Zihni AĞIRMAN

Tarih: 20.06.2018 11:57

TARİHİ SORUMLULUK

Facebook Twitter Linked-in

24 Haziran Pazar günü tarihe not düşülecek bir gündür.

Tarihi sorumluluğu olan bir seçimdir.

Sandığa giderken oyumuzun ağırlığını sırtımızda hissederek gideceğiz.

Geçmişi anımsayarak.

Osmanlı İmparatorluğu´nun Suriye Ordusu ve İstanbul Merkez Komutanlığı görevlerinde bulunan Mehmet Emin Paşa´nın oğlu ve 1912´de mülazım rütbesiyle Ordunun saflarına katılarak Balkanlar, Çanakkale, Süveyş Kanalı ve Romanya cephelerinde savaşmış ve bu savaşlarda beş kez yaralanmış hem asker hem de araştırmacı yazar Prof. Dr. A. Ragıp Akyavaş´ın kitabından birkaç pasajı hatırlatacağım.

Müşir İzzet Paşa, Tevfik Paşa, Salih Paşa ile Ali Rıza Paşa´nın da yaverliklerinde bulunan Prof. Dr. A.Ragıp Akyavaş´ın ´´Tarih Mahşeri´´ kitabının 1. cildinden bölümler alarak geçmişimizle günümüzle ilişkilendirerek irdeleyeceğim.

AK Parti Trabzon Milletvekili aday adayı Ömer Topaloğlu´nun paylaşımını okuyunca çok etkilendim.

Bir Osmanlı sultanına reva görülen muameleye katkı sağlayan Sultan Abdülhamid´i tahtan indirenlerin çoğunluğunun Âlim, Paşa ve Yazarın olduğunu yeniden hatırlamak dokunuyor insana.
"II. Abdülhamit Han gitmeden bu ülke düzelmez" diyen; Şeyh, din âlimi, ateist, mason, Ermeni ve Rum çeteciler hep beraber "İttihat" ettiler, birlik kurdular, birleştiler.
Abdülhamit Ham gitti... 3 yıl Selanik´te Alatini Köşkü´nde sürgün yaşadı.
9 sene sonra üç kıtada at koşturan koca Osmanlı imparatorluğu parçalandı.

Birinci Dünya Savaşı´yla da 600 yıllık Osmanlı çöktü.

Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Devleti´ni kurdu. Güçlü Türkiye´yi.
Recep Tayyip Erdoğan da gider...

Gider ama neler daha gider hiç düşündünüz mü?
Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın karşısındaki içeride ve dışarıdaki şer cephelerine bakmamız yeterli sanırım.
Şu anki durum da aynı.  O zamanki koroyu aratmayacak şekilde adeta dizayn edilmiş gibi...
Dindarından dinsizine, Yahudi´sinden Ermeni´sine, vatanseverinden hainine varıncaya kadar her kafadan ayrı bir sesin çıktığı o zamanki koronun aynısı;
Sırf şahsi öfkesi, nefreti,  kıskançlığı veya  basiretsizliği yüzünden koca imparatorluğu param parça etti gitti..!
Aynen bu günkü durumda olduğu gibi... Özellikle dışarıdaki güçler, Türkiye´nin üzerinde emelleri olan sözde müttefikler, toprağımızda gözü olan emperyalistler.  

Ne acı değil mi?
Şimdi; bu günkü bu hainler güruhunun, "Abdülhamid gitsin de ne olursa olsun" örneğinde olduğu gibi; "Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" moduna girmiş olmalarına "tesadüf" mü yoksa "tekerrür" mü dersiniz?
Dini terminolojide tesadüf diye bir şey olmayacağına göre; "...hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" demek gibi dini ve vicdani sorumluluğumuz vardır.
Bir gariplik var  sanki...

Sanki 100 yıllık tiyatro yeniden sahneleniyor.
Evet, Erdoğan´da gider...
Ya sonra...!
II. Abdulhamid´in son zamanlarında karşısında yer alan; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Tevfik Fikret gibi kişilerin pişmanlığını yaşayarak aynı delikten iki defa ısırılan Müslüman misali tarihin tekerrür etmesini hangi mü´min talep edebilir ki?

İstemezsiniz elbet...
19 Temmuz 1909´da Ayasofya meydanında o zamanki Volkan Gazetesinin başyazarı Derviş Vahdeti, Mithat Paşa ile karşılaşır ve sorar;

"Paşam! İstediğiniz oldu. Abdülhamid gitti. Şu an projeniz nedir, neler yapmayı düşünüyorsunuz?"

Alınan cevap oldukça ilginçtir.

"Biz sadece Abdülhamid´i yıkmaya odaklanmıştık!." der...
Vicdan azabının ağırlığı;
Sultan Hamid hakkında malûm fetvayı hazırlayanlar içinde bulunan, tefsir sahibi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır;
´´Hayatımda bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim. Başıma ne geldiyse bunun manevî sillesidir. Gençlik saikasıyla bir iştir işledim! Allah beni affetsin!´´ diye tarihe not düşer.

Fazla yoruma gerek var mı?

Elbette bu ülkede demokrasi var. Birileri gidecek birileri gelecek ama asla birilerinin maşası olmayacağız.

24 Haziran tarihi bir sorumluluk yüklüyor hepimize.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —