Dr. İrfan İnce

Tarih: 05.12.2025 01:03

KARAKAYA

Facebook Twitter Linked-in

 "Kötü yol iyi insanlar
  İyi yol her türlü insan"
               Peru yerlisi
               yaşlı kadın

Olaydan haberdar olduğum günden beri boğazımda düğümlenen, zihnimde demlenmeye bıraktığımkelimeler,
konu açılmışken içime sığmaz oldu.


Kısa bir kişisel tarih anlatısı ile başlamalıyım.

Daha çok Bayburt taraflarında 'Kırklar Dağı' olarak bilinen mekân

Şerahlılar,yani Uzungöllüler için ikonik adı 'Karakaya' dır.

Zira Sakharsu(Şekersu) yaylasının her yerinden rahatlıkla görülebilen bir kaya kütlesidir.

Otuz seneden fazla neredeyse her sılamda uğradığım, bir kezinde taa Uzungöl'den,ancak ağırlıklı olarak yayla'dan,

onlarca farklı yollardan yaya olarak çıktığım 3172 rakımlı tepe.

Önemli olan
yol değil,yolculuktur.

Ömür gibi.

Öyle ya da böyle menzile varılacaktır,istesek de istemesek de.

Açık havada batı ufkunda silüetini görebildiğiniz, Karadenize bakan eteklerinde binlerce krater gölünün bezediği Kaçkar dağ silsilesinin doğuda ki  son kalesidir Karakaya.

Kaçkar bir Sfenks ise Karakaya,onun ayaklarıdır.

Coğrafi olarak muhteşem bir konumlanışı vardır.

Önüsıra sarp dağlardan denize uzanan karadeniz coşkunluğunun  bendi, serhaddidir Karakaya.

Ardısıra, bereket ve bolluğun simgesi ovaların arkasında hissettiği koca dağdır, güven timsalidir Karakaya.

Önünde ki coşkunluğu,hırçınlığı teskin eder,ardına verdiği güven ve huzurla toprağı bereketlendirir.

Karadeniz iklimi ile karasal iklimin gözle görülür bir hatla ayrıştığını apaçık beyan eden bir kitaptır.

Otantik yaşamımızın kaçınılmaz bir parçası olan

sis (gatsimale);

Renkten renge,halden hâle girer.

Telvin'dir.
Ebrulidir.

Sırt boyunca kümelenen ve belli bir yerden sonra zinhar geçmeyen sis gösterisinin gözle görülen,sadece bilimsel olarak izah-ı kabil bir büyüleyici sahnesidir Karakaya.

Stali (Şekersu yaylasının bir kolu) tarafından çıktığınızda bazen boğazdan yukarıya sabırlı,ancak koca adımlarla,telaşsız,bale yapar gibi sizi peşler.

Minik,telaşlı ve acul adımlarla tam aksine siz pürtelaşsınızdır.

Yaya yolu kerterizlerine , nihayetinde patika yoluna vasıl olamadan yakalanırsanız vay hâlinize.

Far tutulmuş tavşana dönersiniz.

Göz gözü görmüyordur artık.

İnsaf eder de, Hz. Musa'nın asası değmiş gibi bir koridor açtığında nasıl bir sevindirik olursunuz anlatamam.

Zirveye vardığınızda size hoşgeldin dediği olur bazen.

Bazen de edalı mı edalıdır.

Bembeyaz  gelinlikle bezediği vadileriyle Karakaya'ya karşı kur yapar.

Aşüftedir.

Olimpos duysa çatlar,Zeusu öfkeyle salıverir.

Size karşı göğsü açıkta bırakan dekoltesi bir yana,Bayburt'a doğru şelalevari sarkıtlar dökünür.  

Öte yakada ne kösnül hülyalar kurdurur.

O,bembeyaz anafordur kimi zaman.

Görüldüğünde ovaya yayılan vahşi rüzgarın valsi başlamış demektir.
 

"Lazoğli geldi' şeklinde söze bürünmüştür öte yakada.

Sadece sis mi?

Eteklerinde ki taşları dökmüştür. Başı dik alnı açıktır.

Doğuya bakan eteğinde masmavi krater gölü davetkârdır. İster şu temini,ister güneşlenmek , maçanız yiyorsa yüzmek için amadedir.

Hiçkimsecikler yoktur. Yüreğinizin bam teli titreşir türkü,şarkı,ilahi. Her ne terennüm ederseniz sizinle beraber yankılar.

Kaynağı karsuyudur. Dibinden yılankavi berrak çaylar sizi cennette hissettirir.

Önünüz sıra kamuflajını giyinmiş ürkek tavşanlar, periskop gibi etrafı kollaçan eden gelincikler oranın asıl yerlileridir.

Envaiçeşit dağ çiçekleri mevsimine göre arzıendam ederken,ilk baharda küme küme kar kalıntıları ile alacadağ oluvermiştir.

Karakışta bembeyaz örtüsünün altında mışıl mışıl uykudadır.


Hasılı bir tutku,bir tarih ve binbir gece masallarının geçtiği yerdi benim ve benim gibiler için Karakaya.


....... ........ ........ .........

Altmışlı yıllarda münzevi ruhlar için uğrak yeri imiş.

Mânevi saiklerin motivasyonu ile, çoğu merhum zatlar, gösterişsiz ama samimi çabalarıyla,

Hayranlık uyandıran,sade bir mekan oluşturdular, hiçbirzaman sahiplenmedikleri.

Onlar için;

Diğerleri gibi Allahın dağıydı o kadar.

Çünki biliyorlardı Simurg'un aştığı zirveler ve 'Kaf Dağı' yürektedir.

Arz'da değil.

Nefis terbiyesinin manevi bir yolculuk ve tekamül serüveni olduğunu erenlerden böyle bellemişlerdi.

Hiçbir ayrımcılık yapmadan varmak isteyenler için tüm yönlerden, aralıklı dikey taşlarla oraya kadar ulaştırabilen kerterizler koymuşlardı.

Hakikate varmak için de kerterizlere ihtiyaç vardır. Gönül dağına varmak o kadar kolay mı,der gibiydiler.

Varıldıkta:

Karakaya, olumsuz havalarda sığınak,kalmak isteyenlere sevimli mi sevimli,sac'la izole ve önden arkaya çatısını saran demirlerle sarsılmaz kulübeciği, doğal seyir terası şeklinde çepeçevre avlusu ile hiçbir insanı ayırt etmeden sarıp sarmalardı.

Cihannümaydı. Doğal mı doğal. Yığma taşla fırdolayı korunaklıydı.

Aynı zamanda mescit idi. Bizim kültürümüzde ve dinimizde yeryüzü mescitti ne de olsa.

Sofa'da hanımlar için perdelik,önünde kıblegah şeklinde mihrabı yerindeydi.

Gerçi ziyaret ettiğim ekseri zamanlarda ben beynamazdım,ama yoldaşlarım huşu içerisinde namazlarını eda ederdi.

Gizli gündemleri olan,haliyle herkesin değil,ilgili kişilerin mekanı olan 'manastır'larla hiçbir ilgisi yoktu,aksine islamda ruhbanlığın olmadığını sessizce haykıran bir hali vardı.

Ne olursan ol gel.

Çıkmayı planladığım her seferde yoldaşlarım hep farklıydı.

Çetin bir yoldaşlık sonrasında  dayanışma ve muhabbetle geçen,

zaman dilimiyle kısa,
ancak yürek ölçeği ile 'sıkıştırılmış çip' kadar konsantre anılarla dönerdik.  

Çoğu dönüşlerde dumana yakalanırdık.

Sözümona mihmandarın benim olduğu nice yolunu şaşırmalar ve kaybolmalar deneyimlemişizdir.

Sonrasında yoldaşlar için muhabbet azığı olan ne yol hikayeleri biriktirmiştik.

Sanki bugünü görür gibi heybeme ne doldurursam kârdır telâşı hep içimdeydi.

Derken olan oldu.

Önce araba yolu açıldı.

Sonra en az yetmiş yıllık bir mekan tüm fiziki varlığı ve hatıralarıyla yerle bir edildi.

Hiç kimseye sorulmadan. Başka yerlerde halkın karşısına dikilen bürokrasi engel olmadığı gibi karşılıklı çıkar ilişkileri devreye girince bu vandalizmde elele verdiler.

Kimseye ait olmayan,yani herkese ait mekanı istedikleri gibi hoyratça deforme ettiler.

'Kırklar Dağı' deyip kendilerince hâşâ Allah'ı da yanlarına aldılar.

Gösterişsiz ilk banilerin tam aksine sosyal medyada şovlarını da yaptılar. Ne de olsa bu tür davranışların mebzul miktarda müşterisi vardı.

Bizim gibiler onlar için azınlık,hazıra konan ve sadece zevklerinin peşinde hedonistlerdik.

Öyle ya,

Varoluş denilen muammayı çözmüşler ne de olsa.

Bizim gibilerin öyle bir derdi yok ne de olsa.

Halk indinde itibarımız yok.

Ey zahit....

Bize zor olan sana kolay mı sandın.

Zahit bize ta'n eyleme.

Sonra ne mi oldu.

O ucubeyi oraya kondurdular.

Başka iş yokmuş gibi tonlarca para ve emek harcadılar.

Yerleşim yerlerinde yetmezmiş gibi Allahın dağında da Laz mütayitliklerini kanıtladılar.

Birileri dua etti,diğeri göğsünde ki madalyalarla bayrağı dikti. Temsil makamında olan zat,şahsen doktor,dernek başkanı ve mürekkep yalamış biri olarak huzura kabulümü mümkün görmezken, erkanıyla hazırunu teşrif ettiler.

Voltran oluşturulmuştu.

Ulusal,milli ve manevi değerler artık ehlindeydi.

Sonra ne mi oldu?

Duyduk ki kazara

Yandı bitti kül oldu mu?

Duy da inanma.

Asıl şov şimdi başlıyor.

Ama yok öyle yağma.

Biliyorum gücümüz belki yetmeyecek. Engelleyemesek de  tarihe bu talanı not edeceğiz.

'Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.'

Bu böyle biline.

Bundan sonrası ile ilgili distopik öngörüm:

Yeşil yol ile dağlar da turizme açıldığında camisi içinde cafe'si önünde mutenalaştırılmış nur topu gibi bir 'Kırklar Dağı'na hazır olun.

Istanbulda Fulya'da vaktiyle 'Bardakçı Baba' türbesi varmış. Gerçek hikâyede akşamcı bir ademoğlunun vefatı üzerine defnedildiği yere bu isim verilmiş.

Haddim değil.Hakedip etmediğini Allah bilir.


Şimdilerde modern bir ticarethanenin önünde   bilmeyenin farkedemeyeceği cam kırıklarıyla dolu postmodern bir türbede yatıyor.

Memleketimden inanç manzaraları..!

Güneysu'daki Kıbledağı Camii'ni ilk gördüğümde gayri ihtiyari ağzımdan çıkan ilk söz:

Sümela'z oldu.

Altmışına merdiven dayamış birinin dağarcığından süzülen eleştirilerdir.

Her türlü eleştiriye açıktır.

Herkes kendi meşrebince yolalabilir.

Benim gibi düşünenleri HES olayında ki gibi bir karşı kamuoyu oluşturmaya davet ediyorum.

          Dr. İrfan İnce


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —