Bu şehir, doğru stratejik tercihlerle teknoloji çağının aktörü olabilir. Bugün dünyada ekonomik rekabeti, güvenlik mimarisini, üretim kapasitesini ve toplumsal dönüşümü belirleyen temel unsur artık sermayenin geleneksel biçimleri değil; verinin kendisidir. Veriyi depolayan, işleyen ve yöneten şehirler, küresel sistemde söz sahibi olmakta; yönetemeyenler ise kaçınılmaz şekilde edilgen konuma düşmektedir.
Trabzon’un coğrafi, iklimsel ve altyapısal özellikleri, Türkiye’de veri merkezi kurulması için en elverişli zeminlerden birini oluşturuyor. Küresel ısınmadan görece az etkilenmesi, su arzındaki güvenilirlik, deprem riski açısından avantajlı konumu ve mevcut fiber altyapısı, bu şehrin teknolojik altyapıda öne çıkmasını doğal kılıyor. Büyük teknoloji şirketlerinin maliyet baskısı nedeniyle nitelikli insan gücünü metropollerde tutmakta zorlandığı bir dönemde, Trabzon’un daha dengeli ve sürdürülebilir yaşam koşulları da stratejik bir çekim merkezi oluşturuyor.
Bir veri merkezi yatırımını yalnızca teknik bir karar olarak görmek ciddi bir eksiklik olur. Bu tür bir yatırım; yapay zekâdan savunma teknolojilerine, yazılımdan sağlık sistemlerine kadar her sektörün katma değerini belirleyen temel omurgayı oluşturur. Bir şehrin ekonomik çeşitliliğini, istihdam niteliğini ve rekabet kapasitesini yeniden tanımlar. Bugün küçük bir telefon servis atölyesi olarak görülen birçok işletme bile yakın gelecekte yapay zekâ destekli cihazların bakım ve teknoloji hizmetlerini sunacak bir yapıya evrilecektir. Dolayısıyla bu dönüşüm, bütün şehir ekonomisini kuşatan bir yenilenme anlamına gelir.
Trabzon’un böyle bir yatırım için hiçbir eksiği yoktur; eksik olan yalnızca gerekli iradenin, ortak aklın ve güçlü talebin örgütlenmesidir. Hem kamunun hem özel sektörün Trabzon kökenli güçlü aktörlere sahip olması, doğru lobi ve kararlı bir şehir vizyonuyla bu yatırımı mümkün kılmaktadır.
Bugün veri merkezi mücadelesi aslında bir şehir ideali mücadelesidir. Eğer Trabzon, teknoloji çağının gerektirdiği bu stratejik sıçramayı gerçekleştirirse, yalnızca bölgesel bir merkez olmakla kalmayacak, ulusal ölçekte de ağırlığı olan bir teknoloji üssüne dönüşecektir. Geleceğin rekabetinde geri kalmak istemiyorsak, bu hamle ertelenemez; çünkü veri, çağımızın en güçlü sermayesi ve onu yöneten şehirler geleceğin yöneticileridir.
