Prof.Dr.Necati AĞIRALİOĞLU


İRAN’IN EN BÜYÜK GÖLÜ KÜÇÜLÜYOR

-------------------------------------


GİRİŞ

2019 yılında İran - Urmiye’de yapılan uluslararası bir kongreye bir bildiri ile katılmıştım. Urmiye Gölünün giderek küçülmekte olduğu uzun yıllardan beri bilindiğinden kongre sırasında bizim de görüşümüz sorulmuştu. Gölü yerinde görme fırsatı bulmuştum. Bu seyahat ve göl hakkında bir yazı yazayım istedim. Önce komşumuz İran’ı biraz tanıyalım.

İRAN

Yüzölçümü 1.648.000 kilometrekare ve nüfusu 85 milyon (2021) olan İran’ın ekonomisi esas olarak petrol ve doğal gaza dayanır. 2021 yılında 13.9 milyar dolar ihracat yapan ülke dünya ihracat sıralamasında 81. Sıradadır. Türkiye ve İran’ı gösteren haritalar Şekil-1’de verilmiştir.Şekil-1 Türkiye ve İran haritası

İran’da eğitim seviyesi oldukça yüksektir. Şah Muhammed Rıza Pehlevi zamanında pek çok öğrenci Amerika Birleşik Devletlerine (ABD) gönderilmişti. 1978 yılında,  lise ve üniversite öğrenimi için 100.000 İranlı öğrenci ABD’de okuyordu.

İyi üniversitelerinin sayısına göre ülkelerin Temmuz 2021 tarihli dünya QS sıralaması Tablo-1’de gösterilmiştir. Bu sıralamada 31.097 üniversite dikkate alınmıştır. İran, toplam 704 üniversitesinden 2 tanesini ilk 500’e sokarak dünyada 34. Sırada yer almıştır. Türkiye’den toplam 213 üniversiteden ilk 500’e 1 üniversite girmiş ve ülke dünyada 39.  olmuştur. Türkiye üniversitelerinde birçok İranlı öğretim üyesi çalışmaktadır.  Üniversite kalitesine göre sıralamada, ilk 100’e Asya kıtasından Çin, Hong Kong, Singapur ve Japonya olmak üzere 4 ülke girmiştir

Tablo-1 İyi üniversite sayılarına göre dünyada ülke sıralaması-2021-QS

Sıra

ÜLKE

100

101-200

201-500

501-1000

1001-5000

5001-10000

HEPSİ

1

Amerika Birleşik Devletleri

56

36

60

101

569

1538

3216

2

Birleşik Krallık

8

11

24

36

63

51

280

3

Avustralya

7

3

13

12

7

22

190

4

Kanada

6

5

13

9

39

85

387

5

Çin

4

7

29

60

473

572

2565

6

Hollanda

3

3

5

2

18

23

129

7

İsviçre

3

2

2

3

15

18

102

8

Almanya

2

6

27

19

73

104

459

9

Hong Kong

2

1

1

1

5

4

21

10

Belçika

2

0

3

3

8

12

81

11

Singapur

2

0

0

2

9

8

44

12

Danimarka

1

2

2

1

3

4

73

13

Norveç

1

2

1

2

15

4

44

14

Japonya

1

1

10

12

180

206

1003

15

Brezilya

1

0

5

8

168

122

1297

16

Finlandiya

1

0

5

3

7

16

42

17

İsveç

0

6

4

2

19

2

47

18

İtalya

0

5

16

25

36

22

239

19

İspanya

0

3

13

21

43

27

266

20

Güney Kore

0

1

5

13

81

29

375

21

İsrail

0

1

4

2

11

13

44

22

Portekiz

0

1

4

1

33

17

109

23

Yeni Zelanda

0

1

3

2

7

8

55

24

Tayvan

0

1

2

10

70

34

165

25

Avusturya

0

1

2

7

15

20

85

26

Meksika

0

1

0

6

52

41

1173

27

Fransa

0

0

13

24

117

75

617

28

Güney Afrika

0

0

4

4

15

4

121

29

İrlanda

0

0

4

2

13

8

66

30

Rusya Federasyonu

0

0

3

10

128

141

1058

31

Yunanistan

0

0

3

6

16

7

59

32

Suudi Arabistan

0

0

3

1

28

13

68

33

Polonya

0

0

2

11

63

24

379

34

İran

0

0

2

10

141

60

704

35

Malezya

0

0

2

4

36

19

374

36

Çekya

0

0

2

3

16

7

70

37

Şili

0

0

2

1

36

11

131

38

Arjantin

0

0

2

0

40

33

145

39

Türkiye

0

0

1

9

123

47

213

40

Macaristan

0

0

1

5

12

4

70

Tarihi eski çağlara dayanan İran’ın kısa tarihi Tablo-2’de verilmiştir. Tablodan görüldüğü gibi zaman zaman Türk hanedanlar ülkeyi idare etmiştir. En son Kaçar hanedanı 1785’ten 1925’e kadar İran’da hüküm sürmüştür.

Tablo-2 İran Kısa Tarihi

MÖ 2700 Elamlı medeniyetinin Ortaya Çıkışı

MÖ 1500  İranlıların Orta Asya’dan Göçü

MÖ 490  İlk Helen İşgali - Maraton Savaşı

MÖ 480: İkinci Helen İşgali - Salamis Savaşı

MÖ 331: Makedonyalı Büyük İskender’in İran’ı fethi

MÖ 312–247 Seleucid İmparatorluğu

MÖ 247 Part İmparatorluğunun Yükseliş

MS 224:  Sasani İmparatorluğunun Kuruluşu

637- 641Hz. Ömer Döneminde İslam ordularının İran’ı fethi

1010: Firdevsi’nin Şehnameyi tamamlaması

1040: Selçuklu Dönemi Başlangıcı

1219: Cengiz Han Komutasında İlk Moğol İşgali

1370–1405: Timur Yönetimi

1351-1469: Karakoyunlular hanedanı

1340-1514: Akkoyunlular hanedanı

1501: Safevi İmparatorluğunun Yükselmesi, Şiiliğin Kurulması

1736–47: Nadir Şah Yönetimi

1785: Kaçar Hanedanlığı Başlangıcı

1804–13: İlk Rus İran Savaşı- Gülistan Antlaşması

1826–28: İkinci Rus- İran Savaşı - Türkmençay Anlaşması

1856–67: İngiltere-İran Savaşı - Paris Anlaşması

1925: Kaçar Hanedanı Sonu -Pehlevi Hanedanı İktidarı

1946: Azerbaycan Bunalımı

1979: İslam Devrimi - Pehlevi Hanedanı Sonu

1980–88 İran-Irak Savaşı

Resmi tarih kitaplarına göre Türkler Anadolu’ya 1071’den önceki tarihlerde Orta Asya’dan göç edip gelmişler. Son asırda yapılan arkeolojik kazılar ve kazılardan elde edilen eşyalar ise insanların Göbeklitepe-Urfa’dan Orta Asya’ya ve dünyanın diğer taraflarına dağıldıklarını göstermektedir. Bu konuda son yıllarda ortaya atılan fikirler ve şekiller Şekil-2 ve Şekil-3’te verilmiştir. Galiba, her iki bilgi de doğru. Konya’da yaşayan Hazreti Mevlana Celalettin’in 1207 yılında Afganistan’ın kuzeyindeki Belh şehrinde doğduğu ve babası Baha Veled’in orada büyük bir âlim olduğu gerçeği, sadece 1071’den önce değil, 1071 yılından sonra da Anadolu’ya göçlerin devam ettiğini göstermektedir. Bütün bu göçlerin önemli bir kısmı İran üzerinden gerçekleşmişti.

                                                                                   Şekil-2

                                                                                 Şekil-3

KONGRE

13-14 Kasım 2019 tarihlerinde “İran Sulama ve Kurutma konusunda 1. Uluslararası ve 4. Ulusal Kongresi”, İran- Urmiye şehrinde düzenlenmişti. Antalya Bilim Üniversitesinden ben ve Doç. Dr. Ali Danandeh Mehr ve Ankara’dan Prof. Dr. Ünal Şorman Türkiye’den bu kongreye katılmıştık.

12.11.2019 tarihinde üç akademisyen yeni açılan İstanbul Havalimanında buluşup uçakla Tebriz’e gittik. Tebriz’den karayolu ile İran’ın batısında, Hakkâri’nin doğusundaki Urmiye şehrine vardık. Şekil-4’te görüldüğü gibi bu şehir Yüksekova’nın doğusunda Urmiye gölünün batısında bulunuyor.

13.11.2019 Çarşamba Günü Urmiye Üniversitesi konferans salonunda kongrenin açılışı yapıldı.  Bildiri sunumları yapılmaya başlandı. Ben de bildirimi sundum (Şekil-5). O gün ve ertesi gün sunumlar devam etti.Şekil-4 Urmiye Şehri, Urmiye Gölü ve Yüksekova (Türkiye)

İkinci günün akşamı, aslen Urmiyeli, İstanbul Teknik Üniversitesinde doktora yapmış Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari  Türkiye’den gelenleri akşam yemeğine davet etti. Cafer Bey, şehrin banliyosunda olan yazlık villalarını önceden ısıtmış ve mangalda et ve tavuk pişirerek bize bir güzel ziyafet çekti.Şekil-5 Urmiye Üniversitesi konferans salonunda kongre bildiri sunumları

Cuma Günü konferans salonunda bir bakanın geleceği ve konuşma yapacağı duyuruldu. Öğle üzeri bir bakan yardımcısı geldi, bir Cuma konuşması (duası) yaptı. Konuşması dikkatimi çekmişti. Önce Kur’an’dan bir ayet okuyor, arkasından farklı bir ses tonu ile onu Farsça söylüyordu. Bu şekilde konuşma devam etmişti.Kongreye katılanların bir kısmı ile kongre salonunda çekilmiş bir resim Şekil-6’da görülmektedir. Kongre samimi bir havada devam etmişti. Kongredeki insanların davranışı adeta birer görgü ve saygı örneğiydi. Öğretim üyeleri ve özellikle öğrenciler konuşmaları dikkatle dinliyor ve kongrenin iyi geçmesi için yönetime hevesle yardım ediyorlardı.Şekil-6 Kongreye katılanlardan bir resim

TEBRİZ

Kongre sona erdikten sonra üç akademisyen Cumartesi günü karayolu ile Tebriz’e gittik.  Orada şehri ve alışveriş merkezlerini dolaştık ve Ali beyle birlikte, tarihi nesneleriyle oldukça zengin olan Tebriz müzesini gezdik (Şekil-7). Tebriz, İran'da Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin yönetim merkezi olan şehirdir. Rakımı 1.351 metre ve 2016 yılı nüfusu 1.559 milyondur. Tebriz İran'ın kuzey batısındaki en büyük şehri, aynı zamanda İran Azerilerinin yoğunluklu olarak yaşadığı bir şehirdir.

Şekil-7 Tebriz Müzesi Girişi

Tebriz’in önemli mimari eseri olan tarihi Mavi Camiyi (Gök Mescid) ziyaret ettik (Şekil-8 ). Halk arasında mavi çinilerinden dolayı Mescid-i Kebûd (mavi cami) denilen yapı, Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah tarafından 1465 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Muhammed el-Bevvâb'dır.  Cihan Şah Mardin’de doğmuş, 1438-1467 yılları arasında hüküm sürmüş ve 1467 yılında Bingöl’de Akkoyunlulara yenilmiş ve öldürülmüştür.  Cenazesi Mavi Cami içine defnedilmiştir. 

Şekil-8 Tebriz’de Mavi Camii (Gök Mescid)

İklim dolayısıyla etrafta ve özellikle dağlarda kar var, hava açık, fakat soğuktu. Öğle yemeğini orada yedik. Tebriz’de çarşıda, sokakta, işyerlerinde kendinizi Türkiye’de gibi hissediyorsunuz. Çoğu kimse Türkçe konuşuyor. Herkes Türkçe anlıyor. İran’ın, Anadolu’nun bir devamı gibi kültürde, edebiyatta ve sanatta kadim bir medeniyetin beşiği olduğunu yaşayarak gördük.

 Akşama Ali beylerin evine yemeğe davetliyiz. Ali Beyin annesi ve Babası bizi karşıladılar ve ağırladılar. Ali Beyin babası Abdullah Bey Almanya’da bulunmuş ve zaman zaman İstanbul’da kalmış güngörmüş bir kimse. Muhterem annesi çok lezzetli yemekler hazırlamıştı. Yemekten sonra, kahve ve meyve ikram edildi; evde güzel bir sohbet yapmıştık. Gece geç saatlerde uçağımız kalkacağından Ali beyin kız kardeşi bizi Tebriz havaalanına bırakmıştı.Şekil-9 Ali Danandeh Mehr, Babası Abdullah Mehr, ben ve Ünal Şorman Abdullah Beyin evinde

URMİYE

Urmiye, İran'ın Batı Azerbaycan Eyaleti'nin yönetim merkezi olan şehir. Şeherin ortasından Şehriçay Irmağı geçmektedir. Şehir, bağlı olduğu eyaletin orta kısmında, Urmiye Gölü ile Türkiye sınırı arasında karayoluyla Esendere- Sero Sınır Kapılarına 50 kilometre uzaklıkta kendi adıyla anılan ovada kuruludur.  Şehrin rakımı 1.332 metre, nüfusu 2016 yılına göre 736.224’tür. İki üniversitesi ve birkaç yüksekokulu bulunmaktadır.

Çeşitli arkeolojik kalıntılar bölgede yerleşik hayatın çok eskilere uzandığını göstermektedir. Urmiye eski İslâm kaynaklarında umumiyetle Zerdüşt’ün doğum yeri olarak kaydedilmiştir.

Urmiye Hz. Ömer zamanında fethedilmiştir. Urmiye ve çevresi XI. yüzyılın ortalarında Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Urmiye, daha sonra Moğolların önünden Azerbaycan’a çekilen Celâleddin Hârizmşah’ın hâkimiyetine girdi.

İlhanlılar devrinde Azerbaycan bölgesindeki ekonomik ve demografik gelişmeye paralel şekilde Urmiye’de de ciddi bir gelişme yaşanmıştır. Şehrin kalesi Gāzân Han zamanında (1295-1304) yenilendi. İlhanlıların ardından sırasıyla Çobanoğulları, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler’in hâkimiyetine giren Urmiye XVI. yüzyılın sonlarında kısa bir süre Osmanlı egemenliğine geçtiyse de Şah I. Abbas tarafından yeniden Safevî Devleti’ne bağlandı.

Evliya Çelebi XVII. yüzyıl ortalarında mâmurluğuyla övdüğü şehirde sekiz ulucami, altmış mahalle ve 6000 ev bulunduğunu yazar.

Urmiye, Safevî Devleti’nin Afgan istilâsı neticesinde yıkılma sürecine girdiği dönemde 1724 yılında bir defa daha Osmanlı hâkimiyetine girdi. Nâdir Şah 1729’da bölgeyi zapt ettiyse de Hekimoğlu Ali Paşa ve Rüstem Paşa bir ay süren şiddetli bir kuşatmanın ardından Urmiye’yi ele geçirdiler (1730).

Nâdir Şah Afşar’ın İran’ın siyasî birliğini tesis etmesinin ardından Urmiye tekrar İran’a bağlanmıştır.

 Bölge 1785’te Kaçar hâkimiyetine girdi.

Urmiye 1906 yılında Osmanlıların ve 1911’de Rusların eline geçti. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu ile Rus ordusu arasında pek çok defa el değiştirdi. Osmanlı ordusu, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından Aralık 1918’de Urmiye’den ayrılmak zorunda kaldı ve bölge nihaî şekilde İran’a bağlandı. Şehrin adı, 1935 yılında İran Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Rızâ Şah’ın adına nispetle Rızâiye olarak değiştirildiyse de 1979’daki İslâm devriminden sonra tekrar Urmiye’ye çevrilmiştir.

Urmiye’de, Azerbaycan Türkçesi ile okunmuş bir Çoban Sayası (şarkısı), şifahi edebiyat örneği olarak aşağıda verilmiştir.

URMİYE’DE BİR ŞİFAHİ EDEBİYAT TÜRÜ: SAYALAR

Azerbaycan Türkçesinde sayacı sözleri ise, göçebe hayatında koyunculukla ilgilidir. Sayacı sözünün Fars dilindeki "saye", yani "gölge" sözünden alındığı söylenir. Fars dilinde bu sözün mecazî manası "himaye etmek", "savunmaktır". Fars dilinden Azerbaycan Türkçesine de geçen "saye" sözü Kafkasya Türkleri arasında "bolluk", "bereket" vb. manalarda kullanılmaktadır. Sayacılar da âşıklar ve dervişler gibi halk arasında gezerek dolaşır ve kendi şarkılarını söylermiş.

Sayacılar her yıl koç katımından 100 gün sonra, 17 Şubatta, köyleri (obaları) dolaşıp sayalarını söyleyerek yardım toplarlarmış.  Çünkü koç katımından 100 gün sonra her kuzunun koyun karnında canlandığı kabul edilir ve o gün eğlenceli törenler düzenlenirmiş. Türkiye´de Sivas gibi bazı yörelerde de sayacılık geleneği olduğu bilinmektedir.

İran Azerbaycan´ında (Urmiye´de Sayalar ve Sayacılar) adlı eserde (Doğan, 2011) İran´ın Batı Azerbaycan bölgesinde, Urmiye´de yaşayan ve 2010 yılında konuşması tespit edilen 63 yaşındaki Mahmut Sadıkpur adlı kişinin okumasından alınan metin, Doğan tarafından incelenmiştir. Bu saya Arap harfleri ile (İran´da) yazılmıştı. Bunu Doğan Latin harflerine çevirmiş ve Türkiye Türkçesinde bulunmayan bazı kelimelerin Türkiye Türkçesindeki yeni karşılıkları dip not halinde verilmişti (Doğan, 2010). Her bir satırın bugünkü Türkçe ile söyleniş şekli yeniden şiir şeklinde düzenlenmiş ve her bir satır karşılıklı gelecek şekilde Tablo-3’te verilmiştir. Bu şarkı 199 satırdan meydana gelmiştir (Ağıralioğlu, 2019).

Tablo-3 2010´da İran Azerbaycan´ında Okunan Saya

1 indi: şimdi

 

2 hardan: nerden

3 ġedim: kadim (< Ar. ḳadîm)

4 esir: asır (< Ar. „asr)

5 gelmemişden ġabax: gelmeden önce

6 odlu: ateşli

7 döyüş: savaş, cenk, döğüş

8 düşmen: düşman (< Far. duşmān)

9 ġılış: kılıç

10 köçeri ġebîleler: göçebe kabileler, göçebe boylar (< Ar. ḳabîle)

11 tebiet: tabiat (< Ar. tabîʽat)

12 muġeddes: mukaddes, kutsal ( Ar. muḳaddes)

13 hemanlardan: söylediklerimizden

14 belke: belki

15 heyif: vah, heyhat, yazık, hayıf (< Ar. hayf)

16 itib batıb: yitip batıp, kaybolup

17 üzmeĥ: ayrılmış, koparılmış, muhafaza olunmuş

18 ağ saġġallı: aksakallı, yaşlı

19 ağ birçeĥli: ak saçlı

20 gelib çatıp-: geldi çattı, ulaşmak

21 hindüstan: Hindistan

22 xelġ: halk (< Ar. halḳ)

23 kimin: gibi

24 héyvan: hayvan

25 söz ġoş-: söz koşmak, söz söylemek

26 ġurtar-: iş bitirmek, tamamlamak

27 üz: yüz

28 kend: köy (< Soğd. kent)

29 mahal mahal:  mahal mahal, yöre yöre, bölge bölge (< Ar. mahall)

30 kimi: gibi

31 tamaşa: temaşa (< Far. temāşā)

32 salameléyk: Selamün aleyküm

33 birbirinen yéy: biri diğerinden daha iyi, birbirinden yeğ

34 pay vér-: hisse ver, ikram et

35 çöreĥ: ekmek

36 réġs‿ét-: oynamak, raks etmek (< Ar. raḳs)

37 özüne: kendine

38 ġaşları ġéytan: kaytan kaşlı, ince ve uzun kaşlı

39 zınġırōlí: zilli, çanlı (< Far. zıngırov)

40 tüĥ: tüy

41 xōlı xōlí: biçimli, düzgün, mevzun

42 kakıllí: kâküllü (< Far. kākul)

43 bezeĥli: bezekli, süslenmiş, süslü

44 xallı bıllí: benekli

45 sāhir: sihirci, sihirbaz, büyücü (< Ar.)

46 neğme ġoş-: nağme koşmak, güzel, ezgili ses çıkarmak

47 texd‿üsde: taht, koltuk üstünde (< Far. taht)

48 yaxçı: iyi, güzel, yahşı

49 axta: kısır

50 gîlan: Hazar denizinin güneyinde olan vilayet

51 düyü: düğü, ince bulgur

52 çepiş: bir yaşında keçi

53 péşvaz‿éle-: karşılamak (< Far. pîşvāz)

54 zumar: somar, kış günleri için tedarik edilen yiyecek

55 ārıx: zayıf, cılız, sıska

56 cécim: kilim

57 béleliĥle: böylelikle

58 behre: pay, nasip,fayda, menfaat

59 yallı: halay

60 mezeli: tatlı, lezzetli

61 cüzem: koyun ve kuzu yünü (< güzem)

62 toxu-: dokumak

63 xeli: halı

64 ġerġavul gözlü: sülün gözlü

65 penir: peynir

66 ġatıx: katık, yoğurt

67 il: yıl

68 cüt: çift (< Far. cuft)

69 bala: yavru, kuzu

70 ġelem: kalem

71 bulax: çeşme, pınar, bulak

72 zemi: zemin, toprak, tarla

73 kom: koyun ve kuzu yatağı

74 emliĥ ġuzu: emlik kuzu, süt emme çağında olan kuzu

75 yél: meme

76 xınala-: kınalamak

77 ġabax: ön, karşı

78 pay getir-: pay getirmek (ikram getirmek)

79 min bir cür: bin bir tür (< Far. cūr)

80 fend: düzen, hile (< Far. fend)

81 nalbeki: tabak

82 ġend: şeker (< Ar. ḳand)

83 selġeli: temiz, tertipli, düzenli

84 öy-:övmek, methetmek

85 buğda: buğday

86 xur: kıl veya yün dokunmuş heybe (< Ar.)

87 ġırnıs: cimri, hasis

88 hex: hak (< Ar. haḳḳ)

89 ġargı-: ilenmek, lanetlemek

90 ġırnıs‿ol-: cimri olmak

91 çölmek: çömlek

92 ġığla-: pislemek

93 naxır: büyük baş hayvan, nahır

94 kişi: koca

95 ulduz: yıldız

96 güni: haset

97 ġolbağı: bilezik

98 ġaytar-: geri çevirmek, döndürmek

99 talağın vér- : boşamak (Ar. talāḳ)

100 urmulu: Urmiyeli

101 tikan: diken

102 şıllağ at- : zıplamak, sıçramak

103 gezeyen: gezip tozan, dolaşan

104 xar: har, diken (<Far. hār)

105 zehrmar: zehir, yılan zehri (<Far. zehr+mār)

106 it-: yitmek

107 könül: gönül

108 haçan: ne zaman

109 oyad-: uyandırmak

 

URMİYE GÖLÜ

Kongre sırasında Urmiye Gölünün giderek küçülmekte olduğu konuşuldu. Bu küçülmeyi durdurmak için neler yapılabileceğinin tartışılması istendi. Bazıları Van gölünden buraya su aktarılması fikrini ileri sürdü. Bu konuda bizim de görüşümüz soruldu. Bunun için gölü yerinde görmemiz gerektiğini söyledik. Kongrenin ikinci günü bir öğretim üyesinin arabası ile Urmiye gölünü incelemeye gittik. Urmiye’den Tebriz’e giden ve gölün orasından geçen bir karayolu yapmışlar. Bu yol kenarında gölün iki yakasında arabadan inip arazide dolaşarak gölün durumunu inceledik. Gölün ortasından geçen yol göldeki dalgaları küçültmüş, dolayısıyla göl suyunun havalanmasını (oksijen almasını) azaltmıştır. Şekil-10’da Urmiye Gölünün bir görüntüsü verilmiştir. Göldeki su seviyesinin alçalması ve bazı canlıların çoğalması sonucunda gölün rengi şekilde görüldüğü gibi kırmızıya dönmüştü.Şekil-10 İran -  Urmiye Gölü (14.11.2019)

Van Gölünün de Urmiye Gölü gibi çıkışı olmayan bir kapalı havzada olduğunu ve su dengesinin bozulmakta bulunduğunu ifade ettik. Ayrıca Van Gölü sularının sodalı olduğunu belirttim. Urmiye Gölünün küçülmesinin sebeplerini ve çözüm yollarını belirlemek için Türkiye ve İran’dan meydana getirilecek uzman bir akademik kadro tarafından konunun ayrıntılı araştırılması gerektiğini söyledim.

Tektonik oluşumlu olan Urmiye Gölü. İran'ın en büyük gölü ve aynı zamanda Dünya'nın en büyük ikinci tuz gölüdür. Göl 5,200 km² yüz ölçümüne sahip olup en derin yeri yaklaşık 16 metredir. K-G uzunluğu 140 km, doğu- batı genişliği 55 km'dir. Göl içinde seviye durumuna göre 80 ile 100'den fazla ada bulunur. Havza büyüklüğü 52.209 km² olan göl, bu alanın sularını toplar. Dışarı akışı olmayan göl kapalı havzalıdır. Adaların birinde (Şahı Adası) Cengiz Han'ın torunu Hülagû Han'ın kabri vardır. Urmiye Gölü ile Van Gölü'nün su toplama havzalarını birbirinden ayıran su bölümü çizgisi Türkiye-İran sınırını meydana getirir.

Gölde normal tuzluluk litrede130-160 gram iken, suların azalması ile birlikte 330 gr/lt düzeyine çıkmıştır. Bu oran 36 olan Akdeniz tuzluluğunun yaklaşık on katıdır.

Göl çevresi Hazar Gölünün ılıman etkisini engelleyen yüksek dağlarla çevrilidir. Deniz etkisine kapalı alanda Kara iklimi etkilidir. Sıcaklık farkı fazladır. Sıcaklıklar -20 ile 40C arasında değişir. Çoğunluğu ilkbahar (%42) ve kışın (%36) düşen yağış miktarı 327 milimetredir.

Göle 7 adet mevsimlik, 14 adet sürekli, toplam 21 akarsu, 39 su kanalı ulaşır. Acıçay, Sofi Çayı, Azerşehr Çayı, Merdiçay göle dökülen önemli akarsulardır. Zerrineh Nehri, Simineh Nehri, Godar Deresi, Zola Deresi, Nazlı Çay, Baranduz, Zola, Berdsur çayları da göle dökülür. Doğal hayat Göçmen kuşlara kışlak olan göl çevresinde endemik canlılar da yaşar. Çevrede 200 kuş türü kayıt altına alınmıştır. Suda fazla bir canlı yaşamaz, kuşların beslenmesinde önemli olan Artemia bulunmaktadır. Flamingopelikanspatulaibişleylek ve martı gölde yaşayan kuş türleridir. 41 sürüngen, 7 hem karada hem de suda yaşayan canlı burada hayat sürmektedir. Urmiye Gölü, 1975'te Ramsar alanı1976 yılında ise UNESCO Biosfer rezervi listesine eklenmiştir.

Urmiye Gölü uzun zamandır küçülmektedir. Yılda yaklaşık 0.6 metre ile 1.0 metre arasında buharlaşma olmaktadır. İran yağışın yetersiz, buharlaşmanın güçlü olduğu bir iklime sahiptir. Türkiye'ye bir yılda düşen ortalama yağış 574 mm iken İran'a 252 mm yağış düşer. Düşen yağışın %71'i buharlaşma ile kaybedilir. Yağışların azaldığı dönemlerde yeraltı suları yoğun olarak kullanılmıştır. Su kıtlığının oluştuğu zamanlarda göl yüzeylerinde küçülme meydana gelmiştir. 1975-2011 yılları arasında göl su seviyesi 7 m alçalmıştır. Göl sularının çekilmesinin sebepleri şu şekilde sıralanmaktadır: %65 iklim değişimi, %25 barajlar ve göle gelen suların kullanılması, %10 yağış miktarının azalması. Çevre halkı göle dökülen ırmaklara yapılan 25 barajın kurumanın esas sebebi olduğuna inanmaktadır.

Urmiye Gölünün 1984-2014 yılları arasındaki küçülmesi Şekil- 11’de gösterilmiştir.Şekil -11 Urmiye Gölü'nün küçülmesi, 1984-2014 aralığı

Göl sularının çekilerek tuzlu alanların ortaya çıkması çevre halkında endişeye sebep olmuştur. Özelikle yakın bir mesafede Aral Gölü gibi bir örneğin bulunması tehdidi daha belirgin bir hale getirmektedir. Göl çevresinde yaşayan 13 milyon insan ve sekiz kentten altısı kuraklıktan önemli ölçüde etkilenecektir. 2011 Ağustos ve Eylül aylarında Urmiye ve Tebriz'de önemli gösteriler yapılmıştır. Çöle dönen göl tabanından biriken 8 milyar ton tuzun fırtınalarla, 500 kilometre çaplı alanda etkili olmasından endişe edilmektedir. Bu durumda İran’la birlikte TürkiyeErmenistanAzerbaycan ve Irak'ta tarım ve şehirler olumsuz etkilenecektir.

Urmiye Gölü tarihi zamanlarda seviye değişimleri yaşamıştır. Günümüzde 1276 metre olan denizden yüksekliği, son 200 yılda sürekli düşmektedir. Van Gölünün denizden yüksekliği ise ortalama 1646 metredir.

Göl Pleistosen zamanı boyunca dört kez seviye değişimi geçirmiştir. Göl seviyeleri; 1410 metre, 1385 metre, 1360–1380 metre, 1280 metre yüksekliklerinde bulunmuştur.

 İran yönetimi önceleri gölün küçülmesini 500 yılda bir gerçekleşen doğal bir olay olarak görmüştür. Yapılacak yatırımlar gereksiz bulunmuştur. Kuraklığın ilerlemesiyle önlemler tartışılmaya başlanmıştır.

Öncelikle Aras Nehri'nden kullanım hakkını 500 kilometre uzunluğunda bir boru hattıyla göle yönlendirmeyi planladılar. Türkiye'den doğan Aras Nehri Ermenistan-İran sınırını oluşturmaktadır. İki ülkenin de sınırda suyun %50'sini kullanma hakkı vardır. Daha sonra bu suyun yetmeyeceği anlaşılmıştır.

Gölün yeniden canlandırılması amacıyla Van Gölü'nde veya Gürcistan'dan su taşınması gündeme alınmıştır. Van Gölü de Urmiye Gölü gibi kapalı bir havzada bulunuyor.

Türkiye’de de 5 tane kapalı havza bulunmaktadır. 1. Konya kapalı havzası, 2. Tuz Gölü kapalı havzası, 3. Van Gölü kapalı havzası, 4. Akarçay (Afyon) kapalı havzası,  5. Burdur kapalı havzası. Ayrıca Hazar Gölü suları okyanuslara dökülmediği için Hazar Gölüne dökülen Aras nehri havzası da Kapalı Hazar havzası içinde değerlendirilmektedir. (Şekil-12).

Türkiye’de, bu havza ve göllerde de su seviyesi alçalmaları görülmektedir. Bu alçalmaların ana sebebi bulundukları havzanın yeraltından ve derelerinden insanlar tarafından fazla su çekilmesi ve sulamada kullanılmasıdır. Sulamaya verilen suların büyük bir kısmı tarlalardan buharlaştığı için göle ulaşamamaktadır. Bu problemlerin çözümü için ya havzadan dengeli se çekimine izin verilecek veya suyu bol olan başka bir havzadan bu havzaya su aktarılacaktır.Şekil-12 Türkiye’deki açık havzalar ve kapalı havzalar

Dünyadaki bazı göllerde de su azalması,  seviye alçalması veya aşırı kirlilik yaşanmaktadır. Göl havzalarının yönetimi için uluslararası bir vakıf kurulmuştur. Bu vakıf dünyadaki 28 göl havzasını değerlendiren 168 sayfalık bir rapor hazırlamıştır (ILECF, 2006). Bu göller Tablo-4’te gösterilmiştir. Göl havzalarının yönetim planında, bu göl havzalarının özellikleri, yaşayan canlıların hayat şartları, göl havzalarının yönetimi için kurulan ve kurulacak kurumlar, göl havzalarının nasıl kullanıldığı, göl havzalarının yönetim politikaları, kullanılacak teknolojiler için fırsatlar ve tehditler, göl yönetimlerinde bilimi işin içine katma gibi çeşitli safhaların incelenmesi gerekiyor.

Tablo-4 ILECF tarafından Değerlendirilen dünyadaki 28 göl ve baraj gölü

 

  1. Aral Denizi

8. Chilika Lagünü

15. Bay Lagünü

22. Tanganyika

Gölü

  1. Baykal Gölü

9. Nicaragua

Gölü

16. Malawi/Nyasa Gölü

23. Titicaca Gölü

  1. Baringo Gölü

10. Constance Gölü

17. Naivasha Gölü

24. Toba Gölü

  1. Bhoj Islak Alanı

11. Dianchi Gölü

18. Nakuru Gölü

25. Tonle Sap Gölü

  1. Biwa Gölü

12. Büyük Göller) (K. American)

19. Ohrid Gölü

26. Tucurui Baraj Gölü

  1. Chad Gölü

13. Isık-Göl

20. Peipsi/Chudskoe Gölü

27. Victoria Gölü

  1. Champlain Gölü

14. Kariba Baraj Gölü

21. Sevan Gölü

28. Xingkai/Khanka Gölü

 

İRAN’A ULAŞIM

Türkiye’den İran’a ulaşım için günümüzde İstanbul- İran havayolu seferleri yapılmaktadır. Demiryolu bağlantısı için demiryolu hattı bulunmakla birlikte standardı düşüktür. Mevcut karayolu bağlantılarının da standardı ise son derece düşüktür. Van bağlantılı Yüksekova’dan Esendere Kapısı ile sınıra, oradan en yakın Urmiye’ye çok iyi olmayan karayolu ile ulaşmak mümkündür.

Yaklaşık 200 yıldan beri Türkiye’nin doğusu ve güneyi ile bağlantıları olması gereken seviyenin çok altında kalmıştır. 1828-29 Osmanlı Rus harbinde Rus Ordusu Ahıska, Ardahan, Posof, Erivan, Kars ve Erzurum’u ele geçirmişti. Ardından 1877-78 Osmanlı-Rus harbinden sonra yapılan anlaşma ile Kars, Ardahan ve Batum Ruslara bırakılmıştı. Bunun sonucunda Müslüman halkın önemli bir kısmı, 93 muhacirleri, batıya göç etti ve bölgede halkın ekonomik ve sosyal düzeniyle birlikte devletin de düzeni bozuldu.

Sonradan yaşanan 1914 Seferberlik ilanı, 1915 Sarıkamış Harbi, 1916 Rusya’nın Doğu Karadeniz’i ve Doğu Anadolu’yu işgali, 1919 Güneydoğu Anadolu’nun İngiliz ve Fransızlar tarafından işgali,  bütün bu bölgelerde önemli insan kayıplarına ve göçlere sebep olmuş ve bu bölgelerde ticaret ve ekonomi çok zayıflamıştır.

Bu olaylardan sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından 1917’den sonra, bugünkü Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı kaplayan toprakları 70 yıl boyunca Türkiye’ye kapalı tutulmuştur. Bu olay doğu illerinin gelişmesini çok yavaşlatmıştır. Bu durum 1990’lı yıllara kadar devam etmiştir. Ayrıca güneyde kurulan Irak ve Suriye gibi devletlerle 1970 yılına kadar PTT hizmetleri dâhil, demiryolu veya karayolu gibi alt yapı tesisleri ile doğru dürüst hiçbir bağlantı kurulmamıştır. Bütün bunlar Türkiye’nin komşuları ile doğrudan bağlantılı olan Trabzon, Erzurum, Van, Diyarbakır ve diğer şehirlerin sosyal ve ekonomik olarak körelmelerine ve ülke çapında seviye kaybetmelerine sebep olmuştur. Bu ulaşım zorlukları bölge insanının batıya göçüne sebep olmuş ve olmaktadır. Dolayısıyla zaman içinde bu bölgelerdeki ekonomik gelişmeler Türkiye ortalamasının çok altında kalmıştır. Esasında Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ekonomileri sınırdaş ülkelerle kurulacak ekonomik bağlara bağlıdır.

Türkiye topraklarında tarihi İpek Yolu yeniden canlandırılmalıdır. Bunun için Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin sınırlara yakın kısımlarında yüksek kaliteli demiryolu ve karayolu sistemleri yapılmalıdır. Her türlü güvenlik tedbirleri alınarak mevcut sınır kapılarının kalitesi yükseltilmelidir. Sınırlara yakın karayollarında otoyol kalitesine yakın standartlarda yollar geliştirilmelidir. Demiryollarının kalitesi hızlı tren standardına çıkarılmalıdır. Böylece Anadolu’nun doğusu, dolayısıyla Türkiye gelişirken komşu ülkeler de hızlı gelişecektir. Bunun sonucunda ülkede batıya göçler azalacak ve ülke içinde bölgeler arası kalkınma farkları azalmış olacaktır. Bu çalışmalarla sadece Türkiye’nin değil, komşu ülkelerin de kalkınmasına katkı sağlanacaktır.

 

KAYNAKLAR

Ağıralioğlu; Necati,  Azerbaycan ve Çaykara Şifahi Edebiyatlarında Ortak Kelimeler, Çaykara Gündem Gazetesi, 29 Ağustos 2019.

Doğan, Talip, Urmiye Ağızları, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Kırıkkale, 2010.

Doğan, Talip; İran Azerbaycan´ında (Urmiye´de) Sayalar ve Sayacılar; Turkish Studies, Social Sciences, Sayfa: 87-96, .Volume: 6/4; Fall, 2011.

International Lake Environment Committee Foundation, (ILECF), Managing Lakes And Their Basins For Sustainable Use: A Report For Lake Basin Managers And Stakeholders, 3dh Printing, 168 p., 4-9901546-2-2; Japan, 2006.

Özgüdenli, Osman Gazi, Urmiye,   İslam Ansiklopedisi.