önce bir iki anımı paylaşmak istiyorum.

Terörle mücadelede 29 Eylül 1992’de Trabzonlu Piyade Asteğmen Coşkun Davulcu şehit düşmüştü. Görev yeri Van’dı ama Hakkâri Şemdinli’de 300 teröristin Derecik Karakoluna baskın yapması sonucu bölgeye destek ekibi olarak yola çıkan timdeydi. Başında bulunduğu timin, yolda pusuya düşürülmesi sonucu 23 arkadaşıyla birlikte şehit oldu. Ne acı günlerdi.

 Şehit Asteğmen için Trabzon’da, o zamana kadar Türkiye’de hiç olmayan bir tören düzenleme kararı alındı. Aslen Orman Endüstri Mühendisi olan şehit Coşkun Davulcu’nun aziz naaşı, Atapark’tan meydana kadar omuzlarda taşındı ve sonra da meydanda İskenderpaşa Camisinde yine çok büyük bir kalabalıkla cenaze namazı kılındı.

Bu tören için Haber Müdürümüz Nejat Toprak beni görevlendirdi.

-Tahir törene git ama çekim yapmana gerek yok. Orada bulunalım yeter, dedi. Ben de işyerimize yakın olduğu için yaya olarak yola çıktım ve törenin başlayacağı yere gittim. Çekim yapmayacaktım ama içime bir kurt düştü. Çekim yapmama mani olan bir şey yoktu. Üstelik askerler, diğer kanallara izin vermiyorlar, sadece TRT’nin çekim yapabileceğini söylüyorlardı. Söylüyorlardı söylemesine de TRT de çekim yapmayacaktı.

Dedim ya, içime sinmeyen bir şeyler vardı. Kameramı açtım ve baştan sona kadar töreni çekmeye başladım. Nasıl olsa bana izin veriliyordu. Saatler süren töreni çekip işyerine dönerken, bilmediğimiz bir sürü gelişme yaşanmış. Demiştim ya bu tören Türkiye’de bir ilkti. Meğerse onun için töreni istiyorlardı. Hem de ana haber bülteninin ikinci haberi olacaktı. İşyerine döndüğümde Nejat beyi çok keyifsiz gördüm. Ne olduğunu sormadan o,

-Tahir, ben sana çekim yapma demiştim ama çok önemli bir şey oldu. Haberi ana haberin ikinci haberi yapmışlar. Görüntüyü nereden bulacağız? diye sordu. Ben çok rahattım.

-Merak etmeyin müdürüm, töreni baştan sona çektim, dedim. Müdürümüz çok sevindi. Hemen haberin montajına başlandı. O sırada bazı gazeteciler görüntü peşine düştü. Hiç unutmam, bir arkadaşımız, şehidin ağabeyini de alıp TRT’ye bize geldiler. Onlara görüntü vermemizin yasak olduğunu söyledik. Gerçekten de yasaktı. Gerçi aile için isteniyordu ama iyi biliyorduk ki aile, burada yem olarak kullanılacaktı. Görüntüyü onlar alıp yayınlayacaklardı.

Bu konularda tecrübeli sayılırdım ama bu olay, işin tuzu biberi oldu benim için. Ondan sonra her gittiğim yerde önce, bizi kurtaracak kadar bir görüntüyü çeker, ondan sonra keyfime bakardım.

Bir seferinde de Gümüşhane Torul yakınlarında Fransız turistleri taşıyan bir otobüs kaza yapmıştı. Biz önce oraya gidip kaza yerini görüntüledikten sonra, Trabzon’a Numune Hastanesine gidip yaralıları çekecektik. Gittik ama ne mümkün; izin vermiyorlar. Kameramı çaktırmadan açmış ve omzuma almadan gizlice epey bir görüntü çekmiştim. Sonra da onların rehberlerine,

-Bu haber nasıl olsa duyuldu, şimdi yapılması gereken, bizim kameralarımıza konuşmaları ve görüntü vermeleridir. En azından aileleri hayatta olduklarını, durumlarının iyi olduğunu anlar, deyince, rehber dediklerimi onlara tercüme ettikten sonra beni haklı bulup çekim yapmamıza izin vermişlerdi.

Dediğim gibi, biz gazeteciler çok önemli bir mesleği ifa ediyoruz. Ani kararlar vermek, çok hızlı ve seri hareket etmek, yerine göre benim yaptığım gibi güven verip istediğimizi elde etmek durumundayız. Yoksa yaya kalırız.

Su son zamanlardaki gazeteciliği hiç beğenmediğimi söylemek durumundayım. Gazeteci dediğin, muhatabının karşısına dikilecek ve merak ettiği, haberine koyacağı her şeyi sorup aslını öğrenecek. Yoksa kurumların gönderdiklerini alıp, fotoğraf veya görüntüyü de ekledikten sonra ne yazmışlar ona bile bakmadan haberi yayınlamak gazetecilik değil, kolaycılıktır. Böyle olunca da ortaya büyük bir garabet çıkıyor. Gazete, radyo-televizyon veya internet haber sitesi herhangisiyse dilini kaybetti. Yani bir gazeteci dili vardı; artık o yok. Kimse kusura bakmasın ama sıradan insanların kaleme aldıkları ucube metinler var.

Çözüm, yine eskisi gibi gazetecilerin sahada olmasıdır. Hem de özgürce sorup öğrenerek, özgürce yazarak kamuyu bilgilendirmesidir vesselam.

Muhabbetle efendim!