Yaradılışta insan, dünya üzerinde yaşayan canlılar içerisinde en çok olanağa sahip ve en akıllı varlık kabul edilir. İnsan bunca gelişmişliğe karşın kendisine verilen aklı sayesinde diğer canlılardan üstün kılınmıştır. İnsan temiz bir fıtrat üzere dünyaya gelir bu nedenle yaşamını en iyi şekilde sürdürmeli, sahip olduğu potansiyellerin farkına varmalı, aklını iyi ve güzel işlerde kullanmalıdır. Dünyaya geldikten sonra içindeki duyguları, nefisini ve iradesini akılla hareketlendirerek huy ve karakteri istek ve ihtiyaçları davranışlarını belirler. İnsanın şahsiyeti doğuştan getirdiği genetik faktörler ve yaşadığı çevre, aile eğitimi ile şekillenir. Her insanın özellikleri, istekleri ve davranışları farklı olduğu gibi, karakter ve kişilikleri de farklıdır. Görünüşte iyi gibi görünen, aslında altında her türlü kötülüğü barındıran ikiyüzlüler bir taraftan yüzümüze gülerken diğer taraftan da arkamızdan kuyumuzu kazarlar.
Onlara baktığınızda bir yüzleri olduğunu görürsünüz ama tanıdıkça başka yüzlerinin olduğunu fark edersiniz. İkiyüzlü insanlarda utanma, arlanma gibi şeyleri görmemiz mümkün değildir.
Çıkarları olduğunda adeta aralarından su sızmayan dostluk örneği verirken, çıkarlar çatıştığında kanlı bıçaklı düşman kesilebilirler. Bu insanların yüzünüze söyledikleriyle arkanızdan konuştukları çok farklıdır. Söylediklerini yapmazlar, yaptıklarını söylemezler.
Bu insanlar sürekli roller oynarlar ve çıkarları için başkalarını kullanmayı beceri ve başarı olarak görürler. Kendilerine güven ve saygı duymadıkları için başkalarına da saygı duymazlar ve güvenmezler. Yalnızca işlerine geldiğinde aşırı güven ve kusursuz saygı gösterirler.
İkiyüzlü insanların karakteristik yapıları nelerdir
Giyimlerine çok dikkat ederler
Şık giyinir asaletli görünmeye çalışırlar gösterişi severler onlar gösteriş için yaşarlar girdikleri ortamlarda dikkat çekmeyi severler. Kendilerini her zaman üstün görür karşılarındakileri hor görürler.
Güçlü olanlara saygı duyarlar
Güçlü insanlarla bir arada olmak onların yanında görünmek onları destekler gibi davranışlarda bulunurlar. Ne şiş yansın ne de kebap felsefesine inanarak bulunduğu yere ve ortama ayak uydurmayı severler. Her nabza göre şerbet vermeyi bilirler.
Minik iyilikler yapmayı severler
Minik iyilikler yaparak kendilerini çok iyi, çok dürüst, çok ahlaklı, kuralara uygun, sağlam bir dost, güvenilir gibi gösterirler insanları kendilerine borçlu hissettirmeyi severler.
Başkalarının cebindeki parayı hesap ederler
Kendilerinin güçlü ve gösterişli olduğunu düşünürler, ceplerinde para olmadığı halde en lüks yerlerde yemek yediklerini en güzel yerleri gezdiklerini hissettirmeye çalışırlar.
Hatalarını gören kişileri mutlaka cezalandırırlar
Onlar hata yaptıklarını kabul etmezler yaptıkları hataları gün yüzüne çıkarırsanız sizin arkanızdan yapmadığını bırakmaz her yerde sizleri karalamaya çalışırlar her an sizi satabilirler, bunu en zor zamanınızda yaparlar. Kendilerini her zaman üstün becerikli karşılarındakini hor görürler.
Dedikoduyu severler
Asla konuyu kendileri açmamaya çalışır sorunun karşı taraftan bir şekilde gelmesini sağlar. Fırsatını bulunca konuyu karşı tarafın sormasıyla yüzünüze karşı söyleyemediklerini arkandan çok abartarak anlatırlar özellikle üs düzey kullanamadıkları insanların yüzüne karşı dost olarak görünerek onların safındaymış gibi katkılar sağlamaya çalışır ama kendi kararlarından asla taviz vermezler arkanızdan iş çevirirler. İşlerine yaramayacak insanları karalamayı severler.
Başkalarının başarılarını kıskanırlar
Başarılı insanları çekemez kıskanırlar asla başarılı insanı övmezler onu aşağılanmaya ve ezmeye çalışırlar onun arkasından konuşmadıkları laf kalmaz o kendi başına yapamaz birilerinin gücüyle yapıyor imajını vermeye çalışırlar. Oysa kendilerini çok başarılı görürler sen niye yaptın ben yapmadım kıskançlığına girerler. Ne yazık ki herkesin saf ve kendilerinin çok akıllı olduğuna inanırlar.
Ahlaklı ve saf görünmeyi severler
Toplum içinde kendilerini çok saf ahlaklı ve adaletli olduklarını yansıtmaya çalışırken kendi yaşamlarında her türlü ahlaksızlığı sinsice yaparlar ve onun doğruluğunu savunmaya çalışarak kötü işlerin uygulanmasını başkalarına yaptırmayı başarırlar. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda başkasından hakkaniyet beklerler ancak kendi davranışları söz konusu olduğunda hakkaniyetin zerresini hatırlamamaktadırlar.
Yapmacık nezaket gösteren, sevgi ve sempati gösterileri yaparlar. Her devrin adamı olan, el etek öpmesini bilen, gidene arkasından söven geleni yüzüne karşı öven, garibi ezmesini bilen, güçlünün yanında duran, zengine yapmacık sofra açan, yoksula çaka satan gerçekleri anlatanları çok fazla dinlemeyen bir yapıya sahiptirler. Başkalarının mutsuzluklarından kendilerine mutluluk çıkarırlar. Sen sen ol görünüşe aldanma söylediklerine kanma her fırsatta kaytarıp yağ gibi suyun üstüne çıkmasını bilendir onlar. Hep nabza göre şerbet vermeyi iyi bilirler.
Mevlâna Celalettin’i Rumi’nin sözü akla gelmektedir. ”Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.” Bir yüzleri dürüstlüğe imza atarken diğer yüzleriyle şerefsizliğin destanını yazarlar. Kendilerini haklı gösterecek nedenleri mutlaka vardır. Kendileri dışında herkes haksızdır başkalarını aşağılamak, suçlamak, eleştirmek, şikâyet etmekten adeta keyif alırlar. Gerçeği ortaya koyan insanları yalancılıkla, dedikodu yapmakla, kıskançlıkla suçlarlar. Hatta gerçek dostlarının kıskançlık, çekememezlik gibi duygularla hareket ettiklerini bile düşünebilirler. Bunlar, ikiyüzlü olmaktan da öte yüzsüz insanlardır.
İkiyüzlü insanlar tanımı için örnek verecek olursak. Yaşam süresince ağzında bal olan arının bile kuyruğunda iğnesi vardır biryandan ağzınız tat alırken diğer yandan acıyı hissedersiniz.
Aslında kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir. Ama karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur.